Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

TANRI TİPLERİ VE ÖZELLİKLERİNİ TANIYALIM

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 14 Mart 2018 Çarşamba 13:39:04
 

– 129-
Tanrı tiplerini tanımaya devam ediyoruz. Amacımız onları tanıyıp tanrılıktan kurtulmak.
Bazı öğreti ve felsefeler Heykel Tanrı üretir. Özellikle heykel tanrı üreten öğretilerle günümüzde çok yaygın karşılaşıyoruz, meditasyonlarla bunu öğretiyorlar. Heykel tanrılar, bedenen ve ruhen rahatlayabilmek amacıyla hiçbir şey düşünmeden bir süre durabilmeyi başaran örtücü ilahlardır. Amaca dikkat edin, amaç örtücü olmamak değil! Hep söylüyoruz, bütün mesele bu; örtücü olmak veya olmamak! Yalnızca bu, tek bu! Bir şeyi örtücü olmamak için yapıyor veya yapmaktan uzak duruyor olmalıyız. Her şeyin içine, başına, sonuna ÖRTÜCÜ OLMAMAK İÇİN bakış açısını getirdiğinizde siz CENNETE BİR YOL bulabileceksiniz demektir. Hedefimiz örtücü olmamak! Ama bu tanrılar işlerini örtücü olmamak için değil de, bedenen ve ruhen rahatlayabilmek için yapıyorlar ve başarıyorlar; bedenen ve ruhen rahatlıyorlar, sonra da “aradığım huzuru buldum” diyorlar. Rahatladı çünkü! Buradaki yöntem şu, onlara öğretilen şu: Bedenen ve ruhen rahatlayabilmek amacıyla hiçbir şey düşünmeden bir süre durabilmek. Öğretilen bu! Ve sonuç, hiçbir şey düşünmeden bir süre durabilen bir tanrı. Bu yeteneği kazanmış bir örtücü ilah, hiçbir şey düşünmeden bir süre durduğunda bakıyor ki bedenen ve ruhen rahatlamış. O zaman bu müthiş bir yol, iyi bir yol buldum diyor. Oysa farkında değil, tam bir heykel tanrı oldu. Hiçbir şey düşünmeden durabiliyorsa ona ne denir? Heykel! O heykelleşiyor! Biliniz ki düşünmeden cennete gidilmez! Hiçbir şey düşünmeyerek cennete gidemezsiniz! Aksi halde tefekkür büyük ibadet olmazdı. Tam tersine, düşünmeniz hem de çok tefekkür etmeniz gerekiyor. Ama bunlar sizi düşünmekten uzaklaştırarak (kendilerince rahatlatarak) rahatlamış bir heykel tanrı oluşturuyorlar. İyi fark edin!
İSLAM DİNİ SOMUTTUR. ANLAYAMADIĞINIZ SOYUT ŞEYLERİ İSLAM DİNİ VE TASAVVUF SANMAYIN
Bütün bu tanrıları niye paylaşıyoruz, onları fark etmek gerekiyor? Her zaman her yerde tanrıyı net görebilmek için! Fark ederek öyle bir hale gelelim ki, kendinize ve dışarıya baktığınızda tanrıyı net, somut görebilesiniz. Tanrıyı net göremeden bu işi çözemezsiniz! Tanrıyı iyi tanırsanız; roman, film, dizi, açık oturum gibi yerlerde yazan, konuşan, davranan tanrıları, tanrı yapıları görürsünüz. Onlar kurtulmanız gereken yapılardır, hallerdir, yapmamanız gereken şeylerdir.
İslam Dini somuttur, tasavvuf diye anlatmaya çalıştığımız İslam Dini’nin esası çok somuttur. Sakın anlayamadığınız soyut şeyleri İslam Dini ve tasavvuf sanmayın, anlayıncaya kadar uğraşın, çünkü hepsi size elinizle tutabileceğiniz kadar yakın ve somut! Önceki paylaşımlarda tefekkürün amacını tanımlamıştık; soyut olan kavramları somutlaştırarak imandan ikana gitmek. Başka türlü nasıl şahit olabiliriz? Şahit olmak için somutlaştırmak şarttır. Onun için, kesinlikle, gizli kapaklı, bilmeceli bulmacalı, anlayamadığınız soyut şeyler tasavvuf değildir. Diyelim ki birini dinlediniz veya okudunuz, “öyle bir tasavvuf anlatıyor ki çok müthiş, çok ileri bilgiler, bu yüzden anlayamadım” diyorsanız bu yöntemle tasavvuf olmaz, böyle bir tasavvuf olmaz. Anlamıyorsanız orada o iş yok, anladığınız kadarı var. Anlatan anlatmış siz anlamamış olabilirisiniz, fark etmez, orada sizin için hiçbir şey yok demektir, boş. Sizin için ne var? Ne anlamışsanız o! Bu yüzden, İslam Dini’ni mutlaka anlayabileceğiniz somutluğa getirmek gerekiyor ki, neye inanıyorsanız onu “imandan ikana götürecek şehadeti” yakalayabilelim.
ZAVALLI-ÇARESİZ TANRILARDAN OLMAYIN!
Zavallı-Çaresiz Tanrılar, bu yolda sık rastlanan tanrı tiplerindendir. Örtücü ilah vasıflı tanrılığının farkında olmadan, inandığı yaratıcının gücü ve imkânlarıyla kendisindekini kıyaslar, ona karşı güçsüz ve çaresiz olduğuna hükmeder. Zavallı, çaresiz tanrının özelliği bu: Örtücü ilah olduğunu bilmiyor, örtücü ilah vasıflı tanrılığının farkında değil, o iddia ile yaşadığını fark etmemiş kişi bir Yaradan’a inanıyor, inandığı varlığa “Allah” diyor olabilir. Ama inandığı yaratıcının gücü ve imkânlarıyla kendisindekileri kıyaslıyor. İkisini kıyaslarken bakıyor ki kendisi Yaradan karşısında çok zavallı, çok çaresiz. Bu sefer bir tanrı çaresizliği ile Yaradan’a sesleniyor: Sen büyük ve güçlüsün, ben ise çaresiz ve zavallıyım.  Bu cümle, “gücüm olsa gösteririm ama çaresizim” gibi bir anlam da içerir. Bir tanrı anlayışı da budur; bir inandığı varlık var, bir de kendi müstakil varlığı (ilahlığı) var. İnandığı varlıkla kendi ilahlığını kıyaslayınca çaresiz ve zavallı kalıyor. Dışarıda böyle anlatılıyor maalesef, çok dikkat edin; “Allah’ın karşısında biz çaresiz kullar, aciz kullar” bakışıyla anlatılıyor.  Tamamen yanlış bir bakış. Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in getirdiği anlayış bu değil. Bu inanıştaki kişide bir üst makam, bir üst tanrı ve bir de zavallı tanrılar şeklinde bir protokol var. Bu idrakla inananlar zavallı tanrılardır; kendilerini Allah’la kıyaslayıp zavallı ve çaresiz olduklarına hükmeden örtücü ilahlardır. Ne yazık ki bir çok kardeşimiz, bu tür seslenişi sığınış sanıyor, “zavallıyım” demekle Allah’a sığındığını, Allah’ın da; “zavallılığını anladı, benden aman diliyor” diyeceğini, bir ağanın marabasına acıması gibi ona acıyacağını düşünüyor. Oysa öyle bir sistem yok…
KOMANDO TANRI DA OLMAYIN,
ŞİRK KOŞANLARIN AMELLERİ BOŞA GİDER

Komando Tanrılar: Adına ve özelliğine dikkat edin lütfen. Örtücü ilahlığı fark etmek ve bundan kurtulmak halinin en öncelikli mücadele ve hedef olduğunun farkında olmadan, “yakîn” elde etmek için uzun süre aç veya uykusuz kalarak tanrılıklarını güçlendiren tanrılardır. Örtücü ilahlığının ve bundan kurtulmanın en öncelikli iş olduğunun farkında olmadan, bunu öncelikli hale getirmeden yakîn elde etmek üzere uzun süre aç veya uykusuz kalır. Birkaç gün peş peşe bağlamalı oruç tutar, geceleri uyumaz ve kendisine “başardım, kaç gün oruç tuttum, aç durabildim, şu kadar gece uykusuz durabiliyorum” der. Bunlar komando tanrıdır, iyi komando olurlar. İlan ettikleri örtücü ilaha aç kalmayı, uykusuz kalmayı öğretiyorlar çünkü. Eğer kurban bahsini incelerseniz şu dikkat çekicidir; kestiklerinizin kanları Allah’a ulaşmaz! Dolayısıyla buradan hareketle deriz ki, eğer siz bir tanrıysanız açlığınız, uykusuzluğunuz Allah’a ulaşmaz. Allah için ancak sizin takvanız önemli, onunla ilerlersiniz. Yol takva ile yürünür ve ilerler…
“Komando tanrı olacaksak oruç tutmayalım mı?” diye düşünüp yanlış mana çıkarmayın. Cümleye çok dikkat edin, eğer uzun süre aç ve uykusuz duran örtücü ilahsa! Kişi kendisine soracak; “ben aç duran bir örtücü ilah mıyım, şu anda oruç tutan halimin idrakı bir örtücü ilah mı?” Bunu kendimize hep soracağız. O kadar ki, ne yapıyorsak bunu soracağız: Bu hayrı yapan kim, şu an salâttaki kim? Örtücü ilahsa, örtücü ilahlık şirk koşmaktır. Zümer Suresi 65. ayet; “Şirk koşanların amelleri boşa gider” der. Ne kadar aç kalsalar da, ne kadar uykusuz kalsalar da, ne kadar seccadede olsalar da şirk koşanların amelleri boşa gider.
DUYGULARINI KÖRELTMEYİ
BAŞARMIŞ TANRILAR DA VAR

Sık karşılaşılan bir tanrı tipi de Anestezi Tanrı’dır: ”A” ve “B” Takdim Formu “BEN”in farkını anlayıp, ikisini kendinde ayırt edip, “A” Takdim Formu “BEN”den kurtulmaya girişmeden, bu gerçekleşmeden, duyguların sergilenmesinin şirk olduğu duyumundan hareketle duygusuz görünebilmeyi, boş verici ve umursamaz davranabilmeyi başaran tanrıdır. Bu aslında “A” yapıyı yok etmiyor, ona anestezi uyguluyor. Buraya lütfen özen gösterelim, çünkü bu hale tasavvufta, tasavvuf gruplarında çok rastlarız, dikkat edelim. “A” Takdim Formu “BEN” ve “B” Takdim Formu “BEN” bilinçlerini ayırt etmeden, bu iki BEN’i fark etmeden, dolayısıyla da “A” Takdim Formu”ndan kurtulmadan, ondan kurtulma arayışına girmeden, “A”ya ait duyguların sergilenmesinin şirk olduğunu duymuş bir kişi, bu duyumdan hareketle “A” Takdim Formu “BEN”e ait duygular şirktir, üzülmek sevinmek gibi şeyler şirktir, öyleyse ben üzülmeyeyim ve sevinmeyeyim, bu tür duygular sergilemeyeyim” diyor ve bunu başarıyor. İşte bu kişi kendisini anesteziye etmiş oldu, artık o bir anestezik tanrıdır; örtücü ilahlığını uyuşturmuştur, artık onun duyguları belli değil, davranışlarında duygularını belli etmiyor. Ama o kişi, üzülmemenin de bir duygu olduğunu fark edemiyor. Lütfen çok dikkat edin, bu gerçeği fark edin, duygusuzluk adına gösterdiğiniz her bir tepkisel duruş ve davranış da birer duygudur. Düşünün ki, birisi var ve siz ona ne söyleseniz tesir etmiyor. Olaylar, haberler karşısında ne seviniyor ne üzülüyor. Siz de onun bu haline bakıp “ vay be, demek ki çok ilerlemiş birisi” diyorsunuz. Hayır, yanılıyorsunuz. Üzülmemek de bir duygudur, sevinememek de! Ve o duygular da örtücü ilaha aittir! Bu yüzden o, üzülmeyen bir tanrı, duygularını köreltmeyi başarmış bir tanrıdır. Eğer kişi örtücü ilahsa, tanrılık iddiasıyla (müstakilen varım ve muhtarım algısıyla) yaşıyorsa bir şey fark etmez. “Ben üzülmemeyi başardım” der, tanrılığını geliştirir. Buradaki bir önemli tehlike de şudur: Bu gibi haller, kişilerin kendilerini tasavvufta ilerlediklerini sandıkları önemli tanrısal tuzaklardır.
“B” yapıda duygu yok mu? Elbette var. Efendimiz (SAV) hüzünleniyor, gözyaşı döküyor, seviniyor… Sahabeler; ağlıyorlar, seviniyorlar… Elbette Hakk yaşantıda da duygular var. Ama duyguların “Billahi” alandaki adı “esmalar”dır. O esmaları tanrılar tarif ettiğinde onların adı “duygu” oluyor. Bir örtücü ilah esmalara ait açığa çıkan özelliklere bakıp, onları tarif edip kendince bir isim koymazsa, o açığa çıkanlar esma’ül hüsna’dır. Bunu fark etmemişse kişi, duyguludur veya kendisini anestezi etmiştir, ikisi de birer farklı tanrılıktır..
BİR DE NOKTALI TANRILAR VAR
Bu yolda bir de Noktalı Tanrılar vardır. Onlar “Nokta ve Kudret” kavramlarını okuyup, o bilgiyi duyduktan sonra kendisindeki Kudret sayesinde Nokta’sını (birimsel yapısını) daha da önemseyerek her hakikati oraya hapsederler. Nokta yani kul (cüz, birim, yaratılan) tasavvufta çok önemlidir, çünkü her şey bir noktadır; nokta ve kudretidir. Kişi “A” Takdim Formu “BEN”den kurtulmayı öncelik haline getirmemişse, öyle bir telaşı yoksa noktadaki kudrete sahip çıkar ve; “bende müstakil bir güç var, kudret var” der, noktasını, cüz terkibini çok önemser, onu müstakil ve muhtar zanneder. Çünkü yaratılanda önemli bir hakikat var, onu fark etti, böylece “benim cüz terkibim çok önemli” demeye başladı. Birçok kişinin tasavvufu sevme, tasavvufla ilgilenme sebebi aslında budur; önemli insan (VIP) olmak için tasavvufu severler. Noktalı tanrı, “Ben önemliyim, bende Allah’ın hakikati var” deyip kendisini Allah’ın hakikatiyle önemli sanan örtücü ilahtır, kendini önemli sanan tanrıdır. Bunlar kuldaki (noktadaki) Kudret’i fark etmiş ama Kudreti değil de noktayı önemsemiş, ona sahip çıkmış tanrılardır.

Edep; Ya Hu-129-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER