Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – ZERRE KADAR KİBİR, ZERRE KADAR İMAN

Rabbimiz diyor ki: DuniHi ilah olarak yaşamayın, duniHi ilah olarak ölmeyin; ilahlık hissiyatınıza dayalı hayat tarzı ve davranışları oluşturmayın ve ilahlık hissiyatıyla da ölmeyin.
İbrahim Suresi 24-27. ayetlerde misal verilen Habis Kelime’yi yani “ben duniHİ bir ilahım” zihniyetini tercih etmiş ve inkârcı duniHi ilah olarak ölmüş olmaktan korkun, sakının, sığının… Eğer öyle ölürseniz Enbiya-29’a göre cehennemle cezalandırılacaksınız. İnkârcı duniHi ilahlar cehennemle cezalandırıldılar ya, lütfen Zümer-72’ye dikkat edin: “Denildi ki girin cehennemin kapılarından, orada ebedi kalıcılar olarak. Mütekebbirlerin yeri ne kötüdür.” Evet, bu kullar dünya hayatında ilahlık hissiyatıyla yaşadılar, onunla mücadele etmek, ondan kurtulmak gibi bir telaşa düşmediler, duniHi ilah olarak da öldüler. Bu halleriyle Enbiya-29 (duniHİ ilahlar cehennemle cezalandırılır) gereği cehenneme girerken onlara söylenen suça dikkat edin: Karşılanıyorlar ve bu karşılamada onlara “mütekebbirin yeri ne kötüdür” deniyor! Mütekebbirin yeri ne kötüdür…
Geldiğimi nokta Mütekebbir! Mütekebbir yani Kibriya sahibi, kibirli olan! Bu noktayı Allah misalleri ile ilişkilendirmek ve anlamak üzere, Efendimiz (SAV)’in iki hadisini ders yapalım inşaAllah. Rasulullah (SAV) Efendimiz buyurdular: “Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse Cennete giremez. Kalbinde zerre kadar iman olan da cehenneme girmez.”
Efendimiz (SAV)’in hadiste kullandığı fiillere dikkat edin, birisi bu: Cennete giremez! Çok anlamlı… O kimse cennete giremez! Çünkü onda o kabiliyet yok, bu sebeple o cennete giremez! Kalbinde zerre kadar iman nuru taşıyan mümin için kullanılan fiile de bakalım: Cehenneme girmez! Rahiym ismi var, bu sebeple Rabbi onu oraya sokmaz, o da cehenneme girmez. Birisi cennete giremez, niye? Çünkü onda o kabiliyet yok. Diğeri cehenneme girmez, çünkü Rabbi olarak onu oraya koymaz. Hadis kalbinde zerre kadar kibir olanı ve kalbinde zerre kadar iman olanı böyle kıyaslıyor.
El-Mütekebbir, Allah’ın Kanunlarındandır. Esmaların hepsi kanundur, Allah kanunlarıdır. Onları duygusal isimler gibi düşünüp, okşar gibi sevmek onları anlamaya yetmez, onlara öyle yaklaşmayın. Öyle yaparsanız da olur, o da sevaptır ama kavanozun içerisindeki bala veya sevdiğiniz şeye, ihtiyacınız olan gıdaya, şifaya ulaşamazsınız; onu camın üzerinden sevmek gibi olur, kavanozun içerisindekinden yararlanmış olmazsınız…
Evet, Esmalar Allah’ın kanunlarıdır. Mesela Fatır ismi, yararak patlatan bir kanun! El-Mütekebbir de Allah’ın bir kanunudur, kanunu olarak O’nun bir esmasıdır Ne demektir? Mütekebbir isminin en kısa tarifi şudur, Mütekebbir’i anlayabilmek için en kısa tanım şöyledir: Mütekebbir “Müstakilen VAR ve Muhtar” olarak “BEN” diyen demektir. Mütekebbir “Müstakilen VAR ve Muhtar” olarak “BEN” diyendir… Haşr Suresi 23’e göre Allah Mütekebbir’dir, “Müstakilen VAR ve Muhtar” olarak gerçek “BEN” diyendir. Kullar “müstakilen var ve muhtar” olmadıkları için Allah’ın verdiği yetki ve izin ile ancak O’nun adına “BEN” diyebilirler.
Hep bir şeyi tekrar ediyoruz ama başka başka başlıklar altında. Şimdi Mütekebbirlik altında yine aynı şey, dikkat ediniz: Mütekebbir vasıf doğrudan ilahlık vasfıdır. Kullarda bulunmaz. Mütekebbir doğrudan ilahlık vasfıdır, ilahın vasfıdır, ancak halifetullah vasıflı insan kendisini “müstakilen var ve muhtar” ilan eder, nefsini ilahlık hissiyatına büründürür ve bu oluşturduğu nefsinin şerrini de kendi adı namına sanki gerçek “BEN” diyenmiş gibi “BEN” diyerek takdim eder. Böylece bakın ne yapar? Allah’ın Mütekebbir vasfına, O’nun doğrudan ilahlık vasfına sahip çıkmış olur, O’nu taklit ediyor olur, Allah’a karşı ilahlık taslıyor olur; Enbiya-29’a göre bir duniHi ilah olur. İşte tanımladığımız bu hal, yani Mütekebbirliğe sahip çıkmak, bir insanda zerre kadar bile bulunsa o insan cennete giremez diyor Rasulullah (SAV) Efendimiz. Çok önemli! O halde, kalbinde zerre kadar kibir bulunan demek, “Allah’ın Mütekebbir olan ilahlık vasfını zerre kadar sahiplenen ve buna göre de zerre kadar da olsa davranan” demektir. Burası inananlar için çok önemli: Mütekebbir kelimesinin manasına kınayıcı yaklaşmak, onu kötü ilan etmek Allah’a karşı edepsizlik olur. Bu durum bilinmediği için kibir kınanıyor. Kur’an diyor ki Kibir Allah’a aittir. Kibir Sahibi Allah’tır. Buna rağmen niye kibri kınıyorlar? Bilmedikleri için! Ama Kur’an neyi kınıyor? Kişinin (kibri, Mütekebbir esmasını zulmette kullanıp) Allah gibi davranmasını kınıyor. Anladık ki Mütekebbir esmasına, o manaya kınayıcı yaklaşmak ve onu kötü ilan etmek Allah’a karşı edepsizlik oluyor. Ve yine anladık ki kınanması gereken (yani Kur’an’ın kınadığı) duniHi ilahların Allah’ın Mütekebbir vasfını taklit etme edepsizlikleridir. İnsanların bu dünya hayatında kendi zannlarına göre yaptıkları kibir kınanıyor.
Kur’an’ı anlamaya çalışırken insanların kendilerine göre tanımladıkları manalarla meal yapmamaya çok özen göstermek gerekir. İnsanlar zannlarına göre bir kibir tanımlıyorlar ve onun da hepsini değil de fazlasını kınıyorlar ki o görecelidir, herkese göre değişir: Tanımladıkları bu kibir halinin fazlasını kınıyorlar, yine kendi zannlarına göre bir mütevazilik tanımlıyorlar, bunu da övüyorlar. Bütün bunları bir müşrik, bir Yahudi, bir Hristiyan da yapabilir. Devamlı söylüyoruz, bir müşrik, bir Yahudi, bir Hristiyan da bir şeyi yapıyorsa o İslami olamaz, Kur’an’a ait olamaz! Doğru yapıyorlarsa onlar da Müslüman olurlar. Yani hem Müslüman değiller, Kur’an’ı reddediyorlar, hem de mütevazı oluyor, kibirli olmuyorlar; bu nasıl İslami-Muhammedi bir hal olur? Olmaz! Oysa günlük yaşantıdaki kibir ve mütevazılık tanımı, müşriklerin, yahudilerin, Hristiyanların yapabildiği şeyler. Çok dikkat edin, bu tanımlar zaten onlara aittir. İslami değildir! Böyle yaklaşıp da İslami olmayan tanımlarla Kur’an meali yaparsak, Kur’an ve hadisleri böyle anlamaya çalışırsak olmaz…
Hadisimize dönelim, Rasulullah (SAV) buyuruyor: “Zerre kadar, kalbinde zerre kadar iman olan cehenneme girmez.” Bu bizim için çok önemli bir müjde, ancak her türlü imanı buraya sokamazsınız, olmaz! O zaman Efendimiz (SAV)’in misyonunu kaldırırsınız, edepsizlik olur, O boşa gelmiş gibi olur. Kişi Hz. Musa (AS)’ın kavmi gibi inanacak ama “ben Muhammediyim” diyecek, sonra da “kalbinde en az iman olan cennete girecek hadis var” diyecek. İşi karıştırdı, çorba etti ama içilmeyecek bir çorba, yani şifa değil. Efendimiz (SAV)’in bahsettiği iman elbette kendisinin açıkladığı, öğrettiği ve kendisinin yaşadığı imandır! İmanı doğru anlamak gerekiyor. Bir Yahudi’nin, bir Hıristiyan’ın Allah’a inanma biçimi de bir iman ama hadisteki o değil; hem duniHi ilah olurum hem de Allah’a inanırım hali değil.
Bilelim ki “inanıyorum” demek yetmez, mutlaka ve mutlaka Rasulullah (SAV) Efendimiz’in açıkladığı, öğrettiği, yaşadığı şekilde iman şarttır. Kalbindeki zerre kadar iman müjdesi, Efendimiz (SAV)’in öğrettiği ve yaşadığı iman biçimidir. İşte bunun zerresine sahip olan cehenneme girmez…
Efendimiz (SAV) böyle öğretiyor.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti