Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İNŞİRAH YAZILARI – 21 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 18 Şubat 2019 Pazartesi 13:22:30
 

Maide-100: “De ki; habis tayyib ile müsavi olmaz, velev ki habisin çokluğu hoşunuza gitse de. O halde ey Lüb sahipleri, Allah’tan ittika edin ki felaha eresiniz.”
Habis ile tayyib kıyaslanmakta, eşit olmadıkları söylenmektedir. Meallerde habis “kötü” olarak yazılsa da (kötü ile iyi bir olmaz) şeklinde meal yapılsa da bu kelimelerin Muhammedi anlamını bilmek ve manasını tam yerine koymak lazım. Çünkü “kötü” ve “iyi” tanrısal dünyada da kullanılıyor.
Ayet bize; “velev ki habisin çokluğu hoşunuza gitse de o ikisi eşit olmaz” dedi. Eğer Lüb sahibi olmak gibi bir hedefimiz varsa burayı tefekkür ve tezekkür edelim. Çünkü ayet bize “Lüb sahipleri tezekkür eder” diyor. Evet, Allah’a ortak olarak yapılan her şey habistir, bu kapsamdaki her davranış, her hal habistir. Habis, necis, pis, iflah olmaz, düzelmez demektir. Allah’ı örten her türlü hal pistir, kötüdür. Kötü olan (yani Allah’ı örten) herşey habistir. Tayyib ise temiz demektir ve Hakk yoldaki her davranış, her hal temizdir, tayyibtir. Bazı arkadaşlarınız olur, bakarsınız her şeyi temiz her şeyi. Sözü temiz, bakışı temiz, yürüyüşü temiz, niyeti temiz, aklı temiz, kalbi temiz, her şeyi temiz… Hakk yol böyledir, onun her şeyi temizdir, tayyibdir. Batıl ise habistir, onun da her şeyi kötüdür, hiç bir şeyi iflah olmaz.
Ayetteki “velev ki habisin çokluğu hoşunuza gitse de” kısmındaki “hoşunuza gitse de” denilen şey esfele safiliyn yapıdır. “Siz” derken kast ettiği odur, sizin kendinizi içinde bulduğunuz ve mücadele etmeniz gereken o yapıdır. “Habisin çokluğu, mücadele etmeniz gereken o yapının hoşuna gider” diyor. Kendinizi içinde bulduğunuz yapı habisin çokluğunu sever. Çok evi olmasını, çok arabası olmasını sever, çok parasının olmasını sever. Ama Allah ve Rasulü çok umurunda olmaz. Hele evi, arabası, malı o kadar çok olur ki Allah ve Rasulü hiç aklına gelmez. Her işi çok rayında gider, sağlığı, işi, eşi… Bazıları onlara bakınca yanılır ve der ki; adamın dinle diyanetle işi yok ama tuttuğu altın oluyor, evinden mutluluk şakırdamaları geliyor, bu nasıl iş? Dikkat edin, Allah ona öyle “çok” şey vermiş ki Allah’ı unutmuş. Sen onun neyine özeniyorsun? Bir yanda da bir gariban vardır; hastanede kuyrukta bekler, sıra gelmez; beklerken “Allah, Allah, Allah” diye acıdan inler. İşin aslını görürsen bu adam şanslıdır.
Efendimiz diyor ki; “bu dünya bir ağacın gölgesinde oturdun, dinlendin, kalktın” gibi bir şeydir.” Ağaç gölgesinde servetin olsa ne olur ki! Biraz sonra kalkıp gideceksin. İstasyonda tren bekliyorsun, üç beş dakika sonra tren gelecek. Biri sana, “şu büfe çok kar eder, sana satayım” deyip duruyor. Az sonra trene binip gideceksin, büfeyle ne işin olur ki! Dünya işte böyle bir şey. Azrail çekmiş sreni, tren geliyor. Sırayla birileri binecek. Her an hazır ol. Valizini hazırla, azığını hazırla, unutma ki en hayrlı azık takva. Hazırla ve bekle. Ama sen biletini almamışsın, valizin boş, hangi trene bineceğini bilmiyorsun, istasyonda arsa kapma peşindesin. Olacak iş mi? Bu yüzden ayet uyarıyor: “Senin esfele safiliyn yapın habisin çokluğunu sever. Ama Lüb sahipleri bunu anlar.” diyor. Bunu anlayın, tefekkür edin, ittika edin, esfele safiliynin cazibesine kapılmayın ki; felaha eresiniz.
Yusuf-111: “And olsun ki onların kıssalarında Lüb sahipleri için bir ibret vardır. O Kur’an beşer tarafından uydurulan bir söz değildir. Kendinden öncekileri tasdik edendir, her şeyi tafsil edendir ve iman eden bir kavim için de hüda rehber ve rahmettir.”
Ra’d-19: “Ancak Rabbinden inzal olunan Hakk’tır”ı (bu gerçeği) bilen kimse âmâ kimse gibi midir? Yalnızca Lüb sahipleri tezekkür eder.”
İbrahim-52: “İşte bu, insanlara bir tebliğdir; onunla uyarılsınlar, O’nun İlahun Vahid olduğunu bilsinler ve Lüb sahipleri tezekkür etsinler diye.”
Sa’d-29: “Bu sana inzal ettiğimiz bir kitaptır, mübarektir. Onun ayetlerini tedebbûr (derinlemesine tefekkür) etsinler ve Lüb sahipleri tezekkür etsin diye.”
Zümer-9: “Böylesi mi, yoksa sacid (secde ile) ve kaim (kıyam ile) gecenin vakitlerinde kânit (müstakim) olarak ahiretten hazer eden (ikan hale yaraşmayan davranışlardan sakınan) ve Rabbinin rahmetini uman mı? De ki, hiç bilen ile bilmeyen bir (eşit) olur mu? Ancak Lüb sahipleri tezekkür eder.”
Fatır Sûresi 19, 20, 21, 22 ve 23. ayetler: “Âmâ ile basıyr bir olmaz, Zulmet ile Nur da bir olmaz. Zıll ile harur da, diriler ile ölüler de bir olmaz… Muhakkak ki Allah dilediğine işittirir… Sen kabirlerin içindeki kimselere işittirici değilsin. Sen ancak bir uyarıcısın.”
Ayete göre “âmâ” kalbiyle göremeyendir, kafa gözü görmeyen değil kalbi kör olandır, fuadı aktifleşmemiş kişidir. Basıyr ise kalbi ile görebilendir. Ayet işte bu ikisini kıyaslıyor ve ikisi bir olmaz diyor. Âmâ ve Basıyr’in anlaşılması için zulmet ile nuru, zıll ile haruru yani gölge ile güneşli yeri ve diri ile ölüyü karşılaştırıyor. Buradaki diri ve ölü idrakla ilgilidir. Çünkü “idrak olarak ölü” olanlar da vardır. “Allah dûnu’nda varlık” iddiasında bulunan Allah için ölüdür. Ayette geçen “kabirlerin içindekilere (ölülere) işittirici değilsin” ifadesindeki kabir içinde olmak, doğruya yani hakikate karşı kendisini kabre sokmuşluktur. Hakikate karşı kendini kabre sokmuş (düşüncelerine zincir vurmuş, hakikatın önünü kapatmış) kişilere işittiremezsin.
Lüb sahiplerinin anlatıldığı ayetlerde, Kur’an’ın Lüb sahipleri için bir öğüt, hatırlatma ve zikir olduğu da belirtilir. Bakın:
Talak-10: “Allah, onlar için şiddetli bir azab hazırlamıştır. Allah’dan ittika edin, ey iman etmiş Lüb sahipleri. Allah size gerçekten bir Zikr inzal etmiştir.”
Sa’d-43: “O’na (Eyyüb aleyhisselam’a) bizden bir rahmet ve Lüb sahipleri için bir öğüt olmak üzere hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık.”
Eyyüb aleyhisselamın hayatına baktığınızda, ailesinin ve aşiretinin darmadağın olduğunu görürsünüz. Sonra hem ailesi hem ümmetinin bir misli fazlası bir rahmet olarak kendisine yine bağışlanmıştır. Sa’d Sûresi 43. ayet, bu aynı zamanda Lüb sahipleri için de bir öğüttür diyor.
Zümer-21: “Görmedin mi ki; Allah, Sema’dan bir su inzal etti de onu Arz’daki kaynaklara koydu. Sonra onunla renkleri muhtelif ekinler çıkarıyor. Sonra o ekinler kurur da sen onu sararmış görürsün. Sonra onu bir hutam (kuru bitki, çöp) kılar. Muhakkak ki bunda Lüb sahipleri için bir öğüt, bir ibret vardır.”
Mu’min-54: “Lüb sahiplerine bir hüda, bir öğüt (hatırlatma) olmak üzere.”
Lüb sahiplerini anlatan bir ayet ise hukuki uygulama ile ilgilidir: Bakara-179: “Ey Lüb sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki siz, bu sayede korunursunuz.”
Ayetlerin dilinden Lüb Sahipleri’nin özelliklerini tanımaya çalıştık, lüb sahiplerini bize ayetler anlattı.
Tamamlarken Lüb’ün tanımını bir kez daha hatırlayalım: LÜB; Kul’un muhtar olmadığını ve “BEN varım ve muhtarım” zannından doğabilecek her türlü şirk halini aklın fark edebilmesine imkân sağlayan İhlâs Sûresi hakikatli bir NUR’dur. Lüb’de çalışan Tevhid Nuru’dur. Bu nur kişiye birlemeyi, muhtariyetten yani varlıktan kurtulmayı öğreten, onun yolunu gösteren bir manaya sahiptir. Bu yüzden Lüb halinin İhlâs Sûresi’yle doğrudan ilişkisi vardır.
Efendimiz (SAV) buyuruyor: “Muhakkak ki her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın Kalbi ise YaSin’dir.”
Bir diğer hadis: “Her şeyin bir nuru vardır. Kur’an’ın nuru da Kul HUvallahu Ehad’dır.”
Bu hadisler ve açıkladığımız manalarla Kur’an’ı bir bütün olarak ele aldığımızda, onun kalbi YaSin ve onun nuru (oradaki manayı, idrakı açan nur) ise İhlâs Sûresi’dir. Bu nur nasıl istenir? Onu da Kur’an’dan öğreniyoruz. Bize istemeyi öğreten ve Talimi Mes’ele adıyla anılan bir sure var: Fatiha Sûresi. Evet, bu nur Fatiha Sûresi’yle istenir. Fatiha Suresi anahtar, açan, istemeyi öğreten olarak da isimlendirilmiştir.
Yasin, İhlâs ve Fatiha sureleriyle ilgili hadisler ışığındaki bu bilgilerden sonra hadis kaynaklı bir temenniyi paylaşmak istiyorum: Lütfen bir plan yapın ve hayatınız boyunca 500.000 İhlâs Sûresi okumayı hedefleyin. Bu miktara okuduğunuz tüm İhlâs Sûreleri dâhildir; salâtlarda okuduklarınız, diğer İhlâs’lar, hepsi dâhildir.
Bir de, bu yolda hayrlı açılımlara vesile olacak iki ayeti paylaşalım: Enbiya Sûresi 29 ve Kasas Sûresi 68. ayetler. Enbiya Sûresi 29 ve Kasas Sûresi 68. ayetlere lütfen bakın. Bu iki ayeti okumak, tefekkür etmek bazı şeyleri anlamamızı kolaylaştıracaktır inşaAllah.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER