Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 234 – SEN ONLARIN İÇİNDEYKEN VE ONLAR İSTİĞFAR EDİYORKEN

“Yeminlerini bozmuş, er-Rasul’ü yurdundan ihraca kastetmiş ve üstelik ilk kere kendileri size savaşa başlamış bir kavme karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer müminler iseniz haşyet duymanız için “ehakk” Allah’tır. Mukâtele edin onlarla ki Allah sizin ellerinizle onları azaplandırsın, rezil etsin onları, onların aleyhine size nusret versin. Ve böylece müminler kavminin sadrlarına şifa versin. Kalblerdeki ğayzı (gadabı) gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah Aliymun Hakiym’dir. Yoksa siz, Allah sizden mücahede edenleri, Allah’tan ve Rasulü’nden ve iman edenlerden başkasını veli edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yapmakta olduğunuz her şey için Habiyr’dir.” Tevbe 13-16)
Şimdi bir yöntem uygulayarak, ayetlere ilk basamak olarak hem o gün için hem de bugün için yani kendimiz için bakmaya çalışacağız.
Tevbe Sûresi’nin bir özelliği var; ona Besmele ile başlanmaz, sadece “Euzü” okunarak başlanır. Çünkü o sure bir ültimatom ile başlar. Ültimatom Besmele’yle başlamaz. Eğer Allah’ın ültimatomu Besmele’yle başlarsa rahmeti gazabını geçer ve ültimatom kalkar.
Bu vesileyle bir önemi not edelim: Eğer bizler aklımıza geldikçe Besmele’yi kullanıyor, çok rahatlıkla, Besmele söylüyorsak bu bizim için nasıl bir lütuftur anlayın; ültimatomun dışındasınız. Eğer ültimatom kapsamında olsanız Besmele’yi bile söyleyemezsiniz, size o zaman Besmele söylettirilmez ki ültimatom yerine gelsin.
Tevbe Sûresi birinci ayet der ki; bu Allah’tan ve Rasulü’nden bir ültimatomdur, kendileriyle anlaşma yaptığınız müşriklere. Sure bu ayetle başlar, bu yüzden başına Besmele yazılmaz.
Bu parantezi kapatıp, Tevbe Sûresi 13-16. ayetlerinden öğrendiğimiz nedir, ona bakalım:
Birincisi şu; “onlar yeminlerini bozdular”, ayette böyle deniyor. Mekke müşriklerinden bahsediyor ve diyor ki; siz onlarla anlaşma yapmıştınız ama onlar anlaşmalarını (yeminlerini) bozdular, yaptıkları anlaşmaya sadık kalmadılar.
İkincisi; ayrıca er-Rasulü yerinden yurdundan ihraç ettiler. Efendimiz (SAV)i Mekke’den çıkarmak için planlar yaptılar ve uyguladılar da. Nihayet Efendimiz Medine’ye hicret etti.
Üçüncüsü; bununla da kalmayıp saldırdılar, savaştılar. Baktılar Efendimiz (SAV) Medine’ye yerleşti, o zaman da Medine’ye nifak tohumları ekerek O’nu Medine’den çıkarmak için çalıştılar.
Onların özellikleri böyle anlatılıyor, yani (müminlerle) bu savaşta karşı tarafın özellikleri bunlar: Onlar yeminlerini bozanlardır! Onlar er-Rasulü ihraç edenlerdir! Onlar her seferinde ilk saldıranlardır. Siz onlar saldırınca kendinizi savunuyorsunuz. Hep onlar saldırıyor, savaşı hep onlar çıkarıyor, yani hep ilkin onlar sataşıyor, savaş açıyor, saldırıyor. Onlara ait bu üç özellik önemli: Yeminlerini bozanlar, er-Rasulü ihraç edenler ve her seferinde ilk saldıranlar.
Oysa bilmedikleri bir şey var. Elbette bilmiyorlar; çünkü gafletteler. O bilmedikleri şey ne? Enfal Sûresi 33. ayet bize onu bildiriyor:
“Hâlbuki sen onların içindeyken Allah onlara azab vermezdi. Ayrıca istiğfar edenler de varken Allah onlara azab verici değildir.” (Enfal-33)
Müşrik olmalarına rağmen, Efendimiz (SAV) onların içindeyken ve onların içinde Hakk’ı fark edip sığınışta olanlar varken onlara azab verilmezdi. Bu şanslarını kaybettiler. Çünkü Rasulü ihraç ettiler… Tevbe-13’te Rabbimiz soruyor: Hal böyleyken siz onlarla savaşmayacak mısınız? Savaşmaması gerekenler size savaş açıp savaşıyor, savaşması gerekenler çekingenlik gösteriyor. Durum böyleyken, onlarla savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Korktuğunuz için mi savaşmıyorsunuz? Unutmayın, Allah izin vermedikçe onların size ne bir zararı ne de bir faydaları dokunabilir, bir şey yapamazlar. Siz zaten böyle inanıyorsunuz. Eğer Allah’ın emrine muhalefet ederseniz; “savaşın” dediği halde savaşmazsanız, siz esas o zaman karşılaşacağınız azab/gazaptan korkun. Bundan sizi kim kurtarabilir. Tevbe-13’te hükmediyor: O halde korkmanız gereken ehakk Allah’tır. Korkmanız gereken Allah’tır.
Ayetteki “ehakk” kelimesi meallerde “korkmanıza layık olan Allah’tır” gibi meallendiriliyor ki doğru olmaz. “Korkup haşyet duyacağınız ehakk Allah’tır.” Ayete normal hayatta kullanılan dille baktığınız zaman “buna Allah layıktır” manası çıkar. Fakat hep diyoruz ki; Allah’la ilgili bir cümleye İhlâs Sûresi’ne uymayan mana verilemez. “Bunun manası bu, Araplar böyle diyor, geçmişteki manası böyle” gibi yaklaşımlar normal yaşantı dili için doğrudur. Ama “Allah” dediğinizde mana o çerçevede olur. Eğer siz “korkmanıza Allah layıktır” derseniz, Allah’ı insanlarla yan yana koyup kıyaslamış olursunuz. Yanlış. Ayetlerdeki mana meallendirilirken bunlara çok dikkat etmek lazım ki zihin yanlışa (kıyasa) düşmesin. Fark etmeden bile kıyasa düşse zihninizde tereddütler oluşur.
Ayet diyor ki; korkmayın savaşın. Peki, savaşmanızla oluşacak olan nedir? Tevbe-14’te cevabı veriliyor: Savaşın ki Allah ellerinizle onları azaplandırsın. Bu, özellikle tasavvufla meşgul olanların çok dikkat etmesi gereken bir cümledir: Allah sizin ellerinizle onları azaplandırsın…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti