Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU- NASIL TEMİZLENECEĞİM…

Ra’d Suresi 41 ayet bize dedi ki “Görmediler mi ki Arz’a geliyoruz onu uçlarından noksanlaştırıyoruz, eksiltiyoruz.”
Buradan anlamıştık ki her şey geriye sayıyor. Rabbine rücu etmek üzere. Geriye sayarken bir hedef, bir süreç, bir amaç var: Rabbine rücu etmek! Bu ayeti iki ana grup insan üzerinden değerlendirmek istediğimizde Billahi anlamda iman edenler ve duniHİ algıyla yaşayanlarda bu ayet nasıldır, ona bakmamız gerekir. Billahi anlamda iman edenlerin geri sayışları, çevrelerinden itibaren noksanlaştırılmaları onların nefs terbiyeleri amaçlıdır. Onlar duniHi algıdan, ilahlık hissiyatından noksanlaşırlar; yasal yanlışları olan vehim algılarını tüketerek noksanlaşırlar. Bu noksanlaşmalarından razı olarak arınırlar. Rableri onlardan razı olarak beşeri vasıflarından noksanlaşıyorlar ve onlarda gören göz, tutan el Allah oluyor; bu durum Biiznillah devam edip gidiyor.
Peki, duniHi ilahlarda durum nasıl? Onlara gelince, her şeyden önce Allah onların nurlarını noksanlaştırır, sonra da onların nurlarını yok eder, nurdan yana nasipleri kalmaz. Böylece onlar akılca noksanlaşmış olurlar. Sonuçta sağır, kör ve dilsiz olurlar. İlahlık hissiyatları için kapasite arayışları sonucu kendi zannlarınca “müstakilen var ve muhtar” güçler, veliler, putlar edinen, ayrıca, tasarruflarındaki maddi imkanları ilahlık hissiyatları için çoğaltan bu insanların yaptıklarına mukabil, birçok sebeple Allah onların bu kapasitelerini noksanlaştırır, yok eder, işe yaramaz yapar. Allah duniHi ilahların kendi zanlarınca yaptıkları ve “güzel” dedikleri işlerin kazançlarını noksanlaştırır da onların ahiretle ilgili bir nasipleri kalmaz. Yine Allah duniHi ilahların huzurlarını, sevgilerini, muhabbetlerini de noksanlaştırır. Nihayet bunları tamamen yok eder de onların yerini ilahlık hırsları, öfkeler, intikamlar ve tatminsizlikler ve nefret alır.
Bu ayet kapsamında konumuz insan olduğu için, insanın yaşlandıkça fiziksel olarak yavaş yavaş yıpranması da “etrafından noksanlaştırıyoruz” çerçevesinde değerlendirilen bir husustur.
Zümer-21 bize, “Biiznillah gökten su indi, yerdeki kaynaklara yerleşti ve hayat oluşturma görevini yaptı” dedi ve anlamamızı istedi ki: Allah’ın emirleri dünyaya iner, her emir görevi doğrultusunda hedefine ulaşır. Yine anlamamız istendi ki: DuniHi ilahlıkta arzulu, ısrarlı ve inatçı olanlar, Allah’ın gerçek ilahlığına, O’nun dışı kavramının olmadığına, Allah’tan başka ilah bulunmadığına, ilahlık iddialarının yalan, iftira, batıl ve yok hükmünde olduğu gerçeğine karşı sağır, kör ve dilsizlerdir. Ayet bunu anlamamızı istiyor, niye? Siz “onlar sağır olmasın, kör olmasın, dilsiz olmasın” diye boşa uğraşmayın, çünkü siz uğraşsanız da değişmez, onlar sağır ve kör ve dilsizlerdir. Öyleyse onlarla uğraşmayı bırakın, enerjinizi inananlara harcayın, kanadınızı inananlara gerin. Boşa kürek çekmeyin. Ey Amentü Billahi diyenler! Allah’tan ittika edin. Allah’a karşı edepli olun.
Dikkat ederseniz, Kur’an ayetlerindeki bütün Allah misalleri, hep inananları ilahlık hissiyatına karşı uyarıyor; temizlenmeleri ve Allah’a teslim olmaları gerektiğini evire çevire anlatıyor. Ayetteki misalin konusu değişse de ana fikir hep aynı! Mesela bir ayette “Dünya Hayatı” başlığı altında Allah misaliyle aynı uyarı yapılırken bir başka ayette, “İnfak” başlığı altında, diğer bir ayette “Münafıklar” başlığı altında, bir diğerinde “Bir olma, Biz olma” başlığı altında, “Vech’i teslim etme” başlığı altında yapılan hep aynı uyarıdır…
Biz bugüne kadar bu sebeple inkârcı duniHi ilahların ilahlık hissiyatlarına hep “La ilahe” dedik ve bir gerçek ortaya çıktı: Gerçek VAR illa Allah. Dolayısıyla önümüze çıkan tek gerçek bu: La ilahe illa Allah… İşte “La ilahe illa Allah” Kelime-i Tevhid’ini Kur’an bu misallerde evire çevire anlatıyor. Hayattan verilen misallerin başlıkları farklı olsa da “anlamanız gereken şey aynı” diyerek bunu bize öğretmeye çalışıyor. Ayetlerde verilen Allah misallerinin de tamamı böyledir. Bu sebeple, eğer siz Allah misallerine Kelime-i Tevhid ile bakmazsanız, yani Allah misallerinin ele aldığı iki grubu fark edip onları inkarcı duniHi ilahlar ve Billahi anlamda iman edenler diye ayırmazsanız, ayetlerdeki Allah misallerini anlayamazsınız, o misallerin vermek istediği manayı kendiniz ve hayatınız için ortaya çıkaramazsınız.
Bunlar böyle ortaya konulunca bazı okurlarımız, yazıları sıkı takip eden bazıları diyor ki: Anladım, korunmamız gereken duniHi algı ve ilahlık hissiyatı, buna ikna da oldum. Bu sebeple o ilahlık hissiyatından nefret ediyor, onu reddediyorum. Ancak ondan nasıl temizleneceğim?
Bunun yöntemini o kadar çok ele aldık ki… Ancak dışarıdaki hayat öyle baskın ve örtücü ki anlattıklarımızı da örtüyor. Bunu ciddi olarak soran ve merak edenler en basitinden “Nefs Terbiyesi” başlığı altında paylaştığımız üç bölümlük görüntülü programı dikkatli izleseler… O üç programda ayet ve hadisler ışığında ve hiç bir beşeri katkı olmaksızın “ilahlık hissiyatından temizlenme yolu” anlatılmaktadır. Bu vesileyle hatırlatalım: Nefs Terbiyesi ayetlere göre böyle olur, orada anlattığımız gibi olur! Hiç bir uygulayanı olmamış, bir başaranı çıkmamış, ömrünü söylenenlerle tükettiği halde sonuca ulaşılamamış bazı nefs terbiyesi yöntemleri ile de uğraşabilirsiniz, mutlaka bir faydası olur. Ama Kur’an’ın söylediği, sizin için gerekli olan hedefe ulaşılmaz! Kur’an’ın söylediği hedefe ulaşabileceğiniz Nefs Terbiyesinin bir yöntemini o üç programda paylaştık. Bu sebeple, o üç programın “hele bir bakayım” şeklinde değil, defalarca ders edilmesi gerekir. O üç program harf harf ders edilmesi, amel çıkarılması gereken programlardır. Kişi yapacağı ameller için kendisine oralardan devamlı tespitler yapmalı ve hiç birini atlamadan bu ameller üzerine bir hayat tarzı oluşturmalıdır…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti