Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

KENDİNİ NE SANIYORSUN? – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 18 Nisan 2018 Çarşamba 13:18:03
 

– 159-
 Hem vehim hem de vehmin zulmeti için “kayıtlılıktır, şartlılıktır” dediğimizi hatırladınız mı? Kayıtlılık nedir? Kayıtlılık esma mertebesidir. Ama bu kayıtlılığı yaşayan nefs esma mertebesi değildir, buna çok dikkat edin. Nefsinin hakikatini öğrenen onun esma mertebesi olmadığını anlar. Bunu yanlış tanımlayan, o yanlış bilgiyle esma mertebesinde kalır. Eğer zulmani benlikten kurtulmuşsa. Zulmani benlikten kurtulmamışsa ilerlemesi zaten hiç mümkün değildir. Zulmetten kurtulmadığı halde vehimden kurtulmaya çalışan kişi, zulmani sahnede olduğu halde kendisini Rahmani sahnede sanan bir gafildir. Unutmayın, zulmani benlikten kurtulmadan esma mertebesine gelinemez. Ancak zulmetten kurtulduktan sonra esma âlemi (esma dünyası, esmaların hakikati) gelir. Zulmetten kurtulmuş da esma dünyasında yaşayan kişi “nefs”i esma mertebesi sanabilir. Nefsin hakikatini esmalar sanarsa orada kalır, esma dünyası ona son durak olur. Nefs başka şeydir, esma mertebesi başka şey. Cüzdeki kayıtlılık, şartlanma, sınırlanma esma mertebesiyle olur, cüzün kendini ne zannettiği onun esma kaydıyla oluşur. Seni esmalar kayıtlar, sınırlar. Zaten sen o sınırlılık nedeniyle kendini bir birim olarak var sanarsın. Ama senin kendini var sanmanı sağlayan şey esmalar değil “his”tir, Kendini Hissetme Duygusu’dur. Kişinin kendini var sanmasını sağlayan Kendini Hissetme Duygusu’dur ve onun aslı A’ma Mertebesi’ndendir. Kendini “var sanan” senin, kendini ne sandığını ise esmalarla sanarsın. Esmalar ve onların oluşturduğu kayıtlılıkla senin kendini ne sandığın oluşur. “Kendini ne sandığın” esma mertebesiyledir. Kendini var sanman (hissetmen) ise A’ma Mertebesi’ndendir. Kendini ne sandığın ise çok başka bir şeydir, esmaların oluşturduğu kayıtlılıkla ilgilidir. Bu yüzden, “kendini ne sanma”sını “nefs” zannedenler işi yanlışın üstüne bina ederler.
KENDİNİ BİR ŞEY SANMAKTAN
 MUTLAKA KURTULMAK GEREKİYOR

“Kendini ne sanma” iki farklı bilinçtir; zulmani bilinç de kendini bir şey sanmandır, vehmi bilinç de. Kendini bir şey sanmaktan mutlaka kurtulmak gerekiyor. Yolu, önce zulmani bilinçten sonra da vehmi bilinçten kurtulmaktır. Çünkü zulmani bilinçten kurtulmadan vehmi bilince sıra gelmez. Zulmani bilinci fark edip ondan kurtulmadan vehmi bilinç tüketilemez. İki bilincin çok önemli farkı şudur: Zulmani bilinç küfürdür. Dolayısıyla, önce küfür ehli olmaktan kurtulmak gerekiyor. Küfür ehli olmaktan kurtulmadan ilerlenemez. Küfür ehliyseniz yaptığınız her şey boştur. Yaptıklarımızla ilerleyeceğimiz için onların boşa gitmemesi gerekiyor.
“Kayıtlılık esma mertebesidir, nefs esma mertebesi değildir, başka şeydir” cümlesini biraz açalım. “Her nefs ölümü tadacaktır” ayetindeki “her” kelimesi nefsin kaydının işaretidir. “Her nefs” çokluk âlemine ait bir bilgidir, çokluk yani kesret âlemine ait bir sesleniştir. “Her nefs” demek nefslerin müstakil olması demek değildir, “her nefs” ifadesi nefsleri müstakilleştirmez. Nefs tektir ve o esmadan beridir. Onu “her” yapan şey esmalardır, esmalarla kayıtlılıktır. “Her nefs” nefisten yararlanan “her”dir, kendini hissetmeyle kendini bir şey sanan “her”dir. Nefsleri farklı yapılarmış gibi gösteren şey esma terkiplerinin yaptığı kayıtlılıktır ve bu kayıtlılık “nefs” değildir. Hatta şuna da dikkat edin. “Nefs-i Küll” derkenki “küll” bile kayıtlılıktır, o da esma kaydıdır. “Her nefs” derkenki “her” kelimesi insana ait kayıttır, “nefs-i küll” derkenki “küll” ise Rabbül âlemiyn’e ait kayıttır. “Küll” dediğinizde bir tarif var; sınırlıyor; biz o sınırlanana “küll” diyoruz, böylece ona kayıt getiriyoruz. “küll” demekle sınırlıyoruz. Bir şeye kayıt getirmek esma demektir. “Her nefs” derkenki “her” âlemdir. “Nefs-i küll” dediğiniz ise âlemlerin Rabbidir; Rabbül âlemiyn’dir. Dolayısıyla, siz “küll”ün dahi kayıt olduğu idrakta bile olsanız, yani ilmel yakin idrakta bile olsanız, eğer nefsi esma sanarsanız, son durağınız esma mertebesi olur. Şimdilik bu kadar yeter, sonra ilerletiriz inşaAllah.
VECHULLAH’ı görebilmeni ve bu halde mutmain olabilmeni engelleyen, örten perde işte bu “örtücü ilah”tır
Tefekkürlerimize bazen “Ey talip kardeşim” diye başlıyoruz. Çünkü hep söylüyoruz, bu yolda talip önemlidir. Biz o yüzden talibe sesleniyoruz. Bu paylaşımlar talipten başkasını ilgilendirmez, talipten başkasına yaramaz, ancak talibe hitap eder. Talip, Allah’a talip olandır, “ENTE maksudiy” diyendir.
“Ey Talib kardeşim, ne yana dönersen “VECHULLAH”ı görebilmen için önce ne yana dönersen “ÖRTÜCÜ İLAH”ı ikan boyutunda görebilmen gerekir.” Neden böyle diyoruz? Çünkü ilk hedef vechullahı görebilmektir; ilmel yakine gelebilmek ve ilmel yakin de olsa vechullahı görebilmektir. Vechullah ile kastettiğimiz esma mertebesidir. İlerisi de var, ama önce esma mertebesidir.
“Ey Talib kardeşim, “O halde nereye dönerseniz Allah’ın vechi oradadır” (Bakara-115) ayetini mutmain halde yaşayabilmen için, öncelikle ve yine mutmain halde “Ne yana dönersen Deccaliyeti (=Vehmin Zulmetini) (=“A” Takdim Formu “BEN”i) (=Örtücü ilahı) görürsün” olayını gerçekleştirmelisin. Çünkü, VECHULLAH’ı görebilmeni ve bu halde mutmain olabilmeni engelleyen, örten perde işte bu “örtücü ilah”tır. Bu perdeyi çok iyi tanır, görür ve bu perdeye ikan olursan, bununla beraber bu perdeyi kendinde fonksiyonsuzlaştırmayı başarırsan; işte bu takdirde, bu küfür perdesine “La ilahe” diyebilir ve şimdi gördüğüne “İllallah” dersin. Bu durum senin için bir şahitlik başlangıcı ve bir keşiftir. Bu şahitlik ve keşif; “A” Takdim Formu “BEN” bilincini fonksiyonsuzlaştırmadan gerçekleşmez, burayı iyi anlamak gerekir.”
BİLMEK GÖRMEYİ SAĞLAMIYOR.
GÖRMEK İÇİN ÖRTÜYÜ ÇEKMENİZ GEREKİR

Rahmani sahnedeyseniz gördüğünüz her şey Vechullah’tır. Kendisini zulmani “BEN”le takdim eden ise Vechullah’ı göremez. Kim kendisini vehmi “BEN”le takdim ediyorsa, o an Vechullah’tadır, gördüğü her şey de Vechullah’tır. Kulun “zaten Vechullah’ta olduğunu” idrak etmesini engelleyen şey muhtariyet ilanıdır, kendini zulmani BEN’le takdim etmesidir. Görmeyi engelleyen şey vehmin zulmetiyle “BEN” demektir, buna göre fiiller ortaya koymaktır. Bu idrakla fiiller ortaya koyduğunuz müddetçe, bu örtü yüzünden Vechullah’ı göremezsiniz. Örtüden kurtulmak için Zulmani “BEN”i çok net görmelisiniz ki ondan kurtulasınız. O örtüden kurtulduğunuzda Vechullah’ta bulunduğunuzu idrak edersiniz. Vechullah’ta olduğunuz idrakını engelleyen şey o küfür örtüsüdür, muhtariyet ilanı perdesidir. Bu örtü nasıl görülür, nasıl anlaşılır? Örtü, kişinin kendini zulmani BEN’le takdim edişinden ve zulmani BEN’e göre fiiller ortaya koyarak yaşayışından anlaşılır. Bu fiillerin neler olduğunu çok iyi bilmek bu yüzden önemlidir. İyi bilmek lazım ki o fiillerden kurtulabilelim. Zulmani BEN’i fonksiyonsuzlaştırmak için fiil yani amel şarttır. Değilse örtü kalkmaz. Örtünün varlığını “bilmek” örtüyü kaldırmıyor. “Bir örtü varmış” demekle, “örtü buymuş” demekle o kalkmıyor. Var ve duruyor. Zaten o örtü yüzünden göremiyordunuz, ama şimdi “neden göremediğinizi biliyor” oldunuz. Bilmek görmeyi sağlamıyor. Görmek için örtüyü çekmeniz gerekir. Örtünün çekilmesi zulmani “BEN”e ait fiillerin fonksiyonsuzlaşması demektir. Örtüyü çektiğinizde vehmin zulmeti ve vehmi ayırt etmiş olursunuz. “Vehmin Zulmeti” ve “Vehim” fark edildiğinde siz gerçek kiri de tanımış olursunuz. Bilinci arındırabilmek için o kiri tanımak ve ona filtre koymak gerekiyor.
“Vehmin Zulmeti’ni Vehim’den, kendilerine ait bilinçleri düzeyinde ayırt edebilmekle “Vehmin Zulmeti”yle söylenen “BEN” ve “Vehim” ile söylenen “BEN”i de ayırt etmiş olursun. Şahitliğin ve keşfin böyle başlar. Vehmin zulmetini fark edip onu görmek ve ilmel yakin bile olsa kendini vehmi “BEN”le takdim etmek keşfin başlangıcıdır ve çok önemlidir. Kişi o anda keşif ehli olur. Ancak, Vehmin Zulmeti ile söylenen “BEN”den kurtulmadan vehmî “BEN”den kurtulma çalışmaları yapanlar, konuyu yeterince fark edememeleri sebebiyle başarı sağlayamazlar. Bu keşif ile vehmin zulmetinden, yani küfürden kurtulan Talib, şimdi “Vehim”den, onu tüketerek kurtulma yoluna girmiş olur.” Demek ki, vehmin zulmetinden kurtulup da vehmi “BEN”le kendini takdimden sonra sıra vehimden kurtulmaya geliyor, vehimden kurtulmanın yolu açılmış oluyor. “Vehmin Zulmeti’nden kurtulma yolu yokuştur, onun için sabır tavsiye edilir. Bu yokuşu tırmanmayı önermek HAKK’I TAVSİYE’dir, yürürken yapılan ise SABRI TAVSİYE’dir: “Bu yokuşu tırman, aş, ama tırmanırken sabırlı ol” denir.” Tırmandıktan sonra yol yokuş aşağıdır, sonrası yokuş aşağı… “Bu keşif ile Vehmin Zulmeti’nden, yani KÜFÜR’den kurtulan TALİB, şimdi “VEHİM”den, onu tüketerek kurtulma yoluna girmiş olur. Bu durumda; TALİB’e “FİİLLERİN TECELLİSİ” lütfu da ulaşır, İNŞAALLAH. Allah Yokmuş Gibi veya “O” EhadüsSamed, VahidülEhad değilmiş gibi ortaya konan fikir ve fiillerin VEHMİN ZULMETİ olduğunu fark ederek, bu zulmetten sıyrılan TALİB, üç ana aşaması bulunan “Euzü Billahi mineş Şeytanir Raciym” sığınışının ikinci aşamasını yaşamaya başlar. Bu durumda Vehmin Zulmetine ve buraya olumsuz tesir eden her hale “Euzü” der.”
“EUZÜ” ÇOK ÖNEMLİ BİR İDRAK SIÇRAMASIDIR
Artık idrak İlmel Yakin’den Aynel Yakin’e gidiyor. Önceden sadece biliyordu, şimdi yaşantısıyla biliyor yani bilerek yaşıyor. Bunun önemli bir işareti “Euzü” sığınışında vardır. O sığınışın üç aşaması vardır, vehmin zulmetinden kurtulan onun ikinci aşamasını yaşar, kendini ikinci kısmında bulur. Daha önce ötesindeki berisinde şeytan ilan ettiği şeylerden korunmak için “Euzü” derken, şimdi ise şeytan dediği şeylerin aslında kendisindeki şeytani bilince tesir ettiğini, orayı dürttüğünü, orayı motive ettiğini anlar. Dolayısıyla, işi kaynağından yok etmek için kendisindeki bu bilinçten korunmaya çalışır. Çünkü kendisinin zulmani “BEN”i dururken şeytanlardan korunmanın çok işe yaramayacağını, esas büyük şeytanın zulmani “BEN” olduğunu ve onun kendisinde olduğunu gördü. O varken dışarıdaki şeytanlardan korunmanın büyük bir getirisi olmaz. Dışarıdaki şeytanlar hiçbir zaman sizdeki zulmani “BEN” şeytanından daha güçlü ve daha yetenekli olamaz. Zulmani idrakla “BEN” diyen sizdeki şeytan Ahsen-i Takviym yeteneklerine, Halifetullah esmasına sahip. Diğerlerinde bu özellik yok, bu yüzden onlar daha yetenekli değil. Öyle olunca, sizin kendinizdeki esmalara şeytani bilinci uygulattırırken diğer şeytanlardan korunmaya çalışmanız çok önemli olmaz. Dolayısıyla, bunu fark eden kişi “Euzü” derken kapsamı kendi zulmani yanından başlatır, önce ondan korunmak ister: “Allah’ım zulmani yanımdan korunmak için sana sığınıyorum. Çünkü Sen benim zulmani yanımı Rahmetinden kovdun, ona cenneti kapattın. Ben o zulmani bilinçten ve o zulmani bilince tesir ederek onu “sen yokmuşsun gibi davranmak” hususunda coşturan her türlü dış tesirlerden de sana sığınıyorum” der. Bu şekilde “Euzü” çok önemli bir idrak sıçramasıdır ki korunurken bunu hissedersiniz. Özellikle gece ibadetlerinizde, zikirlerinizde (güneşin tesirinden kurtulduğunuz için) bunu çok daha kolay hissedersiniz, bu idrakı daha kolay yakalarsınız.
“Vehmin Zulmetine giren her halden arınan idrak, yine üç aşaması bulunan “Bismillahir Rahmanir Rahiym” halinin ikinci aşamasını yaşamaya başlar ki; bu durumda TALİB, Rahman ve Rahim olan Allah adına diyerek yaşar.” O zaten “Rahman ve Rahiym Allah” adına Vechullah’ta. Vechullah’ı seyretmiyor! Tv seyreder gibi Vechullah seyredilmez, o müstakil bir birim olur. Burada Rahman ve Rahiym olan Allah adına Vechullah’ta olunur, kendiliğinden. Oysa zulmani sahnedeki kişi “adıyla” yapmaya çalışır. Rahmani sahnede hayat kendiliğinden “adına” olur. Bu sahne gereği kendiliğinden öyle olur: Allah adına! Şimdi bu tefekkürün üstüne şöyle düşünün: Salâttasınız ve Fatiha okuyacaksınız. “Euzü Billahi mineş Şeytanir Raciym” deyip kendinizdeki zulmani bilinçten ve ona tesir eden her türlü şeyden Allah’a sığındınız, onların yokluğunda yaşamaya başladınız. Zulmani benliği yok ettiniz ve salâtta Fatiha’yı okuyorsunuz. Allah adına “Bismillahir Rahmanir Rahiym” diyenin okuduğu bu Fatiha’yı ve bu salâtı bir düşünün…

Edep; Ya Hu -159-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti