Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

SÜNNET VE HADİS OLMADAN KUR’AN-I ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR

Bilelim ki, sünnet ve onun bir parçası olan hadisler, Kur’an’ın anlaşılmasında temel kriterdir, ölçüdür, bilirkişidir. Onsuz Kur’an’ı anlamamız mümkün değildir. Mesela namaz sünnetsiz bilinemez. Sünnetsiz bir namaz sadece mücerret duadan ibarettir. Rasulullah efendimizin sünnetine müracaat edince tekbirle başlayan, rükûsu, secdesi olan, kıyamı kıraati olan ve sonunda selamla biten bir namaz karşımıza çıkar.. Demek ki sünnetsiz, Rasulullahın anlayışına başvurmadan anlaşılan Kur’an bizim kendi keyfimize göre bir Kur’an anlayışıdır ki Rasulullah Efendimizin bir hadislerinin beyanıyla: “Kur’an kişinin lehinde ve aleyhinde hüccettir” ifadesiyle o zaman bu anlayış bizim aleyhimizde bir delildir. Eğer öyle salt aklımızla, kendi hevâ ve heveslerimizle değil de Kur’an’ı sünnetle beraber anlarsak, sünnet önderliğinde anlamaya çalışırsak o zaman da Kur’an bizim lehimize bir delil olacaktır. Sünnetli Kur’an lehimize delilken, sünnetsiz Kur’an da aleyhimize delildir.
Kur’an-ı kerimi anlamak bir tarafa O’nu okumak için bile sünnete ihtiyaç vardır. Cenabı Hak “Kur’an-ı tertil ile okuyun” buyurur fakat Kurân-ı kerimde tertili ve tecvidi açıklayan ayetler yoktur. Biz tertili ve tecvidi Peygamber Efendimizden ve O’nun yolundan giden âlimlerden öğrenmişizdir.
Büyük Müfessir İbni Kesir şöyle buyuruyor:
“Rasûlullah, Allah’ın kitabından Cibril’in kendisine öğrettiği miktarda tefsir ederdi.” (Tefsir-i İbni Kesir)
Bunun mânâsı, gerekli olanların bizzat Allah’ın dilemesi ve öğretmesi ile peygamber (as) tarafından açıklanmasıdır. Zaten bunun için Rasûlullah’ın açıklamalarına müracaat etmek zorundayız. Aksini iddia Allah’ın muradının aksidir. Mütearrif bin Şihhir şöyle der:
“Vallahi biz Kur’an-ı Kerîm’in bir mukabili olduğunu söylemiyoruz ama Kur’an’ı her bakımdan bizden daha iyi bilen Peygamberin olduğun söylüyoruz.”
İmam Kurtubi ise El camiu li Ahkamil Kur’an adlı tefsirinin mukaddemesinde:
“Diğer taraftan yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’in mücmel bölümlerini beyan etmeyi, müşkil olanlarını açmayı, ihtimalli olanın asıl anlamını açıklamayı yüce Rasûlu Muhammed (s.a)’e bırakmıştır. Böylelikle Peygamber (s.a), risâleti tebliğ etmek göreviyle birlikte Kur’ân’ı anlama ve Kur’ân’ın anlaşılması konusunda da başvurulacak makamda olmak üstünlüğünü haiz olmuştur. Yüce Allah, bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Biz, sana bu zikri (Kur’ân’ı) indirdik ki, insanlara kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın”. (en-Nahl, 16/44).
Diğer taraftan Rasûlullah (s.a)’dan sonra Kur’ân’ın dikkat çektiği anlamları çıkartmak, işaret ettiği esasları tesbit etmek yetkisi mütehassıs ilim idamlarına verilmiştir. Onlar, Kur’ân üzerinde ictihad ederek neyin anlatılmak istendiği ilmine ulaşırlar. Bununla da başkalarından ayrı ve farklı bir konuma yükselirler ve ictihad etmeleri sebebiyle özel bir ecir alırlar. Bu konuda da yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah, sizden iman edenleri ve (özellikle de) kendilerine ilim verilenleri dereceler ile yükseltsin”. (el-Mücadele, 58 11).
Buna göre Kitap, asıldır. Sünnet-i seniyye onun bir açıklaması (beyanı)dır. İlim adamlarının Kur’ân’dan çıkardıkları hükümler (istinbatlar) Kur’ân için bir açıklama, bir beyandır.” Demektedir. (İmam Kurubi, El Camiu li Ahkami’l Kur’an)
Başlangıçta hadisin, Hz. Peygamber’in sözlerini, sünnetin ise, fiil ve uygulamalarını ifade etmek için kullanılması, hadisi sünnetten ayrı düşünmek için yeterli değildir. Zaten sünnet, hadis kitaplarında gördüğümüz hadis metinleri değil, onların ifade ettiği mânalardır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti