Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

“DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ…”

Bu sözler bizlere ilkokuldan itibaren öğretilen ve özellikle 19 Mayıs’larda söyletilen marşın ilk sözleridir. Sadece TRT’nin yayın yaptığı dönemlerde, her 19 Mayıs’ta bu marşla güne başlar, günün tamamını neredeyse bu marşlarla tamamlardık. 19 Mayıs dedikçe benim; ve biliyorum ki benimle aynı yaşlarda olanların zihinlerinde bu marş canlanmaktadır.
***
19 Mayıs 1919, üç yıl süren Milli Mücadele’nin “Ateşten günleri”nin başladığı tarihtir. Milli Mücadele’nin “ateşten günleri”ne nokta, 30 Ağustos 1922’de bugün bizim üzerinde bulunduğumuz bu kutlu topraklarda, Afyonkarahisar’da, Kocatepe’te konulmuştur. “Cumhuriyet’in kazanıldığı topraklar” ifadesi, bizlerin övündüğü bu miras buradan kaynaklanmaktadır.
Milli Mücadele, aradan geçen 102 yıl içerisinde tamamlanmış değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Milleti’nin “Milli mücadele”si bugün de en çetin şartlarıyla devam etmektedir, edecektir.
***
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Nutuk’ta 19 Mayıs’ı şöyle anlatır: “1919 senesi mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım.
Vaziyet ve manzarai umumiye: Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harbi Umumi’de mağlup olmuş. Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş. Şeraiti ağır bir mütarekename imzalanmış. Büyük Harp’in uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde.”
Atatürk ve şanlı ecdadımız, Milli Mücadele’yi işte böyle başlattı. O kahramanların verdiği Milli Mücadele sayesinde biz bu topraklar üzerinde yaşıyoruz. “Cumhuriyet’in kazanıldığı topraklar”dayız. Onlar sayesinde bugünkü şartlarımıza, ülkemize sahip olduk. Allah onlardan razı olsun.
Elhamdülillah; 102 yıldır bu kutsal topraklarda belediyelerin, okulların, hükûmet konaklarının, esnaf dükkanlarının üzerinde dalgalanan yabancı bayraklar ve buraları teftiş eden yabancı askerler görmüyoruz. Yabancıların neredeyse her sokağa açtıkları jimnastik, misyoner okullarında oynayan ecnebi çocuklar, neredeyse her köşe başında kiliseler, sinagoglar da görmüyoruz. Türk Milleti’nin evladı yokluk içinde seferden sefere giderken, bizzat bizim sultanlarımız tarafından kendilerine verilmiş imtiyazlar sebebiyle köşe başlarında nargilesini keyifle içen işgalcileri de artık görmüyoruz. Şükür ki, 102 yıldır paralarımızın üzerinde Fransızca, Ermenice, Yunanca ibareler; istasyonlarımızda Fransızca isimler, sokaklarda ve biletlerin üzerinde İngilizce güzergahlar da görmüyoruz. 102 yıldır aynı devletin çatısı altında aynı suçu işlemiş iki kişiden biri sırf gayrimüslim olduğu için onu şeri hükümlerden muaf eden bir hukuk düzeni işlemiyor.
102 yıl önce maalesef böyle bir düzen hakimdi. Bu düzen isteyerek mi kurulmuştu? Elbette ki hayır… İşgalciler silah zoruyla, dipçik marifetiyle, süngü korkusuyla bunları başarabilmişlerdi. Yüce Türk Milleti ise bu zilleti kabul etmek zorunda bırakılmıştı.
Öyle alışmışız ki bugün sahip olduğumuz nimetlere; nasıl bir eşitliği, saygınlığı, bağımsızlığı ve milliyetçiliği yaşadığımızı fark edemiyoruz. Bağımsız devletin ve bağımsız milletin ne demek olduğunu, hukukun üstünlüğünün ne anlam ifade ettiğini, ayrıcalıklı vatandaşların, kapitülasyonların olmadığı bir ülkenin değerini kavramaktan ne yazık ki uzak kalmışız. Birbirimizi yemekle meşgulüz.
***
Bu vesile ile 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın “öncesi”ni birlikte hatırlayalım isterseniz:
19 Mayıs, 3466 sayılı kanun ile 20 Haziran 1938’de (Atatürk’ün ölümünden beş ay önce) “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edildi. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edilmeden önceki yıllarda da mayıs aylarında gençler bayram yapardı. Bu bayramların geçmişi 1916 yılına kadar uzanır. 12 Mayıs 1916 tarihinde, erkek öğretmen okulu öğrencileri Kadıköy İttihat Spor Çayırı’nda (şimdi o çayırın üzerinde Fenerbahçe Stadyumu var) bir “jimnastik gösterisi” yaptı. Bunun Türkiye’deki ilk beden eğitimi gösterisi olduğu söylenir.
Sonraki yıllarda her mayıs ayında bu gösteriler tekrarlanır oldu. Diğer okullar da mayıs ayında, ders yılı sonunda, “Jimnastik Bayramı”, “Jimnastik Şenlikleri” ve “Mektepliler Bayramı” adıyla şenlikler düzenlemeye, beden eğitimi gösterileri yapmaya başladı.
Maarif Vekâleti, her okulun mayıs ayının üçüncü haftası bu gibi gösteriler düzenlemesini sağladı. 1938’de 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı olarak kabul edildikten sonra, okulların jimnastik gösterilerinin ülkenin her yerinde bayram günü yapılır oldu.
***
19 Mayıs, Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edilince, “Dağ Başını Duman Almış” marşı da Gençlik ve Spor Marşı olarak kabul edildi.
Bu marş Felix Korling tarafından bestelenmiş bir İsveç marşıdır. İsveç dilinde orijinal adı “Tre Trallade Jantor”dur (Şakıyan Üç Genç Kız). Bu marşın müziğini Türklere tanıtan Selim Sırrı Tarcan, şarkıya Türk dilinde güfte yazan ise Ali Ulvi Elöve’dir.
Marş “Dağ Başını Duman Almış” şekliyle 1916 yılı mayıs ayında Kadıköy’de İttihat Spor Çayırı’nda çalınıp söylendi.
Rivayete göre, Mustafa Kemal, çok beğendiği bu marşı 1919 yılında Samsun’dan Havza’ya giderken, Milli Mücadele’nin ilk ve zorlu günlerinde beraberindekilere öğretti. Marş, Atatürk’ün sevdiği marş olarak halk tarafından benimsendi.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti