Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

İLAH EDİNMEK

İlah nedir? Bunun bilinmesi konuyu anlamaya çok yardımcı olur. Bu sebeple, ayetlerimizden sonra ilah tarifini hatırlayıp sonra ilah edinmeyi konuşacağız inşaallah. İlah edinmek insanın bir ihtiyacıdır; insan ya ilahı doğru fark edecek veya yanlış bir ilah edinecek. Dünya imtihanı gereği taşıdığımız iki donanımız var; esfele safiliyn ve ahseni takvim yapılar. Ahseni takvim Rabbini, dolayısıyla ilahını bilir; ilahı ilahün vahiddir. Esfele safiliyn yapı; inanmıyorsa kendini ve önemsediği her şeyi ilah edinir, inanıyorsa bu sefer de zannıyla oluşturduğu bir “ilah edinme” halini yaşar ve zannındaki (duniHi algısıyla) bir Allah’ı ilah edinir ama asıl önemlisi bu duniHi algıyla inana kişi de önce kendini sonra da önemsediği diğer şeyleri ilah edinir. Bu sebeple kalbini ve kulağını Kur’an’a hanif olarak verenlere ayetlerimiz seslenir, öğretir ve öğütler:
Taha 98 “Kesinlikle, sizin ilâhınız kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.”
Bakara 163: “İlahınız İlahun Vahid’dir (dışı ve sınırı, öncesi ve sonrası olmayan, mutlak VAR ve Muhtar olan Allah’tır ilahınız).”
Saffat 4, 5: “İnne ilaheküm le Vahid; Muhakkak ki, sizin ilahınız Vahid’dir! Semavat’ın, Arz’ın ve ikisi arasında olanların Rabbidir ve doğuların da Rabbidir.”
Meryem 81: “Kendilerine izzet (itibar, üstünlük, güç kaynağı) olsun diye dunillah (Allah’ın dışı var ve dışında da müstakilen var ve muhtar varlıklar var zannıyla) ilahlar edindiler!”
Yâsîn 74 “Kendilerine yardım olunur umuduyla, dunillah (algıyla Allah’ın dışı ve dışında da müstakilen var ve muhtar varlıklar var zannettikleri) ilahlar edindiler.”
Kur’an’a göre ilah Allah’tır); müstakilen VAR ve Muhtar olan (Allah)tır; öncesi-sonrası, dışı-içi olmayan (Allah)tır. Ancak bu gerçeği unutan duniHi algıdaki esfele safilin insan ihtiyacı gereği kendine ulaşamadığı bir hedef belirler ve oraya göz dikmeye başlar, onu ilah edinir, böylece batıl manada ilah edinme sürecini başlatır. Ve fark etmediği ama aslında ilk edindiği ilah da kendisidir; kendisini bir Rab gibi, bir İlah gibi hisseder, böyle yaşar; böyle yaşamaktadır…
İşte bunun farkında olmadığımız için, biz inananlar yukarıdaki ayetlerimizi (ve diğer Kur’an ayetlerini de) okuduğumuzda bizde bir “acaba ben bu kapsamda olabilir miyim?” tedirginliği, böyle bir his oluşmaz. Çünkü bu ayetlerin inanmayanlarla ilgili olduğunu düşünür geçeriz. Oysa bu bizdeki ilahlık hissiyatının (kendimizdeki şeytaniyetin, deccaliyetin) bize bir oyunudur. Halbuki bir inanan olarak çok iyi biliriz ki Kur’an inananlar için indirilmiştir, Kur’an’ı kabul eden ve muhatap alan mümin kullardır, zaten Kur’an da onları muhatap alır. Bu durumda, Kur’an’ın muhatabı olan biz inananlar ayetlerle bize gelen uyarılara dikkat etmemiz gerekmez mi? Konu ne olursa olsun. Küfür de olsa, fısk da olsa, münafıklık da olsa, şirk de olsa; acaba bunların bende hala bir izi, bulaşığı duruyor olabilir mi diye ayetleri öncelikle ve özellikle kendi üzerimize almamız (bize sesleniyor olduğunu düşünmemiz) gerekmez mi?
Konumuza dönersek: İlah denilince maalesef hala günümüzde bile ilk aklımıza gelen şey putlardır. Cahiliye (örtücülük) devrini, o idrakı yaşayan insan Allah’ın varlığına inanmasına rağmen ettiği duaların Allah’a ulaşması veya umduğu yardım ve desteğin kendisine gelmesi gibi duniHi algı ve korkularıyla kendilerine ayrıca putlar (totemler, müstakilen var ve müstakil gücü var zannettikleri şeyler) edinmişlerdi. Kitabımız Kur’an, cahiliye (örtücülük) idrakını yaşayan o insanlar döneminde inmeye başladığında onların gözle görülür putları olduğundan, o günkü insanlar “ilahlarınız” ifadesini görünce öncelikle onların edindiği sahte ilahlar, sözde ilahlar yani tanrıları olan putlar akla gelmekteydi. Ama ayetler kıyamete kadar tüm zamanlarda hükmü geçerli manalar taşıdıklarından, “ilahlar” ifadesi, biz inananlar için görünen ve “ilahlık” atfedilen aleni bir putun olmadığı günümüzde ayetlerin “ilahlarınız” veya “ilahınız” uyarıları hala geçerlidir. Yani bu gibi ayetler bizim fark etmekte zorlandığımız putları (ve asıl put olan kişinin kendi ilahlık hissiyatını) da kapsar! Çünkü insan her dönemde (eğer düniHİ algıdaysa) kendine önce kendini sonra da gerek duyarsa başka şeyleri ilah edinir. Hatta duniHi algıda olan ama inanan bir kişi Allah’ı da böyle dışında, uzağında veya yakınında bir ilah gibi görür! İşte yukarıdaki ayetlerimizi okuduğumuzda bir muhataplık, bir tedirginlik hissi oluşmamasının sebebi cahiliye (örtücülük) dönemini o günle sınırlamamız ve bir de gözle görünür (inanan insanların taptıkları putların) bugün zahiren olmayışıdır. Böyle ayetleri kendimizden bu sebeple öteleriz. Şimdi, ayetlerimizde geçen “ilah edinme” daha bizimle alakalı hale geliyor değil mi?
Çünkü: ilah, insanın idrakini yönelttiği, gözünü diktiği, ama ne olduğunu tam bilemediği ulaşılmaz (ulaşamadığı) yapıdır! İlah, insanın idrakini yönelttiğidir! Bu bir put, bir şöhret veya herhangi böyle bir şey olabilir. Bu yüzden Allah’a bu manada “ilah” derseniz yanılırsınız. Kur’an “ilah ancak Allah’tır” der (La ilahe illa Allah); yani “müstakilen VAR ve Muhtar olan Allah’tır” der, “öncesi-sonrası, dışı-içi olmayan Allah ilahtır, siz yaratılanlar, kullar Allah’ın ilmindesiniz, O’nun ilminde (Vahidiyetinde) dilediği birer suretsiniz, müstakilliğiniz (ilahlığınız) yok ve olamaz” der. (Dündar, Y., Sen Tanrı Mısın?)
Ancak duniHi algıdaki esfele safilin insan bu gerçeği unutmuştur (cahiliye/örtücülük idrakindedir, yani kendi cahiliye devrini yaşamaktadır)! Kendine ulaşamayacağı duniHi bir hedef belirler ve oraya göz dikmeye başlar, onu ilah edinir; ilk edindiği ve çok sevdiği ilah da kendisidir; kendi Rablığıdır, böyle yaşamaktadır. Bu dünyadaki savaşlar, kavgalar, küslükler, nefretler, ihanetler, nankörlükler, yalan ve iftiralar, hepsi bu yüzdendir…
İnsanın idrakini yönelttiği şey iş, evlat, şöhret, eş, sosyal çevre gibi her şey olabilir. Bunların hepsi onun için birer ilah olabilir. “Yani Elif bunları önemsemeyecek miyiz?” diye sorabilirsiniz. Şunu hep önemsemeliyiz ki algısı dunihi olan bir kişi zten önce kendisini ilah edinmiş demektir. Diğer edindiği ilahlar, kendi ilahlığının oyuncaklarıdır, arkadaşlarıdır. Algımız Billahi imana tabi ve talipse o zaman tabi ki onların hepsini önemseyeceğiz, “iyi bir kul” olarak (iyi bir insan değil) bu rollerimizi Allah adına en güzel şekilde yerine getirmeye çalışacağız. Yani kendimizi ve onları Rabbimiz’in dışında ayrı (duniHİ) müstakilen var ve muhtar varlıklar görüp, öyle sevip, öyle bağlanıp da ilah edinmeyeceğiz. Bu durumda; bir işimiz var diyelim, iş arkadaşlarımıza haksızlık ederek yükselmeyi göze alamayız; yükselmek veya daha çok kazanmak adına Rabbimizin yasakladığı (razı olmadığı demek daha doğru olur) bir şeyle, bir haramla, bir yanlışla oraya ulaşmaya çalışamayız; ailesine ayırması gereken zamanı işine harcayıp 7/24 işle yaşayamayız; maddi manevi her şeyi işe güce yatırarak yaşayamayız; tatmin olmadan yaşıyor bir halde olamayız. Herhangi bir konuya, işe gösterilen özenin mutlaka daha fazlasını Allah razılığı kapsamında bir yaşantı/kulluk için göstermek o zaman bize çok kolay gelecektir biiznillah. Allah razılığı kapsamındaki işler bize zor/ağır geliyorsa bir yerde kurtulunması gereken bir ilahlık olabilir; ayetler böyle söylüyor…
İnsanın edindiği duniHİ ilahlık hissiyatı ve ilahlar ulaşılamayan dipsiz bir kuyu gibidir. İnsan bu hissiyatı kendinde tatmin etmek için “müstakil olarak güç, hüküm ve mülk sahibiyim” demek ister ama görür ki bunun karşılığı kendinde hiç yok! Bu durumda dışarıdan bir ilah edinmeye çalışır ki bu ilah onun Allah’tan ayrı gördüğü (duniHi algıyla baktığı) her şey olabilir. Bu onun için neyse (bir iş, bir eş…) onun için çalışır, çabalar, maddi manevi her şeyini o yolda harcar. Ancak ilahlık hissiyatının tatmin olması mümkün olmadığı için ne elde ederse etsin sürekli şikayet edeceği bir şeyi vardır, durumundan rahatsızdır, huzursuz haller yaşar. Bu hallerin sebebi Allah’tan başka bir ilah edinmemizdir.
İlahlık hissiyatının ne olduğunu Hz. Ebu Hûreyre’ den rivayet olunan bir hadis-i şerifle Efendimiz (asm)’den öğrenelim: “DuniHi algıyla Allah’tan başka (müstakilen var ve muhtar zannedilerek) kendilerine ibadet olunan (kulluk yapılan, ona uygun hayat tarzı oluşturulan) sahte ilahların Allah katında en kötüsü, kişinin hevâsıdır (kendi müstakillik zannı ve bu zanla oluşturduklarıdır).”
Kişinin hevası tek kelimeyle onun ilahlık hissiyatlarıdır. Sahte ilahların en kötüsünün bu ilahlık hissiyatları olduğunu Efendimiz (sav) öğretiyor ki sığınalım, korunalım; hem ilimle hem de halle… “Allahım, bizi merhametinle tüm ilahlık hissiyatlarından, duniHi algı ve zanlarından kurtarıver ve bunlardan, bunlara ait cazibelerden heva ve heveslerden daim koruyuver; lütfen bizi boyanla boyayıver, nurunla nurlandırıver (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti