Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 123

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 12 Kasım 2018 Pazartesi 13:39:06
 

DûniHi algı ve zanlarının hoş sözler kılığıyla sunulmasına aldanarak bâtıl yollara tâbi olmamamız için Kur’an uyarıyor: “Ve şairler(e gelince), onlara ğaviyn (Hakk Yol’dan sapanlar) tabi olur. Görmedin mi ki onlar (hayal ürünü) her vadide alık alık dolaşırlar. Ve muhakkak ki onlar, yapamayacakları şeyleri söylerler.” (Şuara; 204-206)
“Rabbinizden size inzal olunana tâbi olun. DuniHİ (müstakilen var ve muhtar sandığınız) velilere tâbi olmayın. Ne kadar da az tezekkür ediyorsunuz.” (A’raf-3)
“Bu benim sırât-ı müstakıymimdir, ona tabi olun. Başka sebillere (fikir ve felsefelere) tâbi olmayın; çünkü (onların aldatıcı cazibesi) sizi, onun (sıratı müstakıymin) sağlayacaklarından koparır. İşte, bilfiil korunasınız diye (Allah) size onu (bu ilkeleri) vasiyet etti.” (En’am-153)
“De ki: Ortak koştuklarınızdan Hakk’a erdirecek kimse var mı? De ki: Hakk’a Allah hidayet eder. (Acaba) Hakk’a erdiren mi, tâbi olunmaya ehak (layık)tır, yoksa hidayet edilmedikçe doğru yolu bulamayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?” (Yunus-35)
“Ey iman edenler, hepiniz toptan SİLM’e (teslimiyetle gelen barışa) girin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Muhakkak ki, o sizin için apaçık bir düşmandır.” (El Bakara-208)
Ayetlerden çok önemli dersler çıkarıyoruz: İnsanlardan öylesi vardır, dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider. Dikkat edin, “İslam hakkındaki sözü” demiyor, “dünya hayatı hakkındaki sözü” diyor. O sana dünya yaşantısı ile ilgili öyle şeyler anlatır, öyle konuşur ki ona uymaya, ondan öğüt almaya başlarsın. Ama dikkat et, halbuki o, bu haliyle fesat çıkaranın önde gidenidir diyor.
“Başka velilere değil, İslam’a tabi olun” uyarısı şiddetlenerek devam ediyor: Başka düşüncelere tabi olmayın, başka felsefeler size cazip gelmesin, doğruları başka felsefelerde aramayın çünkü oralarda size cazip gibi gözüken dünya hayatıyla ilgili şeyler sizi sırât-ı müstakıymin sağlayacağı faydadan uzaklaştırır, Allah’ın yolundan koparır.
Hidayetin ulaşması ve dûniHi zannlar konusunda da uyarılıyoruz: Hidayete, Hakk yola erdiren ancak Allah’tır. Ortak koştuklarınız içerisinde sizi Hakk’a erdirecek var mı?
Günlük yaşantıda esas ortak koştuğumuz şeyin sözde Tanrılık İddiası olduğunu, dûniHi Varım ve Muhtarım İddiası olduğunu düşünürsek, ayet o iddialar için şöyle söylüyor: O iddialarınız sizi Hakka erdirebilir mi? Güvendiğiniz o hal, o “Varım ve Muhtarım” hali sizi hidayete erdirebilir mi, size hidayet yolunu gösterebilir mi? Hidayete erdiren Allah’tır. Öyleyse niye dûniHi “Varım ve Muhtarım” zannına tabi oluyorsunuz? Hidayete erdiren, tabi olunmaya daha layık değil midir? Rabbin hem soruyor, hem uyarıyor…
“De ki: Ortak koştuklarınızdan Hakk’a erdirecek kimse var mı? De ki: Hakk’a Allah hidayet eder. (Acaba) Hakk’a erdiren mi, tâbi olunmaya ehaktır (layıktır) yoksa hidayet edilmedikçe doğru yolu bulamayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?” (Yunus-35)
Yaşantıda ortak koşulan esas şey sözde tanrılık iddiasıdır, dûniHi Varım ve Muhtarım iddiasıdır, ayet o iddialar için şöyle söylüyor: O iddialarınız sizi Hakka erdirebilir mi? Güvendiğiniz o “Varım ve Muhtarım” hali sizi hidayete erdirebilir mi, size hidayet yolunu gösterebilir mi? Hidayete erdiren Allah’tır. Öyleyse niye dûniHi “Varım ve Muhtarım” zannına tabi oluyorsunuz? Hidayete erdiren, tabi olunmaya daha layık değil midir? Rabbin hem soruyor, hem uyarıyor: Sizi Hakk’a erdirecek kimse var mı? Ayetteki “kimse” ifadesindeki mana önemli! “Kimse” dediğine göre, demek ki bir şuurlu varlıktan bahsediliyor: Kimse var mı, o sizi Hakk’a erdirebilir mi?
Yine uyarıyor: Yoksa hidayet edilmedikçe doğru yolu bulamayan mı daha makbul? Uyduğunuz kişi, varlık, Allah hidayet etmedikçe doğru yolu asla bulamaz; öyleyse niye ona tabi oluyorsunuz? Allah hidayet etmedikçe doğru yolu bulamayacak olana niye tâbi oluyorsunuz? Tâbi olunan şey ya dışınızda birisidir veya kendinizdedir. Eğer beğendiğiniz kişi İslam dışı ise, beğendiğiniz hareketler ona ait davranışlarsa, bu yüzden Rabbimiz uyarıyor: Ey, inandım diyen! Allah hidayet etmedikçe hidayeti bulamayacak o kişiye, onun yoluna niye tâbi oluyorsun?
Tabi olduğu şey kişinin dûniHi zannı da olabilir, güvendiği Varım ve Muhtarım zannına da tabi olabilir. O zaman ayet ona soruyor: Niye o dûniHi zannına tâbi oluyorsun, hidayete erdirecek olan Allah, tâbi olman için ehak (gerçek layık olan) değil mi? Ve öneriyor: Kur’an ayetlerini ders edinin, ders yapın, tedebbür ederek, derinlemesine düşünerek, anlamaya çalışarak okuyun. Bizim şu an yapmaya çalıştığımız tam budur Biiznillah. Ele aldığımız konuları hep ayetlerle öğrenmeye ve mânâlarını anlamaya çalışırken iki şeyi birden yapıyoruz inşaAllah: Tedebbür, tezekkür! Münazara ediyoruz, derinlemesine düşünmeye ve bir sonuç çıkarmaya çalışıyoruz. Rabbimiz buyuruyor: Bu sonuçları çıkardığınızda, doğruyu gördüğünüzde hep birlikte SİLM’e girin! Kelimeye dikkat edelim, “SİLM” teslim demektir, İslam’dır. Teslim olun ve bu teslimiyetle gelecek olan barışa girin, onu yaşayın. Barış ancak teslimiyet iledir, teslim olursanız barış gelir. Allah’a teslim olmuş kişiler barış içinde yaşarlar. Bu yüzden, bize böyle bir öğüt var: Siz öyle gelen barışa teslim olun.
Bize Fatiha Suresinde öğretilen “İhdinas sırâtal müstakıym” talebini içeren duanın Allah tarafından kabulü, bu duayı yapan talib için öyle önemlidir ki talib bunun aksini düşünmek bile istemez. Böyle bir korku, böyle bir ısrar, böyle bir umut ile ister ve ister, sabırla ister… Bir yandan yakarır, sığınır, ister, bir yandan da Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisiyle, Allah’ın dilemesine uygun bir kul olabilmek için, Allah ve Rasûlü’nün öğrettiklerini uygulamaya elinden geldiğince gayret eder. Allahu a’lem, Allah’ın dilemesi ve sizin gayretinizin bir kesişim noktası var. Dünya hayatında, gayretin ve Allah’ın dilemesinin kesiştiği bir nokta vardır. Allah’ın dileği çizgisine, o noktaya ulaşabilmek için bir gayret gerekiyor, dilek ve gayret bir yerde buluşmalıdır. İkisi buluşunca sistem çalışır, Allahu a’lem. Allah’ın dilemesi ile insanın gayretinin kesiştiği bu nokta için Muhtariyeti Tercih Gücü bir yetkidir. O yetkiyi kullanırken haddi aşmamak gerekir. Ama şu gerçek unutulmamalıdır: Hidayet Allah’ın dilemesiyledir, gayretimiz Biiznillah’tır.
“Allah ayetleri size tilavet olunurken ve içinizde de O’nun Rasûlü varken nasıl kâfir olursunuz? Kim Allah’a i’tisam ederse (dûniHi olan saptırıcı iddialardan sıyrılarak Allah’a bağlanırsa) gerçekten, o sırât-ı müstakıyme hidayet olunmuştur.” (Al-u İmran, 101)
“Allah’a Billâhi anlamıyla iman edip, O’na i’tisam edenlere gelince, onları kendinden bir rahmetin ve fazlın içine sokacak ve onları kendisine varan sırât-ı müstakıyme hidayetlendirecektir.” (Nisa 175)
“Allah, sözün en güzelini, müteşabih ve mesani bir kitabı indirdi. Rablerinden haşyet eden kimselerin ciltleri O’ndan ürperir. Sonra ciltleri ve kalbleri Allah’ın zikrine yumuşar. İşte bu Allah’ın hidayetidir. Onunla dilediğine hidayet eder. Allah kimi saptırırsa, onun için hidayet edici yoktur.” (Zümer-23)
“Allah o kitab ile rızasına talip olanları, Selam yollarına hidayet eder. Ve onları kendi izni ve dilemesiyle zulmetten nura çıkarır ve onları sırât-ı müstakıyme yönlendirir.” (Maide-16)
“O kâfirler: ‘Ona Rabbinden bir ayet (mucize) inzal edilmeli değil miydi?’ derler. De ki: Muhakkak ki; Allah dilediğini saptırır, Kendisi’ne dönüp yöneleni de hidayet eder.” (Ra’d-27)
Sırât-ı müstakıym ve hidayetle ilgili bu beş ayetin mealini kompozisyon haline getirip, yapılan öğüdü almaya gayret edelim. Nisa 79 ve İnsan 29 ayetler gereği, dünya hayatı sürecinde hidayet için bize düşen görev, öncelikle “Âmentü Billâhi ve Rasûlihi” demek ve bu sonuca ulaşabilmek için Muhtariyeti Tercih Gücü yetkimizle gayret etmektir. Bu yetkiyi kullanırken Hakk ve batılı çok iyi bilmek gerekiyor. Bu ikisini öğrenebilmek, farkını kavrayabilmek ve tercihimizi Hakk Yol için yapabilmek için gerekli olan Furkan’ı bize öğretecek olan Kur’an’dır. Bize model ve güzel örnek olan ise Rasûlullah (SAV) Efendimizdir. Hal böyleyken, insanoğlu bu imkânları nasıl olur da değerlendiremez? Sonuçta kim dûniHi algısından yani sözde tanrılık iddiasından ve bu iddianın yaşantısından vazgeçerse, bunlara sırtını dönerse, Allah’ı hiç unutmadan hanîf olarak O’na vechini teslim ederse, Allah onu sırât-ı müstakıyme hidayet etmiştir. Rasûlullah (SAV) Efendimiz insanları sırât-ı müstakıyme davet etmektedir. Buna rağmen, ahirete iman etmeyenler bu daveti kabul etmeyip o sırattan sapıyorlar. Bunu ayetlerle göreceğiz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti