Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

NEFS TERBİYESİ (Billahi Anlamda Hürriyet- DuniHi Anlamda Hürriiyet)-1

Dışarıdaki hayat o kadar baskın ve örtücü ki anlattıklarımızı da örtüyor. Biz sürekli “ilahlık hissiyatından korunmak ve kurtulmak” gerektiğini anlatıyoruz, değil mi? Buna rağmen bir müslüman kardeşimiz “Korunmamız gereken duniHi algı ve ilahlık hissiyatıdır, buna ikna oldum. Bu ilahlık hissiyatından nefret ediyor ve onu reddediyorum, ancak nasıl temizleneceğim?” diyorsa “Billahi Anlamda Hürriyet-DuniHİ Anlamda Hürriyet (Nefs Terbiyesi)” başlığı altında üç bölümlük bir program paylaştık (bir düşün yansıması, YouTube). Orada ayet ve hadisler ışığında ve hiç bir beşeri katkı olmaksızın bir ilahlık hissiyatından temizlenme yolu anlatıldı ve denildi ki; nefs terbiyesi ayetlere göre böyle olur! Hiç uygulayanı olmamış, bir başaranı çıkmamış, söylenenlerle ömür tüketilmiş öyle nefs terbiyeleri var ki… Ha, dilerseniz onlarla da uğraşabilirsiniz, mutlaka bir faydası vardır. Ama Kur’an’ın söylediği hedefe ulaşamazsınız! Kur’an’ın söylediği hedefe ulaşabileceğiniz Nefs Terbiyesinin bir şeklini üç programda paylaştık. Bu üç program, “hele bir bakayım” şeklinde değil, defalarca ve harf harf ders edilmesi, amel çıkarılması gereken programlardır. Kim nefs terbiyesine talipse, yapacağı amelleri hiç atlamadan buralardan kendisine tespit etmeli ve bu ameller üzerine bir hayat tarzı oluşturmalıdır.
Nefs terbiyesi gözünüzle görebileceğiniz, takip edebileceğiniz, izleyebileceğiniz bir şeydir. Hayali bir şey değil! “Acaba ışığım nasıl, enerjim nasıl?” gibi hayali işler değil! Bu bir hayat tarzı olduğu için onu gözünüzle görebilir, izleyebilir, denetleyebilir, kontrol edebilirsiniz. Talip olan, bu üç programı defalarca ders yaparak kendisine ameller çıkarır ve bu ameller üzerine bir hayat tarzı oluşturursa çok önemli bir Nefs Terbiyesi yoluna girmiş olur. Ve eğer bir kişi, beş vakit salât ikamesini ve her yıl bir ay Ramazan orucunu aksatmaz ve bu üç programı hayat tarzı haline getirirse Biiznillah önemli bir mürşidin yanında en az 40 yıl eğitim almış gibi mesafe alır. Lütfen şunu not alın: Açıklamalarımızda ve tavsiyelerimizde ayet ve hadislere uymayan bir şey tespit ederseniz, hemen bu yazıları terk edin. Ancak paylaşımlarımızı incelerken doğru, adaletli ve düzgün olun. Bu uyarıyı neden yaptık? Çünkü dünya bu bilgiler üzerine oturmaz. Diyorum ki, bu paylaştığımız bilgiler dünyanın en önemli bilgileridir. Bazıları gülüyor. Haklılar. Çünkü dünyada geçmeyen bir para… Bu dünyanın en önemli parası diyoruz ama bu para dünyada geçmiyor. Öyle bir ekonomik sistem var ki bu para geçmiyor. İşte öyle bir şey… Dünya bu bilgiler üzerine kurulu değil. Dolayısıyla bu bilgiyi görüp de “ilahlık hissiyatı varmış”, “inkârcı duniHi ilahlar varmış”, “İslam böyleymiş” deyip kimse bunun yaşantısına koşmaz, büyük kalabalıklar olmaz, Kur’an’ın gösterdiği istatistiklere göre böyle! Kıyamete kadar olmayacak, çünkü cennete gireceklerin yüzdesi belli.
“Billahi anlamda hürriyet” ve “duniHi anlamda hürriyet” konusunun esası “NEFS TERBİYESİDİR” Dolayısıyla “nefsi” ve “nefsin şerrini” kıyas yöntemi ile ele almaya çalışacağız. “Billahi anlamda hürriyet” ve “duniHi anlamda hürriyet” aslında kader konusunun amelidir; kader matriksinin gereği olarak yaşanabilir hayat normlarının cereyanı sırasında gerçekleşir. Konumuzu ele alırken, kesret/ilişkiler dilini kullanacağız, bu anlatımda Tevhid dilini kullanmayacağız. Kader konusu tevhid diliyle anlatılmışsa, konunun tam anlaşılması, idrak edilebilmesi zorlaşabilmektedir. Tevhid diliyle anlatılan konulardan bir amel çıkarmak mümkün olmaz. Konuyu kesret diliyle, kullar arası ilişkiler diliyle ele almak gerekir ki o konunun insanlar için ameli çıkabilsin.
Kader konusunun ameli kendi arasında iki ana bölüm halinde incelenir:
Kulun dahli olmayan ameller
Kulun dahli olan ameller
Kulun dahli olmayan ameller öyle amellerdir ki kulu taşır. Bu yüzden, kulun dahli olmayan ameller açısından kadere teslim olmak demek kader manasına yaslanmak demektir. Her iki ameli kıyasladığımızda kastımız daha iyi anlaşılacaktır inşaAllah. Kulun dahli olmayan ameller kulu taşır, kulun dahli olan amelleri kul taşır. Dolayısıyla dahli olan amellerin gerçekleşebilmesi için kader matriksinde kul özgür kılınmıştır. Bu özgürlük için kula Muhtariyeti Tercih Gücü (MTG) yetkisi verilmiştir. Bu amellere kul bu yetkiyle dâhil olabilir. Bu yetkinin sınırları vardır; bu yetki yalnızca Hakk ve batıl arasında tercih noktasında çalışan bir özgürlüktür. Yetki bu kadardır. MTG yetkisi yalnızca Hakk ve batıl arasında tercih yaparken oluşan, o andaki tercihi yerine getirebilmek için verilen bir özgürlüktür. Dikkat edin, burada da kadere teslim olmak vardır. Kadere teslim olmanın iyi anlaşılması gerekir. Kulun dahli olmayan amellerde kadere teslim olmak kader manasına yaslanmaktır, kader manasıyla didişmemektir. Ama kulun dahli olan amellerde kadere teslim olmak, verilen görevi Allah’ın rızasına uygun şekilde yapmaktır. Bu noktanın iyi anlaşılması gerekir. Kulun özgür kılındığı, dâhil olduğu bu amellerde Hakk ve batıl arasındaki tercihte kadere teslim olmak, kendisine verilen görevi Allah’ın rızasına uygun şekilde yapmasıdır. İki tip teslimiyet söyledik ve bu çok önemli:
1) Kulun dahli olmayan amellerde kadere teslim olmak kader manasına yaslanmaktır, kader manasıyla didişmemektir.
2) Kulun özgür kılındığı, dahil olduğu amellerde Hakk ve batıl arasındaki tercihte kadere teslim olmak, verilen görevi Allah’ın rızasına uygun şekilde yapmaktır.
Kader konusunun ameli tam bir gerçek nefs terbiyesidir. Nefs terbiyesinde en kısa, en kestirme, en gerçek, biricik yöntemdir. Kulun dahli olan ameller üzerinden yürümeye devam edeceğiz ve konuyu kesret diliyle, kullar arası ilişkiler diliyle ele almaya çalışacağız, yöneliş diliyle, tevhid diliyle değil. Bunu sık dile getiriyoruz, çünkü kader konusunu merak edenler onu genellikle tevhid/yöneliş cümleleriyle buldukları için, bizim bu sunuşumuzu konunun dışında sanabilirler. Öyle sanılmasın. İşin esası şudur: Kadere iman edilirken tevhid diliyle açıklanmış manaya iman edilir. Kaderle ilgili amel yapılırken kaderi kullar arası ilişkiler diliyle, kesret diliyle açıklamak gerekir.
Bu konuda önemli nokta bu amelin aracıdır; hangi araç kullanılmaktadır? Kulun dahli olan amellerin icraat aracı nedir? Araç hürriyettir. Kul dahli olan amellere kendisine verilen Muhtariyeti Tercih Gücü (MTG) yetkisini kullanarak girmektedir, bu yetkiyi kullanarak amelleri gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla araç hürriyettir. Araç hürriyet olunca, karşımıza bu hürriyetin iki tür kullanımı çıkar. Bu hürriyet Billahi anlamda kullanılabilir, duniHi anlamda kullanılabilir. Esas mesele buradadır ve insanların ahiretteki yaşantılarının konumlarının belirlenmesi de bu konuya bağlıdır. Her iki hürriyeti kıyas yöntemiyle ele alacağız. Dolayısıyla, Billahi anlamda hürriyet nasıl gerçekleşir, duniHi anlamda hürriyet nasıl gerçekleşir, ikisini kıyaslamaya çalışacağız.
Billahi anlamda hürriyet için duniHi algı ve zannlarına sırtını dönmüş olarak, haniyf bir hayat tarzı oluşturmuş olmak gerekiyor, böyle bir hayat tarzına aday olmak gerekiyor. DuniHi algı ve zannlarına sırtını dönmüş, böylece haniyf bir hayat tarzı oluşturmuş kişi Kur’an’da şöyle tarif edilir: Amenu Billahi ve Amilus Salihati: Billahi anlamda iman edenler ve bu imana uygun olarak da davrananlar, bu imana uygun hayat tarzı oluşturanlar.
Hakk yolda Kazanılmış Değişim elde edebilmek için MTG yetkisini Hakk yol için kullanmak gerekir. Hakk yolu tercih için bu yetkiyi kullanmak gerekir ama nasıl? İstekli, arzulu ve ısrarlı olarak! Bu yetkinin böyle kullanılması gerekiyor. Eğer kul MTG yetkisini Hakk yolu tercih etmek için istekli, arzulu, ısrarlı kullandıysa, o kul hürriyet imkânını Billahi anlamda kullandı demektir. Bir başka deyişle, bu kul hayatını Billahi anlamda hürriyet ile yönetiyor demektir. DuniHi anlamda hürriyet ise şöyle gerçekleşir: Hürriyeti duniHi anlamda kullananlarda duniHi algı ve zannlarına göre dizayn edilmiş bir hayat tarzı vardır ve onlarda “Kazanılmış Değişim” batıl alanda gerçekleşir. Böyle olunca, bu hayat tarzındaki kullar MTG yetkilerini batılı tercih için istekli, arzulu, ısrarlı kullanırlar. MTG yetkisini batılı tercih için istekli, arzulu, ısrarlı kullanan kul, hürriyet imkânını duniHi anlamda kullanıyor demektir. Bir başka deyişle hayatını duniHi anlamda hürriyetle yönetiyor demektir. Bakın karşımıza iki farklı hayat tarzı çıktı: Billahi anlamda hürriyetle yönetilen hayat tarzı, duniHi anlamda hürriyetle yönetilen hayat tarzı. Bu hayat tarzlarını birbirleriyle kıyaslayarak anlamaya, çeşitli maddeler altında inceleyeceğiz. İlk maddelerimiz kulların idraklarını, kimlik idraklarını, daha doğrusu idraklarının kimliklerini yani kimliklerinin ortaya çıkışını kıyaslayan maddeler olacak. Sonra o kimliğin bakış açısını, o kimliğin hayat tarzlarını kıyaslayan maddelerle konuyu tamamlayacağız. MTG yetkisinin 1) Billahi idrakla, 2) DuniHi algıyla kullanımını ele alarak, bu iki kullanıma dayalı hayat tarzını mümkün olduğunca ayırarak anlamaya çalışacağız.
“Billahi idrak” derken var olan bir şeyi, yaşayan bir manayı söylüyor olacağız.
“DuniHi algı” dediğimiz ise bir zann’dır, o zannla var olan bir şeyi kıyaslamaya çalışacağız.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER