Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 11

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 29 Haziran 2018 Cuma 13:24:29
 

FATİHA’NIN AYETLERİNİ TEFEKKÜR EDİYORUZ
Fatiha Suresi’ne giriş kapsamındaki paylaşımları önceki yazımızla tamamlamıştık. Bu yazıyla birlikte Fatiha’nın ayetlerini tefekkür etmeye, onları incelemeye başlıyoruz. Hedefimiz FATİHA ile fethi yaşamak; Rabbimizin lütfu ile fetih penceremiz açılmış olur inşaAllah.
Fatiha Sûresi’nin ilk ayeti “BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHIYM”dir, yani “Besmele”dir. Her dile mecburen çevriliyor, Türkçeye de çevrilmiş, dilimizde “Rahman ve Rahıym olan Allah Adıyla” şeklinde meallendiriliyor. Besmele’den oluşan bu ayette üç esma var: Allah, Rahman, Rahıym. Aslında “Allah, Rahman ve Rahıym” isimlerinin mânâsını tam vermek mümkün değil. “Allah, Rahman, Rahıym” esmaları orijinal halleriyle kullanıldığında bile mânâlarına tam ulaşılamıyorken onları bir de Türkçeleştirmeye kalktık mı mânâdan çokça uzaklaşırız. Bu yüzden, ayetleri meallendirirken iyice Türkçeleştirilmiş değil de, mümkün olduğunca tercüme kokan bir formatı tercih ediyoruz, çok Türkçeleştirilmiş mealleri tercih etmiyoruz. Bu tercihin ilk nedeni, mümkün olduğunca esas mânâdan uzaklaşmamaktır. İkinci önemli nedeni ise ayetteki Anahtar Kelimeler’dir. Orada öyle anahtar kelimeler var ki Kur’an okurken ve dinlerken o anahtar kelimeleri fark etmeliyiz. Bu nedenle de onları çok Türkçeleştirmiyoruz, Kur’an’dan kopmamak için. Meal yapılırken kullanılan dile çok çevrilirse kişiyi Kur’an’dan uzaklaştırır, sonuçta meal ayrı Kur’an ayrı gibi olur. Halbuki okurken ve dinlerken ayetleri bir yerinden tanıyabilmek, hissedebilmek lazım. Bu yüzden, ayeti tanımamızı ve hissetmemizi sağlayacak anahtar kelimeler olmalıdır. İmam efendinin arkasında salât ikame ederken okuduğu ayetleri tam ezbere bilmiyor olsak bile o ayetleri bazı yerlerinden yakalayabilmeliyiz ki Kur’an’dan kopmayalım. Onun için orijinalinden uzaklaşmamaya özen gösteriyoruz.
KUR’AN’I İNCELEMEK,
RASÛLÜNÜ DE DİNLEMEK DEMEKTİR
Yeri gelince geniş göreceğiz ama şimdi şu kutsi hadisteki müjdeden küçücük bahsedelim: “İnsanlar, onlara olan merhametimi bir şeyle ölçmek, bilmek, onlara merhametimin ne kadar bol olduğunu anlamak istiyorlarsa (şunu fark etsinler); onlara Ramazan Ayı’nı ve İhlâs Sûresi’ni verdim.” İhlâs Sûresi bizim için bu kadar önemli: Ramazan Ayı ve İhlâs Sûresi onlara öyle bir merhametimdir ki… Neden acaba?
İhlâs Suresi’nde Allah bize en önemli vasıflarından bahseder; O Allah Ehad’dır, Samed’dir der. Ehad ve Samed Allah’ın en özel, en önemli vasıflarından olmasına rağmen, dikkat edin, Besmele “Ehad ve Samed olan Allah adıyla” değildir, Besmele “Rahman Rahıym olan Allah’ın adıyla”dır. Besmele’de diğer esmaları sayamaz mıyız? Mesela Ehad ve Samed vasıflarını kullanamaz mıyız? Kullanabiliriz. Eğer Besmele’nin mânâsını “adıyla” diye düşünüyorsak Ehad ve Samed olan Allah’ın adıyla da, Hayy ve Kayyum olan Allah’ın adıyla da diyebiliriz, fark etmez! Besmeleyi “Adıyla” mealinde söylüyorsanız herhangi bir esmayı oraya getirebilirsiniz. Bu kanaatimizin kaynağı bir ayettir. Yöntemimiz hep ayetlerdir. Kur’an ne diyorsa o! Daima Kur’an’dan öğreniyoruz. Başka bir yerden, başka birisinden değil! Çünkü bir konuda Rabbimizin ne buyurduğunu Kur’an’dan öğrenebiliriz. Ama şunu hatırlatalım: Kur’an denilince sadece Mushaf’ı incelemek yetmez; Allah’ın ne dediğini oradan tam öğrenemeyiz, Rasûlünü de incelemeliyiz. Kur’an’ı incelemek, Rasûlünü de dinlemek demektir. Efendimiz (SAV)’i görmezden gelerek Kur’an incelemek ve anlamak mümkün olmaz. Rasulullah (SAV) olmadan Kur’an’ı anlayabileceğini sanmak çok büyük gaflettir. Bir şeyi Kur’an’dan öğrenmek için onu getireni tanımak, dinlemek, ona tabi olmak şarttır. Bu yüzden, Efendimiz (SAV)’i dinlemek, bize açtığı alandan Kur’an’ı öğrenmeye çalışmak yöntemimizin ana dayanaklarındandır.
“RAHMAN VE RAHİM ADINA” DEDİĞİNİZ ZAMAN
SİZDEKİ HALİFETULLAH ÖZELLİĞİ DEVREYE GİRER
Besmele’ye mânâ olarak “Rahman ve Rahıym olan Allah’ın ADIYLA” dersek, Rahman Rahıym esmalarının yerine başka vasıfları da koyabiliriz; mesela “Ehad ve Samed olan Allah adıyla” diyebiliriz. Bunu Kur’an söylüyor: “De ki: (İster) “Allah” diye çağırın, (ister) “Rahman” diye çağırın. Hangisi ile çağırırsanız Esma-ül Hüsna O’nundur.” (İsra-110) Allah’a sesleneceğinizde ister Allah, ister Rahman deyin, fark etmez, hepsi O’nun ismidir. Bütün kanunlar ve o kanunların isimleri, bütün vasıflar O’nundur, hangisiyle seslenirseniz olur. Eğer seslenecekseniz, yani “adıyla” diyecekseniz böyledir. “ADIYLA” demek seslenmek demektir. Ama siz Besmele’ye “adıyla” değil de, “Rahman ve Rahıym olan Allah ADINA” diye bakarsanız iş değişir. “Adıyla” istediğimiz gibi seslenebiliriz, ama “ADINA” manasında istediğiniz gibi olmaz! “Adına” dediğiniz zaman sizdeki Halifetullah özelliği devreye girer. Artık Halife’siniz; O’nun adına, O’nun namına iş yapacaksınız, istediğiniz ismi seçemezsiniz. Çünkü kulsunuz ve bir kapasiteniz var. “Adıyla” derken Allah’ın istediğiniz ismini seçip o isimle seslenebilirsiniz ama “Adına” dediğinizde O’nun adına davranacaksınız demektir. Bu durumda herhangi bir vasfı seçemezsiniz; çünkü kapasiteniz sınırlı. Allah’ın Ehad ve Samed vasfını ortaya koyabilir misiniz ki? Kul Ehad ve Samed vasıflarıyla davranabilir mi? Kapasiteniz (sizdeki vasıflar) buna yeter mi? Mümkün değil! Besmele bu yüzden, Allah’ın merhametini görebilmek için çok önemli bir ipucudur. “Adına” davranabilmemiz için, Besmele’de Rahman ve Rahıym isimleriyle öğretiyor. Besmele’deki Rahmanur Rahıym “Rahman ve Rahıym olan Allah ADINA” noktasına gelebilmemiz için vardır. Çünkü adına dediniz mi adına davranmak gerekir. “Adıyla” idrakında olan kişi Besmele’yi sözle söyleyebilir, ama “Adına” öyle değil. O sözden ötedir, kesinlikle bir kıvam, bir hal gerektirir. “Allah adına” davranabilmek için kazanmanız gereken vasıflar vardır. Kazanılması gereken bu vasıflar önemlidir…
BİR İNSAN EHAD VE SAMED OLAN ALLAH
ADINA DAVRANAMAZ. O İSİMLER ALLAH’IN.
Ehad ve Samed isimleri Allah’ın tenzih mertebesi isimleridir, Zat isimleridir; bu isimlerle bir kulun ahlâklanması mümkün değildir, o hale giremezsiniz, o halle ahlâklanamazsınız. Haline bürünemeyeceğiniz o Allah isimleriyle “Adına” iş de yapamazsınız, Ehad ve Samed olan Allah “Adına” davranamazsınız. Ehad ve Samed olan Allah “adıyla” yapabilirsiniz ama “adına” yapamazsınız. Bu yüzden, “adına” iş yapabilmemiz için Allah bize merhamet ediyor, kapı açıyor; “Rahman ve Rahıym olan Allah Adına” noktasına gelebilme imkânı sağlıyor. Merhametiyle! Çünkü bir insan Ehad ve Samed olan Allah adına davranamaz. Öyleyse “Adına” ne demek, biraz anlamaya çalışalım. Onu “adına” noktasına gelmiş bir mübarek üzerinden düşünelim. Hali, yaşantısı Rahman Rahıym Allah Adına olan bu mübarek için Besmele, Allah’ın “KÜN/OL” demesinden ona lütufta bulunmasıdır. Önemle anlamaya çalışalım ki bu tanıma göre Besmele’den Rabbani gücün açığa çıkması söz konusudur. Allah, o mübareğe “Kün” demesinden lütufta bulunduğu için, onun “Bismillah” demesi “Kün” demek gibidir.
KİŞİLERİN “BİSMİLLAH”I FARKLI
Besmele’nin üç tezahürü vardır: Nefsine Zulmedenler’in Besmelesi, Mutediller’in Besmelesi ve Mukarrebun’un Besmelesi. Besmele’nin ilk tezahürü henüz nefse zulümden kurtulamamış Nefs-i Levvame halinde olanlarda görülür. Dikkat edin, bu tezahür Nefsi Emmare kapsamındaki nefse zulmedenlerde görülmez. Nefsi Levvame’de olup da nefse zulüm halinde olanlar, Allah’a yönelişi doğru yapmış ama ilişkilerinde nefse zulümden henüz kurtulamamış olanlardır. Bunlar Nefs-i Levvameye girmişlerdir. Nefs-i Levvame’de olan kul, “Aminû Billâhi” çağrısını işitip “Âmentü Billâhi” demiş ve sâlih amel işlemek için bir gayrette olandır, hem de deli gibi. Sâlih amel gayretinde olan bu grubun hali ayetlerde “amilus salihati” olarak geçer. Bunlar sâlih amel gayretindedirler, ancak idrakta ve yaşantıda geri dönüşsüz bir noktaya ulaşamadıkları için nefsine zulmedenler sınıfındadırlar. Adı nefse zulüm de olsa bu grup önemli bir gruptur, nefse zulmü yaşayan diğer gruplarla karıştırmayın. İşte bu grubun bir Besmele hali var. Mutediller’in yani mutmain nefsi yaşayanların bir Besmele hali var. Bir de Mukarrebun’un yani mutmainlikte ileri geçip Marzıye ve Safiye nefsi yaşayanların da Besmele halleri var. Bu üç gruba ait “üç tezahür” aslında üç ana yaşantıdır. Bunların her birinin kendi içinde değişen yaşantılar varsa da ana kolonlar bunlardır: Nefs-i levvamede olmak kaydıyla nefsine zulmedenlerin Besmele hali ve yaşantısı. İki: Mutediller’in Besmele yaşantısı. Üç: Mukarrebun’un Besmele tezahürü.
Hali ve yaşantısı Rahman Rahıym Allah Adına olan için, Besmele Allah’ın “KÜN” demesinden ona lütufta bulunmasıdır. Hûd-41: “Dedi ki, binin onun içine! Onun (geminin) akıp gitmesi de durması da Bismillah iledir. Muhakkak ki, benim Rabbim elbette Ğafurun Rahıym’dir.”
Hazreti Nuh aleyhisselam ve gemisi anlatılıyor. Allah’ın izniyle kurtardıkları o gemideler ve geminin tüm hareketleri Nuh aleyhisselam’ın Besmelesi ile! “Bismillah” diyor duruyor, “Bismillah” diyor yürüyor; yani “KÜN” emrinden lütuf yaşanıyor…
Bir küçük not: Hazreti Nuh aleyhisselam’ın gemisinden esinlenerek bâtınî mânâda öğreniyoruz ki; hakikat denizinde nefs gemisinin keşfi, fethi, her hareketi “Bismillah” iledir.
Süleyman aleyhisselam Sebe melikesine bir mektup yazıyor, onu ve ülkesini İslam’a davet ediyor; mektup başlangıcı olarak Besmele’yi kullanıyor. Bu ayette de o Besmele yer alıyor “Muhakkak ki; o Süleyman’dandır ve muhakkak ki o Bismillahir Rahmânir Rahıym (ile)dir.” (Neml-30)
BESMELE’NİN BAŞINDAKİ “B” İLE BİZE
BAHŞEDİLEN MUHTEŞEM ŞEYLER VAR
Hz. Ebu Hureyre (ra)’den rivayetle Efendimiz (SAV) buyurdular: “Fatihatü’l Kitab yedi ayettir; bunların başı Bismillahir Rahmânir Rahıym’dir.” Besmele’deki Rahmânir Rahıym insanla ilgili ve insan için iken ilk harf olan “B” tüm hakikati temsil eder. Allah’a ait Ehad ve Samed isimleri ve diğer hakikatler, Tevhid bilgileri hepsi ilk harf olan o “B” harfinin temsiliyeti içerisindedir. Demek ki Bismillahir Rahmânir Rahıym’i sadece Rahmânur Rahıym ile sınırlayamayız. “Rahmânir Rahıym” bize bir lütuftur, kendisiyle ahlâklanabileceğimiz bir ikramdır, “Adına” okuyabileceğimiz bir anahtardır, bu yolda kullanabileceğimiz böyle bir imkândır. Ama başındaki “B” harfi bildiğimiz bilmediğimiz tüm mânâları (Tevhid’i, Allah’ın Ehad ve Samed hakikati dâhil tüm bilgileri) içerir özelliktedir, öyle bir temsiliyeti vardır. Bu özelliği yüzünden, Besmele’yi dilde söylemekle bile, tüm o mânâları sözle (kelimeyle) ifade etme imkânı veriliyor, bilelim bilmeyelim böyledir. Besmele’nin başındaki “B”yi söylemekle temsil ettiği tüm bilgi ve mânâları söyleme fırsatını Allah bize lütfediyor.
Efendimiz (SAV) buyurdu: “Semâvî kitaplarda mevcut herşey Kur’an-ı Azimüşşân’da; Kur’an-ı Kerim’deki herşey Fatiha-i Şerif’te; Fatiha-i Şerif’teki her husus BismillahirRahmânirRahıym’de mevcuttur. Bunun gibi Besmele-i Şerif’in esrarı da Nokta’dadır.” “B” harfinin noktası hususunda Hz. Ali kerremellahu vechehu’nun da şöyle söylediği rivayet olunur: “Kur’an’ın sırrı Fatiha’da; Fatiha’nın sırrı Bismillah’ta; Bismillah’ın sırrı da “B” harfindedir. Ben de o “B”nin altındaki Nokta’yım.”
Farkında olalım, olmayalım “B” harfindeki Tevhid bilgisi ve İhlâs hakikatlerini içeren mânâyı önemli üç yerde kullanırız. İmanımızı ve idrakımızı temsil eden bu üç yer; “Bismillah” derken, “Âmentü Billâhi” derken ve “Amentü Bil Kaderi” derkendir. Doğru Allah’a inanışı için “B”nin taşıdığı özellikler gerekir. “Bismillah” derken Allah ismini mânâlarıyla ortaya koyabilmek için; “Âmentü Billâhi”de imanımızı ortaya koymak için; “Amentü Bil Kaderi”de inandığımız kaderin ne olduğunu tarif etmek için “B”nin özellikleri gerekir. Örneğin biz “Amentü Bil Kaderi” derken “bu bilgilerin Sahibi’nin kaderine teslimim” diyoruz. Farkında olalım veya olmayalım bunu söylemiş oluyoruz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti