Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Ve Allah Bir Misal Verdi 23

Kur’an’da geçen misallerdeki “Kötü Benzetmeler” ahirete iman etmeyenler içindir. Bunu İbrahim (24-27), Nahl (60), Nahl (74) ayetlerinden öğreniyoruz.

İbrahim (24-27): “Görmedin mi? Allah nasıl bir misal getirdi: Tayyib Kelime kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan Tayyib Şecere (Temiz Ağaç) gibidir. (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlara, belki tezekkür ederler diye, misaller verir. Habis Kelime’nin misali ise gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan Habis Şecere (hurda ağaç) gibidir. Allah (gerçekten) iman edenleri dünya hayatında da, ahirette de kavl-i sabit (kelime-i tevhid) ile sabitler. Allah zalimleri saptırır, Allah dilediğini yapar.”

Nahl (60): “Kötü misal (sıfat), ahirete iman etmeyenler içindir. En yüce misaller (sıfatlar) ise Allah’a aittir, çünkü O Aziyzül Hakiym’dir.”

Nahl (74): “Allah’a misaller vermeyin (uydurmayın). Muhakkak ki, Allah bilir ve siz bilemezsiniz.”

Öncelikle “Tayyib” ve “Habis” kelimelerini Kur’an’a göre anlamlandıralım. Halkın konuştuğu dilin anlamlarıyla bu kelimeler değerlendirilirse ve tayyib kelime için “güzel bir söz”, habis kelime için de “kötü bir söz” denilip, sonra da misal anlaşılmaya çalışılırsa, inanınız yapılacak açıklama ve yorumlar bir hristiyan idrakı açıklamasından geri olur.

Kur’an insanlar anlasın diye çok kolaylaştırılmıştır (Kamer-17, 22, 32, 40) ve insanların konuştuğu dilden birisi de seçilmiştir (Fussilet-3). Ancak Kur’an ayetleri manalandırılırken insanların oluşturduğu deyimlere göre değil, Allah’ın vasıflarına ve Allah’ın insanlara verdiği öğütlerin ana fikrine göre hareket edilmelidir.

Dolayısıyla; Tayyib Kelime, Kelime-i Tevhid’dir, yani “La ilahe illallah”tır. Bu kelime tayyibtir, çünkü temizdir, yani bu kelime şirk kokusu almamıştır. Konuya insanca manada bakacak olursak “temiz” demek doğru olmaz, “temizlenmiş” daha doğru olur; çünkü dünya hayatında temizlik için temizleme işlemi gereklidir. Oysa Kelime-i Tevhid dünya hayatında bile Allah’ın korumasındadır (Hicr-9). İşte, manalar bu derece hassaslık içermektedirler. Ancak günümüzde kelime-i tevhid manadan ziyade bir slogan gibi kullanılmaktadır ve “bu sloganı atıyor olmak yeterli” zannedilen bir duruma gelmiş bulunmaktayız. Oysa kelime-i tevhid hayal kurarken, fikir oluştururken, yorum yaparken, fiiller ortaya koyarken söylenir; kelime-i tevhid böylece sadrdan süzülünce de, inananın takva libası (A’raf-26) olur.

Bir inanan “La ilahe illallah” dediğinde neler söylemiş oluyor: “Müstakilen VAR ve Muhtar” olan ancak Allah’tır; başka “müstakilen varım ve muhtarım” iddiaları yalandır, iftiradır, batıldır ve YOK hükmündedir. Bu gerçeği de bana Rasulullah (SAV) Efendimiz Muhammed Mustafa Hazretleri bildirmiştir. Bu yüzden ben “Amentü Billahi ve RasuliHİ” derim ve bu beyan ettiğim imanıma uygun da hayat tarzı oluştururum.” İbrahim (27)’den öğreniyoruz ki, Allah böyle davrananları dünya hayatında da ahiret hayatında da “kelime-i tevhid”e sabitler. Fetih (26)’da Rabbimizin böyle bir sabitlemesini bize örnek oluşturacak şekilde görmekteyiz. Bu konuda (Rasulullah (SAV) Efendimiz bize bir dua da öğretmektedir: Ya Mukallibel Kulȗb, sebbit kalbiy alâ diynike: Ey kalbleri çeviren, kalblerin yöneticisi ve sahibi olan Allahım, Kalbimi diynin üzerine (Kelime-i Tevhid üzerine) sabit kıl (Âmin).” Ayrıca, Bakara (201)’de Rabbimiz biz inananlara “Rabbena atinâ fid dünya haseneten ve fil âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr” yani “Rabbimiz bize dünyada da kelime-i tevhide uygun bir hayat tarzı ver, ahirette de kelime-i tevhide uygun yaşamış bir kulun olarak bize karşılığını ver; bizi Nar’ın azabından koru. (Âmin)” diye dua edin buyurmaktadır. İşte Tayyib Kelime ile inananların ilişkisi bu çerçevede olur.

İbrahim (27)’de Tayyib Kelime’ye uygun yaşayanlara Rabbimizin nasıl davranacağı belirtildiği gibi misallerdeki habis kelimeye uygun yaşayanlar ise zalimler olarak belirtilmiştir. Anlıyoruz ki, Habis Kelime söyleyenler nefsine zulmedenler, nefsinin hakkını vermeyenler, nefsin ahseni takviym vasfına uygun davranmayanlar, A’raf (172)’de verdikleri söze uymayan, sözünde durmayanlar, Rabbine asi olmuş, Rabbine karşı haddi aşmış, Rabbine edepsiz davrananlar, vehmin zulmetine kapılmış ve nefsinin şerrine uymuş olanlar, esfele safiliyn formattan kendilerini kurtaramamış olanlar, duniHİ algıyı esas kabul edip oluşan zann’lara göre hayat tarzı oluşturanlar, tek kelime ile ifade etmek gerekirse “mütekebbir” olup, emanete hıyanet etmiş olanlardır. İbrahim (27)’nin zalim dediği bu inkârcı hangi “habis kelime”yi söylüyor ki, bütün bu sıfatların sahibi oluyor?

Tayyib Kelime için açık ve anlaşılır ve insanların söylediği bir kelime belirttik, habis kelime için de inkârcı açık ve anlaşılır bir kelime söylüyor olmalıdır. Nasıl ki, “inandım” demekle “peki, tamam inandın” diyemiyoruz, inanmanın kelimesi ve şartları nasıl var ise “inanmadım” demek de ifade için yetmez. İnanmayanın da kelimesi var, şartları var. Öyle aptallar vardır ki, “inanmıyorum” dediği halde haberi yok inanandır, “inanıyorum” dediği halde inanmayandır. Bu işin kendisine özgü kelimesi ve şartları vardır.

Nahl (60) ayetini dikkatlice inceleyecek olursak; kötü misaller, benzetmeler, vasıflar ahirete iman etmeyenlere, yani zalimlere, nefsine zulmedenlere mahsustur denilmektedir. Dolayısıyla yukarıda saydığımız ve Kur’an’a göre necis olan vasıflar hep zalimlere mahsustur. Ayrıca, en yüce ve değerli vasıflar gerçek ve mutlak güç sahibi ve hikmet sahibi olan Allah’a aittir gerçeği de belirtilmektedir. Ancak dikkatlerimizi yoğunlaştırırsak görürüz ki, Nahl (60)’da Allah kendisini insanlarla kıyaslamaktadır. Elbette ki, insanca değerlendirilirse bu böyle yorumlanır. Ancak ayetin de bir tarafında Allah diğer tarafında insanlar vardır; bu ne manaya gelir? Allah insanlarla kıyaslanmaz; yani yalnızca edep olarak değil, teknik olarak da mümkün değil! O halde bu kıyas nedir? Dikkat edilecek olursa kıyasın iki ucunda da “İLAH” bulunmaktadır. Kıyasın bir ucunda gerçek ilah olan, Vahidül Kahhar olan Allah varken, diğer ucunda “Ben duniHİ bir ilahım” diyen, ilahlık iddiasında bulunan yalancı bir ilah vardır. Dolayısıyla kıyaslama iki ilah arasındadır. Yalancı olan, iftiracı olan, durumu batıl olan sahte ilah için yani müstakilen varım ve muhtarım iddiasıyla yaşayan için  Rabbimiz “sizin bu yalancılığınız ve isyanınız sebebiyle siz kötü vasıflandırmaları hak ediyorsunuz” buyurmaktadır. Ayrıca ayet gerçek olan ve yüce olan vasıfları Vahidül Kahhar olan Allah’a teslim etmektedir.

Bütün bunlardan anlıyoruz ki, Tayyib Kelime’nin zıt manasında olan Habis Kelime de “ilahlık” pozisyonu ile ilgilidir. Dolayısıyla Habis Kelime, “müstakilen varım ve muhtarım” iddiası ile bu mütekebbirin “BEN DUNİHİ BİR İLAHIM” demesidir (Enbiya 29).

Ulaştığımız sonuç şöyledir ki; bir inananın “La ilahe illallah” demesi Tayyib Kelime (Al-u İmran-18, Muhammed-19) iken, bir inkârcının “Ben duniHİ bir ilahım” iddiası (Enbiya-29) ise Habis Kelime’dir.

 

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER