Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – ONU UÇLARINDAN NOKSANLAŞTIRIYORUZ

Bir pandemi yaşadık, yaşıyoruz. Tüm dünyayı evirip çeviren, pandemiye sebep olan virüsün toplam ağırlığının 1-1,5 gram kadar olduğu söyleniyor. O kadar ama bakın dünyada hayatı ne hale getirdi… 1, 2 gram virüs tüm dünyayı galakside köye çevirdi, hem de her şey normal giderken… Bir de başka aksaklıklar olsa sanki kaldırılamayacak… Başka aksaklıkların olduğu, sıkıntıların yaşandığı ülkelerin hallerini bir düşünün. Bu pandemi gibi, ilerisi için tüm dünyayı aynı anda etkileyecek iki önemli işaretten birisi yaşanacak su sıkıntısıdır, hem de tüm dünyanın sorunu olacak şekilde. Diğeri ise Duhan Suresi’nde bahsedilen dumandır… Bunlar tüm dünyayı etkileyecek önemli olaylardır ve bu konuda bize verilen haberlerdendir.
Allah Mülk Suresi 30. Ayette bize suyu örnek verir, ancak birçok tefsirlerde dikkatimi çekiyor, bu kadar önemli Allah misallerinim ya çok yüzeysel geçilmiş veya hiç izah edilmemiş. Mananın zaten kolay olduğu, anlaşıldığı düşünülüp “su şuna benzemiş” denilip geçilip gidiliyor… Oysa bakın; Mülk Suresi diyor ki o su çekilirse ne yapacaksınız? Bunu ciddi olarak tefekkür edin, Allah (sizin kullanımınıza verdiği) o suyu çekerse size onu kim verecek? Tam bu noktada Nahl-96, Fatır-15, Muhammed-30 ayetlerinde yapılan “insanlar Allah’a muhtaçtır” uyarısını hatırlamak, o uyarıların bu sebeplerden dolayı yapılmakta olduğunu bilmek gerekiyor. Aslında bütün kullar elbette Allah’a muhtaçtır. Bu ayetlerde “insan Allah’a muhtaçtır” diye geçiyor ama bütün kullar, bütün yaratılmışlar Allah’a muhtaç… Hiç düşündünüz mü, acaba bu nasıl bir muhtaçlıktır? Bu “tam muhtaçlık”tır, tam! Bütün kullar tam muhtaçtır. Ama ayetlerde özellikle insan vurgulanmıştır çünkü yalnızca insanların birçoğu bu bilinçte değildir. Böyle bu bilinçte olmamaları, dolayısıyla Allah’a karşı nankör olmaları sebebiyle ayetlerde “insan Allah’a muhtaçtır” şeklinde vurgulanmıştır, “insan” Allah’a muhtaçtır denilmiştir. Dikkat edin, hayatta, yaşantıda Allah’ın ilahlığına ait nimetleri duniHi ilahlar kendi ilahlık hissiyatlarının mülkü zannetmektedirler. İşte böyle bir nankörlüğe girdikleri için ayetler bizi “insan Allah’a muhtaçtır” diye uyarıyor; insanları belirtiyor, “sen muhtaçsın” diyor.
Kehf-45 ayetindeki Allah misalin bize diyor ki; hayat ve nimet getiren su Biiznillah dünyaya inmiş, yeryüzü şenlenmiş, rengârenk bitkilerle süslenmiş ancak bu durum baki değildir. Bu sebeple, Allah’ın bir başka emri gelmiş ve rengârenk bitkiler tek renge dönmüş, sararıp solmuş kurumuşlardır. Bunları da rüzgâr oradan oraya savurmuştur. Bunu şimdi bir de ilahlık hissiyatlı insanla ilgili olarak tefekkür edelim: Kendisine Biiznillah giydirilen nimetleri, verilen yetkileri “müstakilen varım ve muhtarım” iddiası ile suiistimal eden insan, tercihini ilahlık hissiyatından yana yapınca Allah o kulun tercihini kendisine kolaylaştırıyor ve fiillerinin önünü açıyor, şeytan da bu kula amellerini süslü gösteriyor. Bu Allah misalinde okuduğumuz gibi… Sonuçta bu duniHi ilah, ilahlık hissiyatını ayakta tutacak kapasiteler ediniyor ama Kehf-45 “Allah her şeye Muktedir’dir” şeklinde bitiyor. Anlıyoruz ki Allah’ın kudreti karşısında onların bu hissiyatları için oluşturdukları zanni kapasiteler “rüzgârın savurduğu çer çöpe” dönüşüyor. Bunu birçok anlama yolu var. Kendisine ilahlık kapasitesi oluşturan kul elbette ki bu kapasite ile, diğer ilahlık hissiyatında olanlarla kapasiteler üzerinden ilahlık savaşlarına girer. Bu savaşta kapasitesi daha yüksek olan ilahlar bu duniHi ilahın oluşturduğu kapasiteyi darmadağın ederler. İlahlık hissiyatlıların savaş rüzgârları işte bu duniHi ilahı oradan oraya savurur. Bir başka anlam: Ömrünü bir duniHi ilah olarak tamamlayan kulun arkasından mirasçılar kendi ilahlık hissiyatlarının heva ve hevesleri uğruna rüzgâr gibi esiyorlar ve (onun bıraktıklarını) har vurup harman savuruyorlar. Ölen bir duniHi ilah olduğu için zaten ahirete de bir kazanç götürememişti.
Dikkat ederseniz, bu ayetlerdeki Allah misallerinin kınadığı aslı olmayan zannlardır, bu zannların üretilmesidir, bu zannlara gerçek muamelesi yapılarak ömrün israf edilmesidir. İşte bu durumu Necm Suresi 28. Ayet bize şöyle izah etmekte ve bu ayetlerdeki Allah misallerine bir açıklama oluşturmaktadır: “Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zann ise hiç şüphesiz (hakikat bakımından) Hakk olarak hiç bir şey ifade etmez.”
Zümer-21’de de Allah bize bir misal verir ve “gökten indirilen bir su” tanımıyla bir nispetleme yapar. Ancak ayette dikkat çeken iki önemli husus vardır. Birisi ayetin “şüphesiz bunda lüb sahipleri için öğüt vardır” uyarısıyla bitmesidir. İkincisi ise ayette verilen bu Allah misaliyle “lüb aklı” ile akledenlere bir mekanizma bildirilmektedir. Ancak bu ayetteki Allah misalinde “su” dünya hayatı ile ilişkilendirilmez, ayette “su” genel manada geçmekte ve hem Billahi anlamda iman edenleri hem de duniHi ilahları kapsamaktadır. Zümer-21’de verilen Allah misalinin ana fikri sanki Mü’min Suresi 16. Ayet’tir: “O gün onlar (kabirlerden) meydana çıkarlar. Onların hiç bir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün (hükümranlık) mülk kimindir? Vahidül Kahhar olan Allah’ındır.”
Elbette her an hükümranlık Allah’ındır. Fatiha-4’te belirtildiği üzere O “Mâliki Yevmid Diyn”dir. Her anın hükümranı olarak Sahibi O’dur. Ayette soru olarak sorulan ve cevabın da yine Allah tarafından verildiği bu durum, özellikle orada (ölüm sonrası yaşantıda) inkârcı duniHi ilahlara “şimdi anladınız mı?” sorusu şeklindedir. Bu ayetten anlamış ve çıkarmış olduğumuz “hükümranlık VahidülKahhar olan Allah’ındır” gerçeği, aynı zamanda Zümer-21 ayetindeki Allah misali için kullanacağımız bir hakikattir.
VahidülKahhar olan Allah, Ra’d Suresi 41. Ayette “görmediler mi ki Arz’a geliyoruz da onu uçlarından noksanlaştırıyoruz (eksiltiyoruz)” buyurmaktadır. Ra’d-41’e bir cümle ile anlamak istersek şöyle diyebiliriz: Görmüyor musunuz, her şey Rabbine rücu etmek üzere geri sayıyor. Ayetin ana fikri ve özet manası olarak böyle diyebiliriz: Her şey Rabbine rücu etmek üzere geri sayıyor…
Bu geri sayış her şey içindir ve o şeyin kendi özellikleri, görevleri, amaçları doğrultusunda olarak kendine hastır. “Uçlarından noksanlaştırıyoruz” derken bir mana da “yürüyen işin tedricen olduğunu, bir hedefe yönelik olduğunu, bir planın gereği olduğunu, işin doğal mecrası olduğunu, doğal mecrası halinde yürüdüğünü” ifade etmek olabilir. Hatta bu tanım belki de esas dünyanın ileriki yıllarında anlaşılıyor olabilecek cümlelerdendir. Dünyaya bakın, birçok şey gibi su da yavaş yavaş insanın kullanımından çekiliyor. Dünyada su sabit ama insanın çevresinden giderek noksanlaştırılıyor…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti