Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

OKUDUKLARIMIZI ANLAYARAK NAMAZ KILMAK -1

Cenâb-ı Hakk yüce kitabımızda. “Hakikat, biz onu Arapça bir Kur’an indirdik (manalarının derinliğine iyice) akıl erdiresiniz diye.” (Yusuf: 2) buyuruyor. Namazın huşu ile ikâme edilmiş olması için namazda okunan Fatiha ve diğer sure ve duaların manalarını öğrenmek ve bu manaları düşünerek namaz kılmak gerekir.
Vesiletü’n Necât Seâdet Yolu adlı eserin Namaz ve Fazileti bölümünde de kıraat konusu işlenirken şöyle deniyor:
Kırâet, üç şeyle tamam olur:
1. Cehren (açıktan) okunursa, sedâsını çıkarmak, gizli okunursa, sağır olmayan kimse, kendi işitecek kadar, hurûfat-ı sıhhatli olarak okumakla,
2. Kur’an-ı kerim’in manasını düşünmekle,
3. Tecvid üzere okumakla. (Vesliletü’n Necat Saadet yolu, Namaz ve Fazileti, sayfa 168; A.Faruk Meyan,)
Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı adlı Eserde namazda kıraatı anlatırken şöyle diyor:
“… Kur’an-ı Kerîm’i okumakta olan kişinin, kalbi gafil olarak yalnızca dilini oynatması anlamsız olur. Aksine, Kur’an-ı Kerîm’i okurken anlamını da düşünerek gerekli öğütleri almalıdır. Kelimeleri telâffuz edip dilini oynatırken kendisini yaratan Allah’ı hatırlamalı, kalbi de O’nun egemenlik ve yüceliği karşısında korkup ürkmelidir. Nitekim bu hususta Yüce Allah şöyle buyurur:
“Mü’minler ancak onlardır ki, Allah anıldığı zaman yürekleri titrer. Karşılarında âyetleri okununca (bu), onların imânını arttırır” (Enfâl: 2.)
Kur’an-ı Kerîm’i okurken Allah’ın rahmet ve ihsan gibi sıfatları anıldığında kendi nefsinin de bu değerli sıfatlarla ahlâklanıp ahlâklanmadıgını düşünüp bilmelidir. Zîrâ Rasûlullah (s.a.s.) buyururlar ki:
“Allah’ın ahlakıyla ahlâklanın. O, noksanlıklardan münezzeh olup kerem, af ve mağfiret sahibidir. Âdildir, (çünkü) azıcık da olsa insanlara zulüm etmez.”
İnsanoğlu bu ahlâkla ahlâklanmağa mecburdur. Okuduğu âyetlerde bu değerli sıfatlar geçtiği zaman bunların mânâsını düşünüp idrâk etmelidir. Çünkü insan ruhu bunları gündüz ve gece birçok defalar tekrarlamakla, bunlardan etkilenmektedir. Bu güzel sıfatların etkisi altına girdiğinde, elbette ki bu güzelim sıfatlara sâhib olmak isteyecektir. Bu nedenle namaz kılmak, insanın nefsini ve ahlâkını terbiye bakımından çok önemli bir yere sahiptir. (Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı- I)
Mevlana hazretleri ise Fihimafih adlı eserinin 129. Sayfasında şöyle demektedir:
“Rivayet edilmiştir ki: Peygamber (Tanrı’nın selâm ve salâtı onun üzerine olsun) zamanında ashaptan her kim, yarım veya bir sure öğrenirse, ona büyük adam derler ve bir yahut yarım sureyi biliyor, diye parmakla gösterirlerdi. Çünkü onlar adeta Kur’an-ı yerlerdi. (iyice hazmederlerdi.) Bir veya yarım batman ekmek yemek hakikaten güç bir iştir. Fakat ağızlarına alıp çiğneyip, çiğneyip atarlarsa, bu şekilde yüz bin merkep yükü ekmek yenebilir. Peygamber: “Ne kadar Kur’an okuyan vardır ki Kur’an ona lânet eder.” buyurmamış mıdır? İşte bu, Kur’anı okuduğu halde manasını bilmeyen kimse hakkında söylenmiştir. (Mevlâna, Fihimafih sayfa 129,) Bu durum manasını bildiği halde manasına uygun hareket etmeyenleri de kapsar.
Yine aynı eserde Mevlâna hazretleri şöyle der:
Mukri (okuyucu) Kur’anı bilerek okuyorsa (Tanrı’nın) diğer kitabını niçin kabul etmiyor? Kur’an okuyan birine anlattım ki: Kur’an, de ki; Tanrı’nın sözleri için deniz mürekkep olsa, bir misli de ona ilave edilse sözler bitmeden deniz tükenirdi. (Kur’an, Kehf suresi, âyet:109) buyuruyor. Kur’an elli dirhem mürekkeple yazılabilir. Bu Tanrı’nın ilminden bir işaret bir parçadır ve O’nun bütün bilgisi bundan ibaret değildir. Bir attar bir kâğıt parçasına ilaç sarsa, sen: “Bütün dükkân bunun içinde” der misin? Bu aptallık olur. Nihayet Musa, İsa ve daha başkaları zamanında da Kur’an vardı; Hak kelamı mevcuttu. Fakat Arapça değildi.(Mevlana, Fihimafih, 128–129)
Burada Mevlâna hazretleri Kur’an-ı kerim’i anlayarak okumaya ve asıl büyük kitabın “Kitâb-ı ekber”in “kâinat” olduğuna dikkat çekiyor.
Hz. Peygamber, bir namazda okuduğu surenin bir ayetini atlar. Namazı bitirdikten sonra arkasındaki cemaate: “Ben ne okudum?” Diye sorar cemaat susar… Bunun üzerine aynı suali Übey b. Ka’b’a sorar. Übey ´filân sureyi okuyup, falân ayetini terkettin. Bu ayetin nesh edilip edilmediğini bilmiyoruz’ deyince Hz. Peygamber “sen bu işin ehlisin Ey Übeyb” buyurduktan sonra diğerlerine dönerek şöyle der:
“Namaza gelip de saflarını tamamlayarak duran ve Peygamberleri aralarında bulunan sizlere ne oluyor ki, Allah’ın kitabındaki size hangi sûrenin okunduğunu bilmiyorsunuz? İyi bilin ki, İsrâiloğulları da sizin yaptığınız gibi yapmıştı. Allah Teâlâ Peygamberlerine “kavmine söyle!” Bedenleriyle huzuruma geliyor ve dillerini bana veriyorlar; fakat kalpleriyle benden uzaklaşıyorlar. Yaptıklarının batıl olduğunu bilsinler, diye vahyetmiştir”. (Muhammed b. Nasr, Kitab ‘us-salât, (mürsel olarak); Deylemî, (Übey b. Ka’b’dan); Nesâî, (Abdurrahman b. Ebzî´den sahih olarak)
(Devamı Yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti