Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Oğuz

Bozkurt-Lotus Davası: GENÇ CUMHURİYETİN İLK HUKUK ZAFERİ

Dünya Hukuk tarihine “Bozkurt-Lotus Davası” olarak geçen ve henüz genç bir cumhuriyet olan Türkiye Devleti açısından uluslar arası hukuk alanında çığır açmış bir vakadır. Türk Hukuk tarihi ve sistemi bakımından son derece önemli bir davadır. Bilindiği üzere 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Devleti artık yönetim şeklini değiştirerek halkın kendi kendini yönetmesi düsturuyla Cumhuriyet Yönetim Şeklini ilan etmiştir. Henüz genç bir cumhuriyet olan Türkiye Devleti, birçok alanda reformlar yapmakta ve devlet sistemini sağlamlaştırmak için sıkı bir çalışma içerisine girmiştir. Eğitim, ekonomik, diplomasi, bürokrasi, hukuk, uluslar arası ilişkiler vb. birçok alanda yapısal reformlar yapmaktaydı. Ve yapılan bu yapısal reformlar tabir-i caizse meyveleri vermeye başlamıştı. Hukuki reformlar açısından da Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emir ve talimatları çerçevesinde iş, Mahmut Esat BOZKURT bey’e düşmüştü. Kendisi bir hukuk profesörü olan Mahmut Esat BOZKURT bey, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyet’in ilk Adalet Bakanı olarak da yeni yönetim sistemi açısından büyük bir sorumluluk altına girmiştir.
Cumhuriyet ilan edildikten yaklaşık 3 yıl sonra ülkemiz hukuk alanı açısından bir sorun ile karşı karşıya kalmıştır. 2 Ağustos 1926 tarihinde kömür taşıyan Türk bandıralı olan Bozkurt gemisi ile yolcu taşıyan Fransız bandıralı olan Lotus gemisi ile Ege Denizi’nde Midilli adası açıklarında çarpışarak bir kaza meydana gelmiştir. Kaza sonucunda Bozkurt gemisi ortadan ikiye ayrılarak batmış ve 8 Türk vatandaşımız maalesef hayatını kaybetmiştir. Kaza sonucunda iki geminin kaptanı tedbirsizlik ve ölüme sebebiyet verme suçlarından dolayı tutuklanmışlardır. Hükümet, Türk Ceza Kanunu’nun 6. Maddesi uyarınca Türk Mahkemelerin söz konusu hukuki ihtilafına bakacağı ileri sürmüştür. Yani Türk Mahkemelerin yetkili olduğu ifade etmiştir. İlgili kanun maddesine göre Adalet Bakanı’nın talebi veya mağdur olan kişilerin şikayeti yeterliydi. Dolayısıyla Adalet Bakanı Mahmut Esat BOZKURT bey, kanunun kendisini tanınan bu yetkiyi kullanarak 28 Ağustos 1926 tarihinde İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne dosyayı havale etmiştir. Mahkeme Eylül ayında vermiş olduğu karar doğrultusunda Türk kaptanı 4 ay, Fransız kaptanına 80 gün hapis cezasına mahkum etmiştir. Ancak Fransız yetkili Mösyö Demons, Türk mahkemelerin yetkisiz olduğunu iddia etmiş ancak Türk mahkemesi ise kendisinin yetkili olduğunu ifade etmiştir.
Bu yaşanan vaka sonucunda Türkiye ile Fransa arasında bir anlaşmazlık hali ortaya çıkmıştır. Fransa, diploması yollarını kullanarak Türk mahkemelerin yetkisiz olduğu ileri sürmüş ve Lotus gemisi kaptanının tahliye edilmesi istemiştir. Türkiye ise, Fransa’nın bu talepleri karşısında kendisinin yetkili olduğu ve gemi kaptanının tahliye talebini reddetmiştir. Türkiye ise, Fransa Devleti’nin kabulü ile söz konusu hukuki ihtilafın çözümlenebilmesi için “La Haye’deki mahkemenin yargı yetkisine gönderilmesine hiçbir itirazın olmayacağına” deklare etmiştir. Bu talep üzerine Fransa Devleti kabul ederek, hukuki ihtilafın çözümlenmesi için La Haye Mahkemeleri yetkili kılınmıştır. Bu konuyla ilgili olarak kısa bir anıyı bahsetmek gerekir. Türkiye Devleti’ni temsilen seçilen heyetin başında Mahmut Esat Bey vardır. Mahmut Esat Bey anılarında, yaşanılan bu problemin çözümünde anılarında şunu söyler. “Bir gün beni ATATÜRK nezdine çağırmıştır. Söz konusu meseleyi izah etmemi istemişti. Bende; Paşam La Haye Adalet Divanı’na gidelim. Kimin haklı olduğu ortaya çıksın. Ben hakkımızdan eminim, müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. KAYBEDERSEM BİR DAHA MEMLEKETE DÖNMEM, FAKAT KAZANACAĞIZ. Hem Adalet Divanı’na gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak Fransız Devleti’nin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri ileri sürme cesareti verecektir….” Bu sözler karşısında ATATÜTÜRK, Mahmut Esat Bey’e; “Güle güle git, KAZANACAKSIN, KAZANAMAZSAN BİLE BU MEMLEKET SENİ BAĞRINA BASACAKTIR.” Diyerek Mahmut Esat Bey’e olan güvenini sözleriyle teyit etmiştir. Devam eden yargılama süreci sonunda Adalet Divanı Türkiye’nin iddialarını yerinde bularak, yargılama yetkisinin uluslar arası hukuka uygun kullandığına karar vermiştir. Divan’a göre bayrak devleti dışında kalan devletlerin açık denizdeki çatmalarda yetki kullanma yönündeki kararlarının azlığı sadece devletlerin uygulamada çok defa ceza davası açmaktan kaçındıklarını gösterir. Kendini bunu yapmaya mecbur hissettikleri anlamına gelmez. Çünkü ancak böyle bir kaçınma bilinçli bir kaçınma görevi biçimindeyse bir milletlerarası teamülden bahsetmek mümkün olur. Kararın uluslar arası hukuk açısından önemi gerçekten çok büyük olmuştur. Her şeyden ziyade Türkiye’nin Adalet Divanı’na gitme arzusu, Türkiye’nin hukuk sistemine güvenini ve bu güvenin boşa olmamasıdır. Bir diğer önemli gelişme ise, Batılı devletlerin Bozkurt-Lotus Davası sonucunda kapitülasyonları devam ettirme niyetlerin sona ermiş olmasıdır. Dolayısıyla Türkiye’nin Tapusu niteliğinde olan Lozan Anlaşmasının bir kez daha tescillendiği ortaya çıkmıştır.
Türkiye’nin uluslar arası hukuk arenasında ilk başarı olarak nitelendirilen Bozkurt-Lotus Davası sonucunda yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bir çok alanda başarı tescillenmiş bulunmaktadır. Genç Cumhuriyet’in ilk hukuk zaferi olarak da adlandırılan dava, Türk Hukuk Sistemi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Kazanılan zafer sonucunda ATATÜRK, Türkiye Devleti’ni temsil eden heyet başkanı olan Mahmut Esat Bey’e bu başarısından dolayı “BOZKURT” soy adını vermiştir. Ayrıca Mahmut Esat Bey, “Cumhuriyet Savcısı” kelimesinde de fikir babası olarak tanınmaktadır. Kendisinin bir sohbetinde bu konuyla alakalı olarak “Öyle bir sıfata sahip olmalıdır ki, karşısında kim olursa olsun hakkaniyet ve ülke menfaatlerini söz ardı etmeden yargılama yetkisine haiz olmalıdır.” Şeklinde şifahen belirtmiş ve akabinde savcı kelimesinin önüne Cumhuriyet kelimesi eklenmiştir.

 

ÖZGEÇMİŞ
Mustafa OĞUZ, 19.03.1993 tarihinde Afyonkarahisar’da dünyaya geldi. Baba adı Bahadır, anne adı Ülkü’dür. İlk, orta ve lise eğitimini Afyonkarahisar’da tamamladır. Üniversite Eğitimini İstanbul Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Bölümünü (% 30 İngilizce) kazandı. Üniversite İngilizce hazırlık eğitimi için Kanada Ülkesi, British Columbia Eyaleti, Vancouver Şehrinde Pera College’de tamamladı. Ardından lisans eğitimi için İstanbul Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi eğitimine başladı. Üniversite eğitimi boyunca birçok sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar ve öğrenci kulüplerinde aktif görevlerde bulundu. 8 Kasım 2016 tarihinde gerçekleşen Altınbaş Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanlığı seçimlerinde fakülte ve bölüm öğrenci temsilcilerinin oy birliği ile Öğrenci Konseyi Başkanı ve Hukuk Fakültesi Öğrenci Konseyi Temsilciliğine seçildi. 2017 tarihinde gerçekleşen Türkiye Öğrenci Konseyi Seçimlerinde Başkan Yardımcılığı görevine aday gösterildi.
İstanbul Altınbaş Üniversitesi içerisinde yer alan Türk Tarihi ve Kültürü Kulübü Kurucu Üye, Avrasya Kültürler Topluluğu Kurucu Başkanı, Türkçe Yaşam Topluluğu Kurucu Üye Hayvan Hakları Kulübü, Müzik Kulübü, Tiyatro Kulübü vb. birçok öğrenci kulüplerinde aktif görevlerde bulundu.
İstanbul Altınbaş Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslar arası Ticaret Hukuku Tezli Yüksek Lisans öğrenimine devam etmektedir. Spor ve Spor Tahkim Hukuku, Milletlerarası Özel Hukuk, Şirketler Hukuku üzerine çalışmalar yapmaktadır. Hali hazırda İstanbul 2 Nolu Barosu’na bağlı avukat olarak çalışmaktadır. Çalışma alanları ise genellikle Şirketler Hukuku üzerine danışmanlık hizmeti vermektedir. İstanbul 2 Nolu Barosu Kurucu Üyeler arasında yer almaktadır. Aynı zamanda İstanbul’da faaliyet gösteren Hukuki Düşünce Derneği’nin Kurucu Üye ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak hukuki çalışmalarda aktif yer almaktadır.

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. Sayın Mustafa Oğuz kardeşimin değerli kaleminden yine çok güzel bir çalışmasını okuma fırsatım olduğu için kendimi şanslı hissettim. Kendisine çalışmalarında azim, kararlılık ve başarılar dilerim.

Yoruma kapalıdır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti