Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 100

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 16 Ekim 2018 Salı 13:28:49
 

“SEMİ’NÂ VE ETA’NÂ DEMEKTEN KORKMAYIN”
Bakara 285. ayetteki “Lâ nuferriku beyne ehadin min rusûlih” duruşu yalnız İslâmiyet’te vardır. Diğer Ehl-i Kitab tüm rasûlleri kabul etmez. Ama biz ayırt etmeksizin hepsine iman ile kabul ederiz.
Biz O’nun Rasulleri arasında ayırım yapmayız! “Biz O’nun Rasulleri arasında ayırım yapmayız” diyen müminler sonra “semi’nâ ve eta’nâ (işittik ve itaat ettik), “ğufraneke rabbena (ğufransın rabbimiz)” dediler. “Rabbena; rabbimiz, rabbimiz bizi bağışlayıver” diyerek bunu öyle yaşamışlar ki.
Biz dûniHİ hayatın içine öyle dalmışız ki “işittik ve itaat ettik” demek bizi ürkütüyor. “Annem ne der, amcam ne der, sevgilim ne der, karım ne der?” deyip çekiniyoruz. Ne diyeceklerin listesi uzun… Hâlbuki olması gereken tek şey var: Allah ne der? “Karım ne der, çocuğum ne der?” diyoruz ama listede “Allah ne der?” yok. Öyle olunca, “semi’nâ ve eta’nâ” dememize rağmen bir türlü doğru ve gerçek teslimiyeti yakalayamıyor, tedirgin oluyoruz. Bu yüzden diğer âyet geliyor. Bu âyet hem bu tedirginlik içindir, hem de gerçek bir teslimiyetle “semi’nâ ve eta’nâ” diyenleri müjdelemek içindir. Onlar dalga dalga öyle bir “semi’nâ ve eta’nâ, ğufrâneke Rabbenâ” diyorlar ki… Bakara-286 bize de sesleniyor, “semi’nâ ve eta’nâ demekten korkmayın” diyor.
“(HER NEFSİN) KAZANDIĞI KENDİ LEHİNE, YAPACAĞI DA KENDİ ALEYHİNEDİR.”
Bakara-286 devam ediyor: “Lâ yükellifullâhu nefsen illâ vüs’ahe: Allah hiç bir nefse kapasitesinin dışındakini teklif etmez.”
Yapamayacağınız bir şeyi size teklif etmeyiz, bu yüzden “semi’nâ ve eta’nâ” demekten korkmayın, “semi’nâ ve eta’nâ” dedik diye korkmayın, Allah yapamayacağınız şeyi size teklif etmez deyip böyle diyenleri şöyle müjdeliyor:
Bakara 286: “Lehâ mâ kesebet ve aleyha mektesebet: (Her nefsin “semi’na ve eta’na” deyip, gereğini yaparak) kazandığı kendi lehine, (‘Müstakilen varım ve muhtarım’ iddiasıyla) yapacağı da kendi aleyhinedir.”
Âyetin bu kısmının manası gördüğüm meâllerde ve tefsirlerde karıştırılmış, başka dillerdekiler de dâhil. Muhtariyeti Tercih Gücü (MTG) yetkisini bilmedikleri için. Bilmedikleri için demeyelim de fark edemedikleri için. Çünkü öyle bir yetki var. Ayetin meâli olarak uzun açıklamalar yazılmış, hâlbuki âyet kısacık: “Lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet.” Lehâ lehine, aleyhâ aleyhine demek. İki kelime daha var: Keseb ve iktisab. İkisi de aynı kökten ama aynı âyette iki farklı şekildeler, yan yanalar. Ama ikisi için de “keseb” veya “iktisab” denilmemiş. Öyle olunca, meâli mânâ doğru çıkacak şekilde uzun ve kendilerince onarıp yazıyorlar. Biz şimdi, ayetin bu kısmını kelime kelime meâllendirelim: “(Her nefsin) kazandığı kendi lehine, yapacağı da kendi aleyhinedir.” Meâl bu kadar. Keseb ve İktisab aynı mânâda olsa da ince bir fark var. Bu âyet özelinde olmak kaydıyla; keseb isabet ettirmek demektir, kazanmak, bir defada onikiden vurmak demektir. İktisab ise hedefi onikiden vurmak için didinip çırpınmak demektir. Âyete göre, her nefsin kesebi (kazandığı) lehine, iktisabı (didinip, çırpınıp yapacağı) da aleyhinedir. Eğer meâl yapılırken MTG yetkisi ve “semi’nâ ve eta’nâ” teslimiyeti manaya katılmaz, göz önünde bulundurulmazsa âyete özgü mânâ düzgün çıkmaz. Ayeti bu bakışla manalandırdığımızda şöyledir: Her nefsin kesebi onun lehinedir. Yani müstakilen VAR ve muhtar olan ancak Allah’tır diyerek MTG yetkisiyle Rabbinin önerisini tercih edip ‘işittik ve itaat ettik’ diyenin Rabbinden öğrenip kazandığı dünya ve ahiret hayatında onun lehinedir. İktisabı (müstakilen varım ve muhtarım iddiasıyla doğru zannederek, uydurduğu heva ve hevesler için çalışıp didiniyor olanın eline geçen) ise onun aleyhinedir. Rabbimiz buyuruyor: “Biz size ‘semi’nâ ve eta’nâ’ deyin” dedik. Eğer ‘semi’nâ ve eta’nâ’ derseniz hiç gayret sarf etmeden kazanırsınız. ‘Semi’nâ ve eta’nâ’ derseniz MTG yetkisine “işittik ve itaat ettik” teslimiyetiyle fren yaparsanız, direksiyonu Rabbinize çevirirseniz hemen kazanırsınız, hedefi onikiden vurursunuz. Çünkü Hakk yolu siz bilemezsiniz, ‘böyle yapın’ diyen Rabbiniz Allah bilir. Bu yüzden, Rabbinize yönelip ‘semi’nâ ve eta’nâ’ derseniz kazanırsınız. ‘Ben bilirim’ deyip doğru zannettiğinizi yapmak için uğraşırsanız, çalışıp çırpınsanız bile o aleyhinizedir.” Mana anlaşıldı mı inşâAllah?
YANLIŞ YOLDAYSANIZ VE TERLİYORSANIZ SEVAP OLMAZ
“Semi’nâ ve eta’nâ; işittik, itaat ettik” dediniz diye korkmayın, tedirgin olmayın, sizden kapasitenizin dışındakini istemeyiz, bu bir. Bir de siz “semi’na ve ata’na; işittik ve uyduk Allahım” dediğinizde hedefiniz şaşmaz, hiç gayret etmeden onikiden vurursunuz. Ama “MTG yetkisi bana aittir, gaza basıp onunla dilediğim gibi davranırım” der de o zan ile çırpınırsanız, kendi uydurduğunuz ve doğru zannettiğiniz şey için çok gayret eder, çok yorulur, çok terlersiniz ama yaptıklarınız hep aleyhinizedir, oradan sizin işinize yarayacak bir şey çıkmaz. Bu yüzden, inanışı yanlış olanlar için ehlullah demiştir ki terleyerek sevap kazanılmaz. Yanlış yoldaysanız ve terliyorsanız sevap olmaz.
Billâhi anlamında inanmış ve “semi’nâ ve eta’nâ” demiş olana amener rasulü ayetlerinde bir de duâ öğretilir, yapacağımız hatalardan bağışlanmamız için bize duâmız öğretilir:
“Rabbenâ lâ tuâhiznâ in nesiynâ ev ehta’nâ: Rabbimiz, eğer unutursak veya hataya düşersek bununla bizi mesul tutma, affet bizi.”
“Rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ isran kemâ hameltehû alelleziyne min kablinâ: Rabbimiz, bizden evvelkilere yüklemiş olduğun ağır yükleri bizlere yükleme:
Rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkade lenâ bih: Rabbimiz güç yetiremeyeceğimiz şeyleri bize yükleme.”
“Va’fu annâ, vağfirlenâ, verhamnâ: Affeyle bizleri, mağfiret et bizleri, rahmet buyur, acı merhamet et bize.”
“Ente Mevlânâ, fensurnâ alel kavmil kâfirîn: Sen Mevlâmızsın, o halde kâfirlere karşı bize yardım/zafer ihsan et.” Âmîn.
ALLAH’A MİNNET ETMEK! BU ÇOK TEHLİKELİ BİR BAKIŞTIR, SAKININ!
Kendisine karşı yardım istediğimiz ve zafer talep ettiğimiz kâfir (kafirler) bir bildiğimiz mânâdadır, bir de kendimizdeki esfele sâfiliyn yapıdır. Bizim o yapımız kâfir değil mi? İşte ona karşı da “bize yardım edip, zafer nasib eyle Allahım” diyoruz. Hazreti Ömer radıyallahu anh’ın “aklı olan bunu okumadan uyumaz” dediği “Âmener Rasûlü” âyetleri, bizim için bu kadar önemli ve böylesine yol gösterici olduğundan onların hem okunması, hem ders alınması bizi motive eder, moralimizi düzeltir, bize güç verir. Bu sebeple, o âyetleri bu gördüğümüz mânâ ile okumak önemlidir. Yatmadan önce bunu yapmakla her gün kendimizi motive eder, o âyetlerle uyumuş oluruz.
Bir uyarı ile devam edelim: Kişi Hakk ve bâtıl konusunda tercihini daima Rabbinden yana yapmışken, Hakk için çalışırken, Hakkı savunurken, bu konunun destekçisi olurken eğer Allah’a minnet ederse yanlış yapar. Bu önemli bir noktadır, hatta püf noktasıdır: Allah’a minnet etmek! Allah’a minnet etmek ne demek, bunu bir örnekle açıklayalım. Mesela, eğer kişi “karşıma bu kadar konu çıkıyor ama ben hep Allah’ı tercih ediyorum” diyorsa, böyle düşünüyorsa, böyle düşünmek Allah’a minnet etmektir! Bu aslında gizlice “ben müstakilen varım ve muhtarım” demektir. Ama o farkında değil. Zaten o yüzden böyle düşünür. “Her konuda hep Allah’ı, Allah yolunu tercih ediyoruz, herhalde bizi unutmaz. Bu kadar koştuk ettik. Şuraya para harcayabilecekken Hac’ca harcadık, şu yatırımı yapacakken buraya yardım ettik, bunların bir karşılığı vardır” gibi düşünüyor. Bu çok tehlikeli bir bakıştır, sakının! “Geceleri o kadar kalkıyoruz…” gibi düşünmeyin, sakın! “O kadar ibadet, kitap, hizmet, yazı, şu bu…” Sakın! Sakın…
ALLAH’A MİNNET EDEMEZSİNİZ, ALLAH SİZE MİNNET EDER
Hucurat-17: “İslâm oldular diye sana minnet ediyorlar. De ki; İslâm’ınız için bana minnet etmeyin. Bilakis sizi îmana hidayet ettiği için Allah size minnet eder. Eğer sâdıklar iseniz.”
Bazıları Efendimiz (SAV)’e gelip bu yolu seçmelerini başa kakan davranışlar sergiliyorlar ve âyet geliyor: Onlara söyle, İslâm’ı seçtiler diye sana minnet etmesinler, bunu senin başına kakmasınlar. Gerekirse Allah onların başına kakar, Allah onlara minnet eder. Allah nasıl minnet eder? Mesela “sana lutfettik de gece kalkıyorsun, lutfettik de anlatıyorsun, yazıyorsun, sende ne var ki? Bunların karşılığı ne var sende? Hiç bir şey yok!” der. Böyle der ve sana minnet eder. “Onlar oluyor diye kendini bir şey zannetme, bunları Allah lutfediyor!” diyor. Bu yüzden Allah’a minnet edemezsiniz, Allah size minnet eder. Mesela “insanlar yanlış işlere giderken ben burayı tercih ediyorum” demek doğru olmaz. Hemen korkup Allah’a sığınmanız, elhamdülillah diyerek hamdın Allah’a ait olduğunu beyan etmeniz ve hâlinizin şükrünü ifade etmeniz lazım. Onu elinizden alır diye korkmanız, çok korkmanız lazım. Azıcık bile olsa İslâm’la ilişkiniz varsa onu alıverir diye ödünüz kopmalı. Çünkü o azıcık olan şey sizin için nasıl önemlidir, etkilidir, bilemezsiniz. O azıcık dediğiniz âhirette ne büyük bir şeydir kim bilir! Büyük bir şey zannedenlerinki ise âhirette kim bilir ne küçük bir şeydir, bilemezsiniz. İnsanların Allah ile olan duygu, his ve ilişkilerini kimse bilemez, illa Allah bilir. Bilemezsiniz. Onu elinizden alırsa mahvolur, çılgına dönersiniz. Öyleyse, “Tercih” konusundaki yetkiyi kullanırken Allah’a minnet etmemeye çok dikkat etmek lazım! Biz değil Allah minnet eder!

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 100-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti