Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KORKU NAMAZI – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 12 Şubat 2014 Çarşamba 02:00:00
  Korku namazı, İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre, bugün de caizdir. İmam Ebû Yusuf’a göre, bu namaz Peygamber Efendimizin devrine ait idi.
Korku namazından maksad, düşman saldırısı, sel ve yangın felâketi veya büyük bir canavar gibi tehlikeler karşısında bulunan islâm cemaatinin kendilerini idare eden bir idareciyi veya diğer muhterem bir zatı imam edinerek onun arkasında farz bir namazı nöbetleşe kılmalarıdır:
Şöyle ki: Bu cemaatten bir kısmı düşman karşısında durur. Bir kısmı da gelip imama uyar. İki rekâtlı bir namazın ilk rekâtını, üç veya dört rekatlı bir namazın da ilk iki rekatını imamla beraber kılar. İkinci secdeden veya birinci oturuşta teşehhüdden sonra düşman karşısına gider. Öteki kısım gelerek imama uyar ve onunla beraber geri kalan rekâtları kılar. Sonra tekrar düşman karşısına gider. İmam kendi başına selâm verir, namazdan çıkar. Birinci kısım döner gelir, namazı kıraatsiz olarak tamamlar, selâm verir ve düşmana döner. Çünkü bu kısım lâhik olmuştur. Sonra ikinci kısım gelir ve namazını kıraatla tamamlar. Sonra tekrar düşman karşısına döner. Bunlar da mesbuk olmuşlardır. Bununla beraber her iki kısım da, bulundukları yerlerde namazlarını tamamlayabilirler.
Peyamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Zatü’r-Rika, Batn-ı Nahl, Usfan ve Zikared olaylarında korku namazını kılmıştır. Sonra ashab-ı kiram da, Mecûsilerle yaptıkları savaşlarda böyle korku namazı kılmışlardır. Bir cemaatin böyle namaz kılması, faziletli bir imama uymak istemelerindeki aşırı istekleri sebebiyledir. Böyle bir durum yoksa bir kısım kimselerin başka imam arkasında güven halinde olduğu gibi kılmaları daha faziletlidir.
Korku namazının bozulmaması için, imama uyanların namaz arasında da savaş yapmamaları, yer değiştirmemeleri, gidiş gelişlerde hayvana binmemeleri, daha doğrusu namaza aykırı başka bir harekette bulunmamaları gerekir. Değilse imam ile kıldıkları namaz bozulur, namazlarını yeniden kılmaları gerekir.
Korkunç bir savaş ve benzeri hallerde bir İslâm topluluğunun korkuları çoğalır da, binmiş oldukları hayvanlardan yere inemezlerse, herkes hayvan üzerinde gücü yettiği tarafa yönelerek imâ (işaret) ile namazını kılar. Bu da mümkün olmazsa, namazlarını sonraya bırakırlar. Hendek savaşında birkaç vakit namaz bu şekilde kazaya bırakılmıştı. (Büyük İslâm İlmihali Ömer Nasuhi Bilmen)
ŞÜKÜR NAMAZI
Allah’ın üzerimizdeki nimeti hiç şüphesiz sayamayacağımız kadar çoktur. Daha doğrusu, üzerimizde Allah’ın nimeti olmayan hiçbir şey yoktur. Bunu Kur’ân şöyle ifade ediyor: “O dilediğiniz her şeyi size verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız bitiremezsiniz.” (İbrahim Suresi: 14/34) Bir diğer âyette Kur’ân, “Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız saymakla bitiremezsiniz. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” (Nahl Suresi: 16/18 buyuruyor.)
Bununla beraber, bazen kaderden bir sürpriz olarak ummadığımız bazı nimetlere kavuşuruz veya bizi üzüp yıpratan bir sıkıntıyı Allah’ın yardımıyla defederiz. Meselâ bir imkân doğar, ağır bir borcu öderiz, ağır bir hastalıktan şifa buluruz, memleketimize kavuşuruz, bir bolluk kazanırız¦ ve bunlar gibi ummadığımız, ama bizi sevince boğan nimetlere kavuşuruz. Bu anlarda bize yardımını esirgemeyen, her şeyi gönlümüzden geçtiği gibi yürütüveren, işlerimizi rast getiren, önümüzden gelen, elimizden tutan Allah’ın avn ve inayetinin bizimle olduğunu çok daha yakından hissederiz.
Bu sevinç anlarında yapacağımız tek şey vardır: Şükür secdesine kapanmak veya şükür namazı kılmak. Şükür namazı sünnet olup iki rekâttır.
Bir nimete kavuşan veya bir sıkıntıdan kurtulan Müslüman, Allah’a şükrünü ifa maksadıyla, abdest alıp “Niyet ettim Allah’ım senin rızan için şükür namazı kılmaya” der, tekbir alır, ellerini bağlar ve iki rekât namaz kılar. Birinci rekâtta Fatiha’dan sonra “Kâfirun”, ikinci rekâtta Fatiha’dan sonra “İhlâs” sureleri okunur. Şükür maksadıyla secde de edebileceği gibi, her ikisini birden de yapabilir.
Cenâb-ı Hakk, İbrahim suresinde “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size nimetimi, mükâfatımı artırıtım” (İbrahim, 14/7) buyurmuştur. Namazın sonunda verdiği nimetlerden dolayı Allah’a dua ve şükür ederiz.
Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve selem- sevindiğinde veya sevindirici bir haber aldığı zaman Allâh’a şükretmek için secdeye kapanır ve namaz kılardı. Nitekim İslam’ın azılı düşmanı Ebû Cehil’in başının kesildiği kendisine müjdelendiği zaman iki rek’at şükür namazı kılmıştı (İbn-i Mâce, İkâmetü’s-salât, 192)
Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- de şöyle anlatmaktadır: “Nebiyy-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve selem-, bir ihtiyacının görüldüğü hususunda müjdelenmişti, bunun üzerine hemen secdeye kapandı.” (İbn-i Mâce, İkâmetü’s-salât, 192)
Şükür maksadıyla yapılan başka ibadetler de vardır: Meselâ fakire sadaka vermek veya bir ihtiyaç merkezine tasadduk etmek, bir miktar para bağışlamak, birisine sıra dışı iyilik yapmak, birisini sevindirmek, nafile oruç tutmak, fakiri doyurmak, adak niyetiyle kurban kesip fakire fukaraya dağıtmak gibi.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER