Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“ALLAH’A VE RASÛLÜNE İTAAT” NİMETTİR

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 8 Haziran 2017 Perşembe 12:42:05
 

-121-
Bütün nefs mertebelerinde, o idrak duraklarında geçerli olan başlangıç kuralından bahsetmiştik: Şehadet! Hedefe giden yolun başlaması için gerekenin şehadet olduğunu, işin şehadetle başladığını, bu şehadetin bütün mertebelerin bütün anları için devam eden vazgeçilmez en alt sınır olduğunu paylaşmıştık. Mertebe ne olursa olsun şu şehadet en zâhirî mecburiyet olarak devam eder:
“Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden AbduHU ve RasûluHU.”
“Allahım kesinlikle şehadet ederim ki, Müstakilen VAR ve Muhtar olan ancak SENSİN. Başka müstakilen var ve muhtar YOKTUR. Başka müstakilen var ve muhtar iddiaları yalandır, iftiradır, batıldır, YOK hükmündedir. Ve yine kesinlikle şehadet ederim ki Muhammed Mustafa Efendimiz (SAV) SENİN Kulun ve Rasulündür.”
Bu şehadetle yola çıkan talib hedefe ulaştığında bir şehadeti daha yaşar:
“Eşhedü en lâ ilahe illallahul Ehadus Samedülleziy lem yelid ve lem yuled ve lem yekün leHU küfüven ehad.”
Sadr’da İslam nuru, Kalb’de İman nuru,
Fuad’da Marifet nuru, Lüb’de Tevhid nuru

İlk şehadetle başlayan ve bu şehadetle hedefe ulaşılan seyahatin (seyri sülukun) gerçekleşebilmesi için duymal yakîn halden itibaren sana Allah’ın Nuru’nun ulaşması şarttır; bu Hidayet Nuru’dur; “Allah dilediği kimseyi kendi nuruna hidayet eder” ayetindeki nurdur: (Nur-35). Kişiye ulaşan bu nur Sadr’da İslam nuru, Kalb’de İman nuru, Fuad’da Marifet nuru, Lüb’de Tevhid nuru olarak kendisini gösterir, bu şekilde faaliyet gösterir. Kul işte bu nurla Allah’a erdiren yol olan Sıratullah’da bir seyahat gerçekleştirir ki bu yolculuğun işaretlerini ayetlerde görürüz…
“Kıyamet Günü’ne Kasem ederim. Ve Nefs-i Levvame’ye Kasem ederim” (Kıyamet; 1, 2)
Kıyamet Günü ve Nefs-i Levvame birlikte!
Allah, Kıyamet Günü’ne ve Nefs-i Levvame’ye yemin ederek bu iki kavramın çok önemli olduğunu, bunları önemsememiz gerektiğini, bunlardan bizim için önemli bir amel çıkaracağını öğretmektedir. Kıyamet günü bir insan için iki anı içerir, insanın kıyameti iki anla belirir: Ölüm anı, ölümü tattığı an ve hesap anı, hesap günü. Gerek ölüm anında gerekse hesap gününde kişiyi kurtaracak hayat tarzı nefs-i levvame’dir, kişinin kurtuluşu nefs-i levvame’den geçmektedir. Bu durumda, ayetin bize söylediği şudur:
Senin için korkunç anlar olan kıyametlerinde; ölümü tatmakla yaşadığın kıyamette ve hesap günü huzura geldiğin kıyamette kurtulanlardan olmak istiyorsan Nefs-i Levvame’yi önemse!
Nefs-i Levvame’yi öğrenmek ve benimsemek
Kıyamet Suresi’nin ilk iki ayetinden çıkan önemli mânâ budur. Öyle olunca, nefs-i levvame’nin ne olduğunu araştırmak, öğrenmek ve onu hayat tarzı edinmek, (Allah’a ve rızasına) talib olan için çok önemli bir hedef haline gelir. Nefs-i Levvame’yi hayat tarzı edinen kişi için ayetlerde müjdeler vardır. Şu müjdeler onlar içindir:
“İman edip sâlih amel yapanlara gelince, onların kötülüklerini kendilerinden elbette kefaretleriz (sileriz) ve elbette yaptıklarının en güzeli ile kendilerini cezalandırırız.” (Ankebut-7)
“Ta ki; yaptıklarının en kötüsünü onlardan kefaretlesin (silsin) ve yapmakta olduklarının en güzeli ile ecirlerini onlara versin.” (Zümer-35)
“O azim günün dehşeti içerisinde böyle bir muamele görmek elbette çok önemlidir…
“İşte bunlar; cennet ashabı içerisinde öyle kimselerdir ki; yaptıklarının en güzellerini onlardan kabul eder ve onların kötülüklerinden (vaz) geçeriz. (Bu) va’d edilmiş oldukları sıdk’ın karşılığıdır.” (Ahkaf-16)
Bu güzelliklerin daha da ilerisi vardır:
“Ancak tövbe eden, iman eden ve sâlih amel yapan müstesna. İşte; Allah, onların seyyie’lerini hasenata tebdil eder. Allah Ğafurur Rahıym’dir.” (Furkan-70)
Seyyie’nin Hasene’ye tebdil edilmesi nasıldır, onu dünya hayatında nasıl anlarız?
Seyyiatı hasenata tebdil edilen kişiyi şöyle bir yorumla açıklayalım: Allah onu razı olmadığı hallerden uzaklaştırır, razı olduğu hallerle hallendirir, nuru ile nurlandırır, ahlakı ile ahlaklandırır. O şu müjdeyi de içerir: Dünyada veya hesap gününde, kişinin birikmiş olan seyyie y��künü misliyle hasenata çeviririz. Ama nefs-i levvame’ye girmiş, onu hayat tarzı yapmış kulu bekleyen asıl müjde şudur:
“Ey, o Nefs-i Mutmainne! Radiye olarak, Mardıyye olarak Rabbine rucu’ et. (Seçkin) kullarım içine dâhil ol, cennetime dâhil ol.” (Fecr; 27-30)
Levvame sürecinde Mutmain olan nefs, Rabbine Radiye olarak, Mardıye olarak dönecektir. Seçkin kulları göreceğiz, vasıflarına bakacağız.
“Rablerinin indinde onların amellerinin karşılığı, altlarında nehirler akan Adn cennetleridir; içlerinde ebedi kalıcılar olarak. Allah onlardan razı olmuş ve onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte bu, Rabbinden haşyet duyan kimse içindir.” (Beyyine-8)
Nefsi Levvame’yi hayat tarzı edinenin hedefi Allah’tan razı olmaktır, Allah’ın da ondan razı olmasıdır. Beyyine-8, iman edip sâlih amel işleyen kulu müjdeledi. Fecr-29 ise onu davet ediyor; seçkin kullarıma dâhil ol! Seçkin kullar Allah’ın in’amda bulunduğu kullardır. “Sırâtalleziyne en’amte aleyhim” ile istediğimiz zaten onların yoludur: Allahım, bizi in’amda bulunduğun kullarına dâhil et, onlara verdiğin gibi nimet ver.
Allah’ın in’amda bulundukları, nimet verilenler
Fatiha Sûresi, Allah’ın in’amda bulunduğu kullarına verdiği nimete talib olduğumuzu söylediğimiz bir duadır da…
“Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse, onlar, Allah’ın kendilerine in’amda bulunduğu Nebiler, Sıddıklar; Şehidler ve Salihler ile beraberdirler. Ne güzel arkadaştır onlar. Bu fazl Allah’tandır. Aliym olarak Allah Kâfi’dir.” (Nisa; 69, 70)
Lütfen şu önemi fark edelim: Bize dünyada hayrlı bir nimet lütfedilmişse ona çok büyük bir özen ve çok dikkat göstermemiz gerekiyor. Çünkü:
“Bu böyledir. Bir kavim kendi nefislerinde olanı değiştirmedikçe, Allah onlara in’am ettiği nimeti değiştirmez. Ve Allah Semiy’un Aliym’dir.” (Enfal-53)
Allah’ın kendilerine in’amda bulunduğu, nimet verdiği kulların kimler olduğu hep araştırılmış ve tartışılmıştır. Elbette bu, tereddüt içeren bir tartışma olmayıp seçkin kişileri örnek alabilmek içindir. Bir de onların dışındakileri, yani sapanları fark etmek ve onların halinden ibret alabilmek, korunabilmek içindir. Bu tartışmalar sırasında şu nokta dikkatimizden kaçmamalıdır.
“O gün kimden o (azap) çevrilip savılırsa, hakikaten ona (Allah) rahmet etmiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.” (En’am-16)
Hesap Günü için Kur’an; azim ve dehşetli bir gün diyor, bizi o gün için uyarıyor.
Öyle bir günde azaptan kurtulan olabilmek bizim gibi sıradan insanlar için büyük bir nimet değil midir?  
Lüb Sahipleri’nin şu yakarışını hatırlayın:
Euzü billâhimineş şeytanir raciym Bismillahirr rahmânirrahıym: “Rabbenâ ve âtinâ mâ veadtenâ alâ rusulike ve lâ tuhzinâ yevmel kıyâmeti, inneke lâ tuhliful miyâd”
“Rabbimiz Rasûllerine va’dettiğini bize de ver ve bizi kıyamet gününde rezil etme. Muhakkak ki; Sen, va’dinden caymazsın.” (Al-u İmran; 194)
Peki, nimet nedir?
Kıyamet Günü rezil olmayan kişi, kendisine nimet verilen kişi değil midir? O gün rezil olmayanlardan olmak, in’am edilmiş bir nimet değil midir? Bizim; “sırâtalleziyne en’amte aleyhim…” derkenki talebimiz demek ki bu:
Allahım, Ey Mâliki YevmidDiyn! Hesap Günü azabından kurtulmuş olan kullarının yolunu bizlere lütfet. Hesap gününün dehşetinden korunabilmemiz ve azabından kurtulabilmemiz için bu dünya hayatında nasıl yaşamamız gerekiyorsa, bu hayat tarzını bize lutfediver. (ÂMİN)
Nimet verilenleri ve önemini anladığımıza göre neye nimet diyoruz? “Nimet verilenler” derken zihnimiz ne tür bir nimetle meşgul? Kurtuluş için gereken alt sınırı garantilediğimizi sanıp nimet olarak çok ileri halleri düşünmek doğru olmaz, en azından başlangıçta doğru olmaz. Nimet tanımı, kabulü ve düşüncesine en alt sınırdan başlamalıyız ki yanılmayalım.
Allah’ın in’amda bulunduklarını öğrendik: Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihler. Tefsirciler bu sayılanlara İslam yaşantısı örneğindeki Devr-i Saadet ehli olan Efendimiz (SAV)’in ashabını, Ashab-ı Kiram’ını da ekliyorlar. Elbette! Ancak bu ayeti okuyunca biz kendimiz için ne düşünmeliyiz? Bizim için hedef, Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihler ile birlikte olabilmektir, hedefimiz onlarla birlikte olabilmek olmalıdır. Bu hedef için, kurtuluşun alt sınırı olan “Allah’a ve Rasûlüne İtaat” nimetine ulaşabilmiş olmalıyız. Çünkü ancak o zaman sayılan bu gruplarla birlikte olabiliriz. Zaten Nisa 69; “siz Allah’a ve Rasûlüne itaat ederseniz, Nebi, Sıddık, Şehit, Salih olursunuz” demiyor, “onlarla birlikte olursunuz” diyor. Sonuç: Ya onlarla veya gazaba uğramış ve sapmışlarla olmak olunca sığınıyoruz:
Gazaba uğramışların ve sapanların yoluna değil Allahım, kıyamet günü bizi rezil edecek, azaba sokacak bir hayatı değil, azabını hakk etmişlerin yolunu değil Allahım…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti