Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hasan Tahsin Günek

PRUSYA’NIN İSTANBUL ELÇİLİĞİ TERCÜMANI VON E. SPERLİNG’İN 1862 SENESİ SEYAHATİNDEN ŞEHRİMİZE DAİR NOTLAR…

Prusya Devletinin İstanbul’daki elçiliğinde tercümanlık görevi yapan E.Sperling, 1862 yılının sonbahar mevsiminde Konya ve çevresine bir geziye çıkmış ve bu gezi çerçevesinde 1862 yılının Eylül Ayında Afyonkarahisar’a gelmiştir. Çıkmış olduğu bu gezinin amaçlarından birinin de eski belgeler ve eserler toplamak olduğunu kendisinin notlarından öğreniyoruz. Sperling Kütahya üzerinden gelerek;
7 Eylül 1862 Pazar günü saat 6.15’te konakladığı Nuhveren köyünden ayrılır. Saat 7.15’te 50 evden oluşan Emir Köyünü geçerek 7.45’te 20 evden oluşan Yenisaray köyüne ulaşır. Saat 8.00’de tekrar yola çıkarak bir buçuk saat sonra 15 evden oluşan küçük ve temiz bir yer olan Kuyucuk’a gelir. Burada bir stelin (dikilmiş, yüksekliği eninden uzun yekpare bir taş) üzerindeki yazıyı kopyalar.1
Saat 11’de, 90 kadar evin bulunduğu Altıntaş’a ulaşan Sperling burada deli gibi koşarak önlerine çıkan bir büyükbaş hayvanla karşılaşır. Hayvan öfkeli bir şekilde oradan oraya koşturmaktadır. Kendilerini bu hayvandan son anda korumuşlardır. Sonradan köyün gençlerinin hayvanın kuyruğuna küçük bir kazan bağlamaları nedeniyle hayvanın ürkerek oradan oraya koştuğunu öğrenir. Bu arada geldiği günlerde başlayan çevredeki orman yangınlarından bahsetmeden geçemez. Şöyle der: “Dindymus’a (Murat Dağı) son bir bakış. Dün fark ettiğim büyük orman yangınları şimdi daha korkunç boyutlara ulaşmıştı. Güzel yüksek ormanların bu yıkımları daha önceki seyahatlerimde bu kadar sık meydana gelmemişti. Yangınlar yanlışlıkla veya kendiliğinden değil, üzerinde kökleri bulunan tüm devasa ağaçların yeminli düşmanları olan Yörükler (Göçebe) tarafından çıkarılır. Sonbaharda dağları terk ederlerken güzel gövdeli ağaçlara yangınlar yayılır. Zengin kış yağışları ilkbahar tepelere geri dönene kadar toprak küllerden bol miktarda içine çeker. Kimse bu yıkımlara karşı çıkmayı düşünmüyor. Ama kendisini daima olduğundan daha zengin gören Konstantinopolis Hükümeti yıllardır Anadolu ormanlarını borç almak için rehin alıyor. Yabancı kapitalistler için kesinlikle sağlam bir para yatırımıdır. Eski gezginlerin övdüğü muhteşem ormanların yerlerinde sadece dikenli çalıları gördüm. Konstantinopolis’ten Alaiye’ye yaptığım yolculuk boyunca sadece iki yerde yüksek ormanlar gördüm. Birincisi Mysia Olympus’un kuzey tarafında ve diğeri Torosların batı eteklerinde Sultandağı civarlarında. Pisidia’nın ise tüm dağları tamamen çıplak.” Tespitinde bulunur.2
Prusya Elçiliği Tercümanı Von E. Sperling’in içinde bulunduğu kafile saat 12.30’da Altıntaş’tan ayrılır. Bir köprüden geçerler. İki saat sonra etraflarındaki arazi çıplaklaşır. Engebeli bir araziye sahip Eğret’e ulaşırlar. Eğret’te dışarıdan gelen misafirlerin konaklayabilmeleri için güzel köy odaları vardır. O sırada odalarda kalmakta olan Karahisar müftüsü ve yanındaki diğer din adamlarıyla tanışır.3
Sperling’in anlattığına göre, Eğret uzaktan görülebilen bir tepenin üzerinde bulunan 60 kadar evden oluşan bir yerleşim yeridir. Ancak redif askeri sistemi uygulaması nedeniyle sürekli olarak insanların göreve çağrılmalarından dolayı birçok evin kapalı olduğunu ailelerin buralardan göç ederek dağıldığı tespitini yapar.
8 Eylül 1862 Pazartesi günü sabah saat 6.30’da Eğret’ten ayrılırlar. Köyün sonunda hala deve kervanları tarafından kullanılmakta olan Selçuklular döneminden kalma geniş ve güzel bir kapısı olan ve sağlam taşlardan yapılmış bir han görür. Saat 09.30’da Karahisar ovasına indiğinde üzerinde bulunduğu yol dünkü yolculuğunda olduğu gibi çorak ve engebeli araziler üzerinden geçmektedir. Hala iki saat uzaklıktaki şehrin, arka planda muhteşem görünümlü dağların bulunduğu harika bir manzaraya sahip olduğunu anlatır. Yolun sağ tarafında kubbeleriyle Ömer-Gecek kaplıcalarını görür. Öğlen Saat 1.30’da Karahisar’a gelirler. Sıcak ve tozlu ova yollarında seyahat etmek von Sperling’i çok yormuştur. Hemen istirahat etmek ister. Bunun içinde buraya gelmeden önce Karahisar halkı kendisine çok tutucu ve sert olarak anlatıldığı için herhangi bir engel ve yanlış anlamayla karşılaşmamak amacıyla yanında getirdiği ferman ve diğer izin belgeleriyle beraber yardımcısını valiye göndererek kendileri için kalabilecekleri bir yer verilmesini ister. Ama hayal kırıklığına uğradığını anlatır.4
Çünkü şehirde bulunduğu sırada yanlarına başlarında bir subayla beraber altı zaptiye gelir. Bunun ne anlama geldiğini sorduğunda kendisine vali tarafından şehirde kalacağı yere kadar eşlik etmek üzere görevlendirildiklerini söylerler. Tüm protestosunun, karşı çıkışlarının ve yanında getirdiği izin belgelerinin hiçbirinin kendisine bir faydası olmadığını anlatır. Sonunda geçte olsa zengin bir Türk’ün evine ziyarete gider. Bu ziyareti sırasında herkesin mümkün olan en iyi şekilde ev sahipliği göstermek için gayret ettiğini anlatır. Sperling, “Konuşmalarından anladığım kadarıyla beni gizli bir görevi olan politik bir ajan olarak görüyorlardı. Tam tersi şeyleri yapmamın da bana bir faydası olmadı.” Demektedir. Prusya Büyükelçiliği tercümanı von E. Sperling’in Afyonkarahisar’da kaldığı süre boyunca habersiz hiçbir yere gitmemesi ve olumsuz bir faaliyet göstermemesi amacıyla görevliler tarafından sürekli olarak kontrol altında tutulduğu, kendisinin yakınmalarından anlaşılmaktadır. Sperling, “Akşam şehre ve kaleye doğru bir yürüyüş için bir süre fırsat bulmayı başardım. Ancak kısa süre sonra tekrar beni takip etmeye başladılar.” Diyerek şikâyetlerini sürdürür. İnsanlarla temas kurması kısmen engellenmiş ve bu durumun kendisi için nahoş bir durum olduğunu söyler. Bu yüzden belge toplayamadığını özellikle çarşılardaki dükkânlarda mevcut olan ancak varlığı sürekli inkâr edilen eski paralardan alamadığından yakınır. Bir Türk çiftçinin bulduğu eski üç gümüş parayı satmak üzere bir Rum’a getirdiğini, ancak Türk hükümetinin topraklarında bulunan tüm eski madeni paraları ve değerli diğer eşyaları mülk olarak ilan ettiğinden ve bulanları teslim etmeye zorladığından Rum’un hemen paşaya giderek durumu anlattığını ve Türklerin derhal tutuklandığını söyler.
Afyonkarahisar’a dair bilgilerde veren Sperling, şehirde 473 Ermeni evi, 23 cami, bir Ermeni kilisesi dahil toplam 5340 bina olduğunu yazar. Şehrin mimari durumuyla ilgili olarak, evlerin düz çatılı ve topraktan inşa edilmiş olduğunu, şehirde çarşıların iyi donanımlı, çok hareketli ve ticaretin yoğun olduğunu, ancak bu yıl Afyon ticaretinin çok durgun geçtiğini belirtir.5
Bunun o yıl yaşanan büyük kuraklığın bir sonucu olduğunu aktarır. Kuraklıktan dolayı hasatta 750.000 piasterns (yaklaşık 44.000 ruble) bir kayıp yaşanmıştır. Şehir üzerinde dik bir şekilde yükselen konik görünümlü kale 5-600 feet yüksekliğinde olup, zorlukla ölçeklenebilir demektedir. Osmanlı tarihçileri tarafından bile mevcut zorlu yapısı nedeniyle ünlü Türkmen yuvası olarak bilinen kaleden övgüyle bahsedildiğini anlatır. 1482 yılında Prens (şehzade) Abdullah’ın can emniyeti için buraya getirildiğini anlatır. Sperling, kalenin daha sonraki dönemlerde tahrip olduğu için terk edilmiş göründüğünü, kaleye çıkarken beyaz mermerden Roma dönemi devasa büstü ve bir aslan kabartmasını fark ettiğini, ayrıca kalede bir Selçuklu yazıtı gördüğünü anlatır. Ancak yeterli aydınlık olmadığı için yazıyı okuyamamıştır. Sperling’e göre kale surları Selçuklular döneminden beri iyi korunmuştur. Kalede küçüklü büyüklü ve içi hala kısmen su dolu altı adet sarnıç olduğunu, kalenin Kuzey Güney doğrultusunda görüş alanının gayet açık ancak manzara hiç hoş olmadığını söyler. Çünkü çevrede yetişmiş hiçbir ağaçlık alan yoktur. Yaşanan büyük kuraklık neticesinde yeşil alan kalmamıştır. Doğu batı yönünde iki kaya (Cirit ve Sarıkız Kayalıkları) ve kasvetli trakit konisinin tozlu atmosferiyle çevrili dar kuru bir vadiye hapsolmuş gri renkli bir şehir görülmektedir. 9 Eylül sabahı saat 6’da erkenden hazırlanarak yola çıkarak, Afyonkarahisar’dan ayrılır.6
Sperling’in 1862 sonbaharında ziyaret ettiği Afyonkarahisar’a ilişkin notlarından o dönem çevrede büyük bir kuraklığın hüküm sürdüğünü, tarımın bundan olumsuz etkilendiğini, ancak önemli yollar üzerinde bulunan Afyonkarahisar’da ticaret hayatının gene de yoğun olarak sürdüğü anlaşılmaktadır.

 

Yararlanılan Kaynak:
Von E. Sperling, “Ein Ausflug in die isaurischen Berge im Herbst 1862”, Zeitschrift Für Allgemeine Erdkunde, Berlin 1864, Sayfa: 1-69
Dip Notlar:
1 Von E. Sperling, “Ein Ausflug in die isaurischen Berge im Herbst 1862”, Zeitschrift Für Allgemeine Erdkunde, Berlin 1864, Sayfa:1
2a.g.m., von E.Sperling, Sayfa: 2
3a.g.m., von E.Sperling, sayfa: 3
4a.g.m., von E.Sperling, sayfa: 4
5a.g.m., von E.Sperling, sayfa: 5
6a.g.m., von E.Sperling, sayfa: 6

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti