Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu -272- SADRA ŞİFA BİR ÖNERİ

Önceki yazımızda, yaşarken fıtri ahdimizi, yeminimizi bozmamak, Allahtan korunmuş olmak ve kalbimize furkan yerleştirilmesi için, bilmeden çok önemli şeyler yaptığımızı söylemiştik. Birisi Seyyidü’l İstiğfar idi:
“Allahümme ente rabbî, la ilahe illa ente halaktenî ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va’dike mesteta’tü, euzü bike min şerri ma sana’tü ebûü leke bi nı’metike aleyye ve ebûü bi zenbî, fağfirlî zünubî feinnehu la yağfiruz zünube illa ente, birahmetike ya Erhamer rahımîn.”
“Allahım, Rabbim sensin. İlahlık iddiaları yoktur, (Müstakilen var ve muhtar olan) yalnız beni yaratan sen! Senin kulunum ve gücüm yettiğince sana verdiğim va’d üzere sabitim. Fiil ortaya koyma yetimin yeteneğimin şerrinden sana sığınırım. Bana ihsan buyurduğun nimetini itiraf eder günahlarımı da itiraf ederim. Bununla beraber günahlarımı bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak yoktur. Ya erhamer rahımiyn, ancak rahmetiyle sen bağışlarsın.”
Efendimiz (SAV) bu istiğfar için “Kim inanarak ve idrak ederek, karşılığını Allah’tan bekleyerek bu istiğfarı gündüz okur ve gece olmadan ölürse, o kişi cennete gider ve yine gece okur da sabah olmadan ölürse o da cennet ehlinden olur” buyurmuşlardır.
Yine hadisle öğretilen bir diğer dua da şöyleydi: “Allahümme lekel hamdü, la ilahe illa ente rabbî ve ene abdüke amentü bike muhlisan leke fî diynî. İnni esbahtü ve emseytü ala ahdike ve va’dike mesteta’tü, etubü ileyke min seyyi’i amelî ve estağfiruke bi zünûbilletî la yağfiruhâ illa ente.”
“Allahım hamd sana aittir. (Müstakilen Varım ve Muhtarım zannına dayanan) İlahlık iddiaları yoktur, ancak Rabbim olan sen. Ve ben sana ihsanla iman ettim. Kesinlikle! Gücüm yettiğince sana verdiğim ahd üzere sabahladım ve akşamladım. Beşer olarak yaptığım bâtıl amellerin günahı için tövbe eder ve “estağfirullah” derim. Başka bağışlayacak yoktur, ancak sen.”
Efendimiz (SAV) “Vallahi de billahi, her kim bu istiğfarı sabah ve akşam üçer kere okursa, o mutlaka cennete gider.” buyurmuşlardır. Efendimiz (SAV)’in sadra şifa böyle bir önerisi vardı.
Çok iyi bildiğiniz bir başka ilaç daha var ki fark edince inşaAllah zihnimizde bir başka boyut açacaktır; Kelime-i Şehadet! “Eşhedü en la ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasulühu.”
İşte bu kelime-i şehadet de aslında “ben yeminini bozanlardan değilim, şahadet üzereyim” manasına gelmektedir, Kelime-i Şehadet’in başlangıçtaki esas manası budur, zaten eğer bu manayla başlanırsa ilerisi şahitliktir. Eğer ben şahadetim üzere sabitim manasıyla bunu söylerseniz dünyada da size şahitlik açılır.
Kelime-i Şehadet’teki zahiri (şehadetteki size yani kendinize ait zahiri) yakalayın. Zahir yapılacak bir amel demektir, daima bir amel yakalayın, daima! Çünkü ancak o yakaladığınız zahir/amel noktasından tutunup tırmanabilirsiniz.
Billahi imanınızı deklare etmişseniz, salih amel halatını bir yerinden tutmalısınız. Oysa genellikle tasavvufla (İslam’la) ilgileniyorum diye ne yapılıyor bakın: Tefekkür ediyorum diye gece gündüz bir hayalle gidiyor. O Ömer Hayyam işidir, sarhoş olursunuz! Kişi gözünü kapatıp diyelim ki bir halat düşünüyor, uyanınca o halatı aşkla tarif ediyor. Oysa zahirde ne öyle bir halat tuttu, ne de o halata çıktı; hiçbir şey yok, sadece ham hayal! Halatı bir yerinden tutmalı ve tırmanmalısınız, yani amel etmelisiniz! Amel çok önemli! Doğru halatı tutmak ve o halata tırmanmak çok önemli. Öyleyse o halatı tut ve tırman. İşte Kelime-i Şehadet’in tutulacak en önemli yeri ondaki şehadet manasıdır: “Ben yeminini bozanlardan değilim, şehadetim üzereyim, fıtri ahdimi bozmadım, o ahd üzereyim.”
Kelime-i Şehadet aslında bütündür ama biz “Ve eşhedü enne Muhammeden abdüHU ve rasulühü” beyanını ikinci kısım gibi görürüz. Kelime-i şehadetin ilk kısmında “Yeminimi bozmadım” diyerek bir şahitlik yaptık, bu kısımda da şahitlik devam ediyor: “Yemini bozmayanların ne yapacağını kulun ve elçin Muhammed (SAV)’den öğrendim ve onu tasdik ettim” diyoruz. İşte ancak bu manası ile şehadet ettikten sonra kişiye daha ileri şehadet açılır.
“Eşhedü en la ilahe illallah” bir bilgidir, bu bilgi kula işlendi, sana işlendi. “Eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu” işte o bilginin amelidir. Bunu fark eden kul hemen bir şey yapıyor. Hakk yolda tercihte bulunuyor ve onun ameline koşuyor. Niye? Çünkü Şems Sûresi 8. ayet ona öğretti; “fücurun (sapman) şu olur, takvan şu olur” dedi. İşte her ikisini de biz Efendimiz (SAV)’den gördük. Yani onu Risalet bilgisiyle öğrendik, reçete de Nübüvvetle geldi…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti