Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

SEN TANRI MISIN? – 32-

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 19 Haziran 2019 Çarşamba 13:33:35
 

KUDRET “BİR ŞEY” YAPAR, İLİM “YOK” EDER
Kendimizdeki deccalı fark etmeliyiz, çünkü deccal önemli. Deccalı önemli yapan, onu cazip yapan, kabulünü kolaylaştıran şey, onun yeteneklerini, gücünü ve göstermek istediklerini kudretle göstermesidir, kudret kullanmasıdır. Burayı iyi tefekkür edelim: Deccal “kudret” sergileyecek. Kudreti iyi tefekkür eden kendindeki deccalı hemen fark edecektir, onu kudretten yakalayacaktır. Siz de kendinizde onu kudret yanıyla yakalamaya çalışın. Kudret insanı bir şey yapar, onunla insan bir şey olur. İlim ise seni yok eder. Kudret “bir şey” yapar, ilim “yok” eder. Kudret size güç katar, “güç bende” dersiniz ve örtücü olursunuz, ilim ise yok olmayı öğretir. Hadislerden hatırlayın, Efendimiz (SAV), Hz. Ali radıyallahu anh’a “Hakikate ilim yoluyla ulaşmasını” önerir. Çünkü kişi ilimle yok olmayı öğrenir. Hazreti Ali kudretin değil, ilmin kapısıdır.
SADECE BİLGİ YETMEZ,
SALİH AMELLE BİRLİKTE BİLGİ GEREK
Bazen sorulur; ilim bilgiden farklı mı diye. İlim bilgiden farklı değil. Bilgi ilimdir; ilim bilgidir. Ama siz o bilgiyi, o ilmi amele çevireceksiniz. Bilmezseniz ne yapacaksınız, nasıl davranacaksınız? Bilmeniz gerekiyor. “Biliyor olmam yeter” derseniz, o da yanlıştır. Bildiğinizi uygulamanız gerekiyor. Mesela, şimdi deccalı konuşuyoruz ya, siz de “ben deccalın ne olduğunu anladım, deccalı tanıdım” diye düşündünüz diyelim. Böyle düşündünüz diye kurtulmanız mümkün değil. Deccalı tanımış olmanız, tarifini bilmeniz işe yaramaz. Bu bilgiyle ondan kurtulmayı hedef edinip gereğini yapmanız gerekiyor, onunla mücadele etmeniz lazım. Bilmeniz gerekiyor ama uygulamak için, yapmak için, davranmak için; o bilgiyi yaşamak için. Burada yakalanması gereken bir şey var, dikkat edin. Kudret için de bilgi gerekiyor, bileceksiniz ki kudret uygulayasınız; yani kudret göstermek için de bilgi lazım. Demek ki, bilgi salih amelle beraberse işe yarıyor, ancak o zaman kurtuluşa götürüyor. Yoksa sadece bilgi kişiyi feth-i zulmaniye götürür ki feth-i zulmanideki kudret örtücü bir kudrettir.
DECCALE VE KUDRETE OLAN
HAYRANLIKTAN KURTULMALIYIZ
Kudret derken kastettiğimi kendinizde yakalamanız lazım. Onu fark etmenize şöyle yardımcı olmaya çalışayım. Kudret arzusu insanda çok kuvvetli olarak vardır. Bunu fark edip o isteği fonksiyonsuzlaştırmanız gerekiyor. Kudrete olan meyli anlamak üzere bir örnek verelim. Hayatınızda, yaşantınızda önemsediğiniz insanlara bir bakın, onları ne için seviyor ve önemsiyorsunuz? Hep kudret yüzünden seversiniz; mevkisi yüzünden, parası yüzünden, güzelliği yüzünden önemsersiniz. Bir insana baktığınızda hiç fark etmeden hemen onun fizyonomisi ile ona ya sıcaklık duyarsınız veya duymazsınız. Bunlar hep kudretle ilgilidir. Ondaki kudrete âşıksınız, o kudrete meyillisiniz. Birisine baktığınızda haliniz hemen onun fizyonomisi ile ilgili hükmü verir; ya ona sıcaklık duyarsınız, hayran olursunuz veya soğursunuz veya hiç bakmaz geçer gidersiniz. Hep kudret… Sizde kudrete karşı böyle bir meyil var. İşte bu meyil Deccal’a meyildir. Bahsettiğimiz Deccal geldiğinde, kudrete olan bu meyli yüzünden insan ona o kadar çabuk kapılır ki, o kadar çabuk vurulur ki… Mesela: Kendisiyle aynı inanca sahip olmadığınız halde, kudrete meyil nedeniyle sempati duyduğunuz birisi varsa onun yaptıkları size sempatik gelir. Küçücük bir iyiliğini duysanız hemen önemser ve abartırsınız. Bir de mütedeyyin olduğunu bildiğiniz birisi var, dindar bir kişi var, onun ufak bir hatasını gördüğünüzde sevinirsiniz, “size demedim mi, o zaten öyledir” gibi şeyler söylersiniz. Bu olaydaki Deccal’a meyli fark edin. Deccal’a olan şu meyle bakın; kendiliğinden dindar olanlara soğuksunuz. Onun azıcık bir hatasını görünce ona hemen kızıyorsunuz, hatta içiniz seviniyor; “gördünüz mü, bunlar bir de dindar geçiniyor” diyorsunuz. Buna sevinen, ama diğer tarafta küfrüyle bilinen birinin küçücük bir iyiliğini abartırsınız, “bu adam inanmıyor, yanlış düşünceli birisi ama çok iyidir demiyor muydum?” dersiniz. Bu sizde deccala ve kudrete olan hayranlıktır. Kurtulunması gereken budur. Buna çok dikkat edin, hayatınızın 24 saatine bunu yayın. Seccadeden hiç kalkmasanız bile eğer o kudrete, o deccala hayransanız, dini yani tasavvufu kudret yönünde kullanıyorsunuz demektir. Hele de siz tesbihi (zikri) kudretinizin artması için kullanıyorsanız, zikrini yaptığınız esmalar tesir eder, kudret sahibi olursunuz. Siz eğer o esmaları “bana şu hakikatler açılsın da güçlü olayım, kalb gözüm açılsın da göreyim, kulağımın perdesi kalsın da duyayım” diye kullanıyorsanız, tesir o yönde olur, dini kudret için kullanırsınız.
TESBİH ÇEKE ÇEKE DE DECCAL’IN
ORDUSUNA GİREBİLİR KİŞİ.
Şimdi size iki dua önersem ve desem ki, çok tesirli olan bu duayı şu kadar sayıda yaparsanız 24 saat içinde insanların zihninden geçenleri okumaya başlarsınız. İkinci önereceğim dua da tesirlidir, onu yaparsanız 24 saat içerisinde Allah’ı tanımaya, örtücülükten uzaklaşmaya başlarsınız dedim. Hangisini hemen yaparsınız? İnsanların kafasından geçenleri bilmek insana cazip gelir, onu önemser. Bir bilsem der. Bilse ne olur? Güç ve kudret hevesi budur işte! Yanlış işle meşgulsünüz, tasavvuf ve din bu değil. Hadislere, ayetlere bakın, “insanların kafasından geçenleri biliyor” diye övülen birisi var mı? Ama insanlar, tasavvufla meşgul olarak, ayet ve hadiste hiç övülmeyen özellikleri kazanmaya çalışıyorlar. Zor durumda olanları bazen tasavvufla meşgul buluruz, “belki burada bir şey olurum, bir güç sahibi olurum” beklentisiyle oradadır. “Çok uğraştım olmadı, belki burada bir şey öğrenir bir şey olurum; uçarım, kaçarım, tutarım” beklentisinde. Bunların hepsi Deccaliyet. Tesbih çeke çeke de Deccal’ın ordusuna girebilir kişi. Çünkü Deccal kudretle ilgilidir, kudrete olan bu meyil Deccaliyete meyildir. “A” Takdim Formu “BEN” neden muhtariyetini ilan ediyor? Güç ve kudret için. Muhtariyetini ilan etmiş birisi “daha güçlü olayım” diye esma zikirlerinden yararlanıyorsa, o olur. “Ne kadar ilerlemişim, telefonda arayacak olanı bilmezdim, şimdi on dakika önceden hissediyorum” der. Bildi, ne olacak? Telefonla arayacak olanları hissede hissede cehenneme gider, ne olur ki? Orada da, biraz sonra kaç derece ateşte yanacağını önceden bilir. Örtücü ilahın kudretini söndürecek ateş cehennemdir. O yüzden cehennem örtücü ilahın mekânıdır, onun kudret aşkını söndürecek ateş oradadır. Öyleyse bir şey olmaya çalışma “YOK” ol. Yok olmak ise ancak ilimle mümkündür.
KUDRET KÖTÜ DEĞİL, AMA ONU ZULMETTEN
KURTARIP HİCRET ETTİRMELİYİZ
Kudretten böyle bahsedince onu kötü zannetmeyin. Onu zulmetten kurtarıp hicret ettirmeliyiz. Kişi gördüğü kudrete muhtariyet katarsa, o gördüğüne bir sahip elbisesi giydirirse o tanrılaşır, onu tanrılaştırırsınız. İnsanlar bu yüzden özellikle cemaatlerde şöyle bir yanlışa düşerler. Duyarlar ki bir zat var, gittikleri zaman Allah’ı daha iyi tanıyacaklar, koşar ona giderler, Allah aşkıyla giderler. Ama sonra onu tanır, Allah’ı unuturlar, adamın aşkı başlar. Bu çok önemli bir girdaptır, çok önemli bir tuzaktır: Kişi Allah’ı unutur, o kişiyle uğraşmaya başlar. Daha önce Allah’ı daha çok düşünüyordu, şimdi kişiyi düşünmeye başlar. Yattı mı, kalktı mı, ne giydi, ne içti, nereye gitti, kiminle? Beni arıyor mu, onu arıyor mu, şunu arıyor mu? Böyle meraklarla devam eder gider. Bunlar hep tasavvufun paparazzi yanlarıdır ve deccaliyettir. Eğer bir kişi sizin Allah’a olan yakininizi artırıyorsa, siz zaten orada o kişiyi göremezsiniz. Niye? Çünkü ayrıca öyle bir kişi yok! İnsan-30 idrakını o noktada da tefekkür edip, orada da yakalamak gerekir. İnsan-30 idrakından saparsanız bu yolda girdaplara düşmüş olursunuz, Allah muhafaza eder inşaAllah. Dolayısıyla, kudretle olan irtibatımızı iyi analiz etmeliyiz. İnsanda kudrete ait özellikler görülmez mi? “B” Takdim Formu “BEN” olandan kudrete ait şeyler çıkmaz mı? Çıkar. Bizim kudrete ve kudretin sergilenişine itiraz edişimiz zulmetiyle ilgilidir, vehmin zulmetiyle kudret sergilenmesinin yanlış olduğunu söylüyoruz. Dikkat edin, vehmin zulmetiyle ilgili güç, kuvvet ve kudret, müstakil bir varlık adına sergilenmektedir. Bu şekilde kudret gösterme işini Deccal maksimum düzeyde yapacaktır. O öyle bir kudret sergileyecek ki, kudret sergileyen diğer “A” Takdim Formu “BEN”ler ilahlarının, pirlerinin geldiğini görecekler, bu yüzden, “biz de bu iddia peşindeydik” deyip onu tanrıları ilan edecekler. Kudret bir böyle çıkar, bir de “B” Takdim Formu “BEN” idrakıyla, o idraktaki kişide çıkar. O idraktaki, o idrakın seyri süluğu içerisindeki kişiden, onun vehmî yapısından durum tespiti olarak yani muhtariyet olmaksızın çıkar. Ama buralar çok önemli mertebelerdir. Eğer bu kudretle karşılaştığınızda perdelenir de kendinizi son durakta sanarsanız çok doğru olan, çok güzel giden bu yolun o durağında kalırsınız. İlerlerseniz bir kudret çıkışı daha vardır. Eğer kişinin vehmi yapısı tükenir ve Kendini Hissetme Duygusu’nun aslı onu işgal ederse oradan çıkacak esma manaları doğrudan hakikatindir, “B’de B’siz” dediğimiz kısımdır. Burayı sonra genişletiriz. Furkan Suresi 70’le devam edelim:
FURKAN-70’İN FIRSATINI KAÇIRMAYIN
Furkan-70: “Ancak tövbe eden, iman eden ve salih amel yapan müstesna. İşte Allah onların kötülüklerini hasenata tebdil eder, Allah Gafur’dur, Rahiym’dir.”  
Hassaten öneririm, Furkan-70 fırsatını kaçırmayın. Burada öyle bir şey var ki çok dikkat çekicidir: Allah, onların kötülüklerini (örtücülüklerini, günahlarını) sevaba çevirir. İşte bu fırsatı kaçırmamak lazım! Kangren olmuş olan o deccaliyeti, o yanlışı acımadan kesip atıp hemen Furkan-70 kapsamına girmek lazım, bir an önce, bir an önce. Çünkü müjdeye bakın: Allah Ğafur’dur, Rahim’dir, onların kötülüklerini hasenata tebdil eder. Burada iki isim var; Ğafur ve Rahiym. Ğafur, hak edip etmediğine bakmaksızın bağışlayandır. Bu öyle bir bağışlama ki sırf nimettir, nimet doludur. Bu yüzden, birisini bağışlamak için bahane arayan, bağışlayıp üstüne de mükâfat veren; Ğafur ve Rahiym. Rahiym sırf lütuftur, onda adalet yani hak etme aranmaz, sadece lütuftur. Çünkü adalette hak ettiğini vermek vardır. Ama bu öyle bir şey ki, kötülükler iyiliklere çevriliyor. Böyle bir hak etme olur mu? Rahiym’de adaletle sınırlanmayan bir hediye var. Ğafur ismi Rahim ismini tetikler; Ğafur ve Rahim. Bu iki isim böyle önemli. Furkan-70 çok önemli, dikkat edelim…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER