Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

MİRAC’TA SATUK BUĞRA HAN VE HZ.MUHAMMED

IX. yüzyılın sonlarında doğan Satuk Buğra Han, Karahanlı Hükümdan Bezir Arslan Han’ın oğludur. Adı kaynaklarda Satuk, Satık, Şebk ve Çanak olarak geçmekte, bugünkü Uygur Türkçesi’nde Sutuk veya Satuk şeklinde kullanılmaktadır. “Deve aygırı” anlamına gelen Buğra unvanının Vlll. yüzyılın ilk yarısından itibaren Kaşgar’ın batısında Fergana ve çevresindeki Göktürklerin varisleri tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Satuk’un doğduğu yıllarda babası Bezir Arslan Han, Uygurlar’ın yıkılmasının (840) ardından bazı boyların Karahanlı topraklarına göç etmesinin süregelen etkileriyle ve ülkede boylar arasında yurt tutmak için girişilen iç kavgalarla uğraşmaktaydı. Taraz’da (Talas) bulunan kardeşi Kadir Han Oğulçak ise ülkenin batısından sorumlu hanedan mensubu olarak Samanllerle ilişkileri düzenliyordu. Samani Emiri İsmail b. Ahmed karşısında yenilgiye uğrayıp (280/893) Kaşgar tarafına çekilen Kadır Han Oğulçak, Samanilerle mücadeleyi buradan yönetmeye başladı. 291 (904) yılında Samanllerin denetimindeki Maveraünnehir’e bir intikam seferi düzenlendi. Bu dönemde, Samaniler’in iç meselelerinden yararlanma düşüncesiyle Samani ailesine mensup Ebu Nasr b. Mansur’un iltica talebini kabul ederek kendisine Kaşgar yakınlarındaki Artuç beldesini tahsis etti. Bezir Arslan Han’ın 303 (915-16) yılı civarında ölümü ve Balasagun’da Karahanlı tahtına ll. Arslan Han’ın çıkması üzerine Satuk annesiyle birlikte Kaşgar’a gidip amcası Kadır Han Oğulçak’a sığınmak zorunda kaldı. Amcası adına vergi tahsil etmek üzere Kaşgar yakınlarındaki Artuç’a giden Satuk, burada Tezkire-i Satuk Buğra Han’da kuvvetli bir âlim ve Üveysl bir kutub olarak tanıtılan Ebu Nasr b. Mansur ile tanıştı. Ebu Nas’ ın inşa ettirdiği caminin etrafında oluşan bu küçük ticaret şehrinde namaz kılanları görünce İslam hakkında ilk bilgileri Ebu Nasr’dan aldı. Onun ve N’işaburlu Ebü’l-Hasan Muhammed b. Süfyan el-Kelemati gibi âlim ve sufilerin telkinleri sonucunda Müslüman oldu. İbnü’I-Es’ir, bir gece rüyasında gökten inen bir kişinin ona Türkçe olarak, “Müslüman ol ki dünyada ve ahirette esenlik bulasın” dediğini ve sabah olunca Müslümanlığı kabul ettiğini herkese açıkladığını kaydeder (el-Kamil, XI, 82). Târihu Kaşgar ve Tezkire-i Satuk Buğra Han’da yer alan menkıbevi kayıtlara göre Satuk on iki yaşında Müslüman olmuş, İslam’ı öğrenip hanedan mensuplarını gizlice İslam’a davet etmiş, yirmi beş yaşına geldiğinde amcası Kadır Han Oğulçak’a (tezkireye göre üvey babas ı Harun Buğra Han) karşı mücadeleye girişip Kaşgar’ı ele geçirmiştir. Mücahid ve gazi unvanlarıyla anılan Satuk’un Müslümanlığı kabulü Türk İslam tarihinde bir dönüm noktası oluşturur. 308 (920) yılında (932, 940 veya 945 yılları da rivayet edilir) gerçekleşen bu olayın ardından Abdülkerim adını alan Satuk, amcası Kadır Han ile mücadeleye girişerek İslamiyet’in Karahanlıların batıdaki topraklarında yayılması için çalıştı. Bu amaçla Müslüman olmayan Türklerle uzun süre mücadele etti. Satuk, Fergana gazilerinin ve kendisi gibi Müslüman olan bazı hanedan mensuplarının desteğiyle Tabgaç Balık ve Atbaşı’nın ardından Kaşgar’ı ele geçirdi ve amcasını bertaraf ederek Buğra Han unvanı aldı. (T.D.V.A)
Rivayetlere göre Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Miraç’ta iken peygamberler arasında ak sakallı bir kimseyi görüp, Cebrail’e tanımadığı bu kişinin hangi peygamber olduğunu sordu. Cebrail Alayhisselam da :” O’nun Peygamber olmayıp, Türkistan’ı İslamiyet’e sokacak olan Satuk Buğra Han’ın ruhu olduğunu söyledi. Satuk Buğra Han, tarihte ilk Müslüman Türk Devleti olarak bilinen Karahanlılar Türk devletinin hakanıdır. Mekkeli müşriklerden çok eziyet ve zulüm gören ve henüz sayıları bin dahi olmayan Peygamberimiz ticari faaliyetlerden tanıdığı Türklerin ve onların ülkesi Türkistan’ın Müslüman olacağını duyunca çok sevindi ve Satuk Buğra han ve Türkler için duada bulundu. Miraç dönüşünde bu müjdeyi de ashabına veren Peygamberimiz, ashabın da ya Resulüllah “Keşke biz de o muhterem zatı görseydik“ demeleri üzerine, Sevgili Peygamberimiz dua etmiş ve başlarında Türk külahı olan kırk kişilik bir Türk birliği başlarında Satuk Buğra Han olmak üzere yaklaşmış ve Sevgili Peygamberimizi ve ashabını selamlayarak geçip gitmişlerdir.Bu kırk kişinin arasında Samani Ebu Nasr’ın ruhu da varmış. Rivayetlere göre Samani Ebu Nasr, Türkler arasında İslamiyet’i yaymak amacıyla ticarete başlamış, bir gece rüyasında Sevgili Peygamberimizi görmüş, Sevgili Peygamberimiz O’na . “Kalk ya Nasr, Türkistan’ın yolunu tut. Orada Satuk Buğra Han Müslüman olmak için seni bekliyor” demiştir. Bunun üzerine Ebu Nasr, Türkistan’a gelir;
Ebu Nasr ile karşılaşan Satuk Buğra on yaşında iken Müslüman olur, amcası Harun Buğra’nın ölümü üzerine hanlık makamına geçer, miladi 922 yılında gerçekleşen bu olay neticesinde 200 bin çadırlık bir Türk kitlesi topluca Müslüman olur. Yine aynı tarihlerde İtil-Volga dolaylarında yaşayan Bulgar Türkleri, hükümdarları ALMIŞ’ın öncülüğünde 200 binin üzerinde bir aile sayısı ile topluca Müslüman olmuştur. Tarihçiler, bu Müslüman olan ilk Türklerin sabah namazını kaçırırız düşüncesiyle gece uyumadıklarını naklederler.
Yukarıdaki olay bir rivayetten ibarettir. Böyle bir olayın gerçekleşmiş veya gerçekleşmemiş olduğu kesin değildir. Fakat millet olarak biz bu rivayetin ruhuna sadık bir millet olduğumuza inanıyor ve kendimizi Allah’ın ve Hz. Peygamberin ordusu ve İslâm’ın askerleri olarak görüyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünya üzerinde kurulmuş diğer devletler gibi basit ve sıradan bir devlet değil ve Türk milleti de basit ve sıradan bir millet değildir. Türkiye Cumhuriyeti hem Türk Dünyası’nın hem İslam Dünyası’nın hem de mazlum milletlerin ve insanlığın kutup yıldızı ve umut kaynağıdır. Allah (c.c.) bu millete yüce bir misyon yüklemiş ve görevler vermiştir. Bu millet “Asâkir-i İslam/İslam’ın askerleri”, “Cundullah/Allah’ın Ordusu” ve “ Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye/ Hz. Muhammed’in galip gelmiş ordusu’” ve her bir ferdi “Mehmetcik” tir. Milletimizin her bir ferdi hangi etnik kökene mensup olursa olsun bu bilinçle hareket etmeli, bir ve beraber olmalı, dosta güven, düşmana korku salmalıdır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti