Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu -284- TERS! ALLAH’IN RIZASINA TERS!

“De ki; sadırlarınızda olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Semavattakileri ve arzdakileri de bilir, vAllahu ala külli şey’in Kadîr.” (Alu İmran Sûresi 29)
Ayet “sadırlarınızdakini bilir” dedi ama sonra “semavattakileri ve arzdakileri de bilir” diyor. Sizin içinizdekini yani sadrınızı bilir, semavattaki ve arzdakileri de bilir, çünkü onların da sadrı var. Her şeyin sadrı var, yalnız insanın değil. Bu yüzden, Allah bütün sadırları bizzat bilen “aliymun bi zatis sudur”dur. Allah her şeye kâdirdir: “Geceyi gündüzün içine, gündüzü de gecenin içine sokar (kalbeder) ve O Aliymun bi zatis sudurdur.” (Hadid 6)
Sadr kulun kendini hissettiği alandı. Ef’al âlemi tek başına da bir varlıktır ve onun da sadrı vardır. Ef’al âlemindeki her şey, her yaratılan ayrı ayrı düşünüldüğünde de bu böyledir. Mesela dünya atmosferiyle birlikte bir bütündür ve onun da sadrı vardır ve Allah “aliymun bi zatis sudur” olarak onun da sadrını Billahi manada (her yarattığı kendisinde olarak) bilir. Bu yüzden, geceyi gündüzü birbirine kalbeder. Ayetteki bu zahiri manayı çözdükten sonra ayetteki “gece” ve “gündüz” acaba benim için ayrıca ne mana içeriyor denilebilir ve demelidir de. İlk mana olan zahiri manayı çözdükten sonra bu çok faydalı olur ama önce zahir manayı önemsemek lazım. Daha derin anlamlar aramaya girişip sanki zahiri manası yokmuş gibi davranmayın. Bunu yapıp sonra ” gece ve gündüz benim için nedir?” deyip kendimizdeki gece ve gündüzü arayalım, o zaman kolay bulabiliriz. Var olanı, zahiri atlarsak bâtın açılmaz. Çünkü zihin daima kıyasla doğruya gider. Zahirî manayı açıklar, ardından bâtınî bir açıklama getirirsek, zahir ile bâtın manayı kıyaslarsak batini mana da bize somutlaşır. Zahirî olanı bırakır da zahir ile bâtını kıyaslamazsanız, bâtınî mana havada kalır, kıyaslayamayacağınız için mana bir hayal olarak kalır; hiç bir zaman sizin için ikana dönüşmez, somutlaşmaz.
Şimdi kendimizde bir test yapalım. Diyelim ki bir topluluktayız ve içimizden birisi düşünceleri okuduğunu iddia etti ve başladı söylemeye: “Gidip çayın altını bir kısayım” dedin, “program ne zaman biter acaba, ikindiyi kaçırmayız inşaAllah” dedin gibi söylemeye başladı. Ne yaparız? Şaşırırız, ne düşüneceğimizi de şaşırırız. Çünkü ne düşünürsek söylüyor, birşey düşünmekten korkarız. AllahuEkber! Allah ne düşündüğümüzü biliyor da neden hiç korkmuyoruz, hiç tınmıyoruz? Bir insan içimizden geçeni hissediyor diye korkup “aman düzgün düşüneyim” diyoruz. Ayetler “Allah sadırları bilir, kalbi bilir, nefsi bilir, her şeyi bilir; O aliymun bi zatis sudurdur” diye bağırıyor, ama biz “nasıl olsa içimden geçiyor, bir şey olmaz” diye istediğimizi düşünüyoruz, çekinmiyoruz. Fark ettiniz mi? Oysa “içimden geçeni anlar, aman düzgün düşüneyim” deyip bir insandan korkuyoruz, ama Allah için “aman batıl şeyler düşünmeyeyim, içimizden geçeni biliyor” demiyoruz. Ayetler bize Allah’tan sakınmayı, ittika etmeyi öneriyor; “insanlardan değil Allah’tan sakının, Allah’tan kendinizi koruyun, Allah’tan utanın” diyor. Peki, niye böyle?
Çünkü hala kendini “müstakilen var ve muhtar” hisseden bir yapı var. “Aman, ne olacak, birşey olmaz” diyen vurdumduymaz anlayış ve davranışın kaynağı bu! Bu yapıda olanlar için ayetler diyor ki; bir mühlet verdik, o güne kadar onlara birşey yapılmaz. Şuna benziyor: Birisi markete girdi, sepeti dolduruyor, “nasıl olsa kasaya gelecek” derler, kasaya kadar mühlet var. Kasaya geldiniz, geçerli belgeniz varsa ne ala, yoksa hepsini boşaltırlar. Hesap gününe, ölüm anına (kasaya) kadar mühlet verilmiş.
Şimdi bir de esfele safiliyn yapının asi takdim formunun olumsuz hiç bir izi bulunmayan Efendimiz (SAV)’in “aliymun bi zatis sudur”u nasıl anladığını, nasıl yaşadığını, nasıl düşündüğünü tasavvur edin. “Aliymun bi zatis’sudur”un kendisini tasavvur edemedik. Ama Efendimiz (SAV)’in, “aliymun bi zatis sudur”u nasıl düşündüğünü, herkesin içinden geçeni Bizzat bileni nasıl düşündüğünü tasavvur edin. Hayatta da bazen “o işi bizzat ben yaptım” deriz ya, o “bizzat” derken kastettiğimizi yani Bizzat Bilen’i bu esmayı kendisinde vurdumduymaz yapı olmadan yaşayan Efendimiz (SAV)’i düşünün…
Bizdeki bu “ne olacak, böyle de olur” anlayışı var ya, işte bu davranışı hicret ettirmek gerekiyor. Eğer hicret ettirirsek, bu duygu o kadar önemlidir ki… Diyelim ki eşiniz geldi “masa kırıldı kırılacak, yeni birşey alalım” dedi, siz de ona “olsun, böyle de idare edilir” dersiniz ya, işte sizdeki “ne olacak, böyle de olur” anlayışı ve davranışı işte orada kullanmak içindir. “Bugün halimiz olmadı, yemek yapamadık” dediğinde, “olsun, böyle de olur” demek için. Ama tersi yapılır, yani bu anlayış Hakk’ı suistimal etmek için kullanır: Namaz kılmasan da olur, gece kalkmasan da olur… Ters! Allah’ın rızasına ters! İşte o ters yapıyı hicret ettireceğiz.
Esfele safiliyn yapıda bu terslik var, bunu “Billahi” yapıya, ahseni takviyme hicret ettireceğiz…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti