Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

TÜRK İSLAM SENTEZİ’NDEN TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜ’NE TÜRK’ÜN İSLAM’I ANLAMA VE YAŞAMA BİÇİMİ (1)

Türkiye’de Atatürk’ün ölümünden sonra başlayan ve 12 Eylül 1980 İhtilaline kadar uzanan bir dönemde, Türkiye’de Sovyet tehdidinin artması ve Türk gençlerinin Marksist-Sosyalist-Komunist ideolojilerin ağına düşmeye başlaması üzerine Türk aydınları arayışlar içerisine girdiler.
Ahlâk, din, milliyet, aile bağları, vatan ve millet sevgisi, mukaddes devlet gibi kavramların yozlaştığına, gençlerin artık bunlara değer vermediğine inanan, düşünür, akademisyen, politikacı ve bürokratlar, Türk millî eğitiminin genel ve özel amaçlarının ve eğitim programlarının Türk-İslâm Sentezci bir anlayışta olması ve yetişen nesillerin de bu anlayışta yetiştirilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Özellikle Aydınlar Ocağı, Türk Ocağı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü gibi Türk milliyetçiliği fikrine gönül vermiş kuruluşlar ve İbrahim Kafesoğlu, Erol Güngör, Mümtaz Turhan gibi akademisyen ideologlar, Türk toplumunun temel ihtiyacının ahlâkçı, milliyetçi, manevîyatçı bir eğitim olduğunu gördüklerinden, eğitim programlarının Türk-İslâm Sentezci anlayışta olmasına gayret etmişlerdir. (Bilgili, s. 2014)
Türk-İslâm Sentezi Nedir?
Fikrin ideologları sentezi, “bir teori değil, 1200 senelik yaşanmış, büyük bir tarihin geliştirdiği ve ispatladığı bir vakıa” (Yalçın, 1988, 22) olarak ifade etmişler ve en geniş manasıyla, “Türk’ün İslâm’da, İslâm’ın Türk’te bütünleşmesi” olarak tanımlamışlardır (Kafesoğlu, 1985, XII). Bir başka deyişle “Türk fiziği ile İslâm ruhunun birleşmesi”dir (Yeni Düşünce, 08.05.1987, Bilgili, 2014)
Kafesoğlu’na göre “sentez kelimesiyle irtibatlandırılan kavramlar ‘Türklük’ ve ‘İslamiyet’ kavramlarıdır. İslam ve Türklük arasındaki özdeşleşme sonucu Türklük ve İslamiyet’in sosyal ve manevi alanda bir olması, aynı anlama gelmesi şeklinde tanımlanabilmektedir” (Kafesoğlu, 1985, s. 162). Keza, Kafesoğlu (1984, s. 41) ve Donuk’a 1988, s. 9) göre “Türk kültürü, İslamiyet’le müşerref olunca İslamlaşmaya başlamış, bununla birlikte, İslam öncesindeki Cihan Devleti ülküsü, Allah’ın adını ve adaletini yeryüzüne yaymak olan Nizam-ı Âlem fikri varlık gayesi” olmuştur. Diğer bir deyişle Türkler, İslam dünyasının yükünü ve ülkülerini omuzlamıştır:
Medeniyet dairesindeki her milletin kendine has kabiliyetleri ve üstünlükleri medeniyetin zenginliğidir. Böyle olunca Türk Milleti, Müslüman olmasıyla sadece kendi tarihini değil dünya tarihini etkileyecek büyük olayların başlangıcını sağlamıştır. Yani Türklerin Müslüman olması sürecine iki yönden bakmak gerekmektedir: Birincisi Türk milletinin İslam dinini kabul ettikten sonra yaşantı, düşünce ve inançlarındaki değişikliklerdir. İkincisi ise İslam âleminin ve dünyanın, Türklerin Müslümanlığı ile elde ettiği kazanımlardır (Kafesoğlu, 1984, s. 41) (Çağlar, Uluçakar, 2017, s.119-139)
Türk milliyetçileri, Türk-İslam Sentezi yerine Türk-İslam Ülküsü’nü benimsediler ki aslında bu değişiklik “Türk İslam Sentezi” kavramındaki “sentezi” kelimesini kaldırıp yerine “Ülküsü” kelimesini koymaktan ibaret bir şekil değişikliği olmuştur.
Türk İslam Sentezi yerine aslında aynı manayı ifade eden “Türk-İslâm Ülküsü” tabirini kullanan S. Ahmet Arvasi (1982, 8); “Türk-İslâm kültürüne, Türk-İslâm medeniyetine, Türk-İslâm ülküsüne bağlı, Türklük şuûr ve vakarına, İslâm iman, aşk, ahlâk ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni, İslâmiyeti ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi ile çırpınan, dünya Türklüğü’nün, İslâm dünyasının ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaremiz yoktur” derken, hem sentezin (ülkünün) tanımını yapmış, hem de sentezle ulaşılmak istenen hedefi/menzili belirtmiştir.
Ünlü tarihçi Halil İnalcık (2002, 15) için Türk-İslâm Sentezi; Türkiye’de ortak bir ideoloji yaratma çabasıyla, muhafazakârlarla Türk milliyetçileri arasında dayanışma sağlamak, bu bağlamda etnik grupları Türk milliyetçiliği kapsamında birleştirmek, “Türk İslâmiyeti” olgusunu ulusal bütünlüğün temellerinden biri saymaktır.
Sentezin asıl yaratıcılarının devrin ideologlarından önce Selçuklu ve Osmanlı yöneticileri olduğunu söyleyen Atilla İlhan (2002), “Türklük Denilen Bir Deniz” başlıklı makalesinde; “açık bir şekilde birbirini tamamlayan, Selçuklu ya da Osmanlı kültür sentezleri, büyük Türk-İslâm Sentezi’nin ta kendisi değil midir?” Sorusunu yöneltirken sentezin aslında Selçuklu veya Osmanlı kültürü olduğunu vurgulamıştır.
Senteze yeni bir ideoloji yaratma gayreti olarak bakan Toktamış Ateş (Güvenç v.d., 1991, 11) sentezi, “radikal Türkçülük” ve “radikal İslâmcılık” akımlarının “bir ortak ideoloji yaratma çabalarının bir ürünü olarak” değerlendirmiştir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti