Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

RASULULLAH (SAV)’IN EĞİTİM METOTLARI

“Ensar’dan birinin hurma bahçesini taşlayan Râfi b. Amr isimli çocuğu bahçe sahibi yakalayıp Rasulullah (sav)’in huzuruna çıkarmıştı. Rasulullah (sav) çocuğu serbest bıraktırıp; “Yavrucuğum ağaçları neden taşlıyorsun?” diye sordu. Râfi: “Açtım ya Rasulallah, karnımı doyurmak için taşladım” cevabını verince, “Bir daha ağaçları taşlama yavrum, altına düşenleri al, ye.” buyurmuş, sonra da Râfi’nin başını okşayarak, “Allah’ım bu yavrunun karnını doyuruver” diye duada bulunmuştur. (İbn Mace, Ticaret 67)
Şimdi gelin, Rasulullah (sav)’in böyle bir olayda çocuğa yaklaşma biçimini adım adım incelemeye çalışalım.
Ağaçları taşlayan çocuk Rasulullah (sav)’in karşısına getirildiğinde Efendimiz (sav) onun serbest olmasını sağlayıp, suçlama yapmadan ona ağaçları neden taşladığını sordu. Buradan öncelikle öğrenmemiz gereken, suçlama yapmadan konuşmaktır. Önceki yazılarımızda, hatırlayacaksınız, suçlama için “nefsin şerrinin konuşma dilidir” demiştik; kişi karşısındaki insanı suçladığını düşünerek konuşsa da asıl suçladığının Rabbimiz olduğunu paylaşmıştık. Suçlayanın gerçekte kimi suçladığını ve bu duygunun temelinin neye dayandığını geçmiş yazılarımızda incelemiştik. Sonuçta kişi Rabbimizden razı olamayıp da nefsin şerrinin konuşma dilini kullanarak suçlama yapınca, kendindeki ilahlık hissiyatlarını tatmin ettiğini zanneder.
Şimdi bir suçlamada suçlanan tarafın, mesela bir çocuğun bu duyguyu nasıl hissettiğini ele alalım, onu anlamaya çalışalım. Çocuk suçluluk duygusunu nasıl yaşar?
Yaş ve deneyim olarak ebeveynlerinden küçük oldukları için çocuklar merak ettikleri her konuyu onlara sorarlar. “Anne balık nasıl yüzer? “diye soran bir çocuğa annesi, yüzgeci olan canlıların yüzebileceğini anlattıktan sonra çocuk annesinin anlattığına inanır ve onu kabul eder. Artık çocuk ömür boyu kullanacağı bir bilgi edinmiştir, bu bilgi “yüzgeci olan canlıların yüzebileceği” bilgisidir. Eğer biz ebeveyn olarak her hangi bir konuda çocuğumuza yaklaşımımızda suçlayıcı bir ifade kullanırsak çocuğumuz buna da inanır. Ağacı taşlayan çocuğumuza “Sen aptal mısın, hiç ağaç taşlanır mı?” dersek, çocuğumuz suçlandığı için öncelikle aptal olduğuna inanır. Çocuğun buradaki tutumu aynıdır, balık örneğinde annesine inanması gibi kayıtsız şartsız gerçekleşir. Yani çocuk “aptal” olduğuna inanır, bunu kabul eder ve bu bilgiyi ömür boyu kullanır, hep bu bilgiyle yaşar.
Böyle bir suçlama tablosunu hepimiz çocukken veya yetişkin olarak yaşamış, basit görüp önemsememiş olabiliriz. Ancak önemsememiz gerekiyor. Çocukluk yılları suçluluk duygusuyla geçen, bu duyguyla büyüyen çocuklar yetişkinliklerinde de öğrendikleri aynı duyguyla yaşamaya çalışırlar. Yaşadığı herhangi bir olumsuz olayda kendisini suçlayan birey zamanla bu duygusunu “değersizlik” hissi üzerinden yaşar. Temeli çocukluk yıllarında suçlamalarla atılan ve bir ömür boyu insanın yakasını bırakmayan bu duygular onda psikolojik rahatsızlıklara sebep olur.
Hadisimizdeki olaya dönelim. Orada dikkat edeceğimiz diğer bir husus şudur: Rasulullah (sav) karşısına gelen çocuğa onun zatıyla ilgili bir suçlama yapmadan sadece yaptığı fille ilgili bir öneri getirmiş, yapılması gereken davranışı söylemiştir. Çünkü onun da zatı bizim de zatımız Allah’a aittir. Biz de yaşanılan bir fiilden rahatsız olabilir, bunu da dile getirebiliriz ancak o fiili gerçekleştiren kişinin zatına hücum edemeyiz; yani onun zatı üzerinden konuşamamalı, davranmamalıyız. Çünkü: Suçlama yaparak konuştuğumuz, davrandığımız her durum bizim Rabbimizden ayrı düştüğümüzü gösterir. Mesela, karşı tarafın zatına söylediğimiz “sen aptal mısın?” gibi bir ifade aslında Rabbimize karşı bir nefret ifadesidir.
Peki, yanlış bir davranışta bulunan çocuğumuza veya bir yakınımıza nasıl davranacağız? Kesinlikle suçlama yapmadan, zatıyla ilgili olumsuz bir hitap kullanmadan davranacağız, konuşacağız. Biz ancak yapılan yanlış fiil üzerinde konuşabiliriz. Rasulullah (sav)’in “yavrucuğum ağaçları neden taşlıyorsun?” diye soruşu işte buna güzel bir örnektir. Aldığı cevap üzerine, yanlış yapılan fiilin yapılma sebebini öğrenen Rasulullah (sav), bu fiilin yapılma şeklinin yanlış olduğunu ve doğru davranışın ne olması gerektiğini göstermiş, yanlış fiilin sebebinin ortadan kalkmasına yönelik bir çözüm söylemiş; “Bir daha ağaçları taşlama yavrum, altına düşenleri al, ye!” buyurmuştur. Efendimiz (sav) böylelikle yapılan hareketin yanlışlığını gösterdiği gibi yavrunun açlığını giderecek bir yöntem de göstermiş, onun ağaç altına düşenleri yiyebileceğini belirtmiştir.
Bu hadisle biz aslında bir dua dili de öğreniyoruz. Rasulullah (sav)’in yaşanılan duruma karşı ifade ettiği çözüm yolu O’nun fiili duasıdır. “Allahım, bu yavrunun karnını doyuruver” yakarışı ise kavli duasıdır; “Müstakilen VAR ve Muhtar tek güç, hüküm ve mülk sahibi” olan Rabbine yakarışıdır…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti