Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Kader Konusunu Anlayabilmek – 9

Nahl Suresi 93. ayet hem Kader Matriksinin sahibini vurgulamaktadır hem de Yaşanabilir Hayat Normları açısından uyarıda bulunmaktadır: “Dünya hayatındaki tercihlerinizden dolayı mesul tutulacaksınız, yani tercihlerinizin karşılığı olan Kazanılmış Değişim’inizle ahiret hayatında konumlanacaksınız.” demektedir. Şimdi bir kaç ayetle buradaki bilgiyi kuvvetlendireceğiz, ancak bir ekleme yapalım: Kul, Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanarak Hakk yolu veya batılı tercih etmekle niyetini belirtmiş olur. “Ameller niyetlere göredir.” sözündeki niyet işte bu niyettir. Hakk yol veya batıl ana kulvar olarak, hayat tarzı olarak bir kere tercih edilir ve tercih konusu artık kapanır sanılmamalıdır. Kul Hakk yolda da olsa, batıl yaşantıda da olsa, tercih konusu o kulun ölünceye kadar her an meselesidir. Kulun bu tercihinin “kün fe yekün” vasfı yoktur, sonuç için Allah’ın hükmü gerekir. Allah dilerse kulun bu tercihine göre hüküm verir, dilerse başka bir hüküm verir. Çünkü kulun bu tercihine dayanarak verilecek hükmün çok alternatifi vardır ve hükme tesir eden de pek çok faktör vardır. Bütün bunlar hükmün hikmetini oluşturur. Dikkat ederseniz, “Allah, bu tercihe göre şöyle hüküm verir” diyemeyiz. Bu durumda, Allah’ı kayıt altına almış ve bir de haddimizi aşmış oluruz. “Allah nasıl dilerse” demekle de bir keyfiyetten söz etmiyoruz. Ancak, Allah dilerse keyfi de hüküm verebilir. Bu kısımdaki açıklamalara dikkat ederseniz, cümlelerin kuruluş şekli sanki olaylarla beraber hüküm olacak gibidir. İşte bu, Yaşanabilir Hayat Normları çerçevesinde anlatım tarzıdır. Oysa bu olayların hepsi Kader Matriksi’nde zaten hüküm altındadır.
Nahl 93’te bir uyarı ve öğüt vardır, bunların amele dönüşmesi gerekir. Ayet Kader Matriksi çerçevesinde cümlelendirilerek açıklanırsa bu izahtan bir amel çıkaramayız. Bu ayet hem Kader Matriksi’nin sahibini vurgulamaktadır hem de Yaşanabilir Hayat Normları açısından uyarıda bulunmaktadır: “Dünya hayatındaki tercihlerinizden dolayı mesul tutulacaksınız, tercihlerinizin karşılığı olan Kazanılmış Değişim’inizle ahiret hayatında konumlanacaksınız” denilmektedir. Bu manayı pekiştirmek için, dizilişleri bir kompozisyon oluşturan şu ayetlerle devam edelim:
En’am 137: “Eğer Allah dileseydi onu yapmazlardı. O halde onları uydurdukları ile baş başa bırak.”
Yunus 99: “Eğer Rabbin dileseydi, arzda kim varsa onların hepsi toptan elbette iman ederdi. Böyle iken, sen müminler olmaları için insanları zorlayacak mısın?”
Yunus 100: “Biiznillah müstesna, bir nefs için iman etmek mümkün değildir. Allah ricsi (şirk pisliğini) akletmeyenlerin üzerine bırakır.”
A’raf 176: “Dileseydik, elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o bu dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer. Üzerine varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat, belki düşünürler.”
A’raf 177: “Ayetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmetmiş olan kavmin durumu ne kötüdür.”
A’raf 178: “Allah kimi hidayete erdirirse doğru yolu bulan odur, kimi de şaşırtırsa işte asıl ziyana uğrayanlar onlardır.”
Ra’d 27: “De ki; muhakkak ki Allah dilediğini saptırır, kendisine dönüp yönelenlere de hidayet eder.”
İbrahim 27: “Allah, iman edenleri dünya hayatında da ahirette de Kavl-i Sabite (La İlahe İllallah’a) ikan ile sabitler. Allah zalimleri saptırır. Allah dilediğini yapar.”
İsra 13: “Her insanın tairini (kaderini; şekavet ve saadetini) ayrılmaz şekilde boynuna doladık.”
İsra 15: “Kim hidayet yolunu seçerse bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur. Kim de doğruluktan saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç bir günahkâr başkasının günah yükünü üstlenmez. Biz bir Rasul göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz.”
Şuara 3, 4: “İman etmiyorlar diye sen kendini neredeyse helak edeceksin. Eğer dilesek, semadan üzerlerine bir ayet indiririz de onların boyunları mecburen ona boyun eğer.”
Nisa 78: “Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır. Buruc-i müşeyyedede olsanız bile. Eğer onlara bir hasene isabet ederse “bu Allah İndindendir” derler. Şayet onlara bir seyyie isabet ederse “bu senin indindendir” derler. De ki “küllün min İndillah (hepsi Allah İndindendir). Şu kavme ne oluyor ki, neredeyse bir söz bile anlamıyorlar.”
Nisa 79: “Haseneden sana ne isabet ederse Allah’tandır. Seyyieden sana ne isabet ederse nefsindendir. Seni insanlara Rasul olarak irsal ettik, şahit olarak Allah kâfidir.”
Müddessir 54, 55, 56: “Hayır, muhakkak ki o bir tezkiredir. Dileyen onu zikreder. Ve fakat Allah dilemedikçe onlar zikredemezler. O takvanın ehlidir ve mağfiretin ehlidir.”
Tekvir 24, 28, 29: “O, âlemler için zikirden başka (bir şey) değildir. Sizden bilfiil müstakim olmayı dileyenler için. Fakat Rabbül Alemiyn olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”
İnsan 29, 30, 31: “Muhakkak ki bu bir tezkiredir. Dileyen Rabbine erdiren bir yol edinir. Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Muhakkak ki Allah Aliymen Hakiym’dir. Allah dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince, Allah onlar için eliym bir azap hazırlamıştır.”
Furkan 43: “Hevasını ilahı edineni gördün mü?”
İsra 22: “Allah ile beraber başka bir ilah oluşturma, yoksa aşağılanmış ve kendi başına terk edilmiş olarak kalırsın.”
Enbiya 29: “Onlardan kim, muhakkak ki ben duniHİ bir ilahım derse biz onu cehennem ile cezalandırırız. İşte zalimleri böyle cezalandırırız.”
Bakara 195: “Allah yolunda infak edin, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, ihsan ehli olun. Muhakkak ki Allah muhsinleri sever.”
Bakara 256: “Diynde zorlama yoktur. Gerçekten hidayet, dalaletten apaçık ayrılmıştır. Artık her kim tağutu inkâr edip Allah’a Billahi anlamda iman ederse, muhakkak ki o ayrılması olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah, Semiyun Aliym’dir.”
Nisa 147: “Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size azabı neylesin. Allah Şâkiran Aliym’dir.”
Mana olarak kader kavramını anlayabilmenin hatta izleyebilmenin bir yolu da, halifetullah vasıflı insan için dilenmiş olan dünya ve ahiret yaşantısını bir kez de sondan başa doğru basamaklandırmaktır. Şimdi en sondan başlayarak ana başlıklarla böyle bir basamaklandırma yapalım: Halifetullah vasıflı insanın “ahiretteki konumu” esas hedeftir. Bu konumlar ana başlık olarak iki hayat türüdür; “cennet yaşantısı” ve “cehennem yaşantısı”. Yani cennete konumlandırılmış müminler ve cehenneme konuşlandırılmış inkârcılar var. Böyle olunca, manzara olarak bir cennet bir de cehennem olması; cennette yaşayanların olması ve cehennemde de cehennemliklerin olması lazım. Dolayısıyla, bu konudan bahsederken ayetlerde “cehennemi cehennemlikler için yarattım, onlarla dolduracağım” denilebilir. Cennet yaşantısı da cehennem yaşantısı da “insan nefsinin olumlu veya olumsuz yönde tekâmülü”nü gerektiriyor. Cennette cennetlikler, cehennemde cehennemlikler var ama buraya nasıl geldiler? Buraya gelmeleri için kazanımla tekâmül geçirmeleri gerekiyor. Nefs tekâmülü! Olumlu veya olumsuz yönde nefs tekâmülü! Bu sıralama ve mantığa göre nefsler kazanılmış bir değişim elde etmeliler ve nefsler “Kazanılmış Değişim”lerine göre tasnif edilmeliler. Bunun için ne lazım? Hesap günü! O zaman manzaraya “Hesap Günü”nü de koyuyoruz. Hesap günü için, bütün nefsler tekâmül sürecini tamamlamalı ki hesap günü oluşsun. Bütün nefslerin dünya hayatında tekâmüllerini tamamlayabilmeleri için, her ölümü tadan nefsin bu tamamlanma oluncaya kadar beklemesi gerekir; o da “berzah âlemi”dir. Nefsler tekâmül edecekleri için, her nefsin tekâmül süresi için, nefslerin Kazanılmış bir Değişim elde etmelerine izin vermek lazım, her nefse tekâmül süresi için “mühlet” tanınması lazım. Ve mühletin sonunda da her nefs artık berzah âlemine geçmeli. Bu ne demektir? Dünya hayatı ve ölüm! Dünya hayatı ve nefslerin ölümü tadarak bu hayattan ayrılmaları gerekiyor demektir. Sondan başa geliş sürecinde başa doğru gidiyoruz. Düşünün ki nefsler henüz dünya hayatında değiller, öyleyse onların dünya hayatına giriş yapmaları için “doğum”u tatmaları gerekir. Bakın “Matriks” oluşuyor. Nefsler dünya hayatında Kazanılmış Değişim elde edebilmeleri için “şu, şu zannlara girmeleri gerekir” diyeceğiz. Fakat burayı detaylandırmıyoruz. Nefsler şu, şu zannlara girmeliler ki bu imtihanı gerçekleştirebilsinler. Öyleyse onlara önce bu zannların hükmünün verilmesi lazım, sonra da “Yaşanabilir Hayat Normları”nda bu zannların açığa çıkması lazım. Bunun için, “nefsler dünya hayatında duniHİ algı ve zann’larına” düşmeliler. İnsan dünya hayatında duniHİ algı ve zann’larına düşmeli, ama insan daha dünyaya gelmedi, o zannlara düşmedi… “Matriks”te sondan başa doğru ilerliyoruz…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti