Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

BİR BİR GİDİYOR ANTRENÖRLER…

Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımız radyolu yıllardır aynı zamanda…İşte o yıllarda radyolardan daha sonra da plaklarda dinlediğimiz şarkılar arasında ünlü bestekâr merhum Şükrü Tunar’a ait hicâz makamında “Bir bir geçiyor sevgililer gözler yaşlı” adlı şarkı çok sevilirdi; hele “Müzeyyen” okuyorsa..
2021-2022 futbol sezonun sekizinci haftasında da “bir bir gidiyor antrenörler” demek yanlış olmaz sanırım.. Süper ligde çalışan dokuz antrenör ayrıldı takımlarından.. Bunlar arasında Aykut Kocaman, Ersun Yanal, Samet Aybaba, Çağdaş Atan, İrfan Buz gibi tecrübeli ve tanınmış isimler var.. Milli takım antrenörü Şenol Güneş ve yardımcılarıyla alt liglerde çalışan antrenörler dâhil değil bu sayıya.
2021-2022 futbol sezonu çok hızlı başladı ve sürpriz takımlar ve sonuçlar var sekiz haftalık süreçte.. Sezon başında hatırı sayılır ücretler alarak göreve başlayan kendilerinden çok şeyler beklenen bu teknik adamlar niye istifa ederler ya da sözleşmeleri niye karşılıklı fesh edilir? Bunun birinci ve görünen nedeni takımın başarısızlığıdır, puan cetvelinin alt sıralarıdır, düşme korkusudur veya sezon başındaki hedeflerden hızla ulaşmaktır. Örneğin Spor Toto Süper Lig’de: Başakşehir kötü gidişe “dur” demek için Aykut Hoca’yı ayırmış, Emre Belözoğlu’nu getirmiştir. Aykut Kocaman, Emre Belözoğlu’dan deneyim, görgü bilgi, genel kültür, eğitim yönlerinden fersah fersah ileridedir bana göre… Ancak “İlahlar böyle istiyor” demek..
Futbol antrenörlüğümüz son kırk yılda önemli aşamalar kaydetmiştir; özellikle TFF-TÜFAD işbirliği sayesinde son on beş yirmi yıllık süreçteki organizasyonlar, çalışmalar futbol antrenörlerimizin ufuklarının açılmasını sağlamıştır…
Belli kurs ve seminerlere katılan, gerekli bilgilerle donanan antrenörlerimizi “antrenman bilgisi teknik-taktik ve takım yönetimi” alanlarında Avrupa’daki antrenörlerden hiç de geri değillerdir.. Peki bu bilgilere ulaşmamıza rağmen neden pratiğe yansımıyor veya antrenörlerimiz yansıtamıyorlar bu bilgileri…
TÜFAD’ın yayımladığı “ Antrenörün Sesi” dergisinin Aralık 1996 sayısında, Charly Presh-Werner WİCK adlı spor bilimcilerin yazdığı ve antrenörlüğümüzün yeni ufuklara açılmasında pay sahibi futbol adamlarından biri olan Zafer Şahinoğlu’nu Almanca’dan çevirdiği bir yazıda, Takımın zihinsel yönden performans artışının sağlanmasında “spor psikolojisinin” önemi ve işlevi vurgulanıyor..
Aynı yazının “Antrenör kişiliği ve Psikolojik Kâbiliyetler” bölümünde şunlar yer alıyor:
“İyi bir futbol antrenörü için psikolojik kabiliyetler aşağıdaki şekilde gösterilmiştir..
Karar verme- zorlukları yenme- kendini yenileme- öğrenme- uzlaşma- seziş- sürtüşmeleri çözme-iletişim- işbirliği- en üst düzeyde psikolojik yüklenme- kişisel görünüş- takım kurma- bir futbolcuyu en verimli mevkide oynatma- zihinsel regenerasyon kâbiliyetleri.. Bunlara daha pek çok yetenek eklenebilir.. Örneğin, deplasmanda yenersin rakip takım taraftarı çileden çıkar,kendi sahanda yenilirsin kendi seyircin yuhalar, basın aleyhte yazar, başarısız olmanı bekleyen ve altını oyan başkalarına dayanma kabiliyeti gibi.. İşte antrenör de bu çarkın bir önemli dişlisidir. Ve lideridir bu çarkın… Kimileri doğal liderdir kimileri de atanmış yani örgütlü liderdir.. Doğal liderlerlerin atanmışlara göre başarı şansları daha fazladır; çünkü insanları yönetme, yönlendirme, insanlar arası ilişkileri iyileştirme konusunda yetenekli kişilerdir doğal liderler… Ayrıca olaylara ve dünyaya bakışları, onları değerlendirme ve yorumlamaları çağdaş ilkelerle örtüşürler… Örgütlü bir lider ve futbol antrenörüyse, yaratıcı ve yenilikçiyse o kişi, takım çalıştırmada, oyuncu seçmede, oyun anlayışında çok yetenekliyse açığını kapatabilir ve başarılı olur… Çünkü sadece teorik futbol bilgileriyle başarıya ulaşmak mümkün değildir; bugün BESYO mezunu ve UEFA-B lisanslı bir antrenör en az Fatih Terim, Pereyra ya da Avrupalı bir antrenör kadar antrenman bilgisi konusunda söz sahibidir; ancak iş orada bitmez, bir antrenörün işi hiç de kolay değildir; oyuncu seçme, takım oluşturma, oyuncular arasında uyum sağlama, çıkabilecek sorunları çözme, takımı maçlara hazırlama, maç öncesi, maç arası ve maç sonrası süreci yönetme yani takım sevk ve idâresi, medya ile ilişkiler, antrenman uygulamaları, takım teşkili, takım taktiği, oyun sistemleri, kendi takımını analiz ve sentez yeteneği, rakip takımları analizi gücü, motivasyon ve konuşma yeteneği, genel kültür, futbol kültürü konularında yetersizse vay o takımın hâiline… “İlimsiz otorite olmaz” sözü burada uygun düşer.. Fakat kısa zamanda sonuç alma; yüksek beklenti, birkaç başarısız maç sonucuyla işlerini kaybetme endişesi antrenörlerin uzun vadeli plan ve programlar yapmalarını imkansız kılmaktadır…
Nasıl ki en az hata yapan hakem iyi hakemse, en az hata yapan antrenör de iyi antrenördür demek daha doğrudur… Futbol oyunu hatalar oyunudur ve birçok kişinin dediği gibi “basit bir oyun” filan da değildir… Bir maç içinde oluşan yüzlerce pas, çalım, koşular, ikili mücadeleler, şutlar, rakibin davranışları futbolu cazip ve komple hâle getiriyor. Böyle bir fiziksel ve ruhsal bileşimin ön planda olduğu, yüzlerce binlerce gözün izlediği futbol maçları süreci, antrenörleri çok yorar, hele bir de ekonomik sorunlar büyükse… Allah kolaylık versin sayın hocam…
Deniz fırtınalı, çok dalgalı diye martı denizi terk etmez. Her işte olduğu gibi sorunları fırsata çevirmesini bilmeli hocalarımız.. Bilemezse zaten “kovuluyorlar”…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti