Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

HİCRET EDİYORSANIZ, KRİTERLERİNİZ YENİLENMELİ – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 5 Şubat 2018 Pazartesi 14:15:22
 

– 97 –
Son paylaşımımızı “demek ki talip olan için herşey yeniden başlıyor” diyerek tamamlamıştık. Her şey yeniden başlıyor; yeniden sevmek, yeniden korkmak, yeniden tanımlamak, yeniden ele almak, yeniden değerlendirmek, yeniden umursamak, hayatı yeniden değerlendirmek, yeniden düzenlemek, yeniden seçmek: Hepsini, her şeyi yeniden… Ahbaplarınızı, arkadaşlarınızı “A” Takdim Formu”yla seçmişsinizdir, şimdi yeni kriterinize göre listenizi yenileyeceksiniz, “ben daha önce bu arkadaşları hangi kriterlere göre seçtim ve sevdim?” deyip yenileyeceksiniz. Hicret ediyorsanız bunlar değişecek. Çünkü şimdi kriterleriniz “B” Takdim Formu’na göre. Bütün adımlarınızda “B” Takdim Formu”nun değerlendirmesi, “B” Takdim Formu”nun seçmesi, sevmesi, korkusu var. Her şeyi ama öncelikle ve özellikle “sevgiyi ve korku”yu bu kriterlere göre belirlemek çok önemlidir. Özellikle bu ikisi gerçek hicrette çok önemlidir. Çünkü neticede sevdiklerinizle ve korktuklarınızla baş başa kalırsınız; eğer “A” Takdim Formu”nun kriterlerine göre seviyor ve o kriterlere göre korkuyorsanız, karşınıza çıkacak olan onlardır. Biz böyle paylaşınca bir soru sorulmuştu; “Kişileri yeniden seçmekten maksat, onları bırakıp yeni kişiler seçmek mi, yoksa o kişilerdeki “B” hakikatini görmeye çalışmak mı?” diye. İkisi de. Yoksa, yanlış bir kişiyi bırakmaktan korkup, “ben onun hakikatinin “B” olduğunu görsem yeter” diyerek kendinizi kandırırsınız. Eğer bir kişi senin “B” yolunda ilerlemene engelse ve sen hala onunla meşgulsen zaten yanlış bir işle meşgulsün demektir. Hayatını etkileyen, senin “B” yolunda ilerlemene engel olan birisi var ve sen “acaba onu bıraksam mı, bırakmasam mı?” diye düşünüyorsan yanlıştır. Normal hayata ait bir hicreti yani bir taşınmayı düşünün. Öyle bir hicret yapacağınızda, bir yere taşınacağınızda, arabanızın tekerine taş koyanlara, arabanızın tekerine çivi koyanlara müsamaha gösterir misiniz, onların çivi koymasına müsaade eder misiniz? O nakliyeyi yapabilmek için her türlü tedbiri alırsınız. Bu da onunla aynı şey, öyle değil mi?
İDRAK YIKANMASI TESBİH
SALÂTIYLA GERÇEKLEŞİR

Bu taşınmayı nasıl bir telaş ve korkuyla yapmalıyız; kaybetme korkusuyla mı, cehennem korkusuyla mı taşınmak gerekiyor? Adı ne olursa olsun korkular sizde haşyeti oluşturur, böylece “veccehtu vechiye; yüzümü yüzüne döndüm” hali gerçekleşir. Hicrette o hal fiilen gerçekleşmiş olur. Hicretle siz “veccehtu vechiye” yaparak hayatınızı salâta taşımış olursunuz, salâta hicret etmiş olursunuz.
Birkaç gün önceki paylaşımımızda da bizi tanrılıktan kurtaracak bir salâttan, tesbih salâtından bahsetmiştik. İşte o salât hicret için de önemlidir. Hicret için gusül abdesti gibi bir yıkanma vardır ki o salât-ı tesbihtir. Bu yüzden, hicreti önemseyen kişi için Tesbih Salâtı (Salât-ı Tesbih) çok önemli hale gelir. İdrakı hicrete uygun hale getirmek için, “A” yaşantısından “B” hayatına hicreti kolaylaştırmak için tesbih salâtı önemlidir. İdrak yıkanması tesbih salâtıyla gerçekleşir. Hani “gerekiyorsa kişiyle ilişkimizi kesecek miyiz?” sorusu akla geliyor ya, eğer gerekiyorsa Salât-ı Tesbih o ilişkiyi kesmeyi kolaylaştıracak bir yardımcıdır, o terk işini kolaylaştırmak için gerekli olan yıkanmadır. Bu yüzden tesbih salâtı çok önemlidir. Bunu fark edip tesbih salâtını çok önemsemek, onu hayatımıza katarak her seferinde bu hicreti yenilemek gerekiyor, inşaAllah.
KİŞİ TANRILIĞINI İLAN ETMİŞSE
 ONUN KENDİNE GÖRE BİR KOKUSU VARDIR

Salât-ı Tesbih hicret gibi yeni bir sayfa açan ve hicreti gözden geçiren bir haldir; “acaba neleri taşıyacaktım, daha neleri taşımam lazım, nelerimde hala “A” kokusu var?” diye bir telaşlanıştır. Dosyalarımızdaki “A” kokusu o kadar önemlidir ki… Eğer kişi bu yolda hicreti gerçekleştirirse “A”ya ait şeylerin kokusunu duymaya başlar, bakar ki onlar kokuyor. Bu şöyle bir şeydir: Şimdi hepimiz sarımsak yemiş olsak, bize sarımsak kokusu gelmez değil mi? Hepimiz sarımsaklıyız çünkü. Ama sarımsak yemeyene kokarız. Sarımsak yemiş olanların almadığı o kokuyu diğerleri alır. Kişi burnunu tutar, nefesini tutar, o kokudan uzak durmaya çalışır, siz de “ne oluyor, bu niye burnunu tutuyor?” dersiniz. Çünkü size o koku gelmiyor, bu yüzden anlamazsınız. “B” hayatına tamamen hicret edenler de öyledir, onlar da “A” yapılarıyla yaşayanların kokusunu öyle alırlar. Kokar o! Hadislerde de rastlarız buna. Bir olay olur veya mescide birisi gelir, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem “burnuma bir koku geliyor” der ve o kokuyu tarif eder. Tarif ettikten sonra içlerinden birisi; bu fırsatı fark eder ve “ya Rasûlallah, bende şöyle bir hal var” der. Efendimiz (SAV) de ona “A”ların dünyasına ait olan o dosyayı, o eşyayı, o kokunun kaynağını tarif eder, söyler. Böylece kişi o kokunun kaynağını yani “A” Takdim Formu”na ait tanrılık ilanının kokusunu fark eder. Bir de çok mübarek yerlere gidince bir koku alırsınız, çok mübarek kişilerden kokular alırsınız ve o kokuları önemsersiniz, nihayet o kokuları ta Rabbinize kadar ulaştırırsınız. İşte tam tersi, tanrılık ilanının da kendine göre bir kokusu var. Kişi tanrılığını ilan etmişse onun kendine göre bir kokusu vardır. “B” Takdim Formu”nda sabitlenmiş olanlar, “B”yi hayat tarzı haline getirmiş olanlar tanrıların kokusunu alırlar, o kokuyu tanırlar, tanrıyı kokusundan bilirler. İşte tesbih salâtı, o kokulardan sıyrılmada, o kokulardan arınmada insanın ruhu ve idrakı için gusül abdesti gibidir. Özellikle de “ve la havle ve la kuvvete illa Billâh…” O nedir biliyor musunuz? Kesecidir, kir çıkarır. “Ve la havle ve la kuvvete” o kiri, sizdeki o tanrılığı söker atar, sizi keseler. Tanrı görünümlü kiri keseler ve tertemiz “B” Takdim Formu” cildini çıkarır, yani oraya “peeling” yapar; idrakinizi öyle temizler. “Ve la havle ve la kuvvete illa Billahil aliyyil aziym” tesbihatını eğer siz “şimdi şu kadar söylenecek” diye değil de bu duyguyla okursanız, söylerseniz idrakinizi temizlersiniz. Özellikle bizzat secdede “ve La havle ve La kuvvete illa Billâh” diyerek o tanrıyı sileceksiniz, ona kötü bakacaksınız, onu keseleyip atacaksınız: Ve La havle ve La kuvvete illa Billâhil aliyyil azim…
HİCRET İÇİN, “A” TAKDİM FORMU”NA,
O YAPIYA KESE ATMAK!…

“Ve La havle ve La kuvvete” demek; “Allahım, ben hiç bir şekilde kuvvet ilan etmiyorum. Allahım, ben bendeki Rububiyete, bendeki Rabba sahip çıkmıyorum, onu suiistimal edip rablığımı ilan etmiyorum, “bende de bir müstakil kuvvet var” demiyorum. “La havle ve la kuvvete illa billâh” demek, “illa Billah’ın idrakındayım ya Rabbi” demektir. Salât-ı tesbihte “ve la havle ve la kuvvete”yi bu duyguyla okumak lazım: Bir keseci gibi “ve la havle ve la kuvvete illa Billahil aliyyil azıym” diyerek, idrakımızı Rabba/Rububiyete sahip çıkma kirinden temizlemek gerekiyor. “Bu salattaki diğer zikirler de çok önemli. Biz “ve la havle ve la kuvvete illa Billah”tan önce ne diyoruz? “Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahu Vallahuekber.” Şimdi de bu cümlenin tefekkürü olarak onun bazı manalarını kısaca açalım. Bu manalar çok kitabî de söylenebilir, ama tefekkürü kolaylaştırmak için biz şimdi onu şöyle düşünelim:
SÜBHANALLAHİ: Allahım, ben seni nasıl düşünüyorsam ve nasıl düşünmüyorsam sen öyle değilsin. Sandığım gibi değilsin Allahım. Ne sanıyorsam öyle değilsin. Tüm zanlarım yanlış, Sen sübhansın, o zannların hepsinden berisin, hepsinden münezzehsin.
VELHAMDÜLİLLAHİ: Sana, senin kaderine teslimim. Velhamdülillahi ifadesindeki “hamd”ı kolay yaşayabilmek için boyun bükün, teslim olun. HAMD kader anlayışının getirdiği teslimiyettir, hamdın ameli teslim olmaktır. Hamdın sizde görülecek hali, ameli teslimiyettir. Neye teslimiyet? Kadere! Kader anlayışına teslimiyet! Çünkü kaderi ne kadar kavramışsanız o kadar hamd edersiniz, kaderi kavradığınız derecede teslim olursunuz yani hamd edersiniz. Sübhanallahi diyerek O’nu tenzih ettiniz, “Allahım, münezzehsin” dediniz, hemen sonra “velhamdülillahi” diyerek “teslimim, kadere teslimim Allahım” diyorsunuz, “merhamet ya Rabbi” diyorsunuz. Bu manayı Efendimiz (SAV)’in öğrettiği şu çok özel, çok güzel dua ile biraz genişletelim:
“Allahümme inni euzü bi rızake min sehatike ve bi muafatike min ukubetike ve bi rahmetike min gadabike ve EUZÜ BİKE MİNKE, la uhsi senaen aleyke ente kema esneyte ala nefsike.”
Mealen: “Allahım, kesinlikle ben öfkenden rızana, cezalandırmandan bağışlamana, gadabından rahmetine; SENDEN SANA sığınıyorum, Sana layık olduğun senayı yapamam. Sen, kendini sena ettiğin gibisin.”
Bu hadisle bize öğretilen dua tamamen merhamet isteyen bir duadır; “ya Rabbi merhamet” diyen bir yakarıştır. Bu yakarıştaki kul kaderi öyle fark etmiş ki “merhamet”ten başka isteyecek bir şey olmadığını anlamış. Bu yüzden, “Ya Mukallibel kulub; ey kalbler iki parmağının arasında olan” diye seslendiği kaderin sahibine sesleniyor, kaderin kendisine yakarıyor, merhamet diyor: Senden Sana sığınırım, merhamet. İşte “elhamdülillah” aslında, bu duadaki SENDEN SANA SIĞINIRIM teslimiyetidir. Sübhanallahi velhamdülillahi ve ilahe illalahu vallahuekber:
ALLAHUEKBER: Tekbir öyle bir dozerdir ki dağ mağ bırakmaz, Allahuekber dozeri ilan ettiğiniz tanrıyı yerle bir eder. Siz “Allahuekber” dediğinizde, sizdeki onu duyan tanrı duramaz, onu duyan tanrı tanrılığından vazgeçer, secdeye gider. İşte, her rekâttaki bu ilk secde YOKLUK SECDESİ’dir, tanrının yokluğunun yaşandığı secde bu ilk secdedir. Yaşanacak İLK YOKLUK budur: Yaşanacak ilk yokluk tanrının, yani “A” Takdim Formu’nun yokluğudur, ilk yaşanacak yokluk budur. İlk secde işte onun yokluğunun secdesidir. İlk secde “A” Takdim Formu”na boyun eğdirmektir, kendini tanrı ilan etmiş olana boyun eğdirmektir. Bu yüzden birinci secde “A” Takdim Formu”nun yokluğunun secdesidir, ona “yokluk secdesi” dememizin sebebi budur. O secdede yaşanacak başka yokluk manaları da vardır, ama ileride. Secdede yaşanması gereken ilk yokluk manası, “A” Takdim Formu”nun olmadığını idraktır. İddia rablığın, tanrılığın olmadığını fark etmektir. Bu yüzden bu secde “La ilahe” ile kastedilenleri yok eden secdedir, bu secde o tanrıların yokluğunun secdesidir. Bunu fark eden talip, bu yolda hicret için, “A” Takdim Formu”na, o yapıya kese atmayı önemser…

HİSSETMEK VE MUHTARİYET -97-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER