Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

HACI BAYRAM-I VELÎ

Osmanlı devletinin büyümesinde ve gelişmesinde, Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslâmlaşmasında önemli katkıları olan mutasavıflardan birisi de Hacı Bayram-ı Velî’dir.
Hacı Bayram-ı Veli asıl adı Ebû Hamîdüddin Aksarâyi olan Somuncu Babadan el almış ve O’nun yanında yetişmiştir.
Hacı Bayram-ı Velî, intisâb tarihi olarak tahmin ettiğimiz 1293-4 senesinden itibaren 1412 senesine kadar, yaklaşık olarak on sekiz sene, şeyhi Ebû Hamîdüddin Aksarâyî (Somuncu Baba)’ ya hizmet edip, yanında mânevî terbiye aldıktan sonra doğum yeri olan Ankara’ya dönmüştür (Cebecioğlu, 1991, s.47).
Bayramiyye tarikatının kurucusu olan Hacı Bayram-ı velî (ö.833/1430) XIV. Yüzyılın ilk yarısında Orhan Gâzi döneminde Ankara’da Solfasıl köyünde doğmuştur. Doğum tarihi ihtilaflıdır. Kaynaklarda milâdî 1352/53, 1339, 1257 tarihleri verilmektedir. Bu durumda Hacı Bayram-ı Velî’nin doğum tarihinin 1348-1350 seneleri dolaylarında olduğu düşünülebilir (Cebecioğlu, 1991, s.27). Asıl adı Numan’dır. Şeyh Somuncu Baba ile Kurban Bayramı’nda tanışması ve çok mütevazı olması sebebiyle Bayram adını almış ve bu adla ün yapmıştır.
Haci Bayram Velî, Ebû Hamid (Somuncu Babaya)’e intisap ettikten/bağlandıktan sonra, üç sene kadar Mekke ve Medine’de ikâmet etti. Kamûsu’l-A’lam’da bu seyehatini şeyhiyle birlikte Şam’a yaptığı, hac farîzasını yerine getirip, tekrar Ankara’ya döndüğü rivayet edilir (Eraydın,1997, s.409).
Hacı Bayram’ın 30-35 yaşlarında müderrisliğe başladığı, 17-22 sene gibi uzun bir zaman müderrislik yaptığı bu sürenin üç yılını Bursa’da geçirdiği bilinmektedir (Eraydın,1997, s.408-409).
Hacı Bayram Veli, 1393-4 yılından itibaren 1412 senesine kadar şeyhi Somuncu Baba/Ebu Hamidüddin Aksarâyi’ye yaklaşık olarak 18 yıl hizmet edip, manevi terbiye aldıktan sonra 60 yaşlarında doğum yeri olan Ankara’ya döndü. Şu hususu belirtmekte yarar vardır: Hacı Bayram Velî, Ankara’ya şeyh olarak döndüğünde, Anadolu’da siyasi kargaşalık had safhadadır.
Timur istilası, Yıldırım Bayezid’in vefatı üzerine oğulları arasındaki iktidar kavgasının ortaya çıkması, İstanbul’un fethedilememiş bir çıbanbaşı olarak hâlâ varlığını sürdürmesi; Şeyh Bedrettin olayı; Selçukluların terviç ettiği (desteklediği) kültür dili Farsçanın etkisini sürdürmeye devam edişi; Anadolu’nun bazı yerlerinde nüfusun ağırlıklı olarak Türkler lehine sağlanamamış oluşu, Orta Asya’dan gelen ve göçebe hayatına alışmış bulunan Türk boylarının yerleşik hayat tarzına adapte edilmesinin gecikmesi; yine serbest hayat tarzına alışık göçebelerin kanun, nizam ve disiplin altına alınma zorluğu, içtimai-siyasi karmaşa; İran’dan gelen şiî propagandalarının (ki bunlar hep dini olmaktan öte siyasi amaçlı idi) sünnî islâm’a (ve devletin bütünlüğüne) ciddi bir tehlike arz etmesi… İşte bütün bu saydığımız problemler, büyüme yolundaki Osmanlı Devleti’nin en önemli engelleridir (Cebecioğlu, 1991. s.48).
İran’dan gelen ve devletin ve milletin birlik ve bütünlüğüne büyük zararlar veren Şiî propagandası dinî olmaktan öte siyâsi amaçlıydı. Şah İsmâil’in casusları ve propagandacıları sayesinde bu tehlike 16. Asrın başlarında had safhaya ulaşmış, devleti oluşturan halkın bir kısmı sanki İran’daki Safevî devletinin tebası durumuna gelmişti. Bu tehlikeyi henüz şehzâdelik döneminde fark eden Yavuz Sultan Selim tahta geçer geçmez önlemler almış ve İran Safavi hükümdarı Şah İsmail üzerine sefer düzenlemiştir. 23 Ağustos 1514’te Çaldıran ovasında yapılan savaş Osmanlı ordusunun kesin zaferiyle sonuçlanmış ve Şah İsmail beylerini ve ordusunu ortada bırakıp savaş meydanından kaçmıştır.
İçtimâi, siyâsi, iktisâdi ve harsî açıdan (yani kültür açısından) önemli bir kavşak noktasında, hassas dengelerin çok güçlü hissedildiği bir yerde, gerektiği anda Hacı Bayram Velî’nin birden tarih sahnesinde ortaya çıkması dikkate değerdir.
Anadolu’daki genel siyâsi çalkantılar, ahlâki, iktisadi ve toplumsal bozuklukların artmasına sebep olmuştur. Bu konuda Hacı Bayram Veli’nin damadı ve onunla hemen aynı yaşta bulunan Eşrefoğlu Rûmî, bu devre ait bozuklukları, şu şekilde tespit etmiştir:
a) Zaman bozuldu.
b) Dervişlerin halleri değişti.
c) Günah işleme ve nifak çoğaldı.
d) Gerçek şeyh kalmadı.
e) Şeyhlere itibar azaldı.
f) Yöneticiler zulmetmeye başaldı.
g) Hâkimler rüşvet yiyici oldular.
h) Hâkimler ilme uymaz oldular, ilmi kendi arzuları doğrultusunda yorumladılar.
ı) Müderissler günaha daldılar.
i) Tesir ve hadis medreselerde okunmaz oldu. (Yani ilmi kalite düştü.)
j) Din âlimleri azadı.
k) Vâizler, mescidlerde va’z etmeyi, para toplama vasıtası edindiler.
l) Bey, zâbit ve âyan kapısında yüz bulamayan âlimler, şeyhlik yolunu tutup, bu vesile ile halkın elindeki mala göz dikmeye başladılar.
m) Bu gibi sahte şeyhler, bazı sûfilerin sözlerini ezberleyip mescidlerde onları söylerler, kendilerini hal ehli gibi gösterip etraflarına mürid toplarlar, mescidlerde sessiz oturup kafa sallarlar, gösteriş yaparak halkın arasında şöhret bulmaya ve dünyalık toplamaya çalışırlar (Cebecioğlu, 1991, s.48-49).
Hacı Bayram Velî’nin halifesi Ahmed Bican, bu sahte şeyhler hakkında:
“Pes kendileri azdılar ve halkı dahi azdırdılar”der (Cebecioğlu, 1991. S. 49).
Yıldırım Bayezid, 1390 senesinde Alacahisar’da (Niş) Sırp Prensesi Maria Olivera ile evlenmişti. Tarihi kayıtlara göre bu prenses, Yıldırım Bayezid’i içki ve sefahate alıştırmış ve balık baştan kokması misâli, söz konusu bozulma hiyerarşik biçimde alt tabakalara ve nihayet halka kadar sirayet etmişti (Cebecioğlu, 1991. S. 49).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti