Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

ZİNCİRLERİ KIRMA VAKTİDİR – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 23 Temmuz 2016 Cumartesi 11:45:34
 

Ümit Demir, Gazeteniz Kocatepe’de yazdı, güzel bir tahlille, 15 Temmuz Cuntası’nın bağlantılarını ortaya koydu. “Bende bu kadar açık tahlil yeteneği yok” diye düşünmeme neden oldu ve hayıflandım.
Ama olsun. Böyle bir tahlilin yapılması, Cuntacıların aynı zamanda NATO’cu ve ABD’ci olmasının yazılması bir kapı aralıyor bize.
Cunta Hareketi’nin bastırılmasından sonra halktan yükselen “idam” çağrılarına Amerika Birleşik Devletleri’nden yankı geldi. “NATO üyelerinde idam olamaz” buyurmuşlar. İple adam öldürmüyorlar doğru, elektrikli sandalye diye bir cihaz icat ettiler, “şirin” görünmek için.
Bir başka yankı Avrupa Birliği’nden geldi: İdam cezası ile Avrupa Birliği’ne giremezmişiz.
İyi de sizin Avrupa Birliği’nden çıkmayı halkına soran ve halkından olumlu yanıt alan üyeniz, zaten “Türkiye, 3000 yılında Avrupa Birliği’ne girer” dememiş miydi?
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ihtiyacı var.
Devletimiz ve milletimiz ne düşünür bilmem; ama artık Türkiye’nin kendisini her aşamada engelleyen, her alanda kısıtlayan zincirlerinden kurtulma vaktidir.
Cuntacı Yurtta Sulh Konseyi, “Milletlerarası antlaşmalar geçerlidir, NATO’ya bağlılığımız sürüyor” bildirisi yayınlamıştı.
Türkiye’nin ileri gitmesini engelleyen, vatandaşların ferahını engelleyen iki ana zincir NATO ve Avrupa Birliği.
Sadece siyasal ve askeri alanda değil, ekonomik alanda da bu zincir kendini gösteriyor.
NATO sisteminin patronu Amerika Birleşik Devletleri. ABD’ye göre İran’la yaptığımız ticaret de Küba’yla geliştirdiğimiz dayanışma da, Çin ve Rusya ile yaptığımız alışverişte Dolar’dan vazgeçmemiz de tehdit.
O yüzden Birleşmiş Milletler operasyonu çekilmeye çalışılıyor.
O yüzden Başbakanlık’ın ortak olduğu Kuveyt Türk’ün terör örgütlerine para aktardığı palavrası yayılmaya çalışılıyor.
Milli bir tutum alan ve Avrasya ile ilişkilerini geliştiren; kendi otomobilini üreteceğini, kendi uçağıyla semaya yükseleceğini, bilgisayar ve teknoloji yazılımlarına ağırlık vereceğini açıklayan Türkiye’yi her alandan sıkıştırmaya çalışıyorlar.
Avrupa Birliği de daha de büyük bir zincir.
AB üyesi olmadığımız hâlde Gümrük Birliği üyesi olup orantısız bir ithalatla karşılaşan başka ülke var mıdır?
Ülkenin yaşadığı her siyasal krizin ardından Avrupa Birliği yöneticileri kendilerini “kurtarıcı” gibi göstermiyor mu?
Ümit Demir’in bıraktığı yerden ben devam edeyim:
Türkiye öncülüğündeki mazlum milletlerin, zincirlerini kırma vaktidir.

KAHRAMAN ŞEHİTİN KIZININ MEKTUBU

Darbe girişimi gecesi, darbecilere “Yaptığınız yanlış” demek için evinden kalkıp polis aracıyla 66’ncı Zırhlı Tugay Komutanlığı’na giden, burada helikopterden açılan ateş sonucu şehit olan Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk’ün kızı, okuyanın kalbini dağlayan bir mektup yazmış. 17 Temmuz’da yazılan mektubu, yazım hatalarına dokunmadan, gelin birlikte okuyalım:
“İki gün önce babamı aldılar benden. Benden, 8 yaşındaki mis kokulu kardeşimden, biricik aşkı Ceylan’ından, doğurup büyüten, gözünün yaşına kıyamayan anneciğinden, benden kardeşimden farklı görmediği kardeşinden, dostlarından, kardeşlerinden, sevdiklerinden. Gece telefonda konuşmuştum babacığımla. Bana hiçbir şey paylaşma beğenme sosyal medyada ortalık karışık yanlış anlaşılmaya izin verme dedi. Başına gelmişti çünkü. Kaç yıldır o şerefsiz itlerin oyunlarıyla, kumpaslarıyla, ayağını kaydırmaya çalışanlarla uğraştı dün son yolculuğunda da yalnız bırakmayan bir sürü silah arkadaşı gibi. Ama sonra bir daha konuştuk. Tek tek o vatan hainlerinin, o şerefsizlerin, beddualarımın teker teker ulaşacağına emin olduğum o itlerin isimlerini saydı. Bana onların isimlerini bıraktı hissetmiş gibi. Anneme de söyledi. İkimiz de çok şaşırdık ateş püskürüyor ilk defa açık açık konuştu diye. Kimseyi zan altında bırakmazdı çünkü benim babam. Bu şerefsizlere dur demek gerekiyor, sabaha durulur ortalık toplarız biz onları dedi. Baba evde dur gitme dedim. Tamam evdeyim dedi. Ama durur mu benim yürekli babam. Araç istemiş göndermemişler, gitmeyin ortalık karışık demişler. Gitmek zorunda değilken aramış valilikten araç istemiş. Anneme sağolsun valilik araç yolladı polis arkadaşlarla birlikte işe gidiyorum demiş. İşten kastı çalıştığı yer değilmiş. Herkesi kendi gibi şerefli, onurlu sanan babam eski çalıştığı, ayaklanan 66. Tugay’a gitmiş. Onlar beni dinlerler, severler demiş. Engellemeye çalışmış emir astsubayı, gitmeyin, yollamam komutanım çatışma olabilir demiş. İnmiş arabadan doğru yolda olmadıklarını söyleyip size emrediyorum demiş. O orda ne kadar yürekliyse, bi o kadar kendini bib.k zanneden şerefsiz vatan hainleri ateş açmışlar. Hiç durur mu benim babam? Siper etmiş kendini iki kişi için. Onlar ölmesin, onlar vurulmasın diye kendini siper etmiş kahramanım, şehitim benim.
Dün son kez gördüm onu. Dedelerimi verdim toprağa ama hiç ölen insan görmemiştim. Hiç şehit görmemiştim. 32 diş gülümsüyordu inanamadım.
Canımın en içi, biriciğim, vatanı için yıllarca çalışan dürüst, vicdanlı, akıllı kahramanım cenneti gördüğü için 32 diş gülüyordu. Son kez dokundum babama. Yüzüne karşı dolu dolu babam dedim. Beni duyduğunu biliyorum. Beni cennetten de görebildiğini, sevebildiğini, özlediğini biliyorum babam benim. Küçük kuzun, aşkın, anneciğin, kardeşin, kardeşlerin, Eylül’ün, Bartuş’un bana, ben onlara emanetim. Biliyorum gözün zaten arkada değil çünkü çok güvendiğin, çok sevdiğin insanlar bıraktın arkanda. Hep yanımızda olduğunu hissettir bize olur mu? Koruyucumdun benim, şimdi de koruyucu meleğim oldun biliyorum ben. Ağladığımızı görünce üzülme babacım. Özlediğimiz için. O kitaplarını altını çize çize okumanı, ilk 3-4 harfini yazıp gerisini hafif karaladığın yazını, sana alışveriş yaparken bize çok güvenmeni, bana bol gelse de şimdi benim kolumda olan saatini, takınca daha da havalı olduğun masada bıraktığın güneş gözlüğünü, bi bacağını altına koyup diğerini uzatarak elinde kumanda oturmanı, İsveç diyetlerini, o küçültmek istediğin göbeğini, her akşam çıktığın yürüyüşlerini, birlikte izlediklerimizi, konuştuklarımızı, planlarımızı, tavsiyelerini, isteklerini, bize olan sonsuz saygını ve özlediğimiz için. Yine sana anlatıcam okulda olanları, her akşam yine karşımda sen oturuyormuş gibi yiyeceğim yemeklerimi, kışın sahlep yapıp seninkini anneme içiricem, yazın dondurma koyucam akşamları, ama bak soğuk sade sodanı her akşam içicem. Anneme, Irem’e sarılıcam kapıyı açınca senin sarıldığın gibi. Annemi saçlarından öpücem. Seni çok özlüyorum, daha da çok özlicem. Seni çok seviyorum, hep sevicem”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti