Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SEN TANRI MISIN? – 66-

KİM MUHTARİYET İLAN ETMEZ VE BU HALDEN KORUNURSA CENNETE, AKSİ HALDE CEHENNEME!
“Kim verir ve korunursa, El Hüsna’yı tasdik ederse, böylece ona en kolayı kolaylaştırırız. Kim de cimrilik eder ve müstağni olursa, El Hüsna’yı yalanlarsa ona en zoru kolaylaştırırız. Cehenneme yuvarlandığında malı ona hiçbir fayda sağlamaz. Muhakkak ki “hakikate erdirmek” bize aittir.” (Leyl; 5-12).
“Kim verirse ve korunursa;” (Leyl-5). Neyi veren ve neden korunan? Bunu bilmemiz gerekiyor. Çünkü veren ve korunan cennete, cimrilik yapan cehenneme! Bu ayetlerde böyle gözüküyor. Peki, kişinin cimrilik yapacak malı mülkü yoksa, verecek parası yoksa ne olacak? O cennete mi cehenneme mi? O, bu ayetin muhatabı mı değil mi? Meal para ve mal üstüne bina edildiğinden, ayet sadece para/mal vermek gibi anlaşıldığından çözemiyorlar, perdeleniyorlar. O da doğru. Ama o, pencerelerden yalnız birisidir, para penceresidir! Bu iş yalnız para penceresi değil ki. “Kim verir ve korunursa”nın muhatabı yalnızca zengin olan değil! İster zengin ister fakir, kişinin bir şeyini vermesi gerekiyor! Neyi? Muhtariyetini! O zaman mana; “kim muhtariyet ilan etmez ve bu halden korunursa” olur. Kim verirse ve korunursa; kim muhtariyetini, iddia ettiği benliğini verirse, “Muhtariyeti Tercih Gücü”nü tanrılık iddiasında kullanmazsa ve bu amaçla da korunursa! Siz bu ayetteki manaya para olarak bakarsanız, “parayı veren korunur” manası çıkar. O zaman fakir ne yapsın? Demek ki yalnız öyle değil. Para/mal, bu ana konunun içerisindeki “zengin ayrıca ne versin?” sorusunun cevabıdır! İnsan ne yapacak, insan? O, şu mananın gereğini yapsın: Kim verirse ve korunursa; yani kim muhtariyet ilan etmez ve bu halden korunursa!
ALLAH GÜZELİ VE ÇİRKİNİ TARİF ETMİŞTİR! BİRİ
HAKKINDA GÜZEL VEYA ÇİRKİN DENECEKSE ALLAH’A GÖRE SÖYLENMELİDİR
“El Hüsna’yı tasdik ederse;” (Leyl-6). Bu ayeti şöyle yanlış anlamamak lazım: Kişi zengin, parasını da verdi, korunacak! Neden korunacağı belli değil, ama kendince korundu. Kendine göre de “El Hüsna’yı tasdik” etti; “nerede ne kadar Esma’ül Hüsna varsa hepsini tasdik ettim” dedi. El Hüsna’yı tasdik bu değildir! El-HÜSNA Güzel demektir! “Güzel”i öğrenmiştik. O zaman, “El Hüsna’yı tasdik ederse” ayetinin seslenişi şöyledir: Kim tam olanı, güzel olanı, yakîn sağlayanı, örtüyü yok edeni tasdik ederse; tanrı ilanından kurtulma yollarını ve ondan korunduğu zaman yaşayacağı hali ve bu hali yaşarken ulaşacaklarını tasdik ederse! GÜZEL o çünkü!
İlan ettiğimiz tanrının güzellik anlayışı elbette farklıdır. Çünkü o, ne yana dönerse hemen kendi anlayışına, kendi güzeline göre karar verir! Hayır, Allah güzeli ve çirkini tarif etmiştir! Biri hakkında güzel veya çirkin denecekse Allah’a göre söylenmelidir. Allah’ı örtüyorsa, bu iddianın peşindeyse ve bunu ortaya koyuyorsa o NECİS’tir, PİS’tir, ÇİRKİN’dir. Ayet öyle diyor! Kim de Allah’ı örtmemek için çırpınıyorsa, şiddetle def ediyorsa o da güzeldir. O yemin bu güzelleri kapsar: And olsun ona, onlara and olsun; onlar güzeldir. El Hüsna odur işte! Ayet diyor ki; kim o güzeli tasdik ederse! Güzele yemin var, ona “and olsun” deniyor! “And olsun” denilen o güzeli tasdik etmek! Demek ki güzel, tanrılığının ve tanrıların güzeli değil! “Benim güzellik anlayışım iyidir, güzelden anlarım, nerede güzel görsem bilir, tasdik ederim” değil! O tanrının işi! Dikkat ederseniz ayette “verme ve Hüsna” ilişkisi var: “Kim verirse ve El Hüsna’yı/Güzeli tasdik ederse.” Anlıyoruz ki; vermeden olmuyor! Neyi? Tanrıyı vermeden olmuyor, o ilişki kurulmuş. “BEN”liğini, “var”lığını, varlık iddiasını, varlık iddiasına dayalı fiillerini vereceksin! Vermek budur: Onları terk edeceksin, şiddetle def edeceksin! Ne olur o zaman?
ESAS CİMRİ BENLİĞİNİ VERMEYENDİR
“Böylece ona en kolayı kolaylaştırırız;” (Leyl-7). Kolay olan bu yolu ona kolaylaştırırız. Bu yüzden, B0’dan sonrası yokuş aşağı akan su gibi akar gider!
“Kim de cimrilik eder ve müstağni olursa;” (Leyl-8). Cimrilik ederse ifadesini de yalnızca parayla ilişkilendirirseniz, hayır derneği öğütlerine benzer. ESAS CİMRİ Benliğini vermeyendir. Size enteresan bir şey söyleyeyim: Birçok hayır yapan niye yapar biliyor musunuz? “Benliğim gitmesin” diye! Hazine’yi vermemek için! Hazinede, kasada çok önemli bir şey saklıyordur, önünde de mücevherler var, gelenler kasaya ulaşmasın diye mücevherlerden dağıtıyor. Uzaktan gören de; “ya, ne hayırsever, ne fedakâr adam, mücevher dağıtıyor” der. Hayır! O cimri kasasını koruyor! O esas cimri, Benliğini saklıyor! Kasayı, Benliği verirsen, zaten hepsi gidecek! Ondan sonra bunları tek tek saymaya gerek yok ki; “Mülk Allah’ındır” dedin mi bitti! CİMRİ muhtariyetini vermeyendir! Kim de cimrilik eder ve müstağni olursa: Muhtariyetini önemser, ona ait fiiller ortaya koyar ve MÜSTAĞNİ olursa; arınma çalışmaları yapmazsa! Müstağni; arınma çalışmalarını önemsemeyendir, yapmayandır.
“El Hüsna’yı yalanlarsa;” (Leyl-9). Bu yolu [güzel olanı] yalanlarsa, “öyle bir şey yok” der de yalanlarsa!
“Ona en zoru kolaylaştırırız;” (Leyl-10). O zor ona çok kolay gelir; nasıl olduğunu fark etmez, nasıl düştü fark etmez! Ve sonucu 11. Ayet söyler:
“Cehenneme yuvarlandığında malı ona hiçbir fayda sağlamaz.” (Leyl-11). Ayetteki ‘mal’ı para veya mal sanarsanız cehennemin sıcaklığında o malın ne hükmü olur? O sıcakta onun malı mı kalır? Peki, mal ne? MAL malından meydana gelen zanndır, malına güvenden meydana gelen kibirdir, zanndır! Ona o bir fayda sağlamaz; muhtariyet adına biriktirdikleri, muhtariyet adına yaptıkları; muhtariyet adına oluşturduğu güç, kuvvet, mevki, kendinin sandığı bedeni, neyi varsa o, artık ona bir fayda sağlamaz.
MUHTARMIŞ GİBİ DAVRAN,
AMA MUHTARİYETE DÜŞME!
“Muhakkak ki, hakikate erdirmek Biz’e aittir.” (Leyl-12). Yukarıdaki ayetler “öyle yapmayın, şöyle yapın” diye uyardı. Şimdi, “muhakkak ki hakikate erdirmek Biz’e aittir” diyor. Yani “biz ver” dediysek verirsin, “cimri ol” dediysek cimri olursun” diyor! Ne yapacağız? Bu ayeti anlayamayan şunu yapıyor: Ayetlerin meallerini peş peşe yazıp, toplu bir tefsir yapıp içine düştüğü ikilemi arada kaynatıp geçip gidiyor. Bazılarının “hoca yazılanı yazılmayanı fark etmez” diye sınavlarda aklına geleni yazması gibi. Burada dikkat edilmesi gereken bir idrak, bir mesaj var! Allah’ın izniyle onu söyleyelim, inşaAllah: Yukarıda anlatılanların sende oluşturacağı korku sana “İnsan 30” idrakını unutturtmasın. Açıklananlardan ancak İnsan-30 idrakıyla korkarsan işe yarar! Yoksa muhtariyetini ilan edersin. Bu yüzden, muhtarmış gibi davran, ama muhtariyete düşme! Çünkü yukarıda seni Muhtarmış Gibi öyle bir anlattık ki, aman o anlatış seni muhtariyete düşürmesin, çünkü “hakikate erdirmek Biz’e aittir”, unutma! “İnsan 30” idrakından sakın sapma! “Ve mateşaune illa en yeşeallahu; dileyen yok İlla Allah” idrakından sakın sapma! “İnsan 29” gereği yukarıdaki öğütlere uy, ama o öğütleri hep “İnsan 30” idrakıyla yap. Sen, “muhakkak ki hakikate erdirmek bize aittir” idrakiyle yaşarsan, ancak o zaman senin ilahın Vahid olur! Aksi halde kesretten kurtulamazsın! “Vahid’i anlayabilmek istiyorsan yaptıklarını “İnsan 30” idrakıyla yapmalısın!
“Hüsna’yı yalanlamak” manasının içerisinde Esma’ül Hüsna da vardır. Hüsna’yı yalanlayan, reddeden Esma’ül Hüsna’yı da yalanlar, reddeder. Çünkü Ef’al Âlemi Esma’ül Hüsna manalarıdır. Bizim yaşadığımız bu âlem esma mertebesidir, Esma’ül Hüsna halidir. Peki, biz yaşantımızda ne yapınca Hüsna’yı yalanlamış oluruz? Bakın, bu yalanlamaya hayatın içerisinden basit bir örnekle bakalım. Hologramı biliyorsunuz. Çok önemli bir fizikçinin hologram teorisini ortaya koyduğunu, benim de onun koyduğu teoriyi/hologramı okuduğumu düşünün. İkimiz bir olabilir miyiz? Birisi çıktı dedi ki; dünya dönüyor. Onun anlattığına bakarak ben de “ha, dünya dönüyormuş” diyorum. Dünyanın döndüğünü tespit edenle benim dünyaya bakışım aynı olur mu? O ayağının altında dünyanın kaydığını görüyor; dünya dönüyor diyor, ben onun anlattıklarından anlıyorum; dünya dönüyor. Yani o OKUmuş, ben onun okuduğunu okuyorum, söylüyorum. Hologramı bilimsel olarak tespit eden ve bunu bilimsel literatüre geçiren kişi ile onun anlattığını okuyup “hologram şöyleymiş” diyen ben, holograma aynı bakabilir miyiz? Ben hologramı görmek için kendimi zorlarım. Ama o nereye baksa, ne yana dönse hologram görür! Fakat o, bulduğu hologramla Esma’ül Hüsna’ya ulaşmıyorsa, o hologram onu Allah’a götürmüyorsa, hologramı bulmakla Allah’a ulaşmıyorsa, işte o, o haliyle Esma’ül Hüsna’yı (Hüsna’yı) yalanlamış oluyor! Bulduğu Sünnetullah Bilgisi kişiye yakîn sağlamıyorsa Hüsna’yı yalanlamış demektir…

[ad_2]

Source link

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER