Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

MERAKTAN HİCRETE DOĞRU – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 28 Şubat 2018 Çarşamba 13:43:14
 

– 117-
Zahir ve zahiri işler önemlidir, çünkü bâtın kapısının açılması için zâhir anahtarı gerekiyor, tanımlanmış bir zâhir anahtar gerekiyor. Bu Allah’ın tanımladığı bir zahir olmalıdır, tanrıların tanımladığı değil! Veya heva ve hevesinden konuşmayan, Rabbinden konuşan Rasulü’nün tanımladığı bir zahir olmalıdır. Ancak böyle bir zahir bâtının kapısını açabilir. Zahiri önemsemez, o anahtarı atarsanız kapının önünde beklersiniz, kapıyı açamazsınız. Zahiri esas zannederseniz de olmaz. Zahiri esas hedef zanneder, onu sever, o anahtarı kilide sokmazsanız kapı yine açılmaz. Bu yüzden zahirle perdelenmeyin, zahiri önemsiz de zannetmeyin, yalnızca zahir önemli zannedip boynunuzda anahtarla dolaşmayın. Anahtar açmak içindir! Zahir adlı anahtar bâtın kapısını açmak içindir. İşin zahirini yerine getirmekle işi bitirdim sanarsanız anahtarı taşır durursunuz.
ZAHİR ASLINDA BÂTIN İÇİN ÇOK ÖNEMLİDİR
Dünkü paylaşımda üzerinde durmuştuk, hac size fark ettirir ki zahir aslında bâtın için çok önemlidir, bâtını açan anahtardır. Özellikle tasavvuf kitaplarındaki hac bahislerinde hacdaki zahirî anahtarların aslında hangi bâtınî kapıları açmak için birer işaret olduğunu görüp değişik ipuçları yakalayabilirsiniz… Mesela hacda açılacak en önemli kapı nedir? Hac aslında vehimden bile sıyrılma işidir, onun yeridir. Hac ile açılacak en önemli şey budur. Orası vehimden (vehimle takdim ettiğimiz “BEN”den) bile kurtulma yeridir. Çünkü Kâbe’nin yanında başka bir yerdeki halinizin yüz bin katı yüksek bir nurdasınızdır, öyle bir halde olursunuz. Orada o kadar fazla enerji, o kadar fazla nur üretir, o kadar çok sevap alırsınız. Elde edilen bu hâsıla ile önce “A” Takdim Formu”ndan hızla kurtulabilecek değerlendirmeyi yapmak, sonra da vehim olan “BEN”den kurtulmak gerekiyor. Yani hac, “B” Takdim Formu “BEN”den bile kurtulma yeridir, ondan bile kurtulma işidir…
Haccın ve umrenin bir önemli boyutu tavafla ilgilidir. Tavafın yedi şavtını (Kâbe etrafında yedi kere dolaşmayı) yedi nefs mertebesi gibi izah edişler de vardır ama asıl ona şöyle yaklaşanlar da vardır: Tavafı oluşturan yedi şavt nefsin yedi isminden sıyrılmaktır; Hayy, Aliym, Semi, Basir, Mütekellim, Kadir, Mürid isimlerini tamamlayıp onlardan sıyrılmaktır. Bunun sonucunda ne olur? Nefs’ten sıyrıldığınız zaman Hakkal Yakîn gerçekleşir ve Allah’ın zati sıfatlarıyla sıfatlanırsınız.
HACCIN ZAHİREN VERDİĞİ BİR ANAHTAR VARDIR


Hakkal Yakin’e giden süreç nasıldı? İhlâs Hayat Döngüsünün Mutediller kısmının ilk yarısı ilmel yakîndir, Fiillerin Tecellisidir. Sonra aynel yakîn kısmı yani isimlerin tecellisi başlar. Aynel yakînde yaşayanlar nefse ait o isimlerle, isimlerin tecellisiyle burayı atlatırlar, onun için oraya aynel yakin denir. Oradaki kişide nefse ait isimler tecelli eder; kişi Hayy, Aliym, Semi, Basir, Mütekellim, Mürid, Kadir isimlerini yaşar, o isimler olur. Siz tavafta Kâbe’nin etrafını yedi kez dolaşmakla zahiren, şeklen bu yedi ismi yaşamış, bu isimler olmuş ve onları bitirmiş gibi olursunuz. Bitirdiniz, ne olacak? İşte o zaman El Ehadüs Samed İlmine yani hakkal yakîne gelirsiniz. O esmalar tamamlanınca hakkal yakin yaşantısı başlar. Haccın zahiren verdiği böyle bir anahtar vardır. Değerlendirdiğiniz derecede o anahtarla bâtınî kapıları açar, geçersiniz. Bu anahtar Kâbe’nin etrafında yedi kez dolaşmakla sizi nefse ait isimlerden sıyırır, yani İhlâs Hayat Döngüsü’nde Mutediller denilen “orta yer”den alır, hakkal yakîne getirir.
ARAFAT VE ZİKR
Hac’cın bir başka yanı Arafat’tır. Arafat kayıtları siler. Anlatılacak gibi bir şey değil, kayıtları siler! Hatta eğer kişi hakkal yakîni yaşıyorsa, hakkal yakin yaşantısında birisi ise onun yalnız kayıtları silinmez, o günahlar o boyutta sevaba çevrilir, Allahu A’lem. Yalnız kaydı silinmez, o günahlar o boyutta nura döner. Ayetler gereği bu böyledir. Aslında zaten onlar nurdu, siz onları günah gözüyle damgaladığınız için onlara nar elbisesi giydirmiştiniz. Arafat onlardaki nar elbisesini çıkarır, yok eder. Sizin idrakınız o nuru kavradığı için hesabınıza da o artık nur olarak geçer, Allahu A’lem. Ama en azından silinir!
Telbiye (Lebbeyk) dışında hacda çok önemli başka zikirler de vardır. Tekbir ve Tehlil’lerden oluşan zikirler de orada çok yapılır; “La ilahe illallahu vahdehu La şerike leh, lehül mülk ve lehül Hamd, yuhyi ve yümiyt ve Huve Hayyün la yemut, ebeden Biyedihil hayr ve Huve ala külli şey’in Kadir” zikri ve “Lebbeyk” zikri çok söylenir. Şunu da öneririm, bu ikisi arasına “Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahu vallahuekber ve la havle ve la kuvvete illa Billahil Aliyyil Aziym” zikrini de yayınız… Bu zikirleri uygulayabileceğiniz çok önemli bir başka yeri, bir başka hali de söyleyeyim: Uyanma anınız! İki tür uyanma vardır. Bu ilimle meşgul olan kişi uyanırken esas uyanmayı yaşamaya başlar, hadiste geçen “esas uyanma”yı yaşar. Nasıl? Uyanır, uyandığı zaman bakar ki dil zikirle meşgul, bir şeyin zikriyle uyanır, uyandığında kendini zikir yapıyor bulur. Hadis’te geçen, “gece uyandığınızda” denilen uyanma budur. Efendimiz buyuruyor: “Uyandınız ki zikir yapıyorsunuz, hemen kalkın salât ikame edin kabul olur, haliniz yoksa dua edin kabul olur.” Böyle buyuruyor Efendimiz (SAV). Öyle uyanmalarda “La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, lehül mülkü…” zikri ve “Sübhanallahi velhamdülillahi…” zikirleri çok önemli diye anlatılır. Zaten bu önemi yüzünden hacda da çok okunur. Çok önemli ve çok sevaplı olduğu için…  Efendimiz’in tarif ettiği uyanmayla ilgili bir ipucu verelim inşaAllah. Uyandınız, baktınız ki zikir halindesiniz, zikre neresinden giriyorsunuz fark etmeye çalışın. Sonradan giriyorsanız, sizde zikreden siz değilsiniz, sizde zikreden cüz değil. Uyandınız ki Kur’an okuyorsunuz, hatta okuduğunuzu bile sonra fark ettiniz, fark edince bir yerinden girdiniz, siz girince o biter. O zikri bundan da anlarsınız; cüz (siz) girince o bir yerde kesilir, devam etmez. Bilmiyorsunuz ki devam etsin, orada kesilir o! Siz uyanıp da yürüyen bir zikri fark ettiğinizde siz ona dâhil olursanız, siz dâhil olunca o kesilir. Fark ettiğinizde yürüyen bir zikrullah vardı, bir kayıt vardı, siz devreye girdiniz o kesildi…
MERAK, ALLAH’I MERAK ETMEK İÇİN VAR!
Tavaflardan sonra iki rekât salât ikame edilir ve o salâtın birinci rekâtında Kâfirun, ikinci rekâtında İhlâs okunur. Kâfirun’u bilmiyorsak ezberlemek lazım. Kâfirun “A” Takdim Formu”na okunur. Birinci rekâtta “A” Takdim Formu”na Kâfirun’u okur onu yok edersiniz, Kâfirun’la “A” Takdim Formu”nu mahvedersiniz. İkinci rekâtta İhlâs okuyup kendinizi İhlâs Hayat Döngüsü’ne sokarsınız, ikinci rekâtta İhlâs okuyarak İhlâs Hayat Döngüsü üyesi olursunuz, oraya kaydolursunuz. Diğer yerden kaydınızı sildirmiş, “B”ye hicret etmiş olursunuz; gerçek hicret zaten budur; “A” Takdim Formu”ndan İhlâs Hayat Döngüsüne kaçış, göçüş, geçiş Esas Hicret’tir.
Hicret deyince bir soruyla devam edelim: “Merak duygusu hicret eder mi?” diye sorulmuştu. Elbette! Merak önemli bir veri tabanıdır, veri tabanınızı oluşturan her bir dosyanın zulmetten alınıp, kurtarılıp asli yerine taşınması gerekir. Merakın da zulmetten kurtarılması gerekiyor. Nasıl ki, “BEN” ifadesi bir takdimdir ve zulmeti vardır. “A” Takdim Formu”ndaki “BEN” vehmin zulmetidir, değil mi? Takdimde olduğu gibi her bir mananın zulmeti vardır, her şeyin! Merak da aslında bir vehimdir ve “B”ye aittir. Ama merakın zulmeti oluşmuştur. Nasıl oluşuyor? Esas var olan yapı vehimdir. Çünkü yaratılan her şey Vehim Nuru’ndan yaratılmıştır. Bu vehim suiistimal edilirse, yani bir iddiayla ona sahip çıkılıp onun muhtariyeti ilan edilirse vehmin zulmeti oluşuyor. Dolayısıyla, merak da bir vehim ve “B”nin işi. Yani merak, Allah’ı merak etmek için var! Ayetlerde öyle değil midir? Birçok ayette “Onlar nasıl yaratıldıklarını, yeri göğü tefekkür ederler…” denir Demek ki tefekkür merakla oluyor, tefekkür Allah’ı merak etmek içindir. Peki, merakın zulmeti nasıl oluşuyor? Eğer kişi merak yeteneğini “A” Takdim Formu”nda kullanırsa zulmeti oluşuyor. Merak insanları yani tanrıları merak etmede kullanılınca o merakın zulmetidir. Bu durumdaki kişi Allah’ı merak etmez, tanrıları (kendi tanrılığını veya başka tanrıları) merak eder. Başka tanrıları merak etmenin adı gıybet, yalan, iftira, dedikodudur ve o çok günahtır. Merakın zulmeti günah üretir. Allah’ı merak etmenin adı tefekkürdür ve çok büyük ibadettir. Bunun hicretle ilişkisi nasıl? Bir şeyi zulmetinden, yani suiistimalinden kurtarırsanız o hak ettiği yere gelmiş olur. Zulmet gömleğinden kurtulduğu için hicret etmiş olur. Merak aslında bir vehimdir, suiistimalle onu zulmete çekip, gölgesini oluşturup kullanıyorsunuz. Onu bu zulmetten kurtarırsanız o asıl yerine gelmiş olur. İşte bu onun hicretidir.

EDEP; YA HU-117-

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER