Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

HUŞÛ VE HAŞYETULLAH – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 17 Ağustos 2017 Perşembe 13:30:30
 

-8-
“Sen ancak, Zikre tabi olan ve Bil gayb Rahman’dan haşyet duyanı uyarırsın. Onu bir mağfiret ve kerim bir ecir ile müjdele.” (Ya-Siyn-11)
Burada bir önemli şey öğreniyoruz, onu ayetlerde uyarılan kulun halini düşünerek açıklayalım. Ayetler kul müttaki olsun, korunsun diye korkuttu, uyardı, kul da tedbirini aldı. İşte o zaman; “artık onu müjdele” diyor. Yani sonsuza dek “korkut” demiyor. Korktu ve tedbirini aldıysa o kulu müjdele. Neyle? Bağışlanma ve kerim bir ecir ile…
Haşyetullah işte bu kadar önemli. Önemini dile getirdiğimiz haşyetullahı şimdi de kafamızda, beynimizde netleştirelim, yani tanımlayalım. Çünkü tanımlayamadığın şeyi uygulayamazsın, yaşayamazsın. Bu yüzden bir şeyi tanımlamak çok önemlidir. Tanımlayacaksınız ki netleşsin, somutlaşsın. Peki, bu tanımı kime yaptırtacaksınız? Fuadınıza. O tanımı fuadınız yapacak ve kalıba dökecek. Öyleyse şimdi fuadı çalıştıralım, sonra kalıba dökelim inşaAllah.
Dünya ilminin platformu Cinsellik ve öfkedir
Dünyada yaşayan kulun bir dünya yaşantısı ve bu yaşantı sırasında oluşan deneyimleri vardır. Dünya yaşantısı ve bu yaşantıyla oluşan deneyimlerin hepsini bir potaya koyarsak, o kişi için, o kul için buna “dünya ilmi” diyebiliriz. Çünkü yaşantısına göre bir dünya ilmi edindi. Bu dünya ilminin o kişide bir duygusu oluşur. Yani bir ilim vardır, bir de o ilmin oluşturduğu hissiyat vardır. Bu yüzden, dünya ilmi duygusu içerisinde, yani o kişinin dünyaya ait yakaladığı hissiyat içerisinde kin, nefret, korku, sevinç, telaş, heyecan, sevgi, samimiyet gibi duygular vardır. Kişi bu duyguların ne olduklarını, nasıl olduklarını yaşayarak öğrendi. Yaşamak bir nevi ilim edinmek demektir. Demek ki, kendimizi içinde bulduğumuz dünya yaşantısında, ister istemez “dünya ilmi” sahibi olunuyor ve bu ilmin de “duygusu” oluşuyor. Kişi kendini tarif ederken bu duyguya göre tanımlıyor zaten. İşte bu dünya ilmi ve duygusunun oturduğu bir taban yani bir platform vardır: Cinsellik ve Öfke. Dünyaya ait ilmi besleyen, onu coşturan ve motive eden bu platformdur; cinsellik ve öfke. Çok başarılı bulunan roman, film, şiir gibi şeylere, reyting yapan şeylere lütfen bakın; hepsinin öfke ve cinsellik üzerine kurulduğunu göreceksiniz. Cinselliği çok ele almadık. Ancak bilmeliyiz ki, cinsellik yalnızca seks demek değildir. Cinsellik bir platformdur, ama “nasıl bir platformdur?” onu ileride detaylı ele alırız inşaAllah. Çünkü; görmek lazım ki kurtulunsun. Kurtulmak için görmek lazım. Bilelim ki; dünya ilminin platformu budur; öfke ve cinsellik.
Kişinin esas hicreti nasıldır?
Bu böyleyken bir kula bu ilimle buluşmak nasib olmuş ve içine girmişse; bu ilmin içindeki bir kul LÜB ikramıyla imanını deklare eder ve Yaradan’ını tanımaya başlarsa, onda yaşantısına hiç uymayan “yeni bir ilim” başlar; “daha önce şöyleydim, şimdi böyleyim” dediği haller başlar. Çünkü onda yeni bir ilim başladı. Onda başlayan Allah İlmidir. Bir kişide Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in açıkladığı “Muhammedî Hal”le öğrenme başladığında yeni bir ilim başlamış demektir ki; o Allah İlmi’dir. Kul girdiği Allah İlmi içerisinde Allah’ı tanır. Bu sefer Allah ilminin ve Allah’ı tanımanın kazandırdığı yeni bir hissiyat başlar ve “Allah korkusu, Allah sevgisi, Allah rızası” gibi hislerle, arzularla tanışır, hayatına bunlar girmeye başlar. Elbette böylece, “bir hissiyattan başka bir hissiyata” geçer, geçmesi gerekir ve bunu hızlıca yapmak gerekir ki; işte buna Esas Hicret denir. Kişi o ilimden bu ilme hicret eder.
Hicret edenlerin haliyle ilgili bir ayet var. “Hicret edenler ölürken, ecelleri geldiğinde onların yanlarında, onların ölümleriyle onlarla ilgilenen, onların ölümünü misafir kabul eden Allah’tır” anlamında bir ayet var. Bu hicret bu kadar önemlidir ve bu Allah yolunda hicrettir. Hicretin bir zahiri vardır ve çok önemlidir, bir de batını vardır. Efendimiz (SAV) bize hem zahirini hem batınını göstermiştir. Hicretle ilgili mücadeleyi bir savaş dönüşünde; “küçük cihattan geldik büyük cihada gidiyoruz” diye bildirmiştir. Yine esas hicretin; küfür hali ve yaşantısından, yani dünyanın cazibesinden Allah’a sığınmak, Allah’a geçmek olduğunu bize bildiren ayet ve hadisler vardır. Dünya ilmi ve duygusundan hicret edeceğimiz “yeni bir ilim” başlar ki bu Allah İlmidir. Her ilmin bir duygusu olduğu gibi, artık bu ilmin duyguları oluşmaya ortaya çıkmaya başlar. Lütfen dikkat ediniz:
Allah ilminin duygusuna, duygu bütününe Haşyetullah denir. Haşyetullah; salt korku, yani yalnızca korkmak değildir. Allah İlmi’nin ve Allah’ı tanımanın sizde oluşturduğu duygunun hissiyatın adı Haşyetullah’dır. Bunun platformu ise; Allah’tan sakınmak, Allah’tan korkmak ve Allah’tan utanmak duygularıdır; Haşyetullah Platformu budur. Bu yüzden, haşyetullah ele alınırken daha çok ve en fazla “korku” dile getirilir. Bu noktada karıştırılan nedir peki? Şimdi lütfen fuadınıza emir verin, kıyasını yapsın ve kalbe çabuk emir versin de kalıbı döksün: Dünya İlmi’yle tanıdığınız, öğrendiğiniz korkuyla Allah’tan korkulmaz. Haşyetullah için anlatılan Allah Korkusu o değildir. Allah Korkusu, sizin dünya tecrübenizle, dünya ilmiyle yakaladığınız duygular kapsamdaki bir korku değildir. Ama “yanlış yapmayayım” diyor ve yanlış yapmak istemiyorsan, o korkuyu da Allah’a yönelt, o korkuyu da Allah’a çevir ki; orada yerini bulsun. Anladık ki, Haşyetullah kapsamındaki Allah korkusu bize “yeni gelecek bir hissiyat”tır, daha önce bildiğimiz bir hissiyat değil. Allah ilmiyle tanıştıktan, Allah’ı tanımaya başladıktan sonra oluşacak bir hissiyattır o. Çünkü Haşyetullah, Allah İlmi’nin duygusudur. Şimdi, yaşantıdan, ama çok fark etmediğimiz bir ipucu verelim:
Diyelim ki toplumsal bir yanlışı nedeniyle bir kişiden rahatsız oldunuz ve o kişiyi de inancı yönünden eleştireceksiniz, ona sitem etmek, onu eleştirmek için ne dersiniz? Onu bu yanlışı yüzünden eleştireceğinizde kurduğunuz cümleye lütfen dikkat edin: Sende hiç Allah korkusu yok mu? “Sende hiç Allah’tan utanma yok mu, Allah’tan utanmadın mı?” denir. Yanlış yapana kızarken kimse ona “sende hiç Allah sevgisi yok mu?” diye kızmaz değil mi? “Sende hiç Allah korkusu yok mu, hiç mi Allah’tan korkmadın?” der. Bu cümleyle bilmeden, farkında olmadan itiraf edilir ki, kişiye doğruyu yaptırtacak şey korkudur. Ama bu, Haşyetullah’ın içerisindeki korkudur. Bunu şöyle bir şeye benzeterek tanımlamaları bitirmiş olalım.
Haşyetullah Allah İlmi’nin duygusudur. Haşyetullah’ın sesli ifadesi Allahuekber’dir
Bir büyük orkestra düşünün, çok sesli, çok enstrümanlı bir klasik müzik orkestrası. Bir müziği çaldıkları zaman onlardan tek bir ses, tek bir melodi çıkar ve en fazla da onu seversiniz. Zaten kişi orkestranın karşısına onu dinlemek için geçer. Bu esnada, bazen müstakil, bazen solo ama onu tamamlayan enstrümanları da içinde dinlersiniz; kısa olmak kaydıyla. O bütünlüğü bozmadan, o bütünlüğün içinde, hatta o bütünlüğü tamamlayan bir şekilde onları da dinler kişi. İşte; siz Allah İlmi’ni öğrendikçe bu enstrümanlar artar, çeşitlenir. Tanıdıkça artar… İşte bu enstrümanların çaldıkları tek bestenin, tek ortak bestenin, tek sesin adıdır Haşyetullah. Onun tek sesi. Oradaki; Allah sevgisi, Allah korkusu, Allah utanması, Allah sakınması gibi bütün duyguların, neler varsa hepsinin ortak sesinin ismidir ki Haşyetullah. O tek bestenin ismidir ki Haşyetullah. Kolay kavranması için örneğimize şunu da ekleyelim:
Bu orkestrada sık sık solo yapan korku enstrümanıdır, dinleyici uyumasın diye çeki düzen verir. Geçmişte Avrupa’da bu yapılmış. O dönemde konserlere gitmek soyluların bir nevi görevleri. Bu yüzden, kimi zaman isteyerek gitmiyor, yorulmuşsa da orada uyukluyor. İşte, onlar uyumasın diye, bestelerin arasına arada bir davul sesi koyuyorlar. O kuvvetli bir vuruyor, kişiler uyanıyor, yeniden dinlemeye başlıyor. Bunun gibi, korku enstrümanı da uyanık tutmak için önemli; müttakiyi uyanık tutmak için. Eğer siz “insanlara dini hoş göstereceğim” diye, onun içerisinden beşeri duygularınızla korkuyu çıkarır kendi zannınızla bir tarif yapar ve “herşey sevgidir efendim, sevgidir efendim…” diye sevgi enstrümanını çok çaldırırsanız müttakilerin hepsi uyur, uyurlar. Şeytan da bunu istiyor; uyusunlar.
Anladık ki haşyetullah Allah İlmi’nin duygusudur. İşte bu haşyetullahın bir sesi vardır, sesli ifadesi vardır. Haşyetullah’ın sesli ifadesi Allahuekber’dir. O, Haşyetullah’ın seslenişi, sesli dile getirilişidir: Allahuekber. Bu yüzden, özellikle ve öncelikle salâtta Allahuekber’lerinizi yerine koymaya, manaca yerine koymaya gayret ediniz.
Allah ilmi duygusu olan Haşyetullah’ı yaşayan Kul’un, bu halini sesle “Allahuekber” diye dile getiren Kul’un bir Beden Dili vardır. Onun beden dilinin, bedeninin görünüşünün ifadesi huşûdur. Huşû odur. “Onlar salâtlarını huşu içerisinde ikame ederler”; yani onlar pür haşyetullah içerisinde, haşyetten kütük gibi olmuşlar. İşte Allahuekber o haşyetin, o kütüğün gıcırdama sesidir. “Allahuekber” haşyetin sesidir. Haşyetin beden dili ise “huşû”dur. “Huşû içerisinde…” denilen budur. Aksi halde, huşûyu Uzakdoğu rahiplerinin duruşu zannederseniz o felsefelere aldanırsınız. Unutmayın, o düşüncelerin hiçbirisi, onların hiçbir açıklaması Muhammedî olamaz, mümkün değil!

 

İNŞİRAH -8-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti