Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 107

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 24 Ekim 2018 Çarşamba 13:27:56
 

KONUŞURKEN AMAN DİKKAT!
BUNLARI DEMEYİN!
Kendi adına “BEN” demekten kurtulmak gerekiyor. Kurtulmak isteyen için ilk üç amel şudur. Yani önce şu üç şeyi bir halledelim, sonrasını düşünürüz. 1) Cümle kurarken sakın şikâyet cümlesi kurmayın. “Haklıyım” deyip şikâyet cümlesi kurmayın. Kurtçukken kurmayın, kelebek olunca bakarsınız. Şikâyet cümlesi kurmayın, şikâyetleri sohbet zannetmeyin, hele de teknolojiyi kullanarak bu işleri yapmayın. Şikâyet şâki olanın dili demektir ve doğrudan Allah’a iftira etmektir. Konu ne olursa olsun şikâyeti bırakın. Nasıl cümle kuracağım diyorsanız, ne yapıp edip duâ cümlesi kurun, duygunuzu, cümlenizi duaya çevirin. 2) Bir cümle kurduğunuzda müstakilen BEN’i mi kıyaslıyorsunuz, buna dikkat edin. Bu yüzden başlangıçta sakın kıyas cümlesi kurmayın. “Benim yemeğim güzel, ondan iyi kek yaparım, benim arabam büyük, ben güzelim, ben zayıfım o şişman…” gibi kıyaslar yaptıkça Allah’ı eleştiriyorsunuz. Konuştukça batıyorsunuz, hele bir susun! 3) Sakın kendinizi metheden cümle kurmayın. Çünkü “Müstakilen VAR ve Muhtar” hale düşersiniz. “Ben şöyle namaz kılarım, o öyle kılmıyor. Şöyle oruç tutarım, şöyle hacca gittim, bir umre yaptım ki sorma” demeyin. Onların hepsinin nasıl olduğunu Allah bilir. Allah’ın işine karışırsanız sistem hemen karşılığını verir, Allah muhafaza etsin. Acil ilk üç iş bu! Bu başarılırsa diğer maddeler gelir. “Kendi adıma BEN demeyeceğim” deyip, bütün gün kendi adınıza ben diyen işler yapmayın…
AYETLE ÖĞRENİYORUZ Kİ TERCİH VAR.
 KULA TERCİHİ ALLAH VE RASÛLÜ
TARAFINDAN SORULUYOR
Nefsler dünya hayatındaki süreçlerinde Hakk ve bâtıl arasında seçim yaparlar. Bu tercihlerini Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisiyle yaparlar. Muhtariyeti Tercih Gücü tanımını bizim çıkardığımızı zannedenler olabiliyor, bunu Kur’ân’dan ders yapacağız. Şu âyete dikkat buyurun lütfen: Ahzâb 28, 29: “Ey, O Nebî! Eşlerine de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun ziynetini diliyorsanız, gelin sizi metâlandırayım (boşanma bedelini vereyim) ve sizi güzel bir salıverişle (kolaylıkla, zulmetmeden) salıvereyim. Eğer Allah’ı, O’nun Rasûlünü ve âhiret yurdunu diliyorsanız. Muhakkak ki Allah sizden muhsin kadınlar için ecr-i aziym hazırlamıştır.”
Âyet en üst protokolde geçiyor; Allah, Rasûlullah ve Ailesi. Şüpheye düşmeyelim diye o seviyeden öğretiyor, fark edin. İşin sahibi Allah, Rasûlüne diyor ki: Eşlerine sor, ne diliyorlar? Bir tercih olmasa bu soru olur mu? Kader diliyle bu soru olabilir mi? O zaman Rasûlüne der ki “Ben ne dilemişsem eşlerin onu yapacak, onları kendi hallerine bırak.” Ama öyle değil. Kesreti kader diliyle çözemez ve izah edemezsiniz, o dille amel de yapamazsınız. Bu yüzden, Kur’ân’da kader için ulûhiyet dili, amel için kesret dili vardır ve ikisi birden tek mânâdır. Bunlardan birine yaslanmak sizi doğruya götürmeyeceği için yasaktır. Evet, ayetle öğreniyoruz ki tercih var. Kula tercihi Allah ve Rasûlü tarafından soruluyor. Efendimiz (SAV)’in eşlerine sorulan bu soru hepimizedir, herkesedir. Bu yüzden âyetten dersimizi alıyoruz. Tercihlerinde Allah ve Rasûlü’nü seçenler muhsin sınıfına girmeyi, bu önemli mertebeyi hak ettiler.
DÜNYANIN BİR ZİYNETİ VARDIR:
“MÜSTAKİLEN VARIM VE MUHTARIM” İDDİASI!
Âyet diyor ki, Allah o muhsin kadınlar için büyük ecirler hazırlamıştır. “Muhsin erkekler” demedi. Bu âyet muhsin kadınlar için çok müjdeleyicidir. Anlıyoruz ki muhsin kadın dünya hayatını ve onun ziynetini seçmeyendir. Ama bu ne demek? Dünya hayatı ve ziynetini seçmemek, dünya nimetlerini terk değildir. Yanlış anlaşılırsa zavallı müslümanlar çıkar. O zaman kim hayr yapacak, kim zekât verecek, kim yönetecek? Buradaki mânâyı iyi anlamak lazım. Dünya hayatı ve onun ziyneti eşya, ev bark, gezmek dolaşmak gibi şeyler değildir. Ayetten anladığımız muhsin kadın, hayatını ve ziynetini bağışlayandır. Bu, Billahi imanı seçip duniHİ algıyı reddetmektir. Efendimizin eşleri Allah ve Rasûlü’nü seçip duniHİ algıyı reddettikleri için onlara yüksek mükâfat var. Bir de Rasûlullah Efendimiz’in eşleri için mükâfat ayrıca katlanır. Allah muhafaza etsin, tersinde de ceza katlanır.
Dünya hayatını ve ziynetini bağışlayan muhsin kadın neyi terk etti? Dünyanın ziyneti nedir? Dünyanın bir ziyneti vardır: “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiası! Dünyanın ziyneti budur. Bu terk edilecek. Dünyayı seçmek müstakilliği seçmektir. Allah ve Rasûlü’nü seçmek ise “Müstakilen VAR ve Muhtar olan ancak Allah’tır, Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) O’nun Kulu ve Rasûlü’dür” demektir, bu hayat tarzını seçmektir. Dünyayı terk, dünya malzemelerini terk değildir. Bunu en üst seviyede yapan Hazreti Meryem validemizdir. Kur’ân’da adı geçen tek kadın olarak o bu yüzden örnek verilir ve övülür. Onun bu yönüyle ismi Betûl’dür. Hz. Meryem validemiz Allah’ı ve Rasûlü’nü öyle seçmiş, dünya ziynetini (cinsellik platformu dâhil) öyle terk etmiş, öyle bağışlamış ki bunu üst seviyede yapmıştır. Dolayısıyla, muhsin kadın kendini test eder ne biriktirdiğine bakar: Nar mı biriktiriyorum, nur mu? Malı mülkü olabilir, onunla nur biriktirir. Malı yoktur, onunla nur biriktirir. Bir kişide ise mal mülk yoktur, durmadan Allah’a isyan ediyordur, onunla nar biriktirir. Malı mülkü çoktur, Allah’ı unutmuştur, yine nar biriktirir. Demek ki mesele fiziksel, nesnel şeyler değil, ne biriktirdiğiniz önemli. Nar mı, nur mu? Neyi kullanarak? Muhtariyeti Tercih Gücü’nü! Yani Hakk ve bâtıl arasında sürekli tercih yaparak. Muhtariyeti Tercih Gücü sınırları belli, alanı belli, hedefi belli olan, Allah’ın verdiği bir yetkidir, müstakil bir güç değildir. Allah’ın verdiği bu “alanı, hedefi, sınırları belli” yetkinin fiillere dönüşen gücü söz konusudur, Muhtariyeti Tercih Gücündeki güç odur. Bu güç dûniHi bir güç değildir, müstakilen VAR ve Muhtar bir güç değildir. Bu güç Billâhi anlamdadır: Allah’ındır, Allah’tadır, Allah’adır, bu vasıfla vardır. Bu yüzden dûniHi güç iddialarına mutlaka “Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ Billâh” deriz.
BİR MÜSLÜMAN YÖNETİCİ
OLMAK İSTEMEYECEK Mİ, ARABASI,
PARASI OLSUN İSTEMEYECEK Mİ?
“DûniHi, dunillah” ifadesi Kur’ân’da çok önemli bir manadır. Ancak Arapça dâhil hiçbir dilde mânâsı anlaşılamamıştır, maalesef. Onun mânâsını ancak tasdik edilmiş evliyaullah eserlerinde bulabiliriz. “Aşağıların Aşağısı” kitapçığımız yalnızca bu kelimeyi ve âyetlerini anlamak üzere ele alınmıştır.
Ahzab 28’deki “ey Nebî, eşlerine sor” hitabı dünya imtihanında hepimizedir: Neyi seçiyorsunuz? İmtihan budur. İsrâ Suresi’nin şu ayetleri bu soruya vereceğimiz cevaba bir karşılıktır.
İsra 18, 19, 20 “Kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse, dilediğimize dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir sonra da onu kınanmış, kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız. Kim de âhireti diler ve mü’min olarak ona uygun bir gayret ile çalışırsa işte bunların çalışmaları makbuldür. Onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de, âhireti isteyenlere de) hepsine Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.”
Âyetin konumuzla ilgili kısımlarına konumuz kapsamında bakacağız, mânâlar bununla sınırlı değil. Kim çarçabuk geçen dünyayı dilerse! Çarçabuk geçen dünya nedir? Dünyayı dilemenin dünyaya ait bir mevkiyi, bir eşyayı, bir nesneyi dilemek olmadığını gördük, böyle anlaşılırsa yanlış olur. Bir müslüman yönetici olmak istemeyecek mi, arabası, parası olsun istemeyecek mi? Değilse nasıl hayr yapacak? Özellikle varlıklı insanı destekleyen bir dindir İslâm, varlıklı insanı sever. Öyleyse çarçabuk geçen dünyayı dilemek nedir? Bu ayette dünya bir idrakın ismidir, dünya idrakı esfele sâfiliyndir, dünyayı dileyen o idrakı seçendir. Bu âyetleri okuyunca dünya nimetlerini dilemekten korkmak Kur’ân’a ters olur, uzak doğu felsefelerinin tuzaklarına düşmek olur, bir lokma bir hırka yanlışına düşersiniz. Dünya kendisine ait idrakın yaşandığı yer olduğu için, dünyayı dilemek “müstakilen VARım ve Muhtarım” iddiasını seçmektir. “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasını seçene onu istediğimiz kadar veririz. Verirken fakirlik lazımsa fakirlik veririz. O iddia onda fakirlikle çoğalacaksa fakirlik, hastalıkla çoğalacaksa hastalık, zenginlikle çoğalacaksa zenginlik. Böylece o iddiasıyla sonuna kadar gider. Sonra? Kınanmış, kovulmuş mütekebbir olarak cehenneme girer.
ÂHİRETİ DİLEMEK DE DÜNYAYI
DİLEMEK DE BİRER İDRAKIN İSMİDİR
“Çarçabuk geçen dünya” iyi dikkat edilirse tercihin işaretidir: Siz, size bu mühlette verdiğimiz tercih yetkisiyle şımarıyorsunuz. Oysa bu yetki çarçabuk geçecek. Esas olan Muhtariyet Gücü’dür. Bu dünyada o yetkide Hakk ve bâtıl için “tercih” fonksiyonu belirmiştir ama o çabucak geçer, ölümle ortadan kalkar ve o yetki Muhtariyet Gücü olarak devam eder. Hakk’la bâtıl arasındaki tercih bittiği için “Tercih” de fonksiyonunu yitirmiştir. İşte çarçabuk geçecek bu yetki ile şımarıyorsunuz… Âyette “ahireti dilemek” de geçiyor. O nedir? Âhireti dilemeyenler âhirete gitmeyecek mi? Dünyayı tercih edip âhireti dilemeyenler de dilemedikleri halde âhirete gidecek, onların da âhiri var. Demek ki âhireti dilemek “onlar oraya gelmez” demek değil, dünyayı dilemek de “dünya nimetlerini istiyorum” demek değil. Âhireti dilemek de dünyayı dilemek de birer idrakın ismidir. Öyleyse ahiret neyin sembolü, işaretidir, neyin belirdiği bir yerdir? Âhiret, Billâhi anlamda îman ve onun gereği hayat tarzının ne kadar doğru bir seçim olduğunun apaçık anlaşılacağı ve bunun gereğinin yapılacağı yerin adıdır. Bu yüzden, âhireti dilemek bir beyandır: “Ben Âmentü Billâhi diyerek Billâhi îmanımı beyan ettim. Muhammedün Rasûlullah dedim, gereğini de Efendimiz (SAV)’in dediği gibi yaptım. Biliyorum ki bu gerçek ahirette apaçık ortaya çıkacaktır. Dünyada takdir beklemiyorum, o gerçeğin çıkacağı yere talibim.” Âhireti seçmek budur. Dünyayı seçenle âhireti seçen anlaşıldı mı? Âhireti seçen diyor ki: “Allahım Müstakilen VAR ve Muhtar olan ancak sensin. Senin adına BEN demeyi seçtim.” Dünyayı seçen ise “Müstakilen varım ve muhtarım, kendi adıma BEN derim, hayatımın kurallarını kendim koyarım” diyor.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti