Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – İMAN EDENLER DE NOKSANLAŞIR AMA NASIL

“O gün onlar (kabirlerden) meydana çıkarlar. Onların hiç bir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün (hükümranlık) mülk kimindir? VahidülKahhar olan Allah’ındır.” Mü’min 16)
Ayetin de cevapladığı gibi elbette ve her an hükümranlık Allah’ındır. Fatiha-4 “O Mâliki Yevmid Diyn’dir” der. Yani her anın hükümranı olarak Sahibi O’dur. Ayetteki bu soru ve cevap, özellikle ahirette inkârcı duniHi ilahlara “şimdi bu gerçeği anladınız mı?” şeklinde anlaşılmalıdır.
Ra’d Suresi 41. Ayette yine VahidülKahhar olan Allah “görmediler mi ki Arz’a geliyoruz da onu uçlarından noksanlaştırıyoruz (eksiltiyoruz)” buyurur. Yani diyor ki; görmüyor musunuz, her şey Rabbine rücu etmek üzere geri sayıyor… Bu geri sayış her şey için, o şeyin kendi özellikleri, görevleri, amaçları doğrultusunda o şeye hastır. “Uçlarından noksanlaştırıyoruz” aynı zamanda yürüyen işin tedricen ve bir hedefe yönelik olduğunu, bir planın gereği olduğunu, işin doğal mecrası olduğunu, doğal mecrası olarak böyle yürüdüğünü ifade ediyor. Hatta bu tanım belki de esas dünyanın ileriki yıllarında anlaşılıyor olabilecektir. Bu vesileyle şöyle bir tefekkür yapalım. İnkârcı duniHi ilahların zihin yapılarına, onların akıl yöntemlerine göre düşünen, yaşayan birisine desek ki “öyle bir cümle yaz ki o cümle Hz. Âdem zamanında da geçerli olsun, bugün de geçerli olsun, kıyamet anında da geçerli olsun. Böyle geçerli bir cümle yaz.” Mümkün değil yazamazlar, bunu ayetlerden öğreniyoruz. Efendimiz (SAV)’e gelip “bu ayetlerin benzerini biz de yazarız” diyenlere, Rabbimiz “Hadi, toplanın, güvendiklerinizi de getirin ve bir ayet yapın bakalım” der. Böyle demekle söylenen şeylerden birisi, en basiti, bir ayet için en basiti şudur: Öyle bir cümle yazın ki Hz. Âdem döneminde de geçerli olsun. Hatta Hz. Âdem’den önceki dünya hallerini düşünürseniz o zaman da geçerli olsun, şimdi de, yarın da, kıyamette de geçerli olsun. Böyle bir cümleyi hiç bir kul başaramaz. Ancak Bilen, yarattığı her şeyi, hepsini bilen, hepsinin Sahibi söyleyebilir: O da Allah’tır. Dolayısıyla, bir kişinin Kur’an’daki cümleleri Efendimiz(SAV)’in anına ait zannetmesi büyük cahilliktir. Ayetlerdeki mana o an da geçerlidir, şimdi de geçerlidir, bilmiyoruz kıyamete ne kadar var, o zamanlarda da geçerlidir. Dolayısıyla, bazı ayetlerin yaşanırken “manası buymuş” diye anlaşılabileceği haller olur, ancak onun gibi “haa, manası buymuş” denilecek haller yeni manalar için başka zamanlarda da olabilir.
Ayetteki “çevresinden yani uçlarından noksanlaştırıyoruz” ifadesi için basit bir örnek verelim. Örnek tam uymaz ama biraz anlayabilmek için işe yarar biiznillah. Yemek pişiriyorsunuz diyelim, ateşi yaktınız, çorbayı kaynatacaksınız. Pişmekte olan yemek veya çorba ortasından kaynamaz, çevresinden kaynamaya başlar, onun ısısı kendine göre çevresinden noksanlaşmaya başlar. Aslında o kaynama kendine göre noksanlaşmadır, kaynayacak noksanlaşmaya başlayacak ve bu çevresinden başlar; tedricen, belli bir plan ve bir süreçle yavaş yavaş kaynar. Hatta bazı çorbalar vardır; tarhana, yoğurt çorbası gibi, başında onu uzun süre karıştırmanız gerekir. Karıştırarak hedefinize ulaşabilmek için ona yardımcı olursunuz, hedefiniz o çorbanın kıvamı ya, ona ulaşabilmek için başında durur, sonuna kadar karıştırırsınız, bir o ayağınızın bir bu ayağınızın üstünde dura dura onu karıştırmanız gerekir. Böyle bir çorba yapılacağı zaman o karıştırmayı evdeki beyler de yapabilirler… Mikrodalgaya bir şeyi ısıtmaya koyduğunuzda o çevresinden başlamaz. Çevresinden olsa zaten iş o kadar kısa zamanda olmaz. Orada merkezinden, moleküllerin ortasından başlayan bir süreç var, mikrodalgadaki malzemeler molekül hareketiyle ısınıyor. O farklı bir şey. Çevresinden olan öyle değil. Çevresinden noksanlaştırmaya bir başka örnek verelim, bir topaç çevireni düşünün. Günümüzde yok ama biz çocukken topaç çevirirdik. İpini sarıp topacımızı attığımız zaman, onu çok iyi becerenler çok stilli de atarlardı, yerde dönerdi o. Önce hızlı döner ama sonra yavaş, yavaş dönmesi azalır ve düşer. O da çevresinden itibaren azalıyor; dönmesi çevresinden itibaren azalmaya başlıyor. İşte dünya da öyle,dünyayı bir topaç gibi düşünün, belli fiziksel kuralla dönüyor ama bir zaman sonra bitmek üzere dönüyor. Bilim adamları bunun hesaplarını yapıyorlar, şekillerini çiziyorlar.
Evet, ayet dedi ki: Çevresinden noksanlaştırıyoruz! Görmediler mi ki Arz’a geliyoruz onu uçlarından noksanlaştırıyoruz, eksiltiyoruz. Bunun bir manası olarsak dedik ki her şey geriye sayıyor. Niye? Rabbine rücu etmek üzere! Hedef o! Geriye sayarken belli bir hedef, belli bir süreç, belli bir amaç var. VahidulKahhar olan Allah bu geriye saymanın da VahidulKahhar olarak Rabbidir. Zümer-21’deki Allah misalinde geçen bu noksanlaştırılmada VahidulKahhar olan Allah insanlar için uçlarından başlayarak nasıl bir noksanlaştırma, eksiltme emir buyurmuştur? Konumuz gereği hep iki gurubu konuşuyoruz: Billahi anlamda iman edenler ve duniHİ algılarıyla yaşayanlar. İşte bu iki grupta için de hayatta “uçlarından, etrafından başlayarak bir noksanlaştırma, eksiltme” vardır ama her iki grup için işin içeriği çok farklıdır.
Billahi anlamda iman edenlerin geri sayışları, çevrelerinden itibaren noksanlaştırılmaları onların nefs terbiyeleri amaçlıdır. Bakın onlarda ne olur? Onlar yaşarken DuniHi algıdan noksanlaşırlar; ilahlık hissiyatından noksanlaşırlar, daha sonra ise yasal yanlışlarından yani vehim algılarından onu tüketerek noksanlaşırlar. Onlar bu noksanlaşmalarından razı olarak ayrıca arınırlar. Rableri onlardan razı oluyor ve onlar beşeri vasıflarından noksanlaşıyorlar. Nihayet öyle oluyor ki onlarda gören göz, tutan el Allah oluyor. Bu Biiznillah devam edip gidiyor…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti