Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Şenkaya

UNUTULMAYAN GERÇEKLER – Kocatepe Gazetesi

Mehmet Şenkaya 25 Mayıs 2012 Cuma 03:00:00
  Şimdiki çocuklar çok şanslı. Daha doğar doğmaz, dışarı adım atmadan, kendini medeniyetin bütün nimetlerinin ortasında buluyor. El bebek, gül bebek. Elektrik var. Su musluklardan sıcak-soğuk evin içinde akıyor. Buzdolabı, Çamaşır, bulaşık makinesi, elektrikli ütü, Elektrik süpürgesi, Radyo, Televizyon, Telefon, Bilgisayar vs.
Evden çıkıyor; sokakta asfalt yollarda seyreden: Taksiler, otobüsler, minibüsler, büyük şehirlerde metrolar, motorlu araçlar. Yol kenarına dikilmiş çok katlı modern apartmanlar, iş hanları, Marketler, Büyük mağazalar, alışveriş merkezleri vb. Hastane, sağlık ocağı, Yüksek okullar saymakla bitiremeyeceğimiz her şey bu günün insanının hizmetinde.
Bizim küçüklüğümüz sokakta köpek taşlamakla geçti. Böyle, şimdiki gibi; Kreş, Bakımevi, Anaokulu gibi kurumlar yoktu. Ancak kadının dışarıda çalışmasıyla bu tip kurumların sayısı arttı. Çocuğa usta eller tarafından verilen değer, Güven ve Eğitim-Öğretim Hizmetleri neticesi buraları; her Ana-Babanın çocuğunu teslim edeceği tercih edilir bir merkez haline getirdi.
Öyle ki, çocuk burada gördüğü ilgiyi, sevgiyi, arkadaş ortamını, oyun alanını, oyuncaklarını, paylaşmayı evinde, sokağında bulamıyor. Çocuk için de biçilmiş bir kaftan.. Sabah kahvaltısı, Öyle yemeği, öğle uykusu, İkindi kahvaltısını öğretmen nezaretinde yapıyor. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkamasını, dişlerini fırçalamasını, temiz olmasını öğrenerek sağlığını korumasını biliyor. Öğün vaktini, oyun vaktini, Öğrenme vaktini, yatma- kalkma vaktini kavrıyor. Geziler, piknikler, tiyatro etkinlikleri; Bilgi, Beceri, Davranış, Değer duygusu ile hayat adamı olarak topluma kazandırılıyor.
Düşünüyorum da şimdiki neslin çocukluğu ile bizim neslin çocukluğu arasında dağlar kadar fark var. İmkanlarımız kıttı. Şehrin kenar mahallesinde yaşadık. Evimiz dağa yakın olduğu için yazımız kışımız oyun yerimiz dağ eteğiydi.
Hiç unutmam bir gün elimde değnek; oynarken kayaların arasında bir oyuk gördüm. Elimdeki değneği oraya sokmamla çekmem bir oldu. Etrafım bana saldıran eşek arıları ile doldu. Meğer değneği soktuğum o delik eşek arılarının yuvasıymış. Daha 3-5 yaşındayım. Kaçmayı da bilemedim. Yuvasını bozduğum arılar, elimi, ayağımı, yüzümü her yanımı ısırıyor. Canım müthiş yanıyordu. Sesim çıktığı kadar ağlıyor çektiğim acının şiddetinden avaz avaz bağırıyordum.
Allah’tan yakınlarda tezek kesen, komşumuz; Fadime Teyze sesimi duymuş. Hemen koşarak imdadıma yetişmişti. Cansiperane bir gayret gösterdi. Başının örtüsünü yüzüme sardı, kucağına alarak; beni bu hengameden kurtardı. Evimize teslim etti.
Her yanım şişti. Tenim kıpkırmızı bir hal aldı. Her yerime yoğurt çalındı. Bu hatamın bedelini 15 gün çektim.
Zavallı kadına noldu bilemem ama mutlaka Fadime Teyzenin de canı yandı. Ama ben kendi derdimden bunu duymadım. Bir tek arının sokmasından ölen çok. Hayatımı o kadına borçluyum. Nur içinde yatsın mekanı cennet olsun.
Rahmetli Şair Yahya Kemal Beyatlı’nın bir beyti şöyledir: “Kederliler demesin, ömrümüz hederdir hep / Cihanda bizleri insan eden, kederdir hep” İnsanın başından geçen, belalar, musibetler, acılar, ona çok şey öğretir. Zararlı şeylerden uzak tutar.
Büyük düşünürlerden biri, şöyle der: “Tecrübe çok aksi bir öğretmendir. Evvela, insanı sıkı bir imtihandan geçirir. Sonra iyi bir ders öğretir.” Tecrübelerine göre hareket edenler, çok az hata yapanlardır.
Uydu kent minibüslerinden birine bindim. Şoför duraktan yolcu alıp hareket edecek. Dolmuşun kapısı önünde; yaşlı bir kadın çocuğa telaşla bağırdı. “-Sağa sola ne bakıyon, canından yanmayasıca; hadi, çık şuraya da gidelim” deyip çocuğu elinden içeri çekti. Çocuğun verdiği cevap enteresan :
“-Ne bağırıyon babaanne kafayı mı yedin.”
Çocuk deyip geçmeyin, ona kibar davranın, hakaret etmeyin. Onunla ilgilenin, onunla oynayın. Ona gösterilen tavır, yüz ifadesi sertse: “Sen bana, kötü baktın. Sen kötüsün. Ben sana küstüm. Seni sevmiyom” der. İçini çeker. Bazı dönemler inatçıdır. Karşınıza alın Üzmeden, üzülmeden ona doğruyu anlatmağa çalışın. Büyüklük budur.
Bedeni, zihni gelişmesi sürdüğü için; sakar ve tecrübesizdir, çok hata yapabilir. Sevgi, saygı ve şefkat; size ne kadar yakınlığını sağlarsa; Şiddet ve azamet; sizden o derece uzaklaştırır.
İlköğrenim gördüğüm okulun duvarındaki yazıyı yıllar geçtiği halde hiç unutmam.
“ Çocuğa kim demiş küçük şeydir. Bir çocuk belki en büyük şeydir.”
Hoşça kalın.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti