Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Onur Bayram

Eroğlu, ‘İçimizdeki Kütahyalılar’a rağmen ipi göğüsleyecek gibi

Onur Bayram 2 Ağustos 2010 Pazartesi 03:00:00
  Afyonkarahisar’da hem siyasilerin hem de bürokratların bir kendini anlatma sorunu var. Yıllardır bu şehirde de medya hizmetlerinin, medyayla birebir ilişki içinde kurumların medya ilişkilerinin profes-yonel kişilerce yapılması gerektiğini savunur dururum. İki düzineye yaklaşan gazete sayısından mıdır, yoksa herkesin her iş hakkında ahkam kesmesinin gelenekleşmesi bilmiyorum ama bu şehirde herkes medya uzmanı. Hatta herkes bir dönem medyayla temas etmiş ya da ucundan bucağından gazeteciliğe bulaşmış. Bu nedenle de herkes medyayı etkin ve doğru kullanabileceğini sanıyor. Oysa ki durum hiç de öğle değil. Hatta iddia ediyorum medyayı bu şehirde doğru düzgün kullanabilen neredeyse hiçbir kurum yok.
Medya kullanma ve tanıtımdaki başarısızlık düşüncelerim son bir hafta içindeki üç olayla iyice pekişti. Afyonkarahisar Belediyesi’nin çalışmalarını gazeteleri ya da televizyonları yakından takip eden herkes bilir. Ya da belediyedekiler herkesin doğruyu bildiğini düşünür. Belediyemiz her etkinliğini internet sitesi aracılıyla tanıtır. Gazeteler buralardan aldığı faaliyetleri boy boy sayfalarına taşır. Hatta haber yokluğunda birçok gazete belediye bültenlerine bulunmaz Hint kumaşı muamelesi yapar. Yetmez etkinliklere basın mensupları davet edilir, ağırlanır, herkes elinden geleni yapmaya çalışır. Ama yetmiyormuş. Afyonkarahisar halkı, hemşerilerimiz çoğu şeyi yanlış anlamış, söylentiler almış başını gitmiş kimse bu söylentileri, halkın gerçek gündemini fark etmemiş.
Halkın nabzı halkın içinde tutulur. Makam arabalarından, büyük büyük binalardan veya gazetelerden halkın ne düşündüğünü, neyi nasıl anladığını fark edebilmek için ya çok keskin bir öngörü ya da müneccim olmak gerekir diye düşünürüm. Afyonkarahisar gibi küçük, insanların birbiriyle sohbet etmekten zevk aldığı, insanların içten ve samimi olduğu küçük Anadolu şehirlerinde hayatın nabzını tutmak hiç de zor değil. Belirli bir yaşam standardına ulaşmış insanların minibüsle yolculuk etmesi, kahvelere gitmesi, bakkaldaki amcayla, kaymakçıdaki teyzeyle sohbet etmesi bu kadar mı imkansız. Bence değil. Örneğin bir günde benim gibi 3-4 kez minibüse binerseniz neler duyarsınız neler. Örneğin önceki gün bindiğim minibüste, şoförün yanında oturan hemşerimiz Emek Tesisleri için, “e bunu yıktılar ne olacak şimdi” dedi.
Yolculuğun bundan sonrasında konuya müdahale etmemek için kendimi zor tutsam da bir hayli şoför ile hemşerimizin sohbetini dinle-dim. Şoför Emek Tesisleri’nin park olacağını, Valiliği’ ise yıkılmasından vazgeçildiğini anlattı. Hani haftada birkaç günü İzmir’de geçiriyorum acaba ben mi kaçırdım bu gelişmeyi derken şoför Valilik binasının taşınmama ve yıkılmama sebebini şöyle anlattı, “Valilik, belediyenin eski binasına taşınacaktı ama belediye valilikten kira istemiş. Valilik de o zaman taşınmıyorum demiş. Zaten onu da yıksalar Telekom binasının sistemi 30-40 trilyonmuş. O kalacak…” üç noktayla bitirdim çünkü devamı da vardı. Tam bir komplo teorisi. Kısacası güzelim Kent Meydanı projesi ancak bu kadar yanlış anlaşılır. Ama acaba bu yanlış anlaşılmada hemşerilerimizin mi hatası var yoksa projeyi anlatamayanların mı?
Başkan Burhanettin Çoban’ın Afyonkarahisarlı’yla iç içe olduğunu biliyorum. Hatta bir kaç kez gece yarısına yakın bir saatte kendisini hiç tanımadığım ama arkadaşları olduğunu tahmin ettiğim bir kaç kişiyle gezerek, sokakları incelerken görmüştüm. Ancak sanırım Afyonkarahisarlı hemşerilere kendimizi tam anlatamıyoruz. Örneğin Karaman civarındaki esnaf uzun süredir devam eden Afjet ve doğalgaz çalışmalarını belediyenin yaptığını düşünüyor.
Yeni kent meydanına benzer komplo teorilerinin Başkan Çoban’ın seçim vaatleri arasında yer alan Karayolları arazisine yapılması planlanan Pazar alanı ile ilgili olanlarını geçen hafta eski otogar yakınlarındaki esnaftan dinledim. Öyle dedikodular var ki ABD’deki teori stratejisi üretenler, bu komplo teorilerini duysalar dudakları uçuklar.
Şimdi belediyeye niye yükleniyor, bir belediye mi kendini anlatamıyor diye soranlar olabilir. Hayır bence belediye Afyonkarahisar’da kendini en iyi anlatan kurum. Ona rağmen durum böyleyse varın gerisini siz düşünün. Örnek soranlara üniversitenin bahar şenliği döneminde Şahitler Kayası Kavşağı’nda meydana gelen kazayı vereyim. Tureks suçsuz olduğu bu kazada kendini anlatamadı. Birileri Tureks’te iki öğrenci ölmüş diye bir dedikoduyu öğrenciler arasında dolaştırdı durdu. Oysa o gün Tureks’e yan kapıdan çarptıktan sonra araç içinde sıkışan otomobildekiler bile kazayı bir süre hastanede tedavi görerek atlattılar. Yani o kazada kimse ölmedi. Ama ne Tureks ne de sırf o gün hastaneye gitmedi diye eleştirilen Rektör Hoca bunu kamuoyuna anlatamadı.
Kısacası ilimizde medya iletişimi saldım çayıra devam ederken Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, önceki gün Çobanlar’da hem siyaset hem de medya dersi verdi. Bakanlık görevine başladıktan sonra Afyonkarahisar’a ilk ziyaretlerinde, biz gazeteciler aramızda Bakan Eroğlu’nun siyasetçi olmaması nedeniyle çok iyi konuşamadığını konuşur dururduk. Ama Bakan Eroğlu geldiği ilk günden beri basınla ilişkilerini hep basın mensuplarının yönlendirmelerine uygun şekillendirdi. Yereller tüm konuşmaları yayınlarken, ulusal muhabirler gündeme ilişkin sorulara Bakan Eroğlu’ndan cevap aldığı zaman haberi de günü de kurtarmış olurdu. Böylelikle Bakanlığın çalışmaları da ulusal gündemde yer alıyordu.
Çobanlar’da ne olduğunu merak edenler için açıklayayım. Bakan Eroğlu’nun konuşmalarının ardından soru sormak istediğimizi belirttik. Gürültü kirliliği ve orman yangınları ile ilgili soruların ardından birkaç basın mensubu daha soru sormaya hazırlanıyordu ki Çobanlar’da partide etkili olduğunu tahmin ettiğimiz bir görevli, “Sayın Bakan’ım esnaf ziyaretlerimiz var. Programımızı aksatmamak için” gibi yarım bir cümle ile araya girdi. Oradaki basın mensupları sessiz, sedasız bugünlük bu kadar diye toplanırken, Bakan Eroğlu hiç beklemediğimiz bir çıkış yaptı. Muhabirler arasında hafif bir fırça olarak nitelendirilen olayda Bakan Eroğlu, “Tabii esnaf ziyaretleri de önemli ama basının soruları da önemli. Esnaf ziyaretinde 10 kişiyi görürsün ama basınla 10 binlere ulaşırsın” dedi. Buyurun siyaset dersi, buyurun medya iletişimi dersi.
Bakan Eroğlu hem oradaki basın mensuplarının gönlünü alıp, hem Çobanlarlı siyasetçilere basınla nasıl ilişki kuracaklarını gösterdi hem de esnaf ziyareti sırasında halkın bir çok sorununu dinleyip, sorunların çözümüne yönelik notlar aldı. Eroğlu’nun özellikle çayırı sulamak isteyen, 40 yıldır usulsüz bentle sulama yapan çiftçilerle pazarlık yaptığı anı herkesin görmesini isterdim. Önce çiftçiye yaptığının yanlış olduğunu, bentle sulamanın toprağı tuzlandırdığı anlatıp sonra projeli bir sulama sözü verdi. Anlaştık diye el sıkışırken keyfi yerine gelen Bakan Eroğlu, kendisine siyaseti bilmiyor, bürokrat diyenlere siyaset dersi verir gibiydi.
Umarım ilimiz muhalefeti de Bakan Eroğlu gibi medyayı etkin kullanmayı öğrenebilir. Örneğin Bakan Eroğlu’nun geldiği gün, Türkiye’nin en önemli ve güçlü bir başka partisinin Genel Başkan Yardımcısı Dinar’a geldi. Ancak ulusal muhabirler, haber ajansları zamanında bilgilendirilmediğinden, bu ziyaretten yansıyabilecek pek çok olumlu görüntü ve beyanat kaçırıldı. Oysa o partimizin genel başkan yardımcısı eminim o ziyarette referandumda neden ‘hayır’ diyeceklerini anlattı. Bugün yayımlanan gazetelere bir göz atın. O ziyaretle ilgili ne kadar yazı, o siyasinin ne kadar açıklaması var. Gazetelere yeterli malzeme vermezseniz böyle önemli bir fırsatı tepersiniz. Gerçi ilimiz muhalefetinin bu konudaki tek bilgisinin, basın bülteni göndermek ve habersiz kalan muhabirlere beyanat vermek olduğundan, yaratıcı muhalif etkinlikler geliştirememelerini de bu medya ilişkilerinin yetersizliğine bağlıyorum.
Bu yazıyı okuyanlar içinde ‘medyaya laf söyletmedi diye mi bu satırlar’ diye düşünenler olabilir. Oysa ben Eroğlu’nun neredeyse her sözünün nereye gideceğini bilerek açıklama yaptığını anlatmaya çalışıyorum.
Bu nedenle hemen Bakan Eroğlu’nun havaalanı ile ilgili sözlerine bakalım. Hani biz bas bas bağırı-yoruz ya her şey Kütahya’ya gidiyor diye, Bakan üstü kapalı bunlara cevap veriyor. Hatta cevabı yakınlık tezi ile destekleyen Eroğlu, “Havaalanının yapılacağı yerden ben geçen gün 17 dakikada geldim. Düzgün bir yol. Havaalanından Kütahya’ya 25 dakikada gidiliyor. Yani bizim Afyonkarahisar’a çok daha yakın. Adı da Zafer havalını. Bölgesel olacak. En çok Afyonkarahisar istifade edecek. Tabii Kütahya ve Uşak’a da hizmet edecek” diyor. Her kelime bir cevap. Her kelime eleştirilere bir taş. Eğer referandumdan Afyonkarahisar’da ezici bir ‘evet’ sonucu çıkarsa bu Veysel Eroğlu’nun başarısı olacak. Bilmem hatırlar mısınız Mustafa Denizli, Milli Takımın başındayken bir İrlanda maçı öncesi, “İçimizdeki İrlandalılar” diye bir tabir kullanmıştı. İyi bir medya- Mustafa Denizli kampanyası ile takım müthiş bir hava yakalamıştı. Bakan Eroğlu da medyayı o kadar iyi yönlendirebiliyor ki, sanırım “İçlerindeki Kütahyalılar’a” rağmen büyük bir başarı yakalayacaklar. Darısı muhalefetin de başına.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti