Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Ben demiyorum, Selvi diyor – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 25 Mart 2015 Çarşamba 02:00:00
  Birkaç yıl önce en büyük suçlama kelimesi “Ergenekoncu”luktu. Birisi, birisine sinirlendiğinde “Sen Ergenekoncusun” ya da “O zaten Ergenekoncu idi” deyip karşıdakini etkisiz hâle getirmeye çalışıyordu. “Ergenekonculuk” suçlaması, duruşmalarla birlikte çöktü. Artık, “Ergenekoncu diye kötülediğimiz adamlar aslında vatanperverler şahsiyetlerdir” deniliyor. “Ben bu davanın savcısıyım” diyen siyasetçiler, bugün “Bazı davalarda aldatıldık” diye pişmanlığını dile getiriyor.
Bu bir aşamadır.
Ancak şimdi de önüne gelen “Paralelci” ilan ediliyor. “Seçimde dikkatli olunması lâzım” diyenler de “Paralelci”, “Ülkede bazı yolsuzluklar var, yolsuzlukların üzerine gidilmesi hepimizin elini güçlendirir” diyenler de.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında internet üzerinde başlayıp canlı yayınlara kadar sirayet eden tartışmada da en can alıcı sözcük “Paralelci” oldu.
Şaşırdık mı? Tabii ki hayır.
“Düşman üretme” konusunda mahir siyasi kadrolar, danışmanlar, metin yazarları var zira.
Bu konuyu ayrıca işleyelim, ancak Yeni Şafak Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi’nin “Büyü bozuluyor” yazısına da bir göz atalım. Selvi, Yeni Şafak’taki yazısını bakın nasıl bitiriyor:
“…itiraf etmeliyim ki son olaylar halkın zihnini bulandırmaya başladı.Neler oluyor sorularının sorulmasına yol açtı. Cumhurbaşkanı-Merkez Bankası tartışması, Hakan Fidan olayı ve son olarak çözüm süreciyle ilgili tartışmalar. AK Parti’nin bir büyüsü vardı. Kitleler AK Parti’yi istikrarın sembolü olduğu için tercih ediyordu. Bu büyü bozuluyor…”
Bu tespit neden önemli? Çünkü AK Parti’ye ve daha çok Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen bir yazar Abdülkadir Selvi, yazısının alıntılamadığımız bölümünde çok açık bir şekilde uyarıyor: Özal ve Demirel’in Köşk’e çıkmasından sonra parti ile Çankaya arasında yaşananları, vatandaş unutmadı. O partiler yok…
Selvi, benzer bir değerlendirmeyi, CNN Türk’te katıldığı “Tarafsız Bölge” programında da yineledi. Hatta söylemini bir aşama daha ileri götürüp “7 Haziran seçimlerinde kimsenin garantisi yok” dedi. “Kimsenin garantisi yok” söylemi, elbette “Herkes sandık için çalışacak” mesajını içeriyor, bununla birlikte “Parti içi tartışmalar, çatışmaya dönerse yüzde 45, yüzde 40 hayal” uyarısını da barındırıyor.
“Sana ne” diyeceksiniz. Belki de haklısınız.
Ama bir ay öncesine kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin Şişli’de yaşandığı sıkıntıları sürekli gündeme getiren kadroların, “Şişli’yi bile yönetemiyorlar” cümleleri, hâlâ hafızalarda. Aynı kadroların Arınç-Gökçek tartışmasına getirdiği yorum ise “Demokrasi” ile özetleniyor.
Parti içinde yaşanan tartışmalar CHP’de olunca “Kriz”, AK Parti’de olunca “Demokrasi” olarak yorumlanması, bana doğru gelmiyor.
7 Haziran seçimleri için tüm partiler çalışmalı, ama mümkünse kendi içlerindeki kavgaları kamuoyuna yansıtmamalı.

DÜŞMAN ÜRETİMİ
Önce “Cem Uzan”dı düşman. 2002 seçimlerinde yüzde 7 buçuk alan Genç Parti’nin başındaydı Uzan ve mitinglerine devam ediyordu. Dolandırıcılık yapıldı mı, yapılmadı mı bilinmez. Ama bilinen bir şey var, o da Uzan ailesinin işletmelerine ve mal varlığına el kondu. Uzan ve Genç Parti, böylece bertaraf edildi.
Sonra Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarında “ulusalcılık”ın bir “tehlike” olarak nitelendirildiği ortaya çıktı. Şimdilerde “Paralel Yapı’nın Amerika’daki önderi” olarak tarif edilen Hoca’nın “Ulusalcı dalgayı aşacağız” söylemleri ile Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait olduğu iddia edilen raporlar örtüşüyordu.
Bazen İsrail, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği oluyordu “düşman.” “Eyy” hitabıyla başlayan cümlelerden herkes nasibini alıyordu.
“Ulusalcılık”tan sonra, adeta “bir üst örgüt” olarak tanımlanan “Ergenekon” süreci başladı. Komutanlar, yazarlar, parti genel başkanları, muhabirler… Kimi ararsanız illa ki Ergenekon dosyasındaydı.
Ergenekon süreciyle birlikte terör örgütünün şehir yapılanması olduğu söylenen KCK’ya da operasyonlar yapıldı. “Bölücü örgüt” de düşmanlar arasındaydı.
Zaman geçti. Referandumlar, seçimler derken “dershaneler”in eğitime nasıl “darbe” vurduğu tartışıldı. Bir baktık, 17-25 Aralık Operasyonları yapılmış. Bu seferki düşman “Paralel Yapı” idi.
2015’teki seçimler yaklaşırken ülkedeki tek düşman Paralel Yapı.
Bakalım yarın ne olur?

MUVAZİ YAPI

Malum, Osmanlıcanın zorunlu ders olup olmaması hakkında birçok söz söylendi. Bu tartışmalarda bir beis görmüyorum. Kültürle ilgili konuşmalar, merak uyandırır. Ancak madem Osmanlıcaya karşı bir ilgimiz var, siyasi olarak da kullanalım bu dili. Meselâ, neden “Paralel Yapı” diyoruz?
Anadolu’da “eski”den “paralel” yerine “muvazi” denirmiş. “Muvazi Yapı” denilsin, bundan sonra. Öztürkçeci akım da “Koşut Yapı” tanımlamasını kullansın.
İyi değil mi?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER