Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SEN TANRI MISIN? – 44-

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 3 Temmuz 2019 Çarşamba 13:20:21
 

HANİYF BAKIŞ AÇISIYLA SÜNNET EHLİ
ÂLİMLERİN ESERLERİNİ ÖNEMSEYİN
Kur’an’dan mana çıkarabilmek ve meal yapabilmek için Rum Suresi 30. Ayeti gerçekleştirmiş bir haniyf olmak lazım. Haniyf olduğundan emin olmayan ayetlere doğru meal veremez. Bu yüzden, haniyf olduğuna inandığınız kişilerin meallerini okuyun. Çünkü yanlış manalarla sapabiliriz, onlara akıl çabuk kayar. Bu araba için ehliyet haniyfliktir. Haniyf olmayan birisinin Kur’an meali yazması çok tehlikelidir. Babasının tabancasını oyun oynamak için almak gibi bir şeydir, vurur öldürürsünüz. Haniyf oluncaya kadar bu konuları anlatmaya gelince: Var olanı anlatın, sünnet ehli haniyf âlimlerin meal ve tefsirlerinden anlatın. Meal ve mana oluşturmak başka şeydir, anlatmak başka. Var olan sahih bilgiyi, yapılmış hak mealleri anlatın. Haniyf olduğuna inandığınız birisi yazmışsa onu okuyun, ondan anlatın. Ama kişi haniyf idrakta olmadığı halde Arapça biliyorum diye meal yazarsa olmaz. Haniyf olduktan sonra olur. Ama haniyf olmadan sakın! Ayet öyle diyor; (bu Kur’an’a) haniyf olmadan yaklaşmayın, tahir olmadan dokunmayın. Bunu ben söylemiyorum. Allah’ın izniyle size kesinlikle ayet ve hadisler dışında bir harf söylemiyorum. Anlamaya gayret edin, anlarken var olan sünnet ehli, haniyf çizgiden, o kulvardan çıkmayın; mealleri haniyf olmak üzere okuyun, yazanın haniyf olup olmadığına da dikkat edin. Mesela “Allahu La ilahe illa Huvelhayyül kayyum…” ayetine baktığınızda “Allah’tan başka tanrı yoktur” diye yazılmışsa henüz o kişi “tanrı” ve “Allah”ı fark etmemiş demektir. Bu yüzden haniyf bakış açısıyla sünnet ehli âlimlerin eserlerini önemseyin. Kişihaniyf mi nasıl anlarız? Haniyf, kendisini Allah’a eş koşmayandır; kendisiyle Allah’a eş olmayandır; ben de müstakilen varım, ben de tanrıyım” demeyendir. “Vechimi Allah’a haniyf olarak yönelttim” diye salâta başlıyoruz, neden? Haniyf olmak çok önemli olduğu için, onsuz olmayacağı için!
ASIL MARİFET, “BEN TANRI DEĞİLİM, ALLAH’A KENDİMİ EŞ KOŞMUYORUM” DEMEK VE GEREĞİNİ YAŞAMAKTIR
Bu yolda başarı için talib olmak çok farklıdır, talibi ayırmak lazım. Talib dedektif gibidir, işin delisidir. Talib işin delisidir. Talib olmak, bir şeye ilgi duymaktan, bir şeyle ilgilenmekten farklıdır. Bu konulara ilgi duyan kişi ile talib olan farklıdır, “ilgili” kişiyle “talib”i kesinlikle ayırmak gerekir.
Feth-i zulmanide ilerlemeyi Din’de ilerleme sanmak bir diğer tehlikedir. Kişi tesbih çekiyor, çekiyor, çekiyor, ama “kendimde hiçbir ilerleme görmüyorum” diyor. Ne olmasını bekliyorsun? “Ne bileyim daha hiç uçamadım, geleni gideni bilemedim, hiçbir ilerleme yok. Bir marifet ehli olamadık” diyor. Çok dikkat edin lütfen, tek bir marifet var; Allah’ı bilmek ve Allah’a kendini eş koşmamak. Marifettir bu! Marifet eş koşmamaktır! Ama eş koşmamak zor! Allah yemin veriyor; kendinin tanrı olduğunu anlayamazsın, bu halde olduğuna inanamazsın! Eğer kendinin tanrı olduğuna inanır, bu hastalığını tespit eder, tedavi eder kurtulursan marifet budur! Asıl marifet, “ben tanrı değilim, Allah’a kendimi eş koşmuyorum” demek ve gereğini yaşamaktır. Başka bir marifet yok! Başka bir marifet olabilir mi?
KEŞİF KAPISINDAN ANCAK HANİYF OLAN GİRER
İnsanlar cenneti cehennemde arar demiştik. Cenneti orada aramanın bir başka sebebi, ilmel Yakîn ve Duymal Yakîn’in karıştırılmasıdır. Çok dikkatimi çekiyor, bu tip bilgileri okuyunca kişi kendisini ilmel yakin ehli sanıyor. Ne kadar kolaymış bu ilmel yakin? Bir iki şey öğrenen “o konuyu ilmel yakin biliyorum” diyor. Hayır, sen onu duymal yakin biliyorsun! İlmelyakin hal haniyflik noktasından sonra başlar, kesinlikle. Haniyf değilseniz ilmelyakin başlamaz, bu yüzden haniyflikte karar kılacaksınız. Kararlı, geri dönüşü olmayan, hatta ileri giden haniyflik oluştuğunda ilmelyakin başlar ve keşif kapısına gelirsin. Keşif kapısından ancak Haniyf olan girer. Ama hep öncelikli ve önemli olan tanrı olduğunuzu itiraf etmektir. Ah bir itiraf etseniz, ah kabul etseniz, o noktadan itibaren onları konuşacağız. “İtiraf ettik, şimdi ne yapacağız?” demekle itiraf olmuyor. Önce itiraf edin, sonra ne yapacağımızı konuşuruz. İlmel yakin ve duymal yakin hali karıştırmamak lazım.
AMA ASIL MESELE, TANRILARDAN DEĞİL
TANRILIK İDDİASINDAN KURTULMAKTIR
Cenneti cehennemde aramaya yol açan bir diğer sebep, Nefs-i Levvame’nin ne olduğunun bilinmeyişidir. Nefs-i Levvame’nin nasıl gerçekleştirildiğinin, nasıl yönetildiğinin bilinmeyişi, ayrıca Nefs-i Levvame’de olanın bir “bilen”i bilemeyişi feth-i zulmaniye meyli ve diğer hayranlıklarınızı körükler. Böylece, amelleriyle insan cehennemde cennet arar, cehennemi zorlar; kendine bir cennet üretsin diye.
Nefs-i Levvame’yi lütfen inceleyin, Nefs-i Levvame çok önemlidir. Nefs-i Levvame’ye girmeyen haniyf olamaz. Haniyfliğe sizi Nefs-i Levvame götürür. Ve sanıldığının aksine Nefs-i Levvame başlayıp biten bir şey değildir. Öyle sanılır ama öyle değildir. Ölünceye kadar süren, son nefese kadar geçerli olan bir nefs mücadelesidir Nefs-i Levvame. Nefs-i Levvame aslında kişinin kendi tanrılığından kurtulma sürecinin adıdır. Onu “kendi tanrılığından kurtulmak” diye tanımlayınca cehennemde cennet arama nedenlerinden biri daha netleşmiş olur: Tanrılığından değil de tanrılardan kurtulmaya çalışmak! Bilenlerin fark ettiği, öğrettiği tanrılar vardır ve bunlar kurtulmak gereken tanrılardır. Ama asıl mesele, tanrılardan değil tanrılık iddiasından kurtulmaktır. Bunun altını çizin, “tanrılarımdan kurtuldum” cümlesi doğru değildir. Önce tanrı olmaktan kurtulmak gerekiyor. “Tanrı olmaktan kurtuldum” diyebileceğiniz bir nokta gerekiyor. İnsan bunun farkında değil, tanrılarından kurtulmak için çabalıyor, böylece “tanrılarından kurtulmaya çalışan tanrı” oluyor. Böyle ölenin vay haline, tanrılardan kurtulmaya çalışan tanrı olarak ölenin vay haline! Bir ömür onlardan kurtulmaya çalışmış, ama tanrı olarak ölmüş olan müflistir. İflas etmiş olarak öldü; emekler, çalışmalar boşa gitti. Sakın Sözde Tanrı’lardan kurtulmayı da Nefs-i Levvame sanmayın, asıl tanrıyı yakalayın. Sözde tanrılardan kurtulmayı Nefs-i Levvame sanmayın, sözde tanrıları fark etmeyi de Nefs-i Mülhime sanmayın. Tanrı sensin, artık bunu anlasana, kurtulmak için yalvarsana, “Merhamet, merhamet” diye ağlasana, tanrıyı “La” ile “yok”lasana, ne olursun, artık bunu anlasana…
TANRI SİZSİNİZ, KURTULMANIZ
GEREKEN TANRI O İDDİADIR
Size derler ki “para senin tanrın olmuş, ondan kurtul!” Kişi de düşünür, hakikaten ben parayı çok seviyorum, para benim tanrım olmuş bundan kurtulayım der, çalışır, gayret eder. Ama boş iş!  Veya “kadın, şehvet senin tanrın olmuş, onlardan kurtul” derler. Kişi kurtulmaya çalışır ama yine boş iş! “Şan şöhret senin tanrın olmuş, kurtul bundan” derler. Kurtulmaya çalışırsınız ama o da boş iştir, vaktiniz boşa geçer! “Mevki, itibar, kariyer, karizma senin tanrın olmuş” derler, çalışır ondan da kurtulursunuz, fakat boş iştir! “İyi insan rolü senin tanrın olmuş” denir, kişi çalışır kurtulur ama boş iştir! Peki, dolusu nedir? Kurtulmaya çalışacağımız şeyler bunlar tanrı değil. Tanrı sizsiniz, bunlar tanrının hırsları ve tutkularıdır. Hırs ve tutkularından kurtulmakla tanrıdan da kurtulmuş olmazsınız. Tanrı sizsiniz, kurtulmanız gereken tanrı o iddiadır. Bu yüzden, ondan kurtulmadıkça hırslarınızı törpülemeniz işe yaramaz! Tutkularınızdan kurtulmakla bu işi başaramazsınız ve “ondan kurtul, bundan kurtul, hayatın tadı kalmadı” dersiniz. Tanrı duruyor çünkü! Tutkuları kaybolunca hayatın tadı kaçar, çünkü tanrı duruyor. Tanrı kendisini zorlayıp parayı törpüledi, kadını törpüledi, şan şöhreti törpüledi ama hala kendisi müstakil bir tanrı! Ve şimdi boş kaldı, hayat tatsız olur tabi! “İslam’ın dediklerini yapınca hayatın tadı kalmıyor ki” der kendi kendine. Niye? Çünkü tanrı duruyor, o iddia duruyor. O durduğu sürece siz bu işlerle meşgul olmakla ancak hayatı ona zehir edersiniz. Tanrıya hayatı zehir edersiniz, o da “İslam adına amma sıkıntı çekiyorsun” der! Tutku ve hırslarından uzaklaşan tanrı boş kalınca, kişinin hakikati fark etmesi daha kolay olur mu? Tanrıyı fark eden eğer bir tanrıysa anlattığım gibi olur. Bir kişide tanrıyı arayan da tanrıysa öyle olur; tutkulardan kurtulmayı başarı sanan Uzak Doğu felsefelerinin son ürünü olur. Hep diyoruz ki, Uzak Doğu felsefelerinden uzak durun! Adı Uzak Doğu, uzak durun! Size Efendimiz Muhammed (SAV) yetmiyor mu da orada burada arıyorsunuz hey zavallılar! Onun bunun sözüne sığınıyorsunuz hey zavallılar! Hepsi söylenmemiş mi? Noksan mı? O’nun söylediğinin estetiği, sanatı yok mu? O’nun söylediği ve açıkladığı size yetmiyor mu? Ne işiniz var başka felsefelerde? Bunlar hep kavrayamamaktan kaynaklanan yanlışlardır, var olan tanrıyı tatmin etmek için aranan yollardır, çok dikkat edin! Ne gibi olur, biliyor musunuz? Ferrari’sini satan bilge kişi olursunuz. Boşu boşuna Ferrari’ni satarsın ve Ferrari’sini satan tanrı olursun! Tanrı Ferrari’siz kalmış! İlginçtir, bu yoldaki bazı kardeşlerimiz yanlış inanışlı insanların söyledikleri doğruyu andıran sözleri göklere çıkarır, onlara muhabbet duyar, o yazıları paylaşır. Bu zavallılıktır! Haniyf olmayan ve İslamiyet’le ilgisi de olmayan birinin yorumunu siz nasıl alır, önemser ve paylaşırsınız? Akıl alacak gibi değil! Bir müslüman kardeşinizi kötülemek için, eleştirmek için elinizden geleni yapıyorsunuz, ama Müslümanlıkla ilgisi olmayan birinin bir şeylerini göğe çıkarıyorsunuz. Bunlar, cenneti cehennemde aramaktır, hiç şüpheniz olmasın. Dikkat edin, bu söylediğim işlerle uğraşmak size hoş gelir. Çünkü cehennemlik haldesiniz, buraya cehennemlik formatla geldiniz, yapınıza bunlar hoş gelir! Bu yüzden bir mübarek zat, kalabalık bir grubun içine girince şöyle bir bakıyor ve “merhaba müşrik kardeşlerim” diyor. Çünkü onlardaki cehennemlik veri tabanını görüyor. Bunu fark edin! Yoksa tanrıyı tatmin etmek için cenneti cehennemde arar durursunuz, bu amaçla ameller uydurursunuz. Böyle kişilerin duymal yakin bilgilerle kendilerine göre tanımlar yaptıklarını, kendilerince bir nefs, bir edeb ve bir ihlâs tanımladıklarını iyi fark edin. Yanılırlar. Çünkü nefsi görmemişler, nefsi gören ihsan ehli değiller. Edebi görmemişler! Edebi tanımadıkları için, onu edebsizlik içerisinde anlatıyor olduklarından gafildirler…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti