Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

TRİKOPİS’İN ESİR EDİLMESİ –BÜYÜK TAARRUZ’UN 8. GÜNÜ

Büyük Taarruz’da,Yunan kuvvetleri büyük bir bozguna uğrayarak,panik halinde İzmir’e doğru çekilirken Yunun Orduları’nın Başkomutanı Trikopis ve yanındaki general Diyenis ile üst rütbeli subayları, Murat Dağları arasında Göğem Köyü civarında keşfe çıkan ve orada görüp teslim alan Afyonkarahisarlı Ahmet Çavuştur.Daha sekiz on yaşlarımda Yukarıpazar Camii’nin önündeki alanda toplanır başta futbol olmak üzere çeşitli oyunlar oynardık.Hemen her akşam Ulu Câmi yönüne giden esmer sert bakışlı yaşlıca bir adam giderdi. Arkadaşlarımız arasında rüzgar gibi koşan Vedat’ın babası olduğunu sonradan öğrendim..Bir Zafer Bayramı töreni sırasında göğsünde madalya ile gördüm Ahmet Çavuş’u ve Vedat’a sordum : “Babam Trikopis’i esir etmiş,İstiklâl mdalyası o madalya “ dedi İlk kez duyuyordum bu tuhaf adı.. İlkokul ve sonraki okul sıralarında öğrendik ki Trikopis Afyon’daki Yunan kuvvetlerinin komutanı olup buralarda kalmış ve Dumlupınar Meydan Savaşında mağlup olunca İzmir’e doğru kaçarken esir düşmüştü.Trikopis’in esir edilmesini Ahmet Çavuş, Afyonkarahisar Belediyesi yayın organıTaşpınar Dergisi’nin editörü Hasan Özpınar’a o günü yaşarcasına anlatmıştır. (Taşpınar dergisi Sayı 5 Aralık 2010 s.12-149)
Halide Edip Adıvar da “Türk’ün Ateşle İmtihanı” kitabında Trikopis’in Atatürk’ün yanına getirilişini şöyle anlatır:
” Üç gün Uşak’ta kaldık. Karargâhta herkes General Trikopis’ten söz ediyordu. Daha önceki başkomutan Hacı Anesti görevinden alınmıştı. Yunanlılar General Trikopis’in nerede olduğunu bilmiyorlardı. Yunan tutsaklarından işittiğimize göre Kızılcadere’ye gelmiş, orada,Venizelistlerle Konstantinistleri barıştırmak istemiş, fakat onların arasında da boğuşma sürmüş. Bazıları Trikopis’in intihar ettiğini söylüyorlardı. Eylülün ikinci günü(1922), Mustafa Kemal Paşa, Fevzi ve İsmet Paşaları Uşak’ta bir masanın çevresinde bulduk. General Trikopis’le,General Dionis Türklere teslim olmuştu. Mustafa Kemal Paşa’nın huzuruna, Nurettin Paşa’yla Kemalettin Paşa’nın arasında geldiler. Eğer korunulmasalardı, Uşak halkı onları da parçalayacaktı. Uşaklılar onları, sevgililerini öldürenler,evlerini barklarını yakanlar arasında sayıyorlar, mevkilerine hiç önem vermiyorlardı.
Yunan generalleri getirildikleri zaman, Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ile İsmet Paşa’nın arasında duruyordu. Benim için bu, birinci derecede militer bir dramdı. Onun için büyük bir ilgiyle seyrettim ve dinledim. Bizimkilerin üniformaları erlerinki kadar sade, yüzleri sakin ve hareketsizdi. Buna karşılık, Yunanlılar sırmalı üniformalar giymişlerdi. Yüzleri ve elleri son derece sinirli olduklarını gösteriyordu. Fevzi Paşa ise bir Buda heykeli gibi sakindi, fakat belki de içinden «Bu herifler hakikî asker olamaz, âdeta dans eder gibi sıçrayıp selâm veriyorlar» diyordu. İsmet Paşa,, gözlerindeki öfkeyi göstermemeye çalışıyordu. O, askerden daha başka bir şeydi. O bölgede, yerli halka yapılan zulme dayanamıyordu. Fevzi Paşa’yla İsmet Paşa eğildiler, fakat ellerini vermediler.
Mustafa Kemal Paşa bu sahnenin hâkim karakteri, askerlik alanında bir büyük sanatkâr ve oyunun kurallarına uyan bir sporcuydu. O, Yunan generallerinin kılıklarına ve maiyetlerinin yaptıkları kötülüklere hiç önem vermiyor. Trikopis onun, bu oyundaki rakibi. Bu askerlik oyununda yere vurduğu adama kurala uygun olan hereketi elden bırakmıyordu. Sırtını yere getirdiği pehlivanın elini sıkan galip bir pehlivan gibi, Trikopis’in elini yakaladı, herhangi bir el sıkışı süresinden fazla tuttu: «Oturun, General, yorulmuş olacaksınız.» Bundan sonra, sigara tabakasını uzattı, kahve ısmarladı. General Dianis’e de nezaketle davranmakla birlikte,gözleri Trikopis’in gözlerinde. Trikopis de ona açık bir hayranlıkla bakıyor. Elli yaşlarında kadar, sinirli, hastalıklı, tiyatro sahne-sindeymiş gibi giyinmiş bir adam. «Ben sizin bu kadar genç olduğunuzu bilmiyordum. General.» Bundan sonra masanın etrafına oturdular. Mustafa Kemal Paşa, askerlik alanında oynadıkları oyunu tartışmak için sabırsızlanıyordu. Ona, âdeta halkın ıslıkladığı bir piyesin yazarına bakar gibi bakıyor. Önce, bir Rum «tercümanla» lafa başlandı. Yanılmıyorsam, bu, Tetkik-i Mezalim şubesinde Yunan gazetelerini tercüme eden adamdı. Ben Rumcayı o günlerde hâlâ iyi anlarsam da, çeviri yapamazdım. Konuşma, daha sonraları Fransızca olarak sürdü. General Trikopis, dertlerini bir profesyonele döken bir amatör gibi konuşuyordu. Yunan ordusunun kötü durumunu, bundan sorumlu olan deli komutan Hacı Anesti’nin kusurlarını, durumu anlamadan ordusuna emirler verdiğini anlatıyordu. Bütün haberleşme Türk süvarisi tarafından kesildiği için, Yunan ordusunun muhtelif parçaları birbiriyle anlaşamamışlardı. Bundan başka da, Yunan ordusundaki Venizelist ve Konstantinist bölümler birbirine girmişti. İnsan, Afyon’daki Yunan ordusunun neden paniğe uğradığını seziyordu. General Trikopis, Çobanlar’dan bir karşı saldırı yapmayı düşündüğünü söyleyince, Mustafa Kemal Paşa da sükûnla kendisinin nasıl karşılık vereceğini anlattı. Bu aralık, iki Yunan generali arasında da sert bir tartışma başlamıştı. Çünkü, Dionis, Trikopis’in emirlerini dinlememişti. Yunan generalleri, askerliğe yakışmaz bir biçimde tartışmaya girmişlerdi. Bunu bizim paşalar, askerlik sanatının, nereden gelirse gelsin, onuruna aykırı gördükleri belliydi. Konuşma bitince, Mustafa Kemal Paşa ayağa kalktı: «Sizin için bir şey yapabilir miyim?» diye sordu. Trikopis: «İstanbul’daki karıma durumumdan haber verilmesini isterim.» diye cevap verdi. O zaman Mustafa Kemal Paşa, Trikopis’in elini yine uzunca süre elinde tutarak dedi ki: «Savaş bir talih oyunudur, General. Bazen, en beceriklisi de yenilir. Siz, görevinizi yaptınız. Sorumluluk şanstan geliyor, üzülmeyiniz.» General Trikopis, ellerini sallayarak: «Ah, General! En son yapmam gereken şeyi yapamadım.» dedi. Bu, anlaşılan, intihara cesaret edememiş olması meselesiydi. Yunan generalleri gittikten sonra, Mustafa Kemal Paşa hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Âdeta milletlerarası bir sahnede dövüşmüş olduğu ve şampiyonluğu kazandığı oyundaki yarışçıyı kendine lâyık görmüyor gibiydi

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti