Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

ŞEYTANIN AVUKATI-8 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 26 Aralık 2018 Çarşamba 13:56:34
 

ŞEYTANIN AVUKATINI KENDİMİZDE
ARAMALI VE MÜCADELE ETMELİYİZ
Şeytanın Avukatlığını yapan kişi meziyetleri görmez, görmek istemez. Mesela, “Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası”na sırtını dönmüş hanif kişinin her hali, Amentü Billahi hayat tarzı gereği bir meziyettir. Üstelik bu iddiaya sırtını dönen kul, zalim davranışlara ve zulme de sırtını döndüğü için meziyetlerini daha zalim olarak koruyamaz. Oysa Müstakilen Varım ve Muhtarım iddiasıyla yaşayan şeytanın avukatına göre karşısındaki kişinin her hali zayıf nokta, her hali nefret uyandıran bir davranıştır. Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiasındaki Şeytanın Avukatı, cümleleriyle karşısındaki kişinin veli noktasına gelmesine vesile olabilir. Ancak biz bu zalim davranışlardan korunmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz, Şeytanın Avukatı’nı tanımayı, kendimizde aramayı, bulmayı ve mücadele etmeyi öneriyoruz.
Evli bir çift düşünün. Bunların ikisi de Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’na sırtını dönmüş hanif kişilerse onlardaki meziyetlere zayıf nokta muamelesi olmaz, çünkü bu hayat tarzı içerisinde zalim yoktur, zulüm yoktur. Bu hayat tarzında meziyetlerden muhabbet doğar ve dünya hayatında cenneti yaşamaya başlarlar; şeytanın avukatının dili susturulmuş ve nefesi kesilmiştir, inşaAllah! Hem dünyada hem ahirette Allah’ın izniyle muhabbetleri devam eder.
“Onlar ve eşleri gölgeler (rahmet) içinde koltuklar/tahtlar üzerinde (dayanıp) yaslanmışlardır. Onlar için orada meyveler vardır. Ve onlar için arzu ettikleri şeyler vardır. (Ki temenni ettikleri şey) “Selam”dır; (yani) Rahiym Rabb’den bir kavl (devamlı olan selamet hükmü).” (Ya-Sin; 56-58)
ŞEYTANA AVUKATLIK YAPTIRAN PATRONAJ NEDİR? HADİSLE ÖĞRENELİM
Örneği evli çiftlerden verdik ama aynı konular iş arkadaşlıkları arasında, komşular arasında, kendilerini dost zannedenler arasında, hatta ülkeler arasında devam eder de eder. Dikkat edin, dünya hayatı Şeytanın Avukatı için mühlet yeridir, bu mühlet bir avantaj değildir. Kendisindeki Şeytanın Avukatlığı’nın detaylarıyla öğrenmek isteyen, Burçlar ve Küfürler yazılarımıza bakabilir.
Son yazılarımızda kendimizi mercek altına aldık ve fikirlerimizle, yorumlarımızla, cümlelerimizle “nasıl oluyor da Şeytanın Avukatı oluyoruz?” sorusuna bir kaç örnek üzerinden cevap aradık. Buradan itibaren şeytana avukatlık yaptıran patronaj hakkında konuşacağız ve bunu bir hadis üzerinden sürdüreceğiz.
Bu avukatın adına hareket ettiği bir patron heyeti vardır. Bu patron heyetinin de bir Patronaj Tesir yeteneği bulunmaktadır. İşte bu Patronaj Tesir nasıldır, bunu ders yapmak üzere şu hadisi inceleyelim. Bu hadisi İbn-i Abbas (ra)’den naklen Muaz bin Cebel (ra) rivayet etmektedir; şöyle ki:
Bir gün Rasulullah (SAV) ile beraberdik. Ensar’dan birinin evinde toplanmıştık. Tam bir cemaat olmuştuk. Evin dış kapısından;  “İçeridekiler! Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var, görülecek bir işim var…” diye seslenildi. Bunun üzerine herkes Rasulullah (SAV) Efendimizin yüzüne bakmaya başladı. Rasulullah (SAV) Efendimiz, “Bu seslenen kimdir, bilir misiniz?” duyurdu. Biz bir ağızdan şöyle dedik: “En iyi bilen Allah ve Rasulü (SAV)’dir.” Bunun üzerine Rasulullah (SAV) Efendimiz, “O lâin iblistir (şeytandır); Allah’ın laneti onun üzerine olsun” buyurdu. Bunu duyan Hz. Ömer (ra), “Ya Rasulullah (SAV), bana izin verin onu öldüreyim” dedi. Rasulullah (SAV) Efendimiz bu izni vermedi ve şöyle buyurdu: “Hayır, Ya Ömer! Bilmiyor musun ki, ona belli vakte kadar mühlet verilmiştir. Kapıyı ona açın gelsin. O buraya gelmek için emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya çalışınız, size anlatacaklarını iyi dinleyiniz…” Hadisi rivayet eden ravi olayın devamını şöyle sürdürdü: “Kapıyı ona açtılar. İçeri girdi ve bize göründü; ihtiyar, şaşı, aynı zamanda köse birisiydi. Çenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyordu ve at kılı gibiydi. Gözleri yukarı doğru açılmış, kafası bir fil kafası gibi, dudakları da manda dudağına benziyordu. Şöyle selam verdi: “Selam sana ya Muhammed (SAV)! Selam size ey cemaat-i müslimiyn.” Onun bu selamına Rasulullah (SAV) Efendimiz şöyle karşılık verdi: “Selam Allah’ındır ya lâin.” Ve sonra şöyle buyurdular: “Bir iş için geldiğini duydum; nedir o iş?”
Şeytan şöyle anlattı: “Benim buraya gelişim kendi arzum değildir, mecburen geldim. İzzet sahibi Rabbin katından bir melek geldi ve dedi ki, “Allah sana emir veriyor. Muhammed’e gideceksin, ama gidişin düşük ve zelil bir halde ve tevazu ile olsun. Âdemoğullarının nasıl kandırıldığını anlatacaksın, ne sorulursa doğru cevap vereceksin.” Sonra Allah buyurdu ki: “Söylediklerine bir yalan katar, doğruyu söylemezsen seni kül ederim, rüzgâr savurur. Düşmanların önünde rüsvay ederim.”
Hadisin anlatımına devam etmek üzere burada bir virgül koyalım ve bu kısma kadar olan anlatımı, değerlendirmek üzere ders edelim. Cebrail (as) da diyn hakkında bilgi vermek üzere sahabe arasına gelmiştir. Cebrail (as) insanlar arasına insan görünümünde suretlenirken hoş ve güzel görünümlü bir surette gelmiştir. İnsanın kendisi de dünya hayatında Allah’ın dileğinin bir sureti değil midir? Allah, dilediği manalar içerisinden suretlenmesini dilediklerine “ol” der ve o “olur”. Şeytanın hoş olmayan bir suretle görünmesi emredilmiştir. Bu görünümü esas alarak insanları bu tarife benzetip sonra da ona şeytan muamelesi yapmak çok yanlış olur, çok hoş görünen bir surete “Bu acaba Cebrail mi?” denemeyeceği gibi. Bu tür davranışlar esfele safiliyn yaklaşımlar olur. Sahabeye bir insan suretiyle görünen bu hal, şeytanlık yapmakla görevli cin taifesinden bir yetkili olabileceği gibi, şeytanlık kimlikli mananın sureti de olabilir, hatta her ikisi birden aynı surette de bulunabilir.
Şeytanın verdiği “selam”ı Efendimiz (SAV), onun ağzından kabul etmemiştir. “Selam” bir esma olarak Allah’ın esma-ül hüsnasındandır; mana olarak da, insanları sıratı müstakime dâhil ederken, emniyet, esenlik, rahatlık, ferahlık, huzur, sağlık, sıhhat ve afiyet veren bir kanundur, Hakk yola aittir. Şeytanın ağzından Selam’ın kabulü inananları yanıltabilir, şeytana karşı yumuşaklığa yol açabilir. Böylece şeytana ve şeytanlığa tavizsiz karşı durmak gerektiğini öğreniyoruz.
Şeytan özel bir emirle sahabeler arasına geldiğini söylemektedir. Ayrıca anlatacaklarına yalan katmaması gerektiği tembihini de şeytan belirtmektedir. Çünkü sahabe konunun önemini ve ciddiyetini anlasın istenilmiştir. Şeytan yalan söylemekle görevli olduğu için “Şimdi de sahabe arasında bir numara mı çevirmektedir?” diye bir şüphe uyandıracak, anlattıklarına şüphe ve endişeyle yaklaşılması kaçınılmaz olacaktı. Ayrıca Rabbimizin, şeytanı “yalan konuşma sakın” diye uyarması da sahabede güveni, dikkati ve özeni yükseltmiş, pekiştirmiştir. Rabbimizin şeytana “yalan söylersen seni kül ederim” buyruğu ile cinn taifesinden ve şeytanlık manalı bir suret olduğunu anlayabiliriz; çünkü cinler dumansız ateşten yaratıldığından ölümleri sonucu “kül” olurlar. Rahman-15: “Cann’ı (cin sınıfını, cin ve şeytanın babasını) da dumansız ateşten yarattı.”
Hadis uzunca bir anlatıma sahip, inşaAllah hadisin anlatımına ve tefekkürüne devam edeceğiz.

ŞEYTANIN AVUKATI-8-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti