Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Atatürk Türkiyesi – Kocatepe Gazetesi

Sezer Küçükkurt 10 Kasım 2010 Çarşamba 02:00:00
  Bugün Türk Milleti’nin yeniden doğuşunun mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 72. yıldönümü.
Son 70 yıldır üzerinden tartışmalar yürütülen Atatürk’ün savunmasını yapmak bize düşmez. Yıllardır başarıyla ayakta duran eserleri Atatürk’ün 80 yıl öncesinden yaptığı “savunmalar” olarak zaten kendini göstermektedir.
Her “kul” gibi Atatürk’ün de hatalarının olabileceği kabul edilmektedir. Ancak “hatalar” hanesine yazılabilecek olanlarla, “başarı” hanesine yazılacak olanlar kıyaslandığında ortaya çıkan farkı unutmamak gerekiyor. Böyle bir değerlendirme yapıldığında ortaya tarihin ender şahsiyetlerinden birisi çıkmaktadır.
ABD’de Kentucky Üniversitesi Psikiyatri Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Arnold Ludwing’in 18 yıl süren, “20. yüzyıldaki 377 lider arasında siyasi büyüklük cetveli” adlı araştırması sonunda Atatürk, 37 puan üzerinden 31 puanla birinci olmuştur. Atatürk’ü 30 puanla ABD Başkanı Roosevelt ve Çin lideri Mao izlemiştir. Sıralamaya giren diğer liderler ise şunlardır: Stalin (29), Musolini (26), Hitler (25), Arafat (17).
Yüzyılımızın en zeki adamı olarak kabul edilen ünlü bilim adamı Einstein, Hitler baskısından bunalan Yahudi kökenli Alman bilim insanlarının sözcüsü ve OSE Dünya Birliği’nin şeref başkanı sıfatıyla 17 Eylül 1933’de Atatürk’e yazdığı ve “Ben sadık hizmetkarınız Prof. Albert Einstein” diye biten mektubunda, “Almanya’dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum” diyerek Atatürk’ten iş ricasında bulunmuştu. Atatürk Einstein’in bu ricasını kabul etmiş ve çok sayıda Alman bilim insanı Türkiye’ye üniversitelerimizde çalışmaya başlamışlardı. Atatürk de aynı yıl 1933 Üniversite Reformu dolayısıyla Einstein’i Türkiye’ye davet etmişti. Princeton Üniversitesi’nde 1949 yılında A. Einstein’le görüşen Prof. Dr. Münir Ülger görüşme sırasında Einstein’in “Dünyanın en büyük liderine sahipsiniz. 1933’deki üniversite reformu sırasında beni de ülkenize davet etmişti” dediğini belirtmektedir.
Dünyaca ünlü bilim insanı, yüzyılın son dahisi A. Einstein’in, dünyada onca lider, onca devlet varken Atatürk’e ve genç Türkiye Cumhuriyeti’ne baş vurması çok anlamlıdır. Cumhuriyetin henüz 10 yaşında olduğu günlerdeki Türkiye ile bugünkü ülkemiz arasındaki farkı iyi düşünmek gerekir. İlki Einstein’in dostları için iş talebinde bulunduğu, büyük gelecek vaad eden genç bir devlet, diğeri ise gündemini siyasi bölünme, terör, türban, resepsi-yon, siyasi çekişmeler, boş tartışmaların oluşturduğu bir ülke.
Birinci Dünya Savaşının kaybedilmesi Osmanlı’nın sona ermesi anlamına geliyordu. Yüz yıllık emperyalist paylaşım planları uygulamaya koyulmak üzereydi. O günlerde bu bitişin yeni bir başlangıca gebe olacağını hiç kimse tahmin demi-yordu. Ama üç yıl gibi kısa bir süre sonra (1919-1922) Atatürk bu acı sonu mutlu bir başlangıca çevirerek üç yıl önce kimsenin aklının ucundan geçmeyenleri gerçekleştirdi.
Atatürk 20. yüzyılın başlarında empeyalizme karşı verilen bir kurtuluş savaşını kazandıktan sonra çağdaş bir devlet kurarak tüm mazlum milletlere toplumsal aydınlanmanın ön koşulunun bağımsızlık olduğunu göstermiştir. Atatürk, ulusal bağımsızlık sürecinde milli hissin ve dinini iyi bilmenin ne kadar önemli olduğun bizzat yaşayarak görmüştür.
Mütareke yıllarında milli histen yoksun, dinen taassup içinde olanların vatan savunmasına katılmayarak düşman saflarında yer almaları ulusal bağımsızlığın vaz geçilmez unsurunun dini ve milli bilinç olduğunu bir kere daha göstermiştir.
Atatürk aklın ve mantığın çizdiği en kısa yoldan Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak istemiştir. Bu nedenle akılcı ve bilimsel düşünceyi hakim kılacak kurumlar kurmuştur. Önce nitelikli bir ulusal eğitim seferberliği başlatmış, daha sonra da enstitüler kurarak bilimsel üretimin ve sanayinin temelini atmıştır. Türkiye’de çağdaş bilim ve teknolojiye yönelim Cumhuriyetle birlikte başlamıştır.
Adana Bölge Pamuk Araştırma Enstitüsü (1924), Bilecik Deneme vce Üretme İstasyonu (1924), Rize Çay Araştırma Enstitüsü (1924), Eskişehir Tarımsal Araştırma Enstitüsü (1926), Adapazarı Tarımsal Araştırma Enstitüsü (1926), Orda Anadolu tarımsal Araştırma Enstitüsü (1927), Tekel Enstitüsü (1927), Malatya Sultansaya Veteriner ZootekniAraştırma Enstitüsü (1929) dışında Ankara’da 1926 yılında Umum Müdürlüğü kurulmuş ve 1927 yılında “tarım ve sanayi sayımı yapmıştır.
Atatürk’ün isteğiyle sanayi alanında bilimsel ve ulusal araştırmalar yapmak için 1935 yılında Maden Tetkik arama Enstitüsü (MTA), Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ), Etibank kurulmuştur.
Tüm bu eserler bugünkü Türkiye’nin, toplum olarak sahip olduklarımızın temel taşlarını oluşturmaktadır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti