Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hasan ÖZPINAR

AFYONKARAHİSAR’DA MÜZECİLİK VE YENİ MÜZEMİZ

Projesi 2009 yılında çizilen, yapımına 2011 yılında başlanan yeni müze binamız nihayet geçtiğimiz günlerde bitirildi ve kapılarını ziyaretçilere açtı. Bizde Müzeler Haftasını kutladığımız bugünde yazımızı bu konuya ayırmak istedik.
Son birkaç yılda gösterilen çabalarla yapımı tamamlanan ve Paleolitik Dönem, Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Pers, Lidya, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalma tarihi eserlerin sergilendiği yeni müzeyi anlatmadan önce ilimizde müzeciliğin satırbaşlarını aktaralım.
Afyonkarahisar’da müzecilik faaliyetleri öğretmen Süleyman Hilmi Gönçer ve arkadaşlarının çabaları ile 1920’li yılların sonlarında başlamıştır desek yanlış olmaz. Ömrünü Afyonkarahisar’ın tarihine, arkeolojisine, halk bilimine, eğitim, kültür ve sanatına adayan Süleyman Gönçer, Türkiye’de ilk müzecilik çalışmalarının başlatıldığı yerlerden biri olan Afyonkarahisar Müzesi’nin kurucusu, tarihçi ve öğretmendir. 1899 yılında İscehisar ilçesinde doğmuştur. Daha henüz 3 aylık bebek iken annesinin ölümü üzerine bakımsız kalmış ve Afyonkarahisar Karaman mahallesinde oturan Hacı Veli oğlu Aşçı Mehmet Çavuş ve eşi tarafından evlat edinilmiştir. Mehmet Çavuş, nüfusuna geçirdiği evlatlığına babasının adını vermiştir.
Başarılı bir öğrenci olan Süleyman Hilmi, ilkokulu bitirdikten sonra Afyon İdadisi’ne girmiş, Rüştiye bölümünü bitirdiğinde ise yeni açılan Darül-Muallimin’e 1915 yılında girerek 1919 yılında mezun olmuştur.Sonrasında sırası ile Bolvadin,Bayat, Sincanlı ve Dazkırı (Polatlı) okullarında başöğretmen olarak çalışmış, Kurtuluş Savaşı sonrasında Afyonkarahisar Merkez Rehberi İrfan ve Namık Kemal ilkokullarında öğretmenlik yapmıştır.
Öğretmenlik görevinin yanı sıra 1928 yılından itibaren Afyonkarahisar’ın tarihi, coğrafyası ve halk bilimi ile de ilgilenerek araştırmalara başlayan Süleyman Hilmi Bey’in araştırmalarının başlangıcını, 1927 yılında başkanı olduğu “Darül-muallimin ve Darül-muallimat Mezunları Cemiyeti”nin (Erkek ve Kız Öğretmen Okulu Mezunları Derneği) yönetim kurulunda alınan “Afyon İli tarihini araştırmak ve yazmak” kararı oluşturmuştur. Kararın alınmasının ardından tatil aylarında İstanbul kitaplıklarında araştırmalara başlayan Süleyman Hilmi Bey, bu arada Asar-ı Atika Muhipleri Cemiyeti (Eski Eserleri Sevenler Derneği) başkanı olmuş ve İsmail Oğuz Bey (Oğuz Güner) ile birlikte Asar-ı Atika Deposu’nu (Eski Eserler Deposu) kurarak arkeolojik ve etnografik buluntuları Gedik Ahmet Paşa (İmaret) Külliyesi’nin terkedilmiş durumdaki Medrese (Taş Medrese) bölümünde depolamaya başlamıştır. Genç cumhuriyetin verdiği şevk ve azimle gece gündüz demeden at ve eşek sırtında, kağnıyla Afyonkarahisar’ı ve hatta Türkiye’yi gezerek eser toplamış, dağlarda yorgan altında film banyo etmiştir.Bugün Afyon müzesindeki pek çok eser onun çevre il,ilçe,kasaba ,köylerden topladığı arkeolojik,etnografik eserlerdir.
Afyonkarahisar Gedik Ahmet Paşa (İmaret) Külliyesi’nin Medrese bölümünde (Taş Medrese) bir müze kurmak üzere 10 Haziran 1931 tarihinde öğretmenlik maaşı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak Asar-ı Atika Deposu memurluğuna atanmış, bir yandan harap bir durumda olan medreseyi onartırken, diğer yandan tarihi eserleri toplamaya devam etmiştir. Afyonkarahisar Halkevi’nde 10 yıldan fazla Müze ve Sergi Kolu Başkanı olarak da çalışan Süleyman Hilmi Bey’in üstün gayretleri sonucu Asar-ı Atika Deposu’nun gittikçe zenginleşerek depo olmaktan çıkıp müze olmaya yüz tutması üzerine 1933 yılında müze müdürlüğü oluşturularak bu göreve Süleyman Hilmi Bey getirilmiş ve Cumhuriyet’in 10. yılında (29 Ekim 1933) Vilayet Müzesi olarak resmen hizmete girmiştir. Türkiye’deki ilk kazılardan biri olan Kusura kazısının yapılmasını sağlayarak bu öreni dünyaya tanıtan Süleyman Hilmi Bey’in insanüstü çalışmaları sonucu Afyonkarahisar Müzesi, bölge müzesi konumuna yükselmiş, bu nedenle çevre illere de giden Süleyman Hilmi Bey, zor koşullarda da olsa müzeciliğin yapılabileceğini göstermiştir. Uşak, Burdur, Isparta ve Aydın çevrelerinden arkeolojik; Aydın ve Kütahya çevrelerinden de etnografik eserler toplamıştır.
Bugün Gedikahmet Paşa (İmaret ) Camii arkasındaki Taş Medrese’de oluşturulan bir depoyla başlayan müzecilik faaliyetleri zamanla bu mekana sığmaz hale gelmiştir.1960’lı yıllarda Kurtuluş Caddesi’nde askeriyenin boşalttığı alan yeni müze yapımı için tahsis edilmiştir.1969 yılında başlayan yeni müze inşaatı 1972 yılı içinde tamamlanmış ve Büyük Taarruz’un 50.yıldönümü olan 26 Ağustos 1972 tarihinde Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay,Başbakan Ferit Melen,Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve protokolün katılımlarıyla resmen açılmıştır.
50 yıllık bir zaman diliminde hizmet veren Arkeoloji Müzesi binası da zaman içerisinde yetersiz gelmeye başlamıştı. Zira yıllar içerisinde gerek Afyonkarahisar’dan gerek çevre illerden bin bir zahmetle toplanan eserleri sergileyecek yeterli bir kapalı alan yoktu. Arkeolojik eserlerin yanı sıra Türk İslam Kültürüne ait etnografik eserler depolarda sergilenmeyi bekliyordu.(Taş Medrese’de 1995 yılında Türk İslam Eserleri Müzesi açılmıştı ancak birkaç yıl sonra eserlerin rutubetten zarar gördüğü anlaşılınca bu müze kapandı)
İşte yeni müze bu beklentileri karşılamak üzere 2008–2009 yıllarında projelendirildi ve yapımına başlandı. Çeşitli sebeplerle uzun süren inşaat nihayet birkaç yılda büyük bir gayretle tamamlandı ve geçtiğimiz günlerde ziyarete açıldı.
Zengin bir arkeolojik geçmişe sahip olan Afyonkarahisar’ın bu değerleri tam anlamıyla sergilenebiliyor mu?, etnografik-kent müzesi tarzında bir bölümü var mı?Bu eksikliği giderebiliyor mu bunları da görelim istedik.1 Mayıs’a kadar ücretsiz olduğunu da duyunca ziyaretimizi çabuklaştırdık.İzlenimlerimizi ha bugün ha yarın derken,araya bir de seçim girince ancak kaleme alabildik.
25 bini kapalı olmak üzere 55 bin metrekarelik büyükçe bir alanı kapsayan müze bahçesinde eski müzede olduğu gibi Osmanlı, Selçuklu, Beylikler dönemi mezar taşları, antik dönem steller, mermer parçalar yer alıyor.
İçeri girişte sağ kısımda kule şeklinde kat kat yükselen kısımda çağlara, gelip geçen medeniyetlere göre bir düzenleme yapılmış. Karanlık ortama gözünüz alıştığında daha dikkatlice eserleri incelemeye başlıyorsunuz.
1960’lı yıllarda Sülün Kasabası’nda bulunan devasa Herkül (Herakles) heykelinden itibaren, Tatarlı Tümülüs’üne, birkaç yıl önce yurda getirilen Kibele Heykeli’nden muhtelif dönemlere ait sikkelere varıncaya kadar eserler gayet güzel sergilenmiş. Yıllardır işimiz ve merakımız gereği müze ile içli dışlı olan bizlerin bile ‘’bu da mı varmış’’ dediği pek çok eseri görme imkânı bulduk. Eminim daha nice parçalar sergilenmeyi bekliyordur.Zira 49.000 parça esere sahip müzemizde
Yukarı katlarda Türk İslam Kültürüne ait etnografik eserler Kent Müzesi eksikliğini bir nebze olsun gideriyor. Paşa Camii’nin sütün başlıkları, Osmanlı kitabeler, minber kapıları kültürümüzün zenginliğini gösteriyor. Galerilerde yer alan silikondan mamul mankenler olayı kavramada büyük fayda sağlıyor. Silahlar bölümünü incelerken aklıma takıldı. Afyonkarahisar geçtiğimiz yüzyıllarda (1700-1800’lü yıllar) özellikle kabza kısmı süslemeli tüfek, tabanca üretimiyle meşhur bir yer. Bunu pek çok yabancı gezginde ifade ediyor. Sergilenen silahların yanında bu bilgiye de yer verilebilir varsa örneği konulabilir.Keza Afyon bıçakları geçmişte önemli bir el sanatları unsuru.Diğer taraftan el sanatları anlamında sedef kakmacılık, gümüş süsleme sanatları son derece yaygın iken bugün ilimizde maalesef ustası yok, unutulmuş.Müzede bu tür eserlere de yer verilebilir.
En üst katta yer alan Milli Mücadele, İşgal dönemi ve Büyük Taarruz dönemi sergilemesi güzel. Yıllardır söylediğimiz Zafer Müzesi’nde sergilemelerde Atatürk’ün,Fevzi Paşa’nın,İsmet Paşa’nın mankenlerle canlandırılması fikri burada yer bulmuş çokta güzel olmuş.Bu bölüm döneme dair eserlerle daha da zenginleştirilebilir,Zafer Müzesi açılıncaya kadar bir ihtiyacı giderebilir diye düşünüyorum.
Katlara dağıtılan galeriler düzayak gezmeye alışmış bizleri yorsa da netice itibariyle birbirinden bağımsız olması güzel. Eserlerin altında yer alan bilgi tabelası (etiketler) okunması sor derecede küçük. Işıklandırma biraz zayıf gibi, ancak yeni müze konsepti böyle imiş alışacağız nitekim. Müze ziyaretçilerini belli bir yaş kitlesinin üzerine çıkarmak gerektiğine inanıyoruz.(Özellikle öğrenci ve gençlerin ziyaret etmesi sağlanmalı).Bu konuda da öğrenci ve öğretmenlere ücretsiz olması isabet olmuş.
Çıkışta yer alan eski Afyonkarahisar fotoğrafları sergisi güzel düşünülmüş, şehrin tarihi gelişimi hakkında bir fikir veriyor. Hazırlayanların eline sağlık ancak aralarda Manisa, Eskişehir’e ait, Afyonkarahisar’la ilgisi olmayan 5-6 fotoğraf bizim gibi tarihi fotoğraf meraklılarının gözüne çarpıyor. Elbet bunlar çok ufak dokunuşlarla düzeltilebilecek şeyler. Diğer taraftan başta kısa bir biyografisini verdiğimiz müzenin kurucusu merhum Süleyman Gönçer’in ismi galeriye ya da başka bir bölüme verilse ruhu şad olur diye düşünüyoruz. Bu konuları ilettiğimiz müze müdürümüz sayın Mevlüt Üyümez’de gerekeni yapacaklarını belirtti.
Netice itibariyle yeni müzemiz memleketimiz için hayırlı olsun. Artık şehrimize gelen misafirleri, öğrencileri gönül rahatlığı ile götürüp gezdirebileceğimiz bir mekân var diyoruz. Yapımında emeği geçen siyasilerimize, idarecilerimize, işçisine, memuruna, açılışa hazır hale getirmek için çırpınan İl Kültür Turizm Müdürü sayın Mehmet Tanır’a, Müze Müdürümüz sayın Mevlüt Üyümez’e teşekkürlerimizle.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti