Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – NİÇİN SELAMLAŞIYORUZ

Her gün salâtlarda ve sonrasında okuduğumuz esmaül hüsnalardan birisi var ki, onu, önemini çok fark etmiyor olabiliriz: Selam esması! Eğer insan Ahsen-i Takviym yapısını idrakı haline getirebilirse, o yapının sevgi anlayışının yani gerçek sevginin yaşanabilmesi, dünya hayatında barış ve esenlik gibi hallerin Yaşanabilir Hayat Normlarına kavuşabilmesi, Allah’ın “Selam” esması kanunlarıyla gerçekleşir. Bu sebepten Müslümanlar birbirlerine “Selamün Aleyküm”, “Ve Aleyküm Selam” derler. Bu çok önemli bir duadır, Rabbimizin öğrettiği çok özel bir duadır; Müslümanlar birbirlerine selam vererek ve o selamı heyecanla, muhabbetle alarak şöyle dua etmiş olurlar: “Allahım bu kardeşimize dünya hayatında onu cennete götürecek bir hayat yaşatıver. Ahirette de cennetine alıver inşaAllah. (Âmin)” Diğeri de cevaben: “Allahım, beni de onu da inşaAllah (Âmin).” der. Rasulullah (SAV) Efendimiz buyurmuşlardır: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmek için de selamlaşın, selamlaşmayı yayın.”
“Birbirinizi sevmek için de selamlaşın, selamlaşmayı yayın!” Ancak Efendimiz (SAV)’in bu önerisini de önce doğru anlamış olmalıyız. Bu amaçla hadisten çıkaracağımız sonuçları şöyle sıralayabiliriz:
Cennete girebilmek için Billahi anlamda iman etmek olmazsa olmaz şarttır.
Billahi anlamda imanı ve gereklerini yerine getirebilmek için inananların birbirlerini sevmeleri gerekir, yani gerçek sevgiyi yaşıyor olmaları gerekir. Çünkü nefret ve nefret konuşma dili ile ve kalbi kılıflayan ğıll varlığında amellerin, yapılan işlerin ve yaşantının salih olması mümkün olmaz. Şeklen yapılıyor olabilir ama salih olabilmesi mümkün olmaz. Bu o kadar önemli bir uyarı ki: Billahi anlamda iman ve salih amel… O zaman “salih”in çok iyi tanımlanması gerekir. Hadisten öğreniyoruz ki eğer kişi nefret kumaşını giymişse, sadrı nefret libasıyla kaplıysa yaptıkları salih amel olmaz… Bu yüzden ayet bize “takva libası giyin” diyor. Demek ki insanın üzerinde nefret libası var. Nereden anlıyoruz? Çünkü kişi o libasa göre konuşuyor, kişide nefret konuşma dili var, kalbi kılıflayan ğıll var. Bunlar varken amel salih olmaz. Birbirimizi gerçek sevgiyle sevebilmemizi sağlayabilmek için Efendimiz (SAV) “selamlaşın, selamlaşmayı yayın” buyuruyor. Çünkü kalbin ğıllden temizlenmesi ve selam kapsamına girebilmesi için Allah’ın yardım ve müdahalesi gerekiyor. Bu amaçla, selamlaşarak dualaşın, birbirleriniz için günahsız ağızlarınızla birbirlerinize dua etmiş olun. Selamlaşmanın bir insanın dünya ve ahiret hayatı için nasıl önemli bir dua olduğunu fark etmemiz gerekiyor. Bu duayı israf etmemeliyiz, dünyanın en yüksek değerli cümlesi olan “Selamün Aleyküm” cümlesini rastgele kullanmamalıyız. Bu duaya layık olmayan, bu duayla didişen topluluklara bu duayı neden yapalım ki? Biz, “Selamün Aleyküm” duasının kullanıcısı, yükselticisi ve koruyucusu olmalıyız. Çünkü Allah’ın Selam esması kanunları;
Kullara selamet ihsan eden,
Yakîn halini yaşatan,
Billahi anlamda iman edenlere İslam’ı kolay ve güzel eyleyen,
Dâru’s Selâm olan cennet yaşantısını meydana getirendir.
İnsanın yakîn halini yaşaması onun Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusunun esas halkasına dahil olmasıyla mümkündür. İşte bir mümine yakin halini yaşatan yani onu Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusunu esas halkasına dâhil edecek olan kanunlar, Allah’ın Selam esması kanunlarıdır.
Dünya hayatında insanlar Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisini kullanarak Hakk veya batıl tercihlerine göre iki tip hayat tarzı oluşturmuşlardır. Bu hayat tarzlarından birisi duniHi algı ve zannlarına dayalı, müstakilen varım ve muhtarım iddiası şemsiyesi altında, nefsin şerrinin ilahlık hissiyatı davranışları olarak nefret bazlı hayat tarzı ve bu hayat tarzının konuşma dilidir; Allah’tan uzağa düşmüş hayattır. Diğeri ise Billahi anlamda imana dayalı, Allah’a kulluk şemsiyesi altında, Selam hayat tarzı ve bu hayat tarzının konuşma dilidir; Allah’a yakîn elde edilen hayattır. Dünya hayatındaki tercihleri ve bunlara dayalı hayat tarzları ile kişi Hakk veya batıl yolda Kazanılmış Değişime uğrar. Bu değişime göre de kişinin ahiret hayatındaki konumu belirlenir. Dolayısıyla, ahiret hayatında da iki tip hayat tarzı şekillenir.
1) Kazanılmış Değişimini batıl yolda gerçekleştirmiş, ömrünü batıl, boş, çorak ve ürünsüz olarak nefretle geçirmiş olanların konuşlanacağı; nefret karakterli, verimsiz, helak olmuşlara uygun yurt olan cehennemdir ki İbrahim Sûresi 28. ayette “Dârü’l Bevâr” diye geçer.
2) Ahiretteki diğer hayat tarzı ise dünya hayatı sırasında Kazanılmış Değişimini Hakk yolda gerçekleştirenlere ikram edilecek olan Selam Yurdu vasıflı cennettir ki Yunus Sûresi 25. ayette Dâru’s Selâm diye geçer.
Zümer Sûresi 72, 73: “Denildi ki: Girin cehennem kapılarından; orada ebedi kalıcılar olarak. Mütekebbirlerin (müstakilen varım ve muhtarım iddiası altında, ilahlık hissiyatıyla hayat tarzı oluşturanların) kalacak yeri ne kötüdür. Rabblerinden ittika edenler (Billahi anlamda iman sahipleri) ise zümreler halinde cennete sevk olunmuşlardır. Nihayet oraya geldiklerinde, kapılar açıldığında cennetin bekçileri onlara: Selamün Aleyküm! Tertemiz olmuşsunuz. Ebedi kalıcılar olarak girin, derler.”
Selamün Aleyküm, tertemiz olmuşsunuz, ebedi kalıcılar olarak girin…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti