Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Ve Allah Bir Misal Verdi -11

“YALANLAYANLARIN MİSALİ NE KÖTÜDÜR”
Kur’an bize yalanlayanların misalini de verir ve “Yalanlayanların Misali Ne Kötüdür” der, A’raf Suresi 175, 176, 177. ayetlerde:
A’raf (175, 176, 177): “Onlara, kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, bu yüzden de şeytanın (kendine) tabi kıldığı ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku. Eğer dileseydik, onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevasının peşine düştü. Artık o (nefs halini yaşayanın) misali şu köpeğin durumu gibidir: Üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, terk etsen de dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin misali böyledir. (Sen bu) kıssayı anlat, belki tefekkür ederler. Ayetlerimizi yalanlayan ve (böylece) nefslerine zulmetmiş olan kavmin misali ne kötüdür!”
Asıl olan ahiret hayatıdır (Ankebut-64, Mü’min-39, A’la-17, Duha-4), dünya hayatı halifetullah vasıflı insanların ahiret hayatlarındaki pozisyonlarını belirlemek üzere yaratılmıştır (Hud-7, Kehf-7, Mülk-2). Bu sebepten insanlar dünya hayatında mutlaka deneneceklerdir (Bakara-155, 156, 157). İnsanların sadıklarını ve yalancılarını belirleyen fitnelerle imtihanları vardır (Ankebut-2, 3). Ahiret hayatına inananlar ile şüphe içerisinde olanları ayırt etmek maksadıyla bu imtihanda şeytan da görevlidir (Sebe-21). Bu imtihanda insan da tercihlerinin sonuçlarına, dünya hayatındaki yaşantısıyla kendisine şahittir (Adiyat-6, 7). Dolayısıyla, ahiret sorgusunda da kendi nefsi aleyhine şahitlik yapar (En’am-130, Kıyamet-13, 14).
Ayetlerdeki anlatıma sebep olan kişiye ki bazı rivayetlere göre bir yahudi olduğu sanılmaktadır, bazı rahmanî imkânları Rabbi ona önceden nasip etmiş, ancak bu rahmanî imkânlar o kişi için fitneye yani hayat tarzı açısından ikilemlere sebep olmuştur. Kişi yaşadığı ortamın da şartları içerisinde bu ikilemler sebebiyle çeşitli tercihler yapmaya zorlanmıştır. Hakk ve batıl arasında tercihler yapması gereken bu kişi kendisine verilen Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisini ancak dünya için ve hevaları yönünde kullanmıştır. Söz konusu kişinin “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasıyla olaya yaklaşıp duniHİ algı ve zann’larını tercih ettiğini görüyoruz, çünkü dünya ve heva kesinlikle işte budur. Bu tür tercihler şeytanın pusuda durup beklediği pozisyonlardır.
BİLLAHİ ANLAMDA İMAN EDEN VE BU İMANIN GEREĞİNİ YAPANLAR ÜZERİNDE ŞEYTANIN BİR HÂKİMİYETİ YOKTUR
Halifetullah vasıflı insan Hakk ve Batıl arasında Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisini kullanarak bir tercih yapacağı zaman ona yakın arkadaşlık yapan şeytan (Zuhruf 36), hemen devreye girer ve o kişinin batıl yönde bir tercih oluşturmasına zemin hazırlamak üzere kişinin sadrına batıl hevesler oluşturan vesveseler verir (Nas 5). Kişi batıl yönde tercihinden sonra huzurlu olsun ve kendisini doğru yolda sansın diye de şeytan üzerine düşeni yapar (Zuhruf 37).
Billahi anlamda iman eden ve bu imanın gereği hayat tarzı oluşturarak bu istikameti muhafaza etmeye gayret edenler üzerinde şeytanın bir hâkimiyeti yoktur (Nahl 99), şeytan ancak kendisini dost edinen, yani “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasında bulunan ve bu iddiaya göre yaşayanların üzerinde hâkimiyet ve tesir oluşturabilir (Nahl 100). Bu amaçla, şeytan bu dostlarına duniHİ algı ve zann’larını, dolayısıyla ilahlık hissiyatını süslü ve sevimli gösterir, onların kalplerinin katılaşmasına sebep olur (En’am 43).
HAKK YOLU TERCİH ETSEYDİ, RABBİ O KİŞİYİ DAHA YÜKSELTECEKTİ
Şeytandan ilk tesirleri böyle alan insan nefsine zulüm yapmakta inatçı ve ısrarcı olmaya devam ederse, bir süre sonra çeşitli vesveseler için şeytana fazla ihtiyaç duymaz. Halk arasında “şeytana pabucunu ters giydirir” diye tanımlanan bir insan tipi vardır. İşte o kişi vesvesede öyle mahir olur ki, kendisine kendisi yeter; hatta başka insanlar için de insandan şeytan (Nas 6) olarak hayata devam eder. Sonuçta; böyle insanlar azgınlaşırlar, yani haddi aşmada, asi olmada ve Allah’a karşı edepsiz olmada çok ileri giderler. Şeytan böyle insanları geldikleri bu azgın ve ileri küfür noktasında görünce o insandan korkar ve “Ben sizden uzağım, sizin bilmediklerinizi bilirim ve Rabbülalemiyn’den korkarım” der ve o insanlardan kaçar (Enfal-48, Haşr-16). Ayetlerden anlıyoruz ki, kendisine Rahmani imkânlar verilerek imtihan edildiğinde o kişi Hakk yolu tercih etseydi, Rabbi o kişiyi daha yükseltecekti.
KINANAN “NEFSİN ŞERRİ”DİR. “NEFSİN ŞERRİ” NEFSİN KENDİSİ DEĞİLDİR
Nefsine zulmetmeyi azgınlık noktasına getiren bu kişinin durumu ayette köpeğin bir vasfına benzetilerek kıyas yöntemiyle anlatılmıştır. Söz konusu kişinin davranış biçimi sonucu düştüğü durum köpeğe değil köpeğin bir özelliğine benzetilerek misallendirilmiştir. Söz konusu kişinin zatının köpeğin bir özelliğine misal getirildiğini düşünmek çok yanlış olur. Hiç bir kulun zatı, dolayısıyla nefsi, Allah’ın Zatından gayrı değildir. Allah’ın zatından gayrı “müstakilen var ve muhtar” ayrı bir “zat” varlığı düşünmek duniHİ algı ürünü olur ve bu tür fikirler şirk kapsamındadır.
Dolayısıyla ayette konu olan kişinin kınanan yönü zatı değildir, benzetilen de köpeğin zatı değildir. Ayette kınanan kişi duniHİ algı ve zann’ları sonucu bir zannî kişilik, yani aslında zat olarak var olmayan, davranış olarak sergilenen bir yapı oluşturmuştur ki, buna nefsin şerri denir. Nefsin şerri nefsin kendisi değildir. Nefs “zat”ın hissedilerek yaşanan halidir, nefsin şerri ise küfür amaçlı bir davranış biçimidir. Rasulullah (SAV) Efendimiz’in öğrettiği bir dua ile bunu daha iyi anlayabiliriz: “Allahümme elhimniy ruşdiy ve eızniy min şerri nefsi.” Bu dua ile diyoruz ki; Allahım, bana doğru yolumu ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru.”
Sonuç olarak; ayete söz konusu olan kişinin nefsinin şerri o kişiye öyle bir hal yaşatıyor ki, işte bu hal köpeğin bir haline benziyor. Köpeğe yaklaşıp ona bir şeyler verseniz o dilini çıkarır, sarkıtır ve solur; köpekle ilgilenmez ve ondan uzaklaşırsanız yine dilini çıkarır, sarkıtır ve solur. Birbirinden çok farklı olan bu iki davranış karşısında köpekte hiçbir değişik hal olmaz.
Allah’ın nimetlerine karşı nankör yaklaşan, şikâyetçi olan ve beğenmeyen, yetinmeyen insan, duniHİ algı ve zann’larıyla Allah’a kafa tutar. O insanı nimetten mahrum edersiniz yine aynı davranışları sergiler. Böyle insanları Kur’an ile uyarsan da birdir, uyarmasan da birdir, onların davranışları değişmez ve iman etmezler (Bakara-6, Yasin-10).
Allah’ın ayetlerini, Nebi ve Rasullerini yalanlayan ve onlara savaş açanların Allah indinde durumları köpeğin benzetilen vasfı misali kötüdür. Onlar şerrul beriyyeh yani yaratılanların en şerlileridir (Beyyine-6). Eğer insanlar küfrederlerse, bundan Allah razı olmaz, ancak şükrederlerse razı olur (Zümer-7).
Ayette söz konusu olan kişi özelinde ele aldığımız bu davranış biçimleri ve imtihan şekli, eğer insan kendisine dürüst bir hakemlik ve hâkimlik yaparsa görür ki, yaşantı içerisinde çok sık karşılaşılan hallerdir. O halde bu kıssayı okuyalım ve kendimiz açısından tefekkür edelim. Çünkü Rabbimiz A’raf-176’da şöyle buyurmaktadır: Bu kıssayı okusunlar belki tefekkür ederler, Rabblerinin indinde kötü örnek oluşturmak istemezler.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti