Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – EFENDİMİZ (SAV)’İN YANINDA GÖNÜLLÜ KOŞANLAR

Tevbe Suresi 111: “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.”
Kur’an’da “Allah’la alışveriş”i konu edinen çok ayet var, bu ayet de onlardan birisi. Çok eski zamanlara doğru hayalinizi götürün, ticaret nasıl yapılıyordu? Düşünün ki para yok, alışverişi ne ile yapıyorlar? Mal ile takas yapıyorlar. Esas ticaret takastır. Şimdi akla takas gelmez, parayla yapılanlar gelir, zihin takas gibi bir şey düşünmez, günümüzde algı bu: Alışveriş için para verilir. Bu durumda Allah size ne veriyor da satın alıyor? Bu ayetteki ticaret, ticaretin esası olan takastır. Ayette bahsedilenler neyi takas etmişler? Allah onlara cenneti vermiş, onlar da canlarını!
Bir savaş emri çıkmış, savaşa gidiyorlar. Allah’ın emri olan bir savaşa gidiyorlar. O zamanki savaşlar ve savaşa gidenlere baktığınızda şimdiki gibi ordular yok, gönüllü ordu toplanıyor. Savaş yapılacağında “gelin” deniyor, gönüllü gelen geliyor. Elbette o gün de kulisler başlıyor: “Bizim bu savaşla ne ilgimiz var, orada ne işimiz var.” diyenler çıkıyor ve sonra da “şu mazeretim var” deyip gelmeyenler oluyor veya savaşa katıldığı halde muhalif olanlar oluyor. Ama bir de “Allah’ın emridir” diye savaşa katılanlar var, Efendimiz (SAV)’in yanında o işe gönüllü koşanlar var, bu ayet onları muhatap alıyor, “Onlar bu savaşta takas yaptılar” diyor.
Yine ayet “onlar öldürürler ve ölürler” diyor. Bu gönüllüler savaşın gereği öldürecekler, ölecekler, yaralanacaklar, gazi olacaklar… Gazi, Arapça “gazve/savaş” kelimesindendir, gazveye katılmış, savaşmış ve bitiminde geri dönmüş kişidir. Dönememişse şehit, dönmüşse gazi… “Şehit” de “gazi” de tamamen Kur’an tabirlerdir. Günümüzde, “gazi”nin Kur’an’a ait bir tanım olduğunu fark etse “bu kelimeyi kaldırın” diyenler çıkabilir.
Evet, “Allah’ın emridir” diye savaşa gidenler bir takas yapıyorlar. Aslında takası onlar yapmıyor, bu takası Allah onlara müjdeliyor: “Ben sizin canlarınızı satın aldım” diyor. “Bu savaşa siz bir şey umarak değil, yalnız benim rızamı umarak geliyorsunuz, canlarınız boşa gitmiyor, ben onları satın aldım, karşılığında size cenneti verdim, güzel bir alışveriş yaptınız” diyor. Buna benzer çok ayetler var, Efendimiz (SAV)’le gidilen bir savaşı ve detaylarını anlatan…
Efendimiz (SAV) bize şu önemli gerçeği öğretiyor: Hayat aslında bir nefs mücadelesidir, asıl savaş nefs savaşıdır, bu ayette bahsedilen savaş “küçük savaş”tır, “büyük savaş” sizin hayatınızdaki savaştır. Hayat bir nefs savaşı, bir nefs savaşı var. Bir defasında Efendimiz ve arkadaşları bir savaştan yorgun argın dönüyorlar, tam evlerine girecekler, Efendimiz (SAV) “Küçük cihat bitti, büyük cihada gidiyoruz.” buyuruyor. “Ya Rasulallah, halimizi görüyorsun, biz eve geldik diye seviniyoruz, bu geldiğimiz küçükse hangi büyük savaşa gidiyoruz?” diyorlar. Efendimiz: “Esas savaş şimdi başlıyor, nefs savaşı, büyük cihat başlıyor.” buyuruyor. Böyle baktığımızda, günümüz için ayet bize diyor ki: “Eğer yaşadığınız bu büyük savaşta siz bir takas yapacak olursanız, Rabbiniz sizinle takasa hazır.”
Ortada görünen bir savaş yokken, neyi, neyle ve nasıl takas edeceğiz, nasıl takas yapacağız? Savaş ve takasa bunu eklememiz lazım, yoksa ayet o zamanki bir savaşa ait olarak kalır, gerçek savaşı ötelemiş oluruz. “O günlerdeki o savaşa ait.” dersek ayetten bize bir şey kalmaz. Ama hayatı ve nefsi düşünüp “ayet bana ne diyor?” diyen kişi bu takası nasıl yapacak, onu düşünür. O gün savaşa gidenlerin takası çok net, onlar cepheye, , savaş meydanına gidiyor… Onlar, o hali anlamamız çok zor. O zamanın şartlarında savaşa gitmeyi bir düşünün. Kesme, vurma, mızraklama dâhil yüz yüze bir savaş… Kimi atlı, kimi yürüyerek gidiyor, şartlar çok ağır. O şartlarda “savaş” denilince insanların beti benzi atıyor, korkunç bir şey… İşte bu korkunçluk yüzünden onun hikmeti görülemiyor. O korkunçluk kişiyi öyle bürüyor ki hikmetini anlayabilmesi mümkün olmuyor. Bizim için de öyle. Günümüzde bizler hemen savaşa dâhil olamasak bile oradaki hikmeti öteliyoruz. Zihnimiz o can korkusu yüzünden hikmeti öteliyor. İşte o manzarada cennetle ilgili çalışan bir mekanizma var o kadar hızlı bir mekanizma ki…
O şartlardaki bir savaşı kabul etme cesareti, katılma cesareti, savaşma hamle yapma cesareti, ölme cesareti gibi hallerle aslında öyle bir şey yaşanıyor ki… Bütün bu hallerle, duyduğunuz bütün nefs mertebelerini o kişi bir kaç saniyede yaşayıp bitiriyor. Böyle bir mekanizma var, Allah onlara o hediyeyi veriyor. Daha yaklaşırken acısından boğazınızı yakan, bu yüzden şifasını göremediğiniz bir biber gibi, acısından bibere yaklaşamıyorsunuz. İşte savaş halindeki bu hediyeyi kişi bunun gibi göremiyor. Ama kavuştuktan sonra öğreniyor… Tabi, geri dönen olmadığı için biz o ikram edilenleri bilemiyoruz. Geri dönüp de anlatan olmadığı için o bilgiler iman olarak kalıyor.
Günümüzde biz nasıl bir takas yapacağız? Bizim takasımız şudur: “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddialarımızdan “La ilahe” diyerek kurtulmaya, kendi adımıza “BEN” demekten Allah adına “BEN” demeye hicret için takas yapacağız. Çünkü bu bir savaş ve yaşarken yapabileceğimiz en önemli bu savaştaki takastır, budur. Ayete göre bunun karşılığı cennettir. Savaşta şehit olan nasıl geri dönmüyorsa biz de bu alışverişten caymazsak, o şehit gibi geri dönüşsüz bir takası yapmış oluruz. Ama bu takası yapmak için konuyu bilmek gerekiyor. Kişi dine, ibadetlerine düşkün ama bu konuyu bilmiyor, ne takası yapacak? Malını mülkünü mü verecek? Efendimiz (SAV) zamanında kalbi marazlı kişilere “para ver de gelme” deseler, para verip gitmeyecek. Adam ayetteki takası yapmamak için para veriyor. Demek ki takas parayla pulla değil! Kur’an bu takası yapmayana “cimri” diyor, Kur’an’ın tarif ettiği cimriliğin parayla pulla ilişkisi yoktur. “Cimri olmayın” diye verilen öğütler parayla ilgili değildir…
Zaten ayette can yani nefs diyor! Canını, nefsini takas etmesi gerekiyor. Kişi canı/nefsi doğru tanımlamamışsa nasıl takas yapacak? Nefsi ve nefsin şerrini bilmiyorsa takas mümkün değil.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti