Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

İNŞİRAH YAZILARI – 16 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 12 Şubat 2019 Salı 13:24:09
 

Salâtta, Tahıyyat’a özel önem verin demiştik. Elbette salâtın her anının önemini yakalamak lazım ama neden Tahıyyat’a özel önem. Çünkü dikkatle bakarsak salâtın en ihmal edilen yerinin tahıyyat olduğu görülür; unuttuğunuz şeylerin akla geldiği yerin orası olduğunu göreceksiniz. Salâtta önemli bir şey de salâtın her pozisyonunda eklemlerimize, duruşumuza dikkat etmeliyiz. Salâtın her rüknünde, her pozisyonunda eklemlerin yerinde olması, önemsenmesi gereken şeylerdendir. Eklemler her biri yerinde duracak. Kasılıp zorlanıp da onları bir yerlere çekmeyin, aklınıza gelince hemen bırakın. Bütün eklemler yerine. Kasılıp zorlanarak pozisyon almak salâttan sıkılmayı, salâttan uzaklaşmayı getirir ve benliğinizi kuvvetlendirir, salâtla benliğinizi ilişkilendirir. Oysa eklemleri yerine koyarsanız benliğinizi ve sıkıntılarınızı uzaklaştırırsınız. Öyleyse, eklemler yerinde dursun. Eklemler yerinde durursa, salâttan esfele safiliyn yapıyı ve onun salâta müdahil olmasını uzaklaşırmış oluruz. Tahıyyatta da bu böyle, oturduğunuzda eklemlerin yerine gelmesine dikkat edin, hepsi yerinde dursun, otururken eklemleri başka yerlere çekmeyin. Belinizin, omurunuzun “S” pozisyonuna, düzgün durmasına dikkat edin ve kıpırdamadan durmaya mümkün olduğunca özen gösterin. Mümkün olduğunca kıpırdamadan durmaya çalışmak önemli.
Bunlara dikkat ediyorsanız bir de şuna çalışın: Tahıyyat’tan önceki son secdede, “Tahıyyat’a gideceğim, et tahıyyatü okuyacağım” diye kendinizi Tahıyyat’a hazırlayın, oraya heyecanlanın. Aksi halde kendinizi bir anda Salli Bârik okurken bulursunuz, bakarsınız ki hatta o da bitmiş. Fatiha’nın bittiğini “âmin” deyince fark eden gibi olur. Tahıyyat’ı bu şekilde okuyabilmek için, bir kere önce bunun antrenmanını yapmak lazım. Yazıp elinize alın ve bunun bir karşılıklı konuşma olduğunu bilerek antrenman yapın. Bunu salât anına bırakmayın, bir sporcu gibi antrenmanınızı müsabakaya çıkmadan önce yapın. Çünkü salâtta tahıyyat saniyelik bir iş; yaptın yaptın, yapamadın geçip gidiyor. Bu yüzden, salât dışında tahıyyat antrenmanını yapın, inşaAllah.
Tahıyyat’ta dört bölüm var, ilk kısım “Ettahıyyatü lillahi ves Salavatu vet Tayyibat”. Bilin ki, salâtta ne yaptıysak bunu söylemek için yapıyoruz. Onun için bu anı kaçırmayın. Tüm yaptıklarınızı, zaten bunu söylemek için yaptınız, Allah’a seslenmek için yaptınız, burada doğrudan Rabbinize seslenmek için yaptınız. Daha önce yaptıklarınızı düzgün yapışınız, onların yerli yerinde olması, Tahıyyat’ın gerçek yapılabilmesi içindi. Önemini kavramak üzere günlük hayattan bir benzetme yapalım ama benzetmelerin buradaki mananın yanında çok basit kaldığını biliyorum, yine de bir benzetme yapalım. Lütfen, anladıktan sonra bu örnekleri zihnimizden silelim. Acil paraya ihtiyacınız var, bankamatiğe gidip para çekeceksiniz. Oraya gitmenin bir usulü var; ayakkabını giyeceksin, evden çıkacaksın, bankamatiğe gideceksin, sonra dönüp eve geleceksin. Gittin geldin, evdekiler sordu; parayı getirdin mi? “Gittim ama parayı çekmedim” der misiniz, öyle bir şey olur mu? Tahıyyat farklı mı, o da öyle bir şey işte. Benzetirsek buna ona benzer: “Tüm gerekleri yaptım ama Rabbimle karşılaşmadım” demiş olursunuz. Oysa salâtta bütün yaptıklarınızı “o konuşma” için yapıyorsunuz. Hatta Tahıyyat’ta bunu yapa yapa öyle alışacaksınız ki, hayatta da hep Tahıyyat okuyacaksınız. Normal hayatta, kalbiniz görmeye başladığında, fuad çalıştığında Rabbinizle o kadar karşılaşacaksınız ki, hep Tahıyyat okuyun, cevap alacaksınız. Normalde arkadaşınızı görünce selamlaşıyorsunuz, hayatta Allah’ı (hissen, ilmen) gördüğünüzde niye selamlaşmıyorsunuz? Tahıyyat’la Rabbin sana bunu öğretiyor.
Salâtla bize sunulan çok önemli bir ikram ve önemli bir müjde de şudur: Billahi imanında olup olmadığı, bu işi bilip bilmediği fark etmez, salâta başlayan her müslüman nefsi-i mutmainnede kabul edilir; salata başladığınız zaman sizin en alt nefs pozisyonunuz nefs-i mutmainedir. Hazır bu hali yakalamışken, eğer hayatınızı nefs-i mutmainnede geçirmek ve orada bitirmek istiyorsanız, salâttan hiç çıkmayın, öyle durun, çünkü salâttaysanız nefs-i mutmainnedesiniz. Daha siz salâta başlarken size o elbiseyi giydirdiler. Çünkü başka türlü salât ikame edemezsiniz, mümkün değil. Salâttaki kulları için Allah buyuruyor: “Siz ne haşmetli bir işle meşgul olduğunuzun farkında değil misiniz?” Salâtta öyle haşmetli bir işle meşgulsünüz ama dünyadaki en uyduruk işiniz o. Lütfen en itinalı, en özenli işinizden başlayarak bir liste yapın, eğer salât ikame ediyorsanız en alta onu yazacaksınız. Bu durumda aslında biz “ben salât da ikame ederim, yani onu da araya sıkıştırırım” demiş oluyoruz. Oysa işleri salâtın arasına sıkıştıracağız, salâtı işlerin arasına değil! Ama insan salâtı işlerin arasına sıkıştırıyor. Olmaz! İşleyiş şöyledir: Ne kadar önem verirseniz, o kadar önem bulursunuz.
Demek ki Tahıyyat’ta bir karşılıklı konuşma var, önce bunu fark ederek salâtı yerine getirmek lazım. Oturdunuz, Billahi idrakta olmak şartıyla Rabbinizi karşınızda bilin ve ona tahıyyat cümlenizi söyleyin. Eğer siz “B” imandaysanız, korkmayın rabbinize böyle seslenmeniz şirk olmaz, Allah sizin için ötede beride değil ki! Ama kişi “B” imanda değilse, “Amentü Billahi” kapsamında imanını deklare etmemişse, Billahi iman ve idrakın ne olduğunu bilmiyorsa, imanı öyle değilse, o zaman o kişinin Allah için bir yere bakması şirktir. Eğer kişi “B” imanda ise, salât ikame ederken (hissen) Allah’ın önünde eğildiğini de, ona baktığını da düşünebilir, dokunduğunu da düşünebilir; hiç birisi şirk olmaz. Neden? Kim şirk yapacak? Öyle birisi yok ki, yani sen yoksun ki. Şirk olması için senin müstakilen var ve muhtar olman lazım. Sen “B” imanla kendini yok ettiysen, şirki kim yapacak? Herşey O’nda, hepimiz onun ilmindeyiz. Dokunabilirsin de bakabilirsin de. Zira dokunduğun zaman dokunan da O, dokunduğun da O. Ne fark eder ki.
Bir de Tahıyyat’ta önünüze bakarsınız. Tahıyyat’ta bu avantajdan da yararlanarak, gerekirse önünüze baktığınız yerde kalbinizle görmeye çalışın, fuadı zorlayın ve onunla görmeye çalışın. Çünkü İhsan Makamı öyle olur, İhsan Makamı’nı, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmeyi öyle açarsınız. Göremiyorsanız bile, bunu yapamıyorsanız bile O’nun sizi gördüğünü bilerek yapın, bu bir makamdır. Dolayısıyla Tahıyyat’ta siz kalbinizi, fuadınızı zorlayın ve görüyormuş gibi seslenin; “Ettahıyyatü lillahi ves Salavatu vet Tayyibat” deyin. Konunun heyecanı yüzünden bu cümlenin mealini uzatırım diye korkuyorum. Siz antrenmanını yaparken mealine bakın lütfen. Antrenmanını yaparken iki cümle arasına tefekkür için biraz zaman verebilirsiniz, ama salâtta ikinci cümleye geçerken beklemeyin. İki cümle arasında kendi söylemenizle üç “Sübhanallah” diyecek süreyi aşacak boşluk bırakmamak lazım. Ve ikinci cümleyi okurken dinleme moduna geçin, yani “EsSelâmü aleyke Eyyühen Nebiyyü ve Rahmetullahi ve Beraketühu”yu dinleyin. Söyleyin ama dinleyin. Bunun detayını inşaAllah ileride paylaşırız. O detayı gördüğünüzde bunu çok kolay ve rahat uygularsınız inşaAllah. Ama şimdi yapmak için zorlayın, tefekkürle zorlayın. Neden “dinleyin” diyoruz? Çünkü o cevap sizin dilinizden ama sizden değil. Bu yüzden onu dinleme moduyla söyleyin. O cevap size Esas Mirac’tan hediye. O hitap, sizde O’nun sünnetine uymayı hedef edinmiş kişiye hediyedir, ondaki Nübüvvet boyutuna, Nübüvvet uygulamalarına Esas Mirac’tan hediyedir. O hitap “ey Rasulümün sünnetini, onun açıkladığı Nübüvvet’i kendinde, bedeninde açan kulum” diyen bir sesleniştir. Efendimize seslenişi Ey Nebi’dir. O hitap size olunca “ey Nebi’min söylediklerini vücudunda fiilleştiren, fiile çeviren” demektir. Bu durumda siz Nebi’nin Nübüvvetinin uygulayıcısı oldunuz, sizdeki Nübüvvet Boyutu’nu fiillendirdiniz, Onun Nübüvvetini uygulayan oldunuz. Bu yüzden, hitap sizin nübüvvet boyutunuza, amel boyutunuza, Risalet boyutunuza değil. Çünkü zaten siz başlarken o risaletle, o imanla başladınız. O olmadan olmuyor! Risalete uydunuz, şimdi de salih kişi olmanız için Yaratan sizin amel boyutunuza Selam ediyor. Burada prensip şudur: Salât ikame edin ki Allah sizin ağzınızla size selam etsin. Selam’ın manasını biliyorsunuz. Selam öyle bir kanundur ki Selam’la siz salihler zümresine girersiniz.
Üçüncü cümleyle birlikte cevap moduna geçmeliyiz. Bunu iyi tefekkür ettiğinizde, “Ettahıyyatü lillahi ves Salavatu vet Tayyibat” derkenki heyecanınız, söyleyişiniz ve sesiniz bu cevap moduyla birlikte düşer, yani sizcevap verirken sesiniz değişir. Bunu fark edeceksiniz ve boyun bükmüş bir sesle; “Esselâmü aleyna ve ala ibadillahis salihiyn” diyeceksiniz; ihbat edeceksiniz; boyun büktüğünüzü göreceksiniz. Bunu böyle söyledikten sonra artık kendinizi koroya dâhil edin. Çünkü “siz bilemezsiniz, Sema’da ve Arz’da ne varsa Allah’ı tesbih etmektedir” anlamında ayetler var. Hadid Sûresi 1: “Semavat’ta ve Arz’da olan herşey Allah’ı tesbih etmiştir. O Aziyz-ül Hakiym’dir.”
Bu yüzden, var ve sürekli olan tesbihata dâhil olun, o koroya girin, o koroya kendinizi sokun. Ve o koroyla birlikte, tüm evrenle beraber “Eşhedü en la ilahe illallaHU ve Eşhedü enne Muhammeden AbduHU ve RasuluHU” deyin. Salâtta bunu uygulamaya çalışın inşaAllah. Çünkü siz bunu uygularken artık “uygulayıcı” bir nefs-i mutmainnedesiniz demektir. Sonra dualarınız, talepleriniz başlıyor. Mü’min Sûresi 60. ayet “sana icabet edilecek” dedi ve siz dualara geçiyorsunuz. Salli Bârik ve ayet ve hadis kaynaklı ne tür duanız varsa yapabilirsiniz. Efendimiz 8SAV) buyuruyor: “Eğer siz dua etmekte bıkmaz ve usanmazsanız, Allah size vermekte bıkmaz usanmaz.” Eğer bir an önce selam vereyim demez de orayı değerlendirirseniz orası sizin yeriniz, başlayın dua etmeye… Dua için uygun ayet ve hadisleri bulup orada onlarla dua etmeye çalışın inşaAllah. Kesinlikle bilin ki, dua etmemiz gereken, istememiz gereken ne varsa, hepsi bize ayet ve hadislerle öğretilmiştir, elhamdülillah…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER