Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ÖNEMLİ OLAN NAMAZIN BİZİ KILMASI YANİ NAMAZIN İKAME EDİLMESİDİR

Allah tarafından yapılması emredilen ibadetlerin hepsinin sosyal hayatı düzenleyici fonksiyonları vardır. Namaz sosyal hayatımızı düzenleyen ibadetlerin başı ve en önemlisidir.
Öyle bir namaz kılacağız ki; kıldığımız bu namaz hayatımıza hâkim olan bir namaz olacak. Ayetlerden öğrendiğimize göre; hayata etkili olmayan, hayatımızı düzenlemeyen, bizi kötülüklerden alıkoymayan, hayatımızı düzenleme konusunda etkili olmayan bir namaz, Allah’ın istediği bir namaz değildir.
Eğer namaz kıldığımız halde hayatımızda bir kısım bozukluklar varsa biz namazı Allah’ın istediği şekilde kılmıyoruz da namaz gösterisinde bulunuyoruz demektir. Namazla din kurtarma çabası içine giriyoruz demektir. Eğer kişinin namazıyla hayatı, namazıyla ticareti, namazıyla siyaseti, namazıyla aile hayatı, namazıyla sosyal hayatla münasebeti aynı doğrultuda değilse bu namaz Allah’ın istediği bir namaz değildir. Bu bakımdan biz namaz kılarken namaz da bizi kılacak, kötülüklerden, bizi uzaklaştıracaktır. Namaz kıldığımız halde kötülükler işlemeye devam ediyorsak; Namaz kıldığımız halde namaz bizi kılmamış olur. Nitekim Ankebut suresinde bu gerçeğe dikkat çekilir:
”(Ey Muhammed! ) kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı dosdoğru kıl, çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alı kor.” (Ankebut:45)
“Dosdoğru Kıl” ve
“Dosdoğru Ol”
Ankebut suresi 45. Âyetten de anlaşılacağı gibi; Dosdoğru kılınan namaz, bizi kötülükten alıkoyan ve bizi dosdoğru bir Müslüman kılan namazdır. Bu ve daha başka ayetlerde geçen “Namazı dosdoğru kıl” emrini “Namazı dosdoğru kıl ve dosdoğru ol” şeklinde anlamak îcap eder. Namazı dosdoğru kılanlar ve dosdoğru olanlar Fatiha suresinde sözü edilen “Sıratı müstegım” de yürüyen “ ve Allah’ın “Nimet verdiği” nebîler, sıddıklar, şehitler ve sâlihlerle beraber (Nisa/69) olanlardır.
Elmalılı Hamdi Yazır, namazın bireysel ve toplumsal hayatımıza olan tesirleri konusuında şöyle diyor:
“Dosdoğru, içi-dışı temiz ve muntazam olarak namaz kılmak, imanın büyüyerek bütün vücuttan fışkırması ve hayatın gidişatına muntazam ve doğru bir akış vermesidir. Bununla iç ve dış, mümkün olduğu kadar, temizlenir; kalp ve beden mümarese (alışma) ile kuvvetlendirilir. Herhangi bir kimsenin namazsız bulunduğu haliyle namazına devam ettiği halini karşılaştırırsanız, namazlı bulunduğu zamandaki ahlâkını, herhalde yükselmiş bulursunuz. “Muhakkak ki namaz kötü ve iğrenç şeylerden vazgeçirir.” (Ankebût, 29/45) âyeti, bu gerçeği anlatır. Bu karşılaştırmadaki yanlışlıklar, ayrı ayrı şahısları mukayese etmekten doğar. Bazı hu s usta ahlâklı farz edilen namazsız, namazına devam ettiği zaman hiç şüphesiz ahlâk ve maneviyatça daha yükselir. Namazını kılan kimsenin hayatta en az dört kazancı vardır: Birincisi temizlik; ikincisi kalp kuvveti; üçüncüsü vakitlerin intizamı; dördüncüsü toplumsal düzelme. Bu faydalar, devam şartıyla, en resmî bir namazda bile vardır. Namazın büyük faydalarını hesap etmek mümkün değildir. Fakat en ufak ahlâkî faydası bilfiil büyüklenmeyi kırmak, kardeşliğe hazırlanmak, Allah rızası için iş yapmaya alışmaktır. Bunun için namazda giyinebileceği en güzel ve en temiz elbisesini giymek ve kendine gurur vermesi düşünülen bu hal içinde örtülecek nice ayıpların bulunduğunu düşünüp, yüzünü yani alnını ve burnunu yerlere koyarak, kalbinde iman ettiği Allah huzurunda o kibir ve gururu kırarak defalarca secdeye kapanmak en mühim bir esastır. “Her cami(ye gidişiniz) de güzel elbisenizi alın.” (A’râf, 7/31). Namazda özellikle secdenin kibre olan bu mühim tesiri dolayısıyledir ki, kibirliler en çok namazın secdesine itiraz ederler. O süslü elbiseler içinde alınlarını Allah rızası için yere koyma zorunluluğu onların kibir damarlarına, sinirlerine pek fena dokunur. “Şüphesiz bu, (Allah’a) saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir.” (Bakara, 2/45). Düşünmezler ki o süsler, o alınlar hep Allah’ın vergisidirler. Ve zamanı gelince o yağlı alınlar toza, toprağa karışacaktır. Hem o topraklar, o yerler o kadar hakaret edilmeye, devamlı olarak çiğnenmeye layık değildir. Zaman olur ki onlar için kanlar dökülür. Beşer hayatı oradan fışkırır ve onu fışkırtan Allah Teâlâ’dır. O süslere, o bedenlere emek vermiş birtakım Allah’ın kullarının da hakları geçmiştir. Şu halde o topraklara, o yerlere, toprak ve yer oldukları için değil, yaratıcısı olan Allah Teâlâ’nın büyüklük ve ululuğu adına hakkıyla secdeye kapanıp, kibirden ve bencillikten sıyrılmak ve insanlar ile kardeşçe geçinmek için onların topluluklarına karışmanın pek kudsî bir görev olduğunu unutmamak gerekir. Namaz o kibir ve gururu kırarken, aynı zamanda insanın ruhî hürriyetine ö y le bir yükselme verir ki bu yükselme en görkemli kralların huzurundaki saygı duruşundan çok yüksektir. Bunun için namaz mü’minin bir mi’racıdır. Yani onu beşerî olmanın sertliğinden, tek olan Allah’a ait arşa çıkartan bir merdivendir. Namazda bütün bir beşer hayatının şekli ve dereceleri dürülmüştür. Allah’ın huzurunda bulunmak, hazırlanmak, düşünmek, istemek, defalarca kalkmak, bükülmek, düşmek, rahat edip oturmak nihayet selam ve selametle işini bitirmek, insanı, bütün hayatın kademelerinden geçirterek, v arlığın sırlarını, dünya ve ahireti düşündürerek Cenab-ı Allah’a kavuşturur ve büyük bir iman ve sevap ile yine âleme döndürür.(Elmalılı Hamdi Yazır, Bakara suresi Tefsirinden)”
Başta namaz olmak üzere, oruç, hac gibi ibadetlerini yerine getiren bir mü’min özü, sözü, içi ile dışı bir olmalıdır. Her konuda kendisine güvenilmelidir. Mümin kelimesi de “kendisine her konuda güvenilen insan” manasına gelir. Sevgili Peygamberimizin bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:
“Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.” (Kenzul-Ummal. h. No: 8436)
“Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.” (Kenzul-Ummal, h. No: 8435)
Bu hadisi şeriflerde de görüldüğü gibi mü’min her konuda kendisine güvenilen ve çevresine güven veren ve namazın ruhuna uygun bir hayat yaşayan insan olmalıdır
İşte böyle bir Müslüman, namazını kıldığı gibi namazında onu kıldığı bir müslümandır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti