Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

NEFS TERBİYESİ (Billahi Anlamda Hürriyet- DuniHi Anlamda Hürriyet)- 8

Gördük ki dünya yaşantısına başlayan insanda ilahlık hissiyatı var. Oluşan bu ilahlık hissiyatının karşılığı bir kapasitenin, bir gücün ve gerekli vasıfların onda bulunmayışı büyük dengesizlik ve depresyona sebep oluyor. Ancak ne yazık ki bu hal insanın normal hali olduğundan, yani onun normal hali olduğundan insan bu hali fark etmeksizin bunu normal zannederek yaşıyor. Bu hal onun normalidir artık. Böyle onun normali, rutini olmasına rağmen kişi bu dengesizliğin ve depresyonun sonuçlarından kurtulamaz. Şimdi birkaç maddeyle bu sonuçları görelim. Ancak bu maddelere geçmeden önce şunu söyleyeyim: Hayattaki bu dengesizliğin, bu depresyonun normal hayat zannedilen ve “işte hayat budur” denilen seviyeleri vardır. Bu seviyeler biraz yukarıya kıpırdarsa insanlar kendilerini hasta zannederler ve bunu tedavi edecek kişilere koşarlar. Gittikleri de ilahlık hissiyatında olduğundan yine bu yanlış hayat tarzının kuralları çerçevesinde tedavi etmeye çalışacak, tedavicilik oynayacaklar, hiçbir çözüm elde edilemeyecektir. Bu yüzden, bu alanda çözülebilmiş hiçbir sorun, başarılabilmiş hiçbir mesele yoktur. Yalnız şunu ayırmak lazım: Beyin çalışma mekanizmasının, beyin makinasının fiziksel ve kimyasal arızaları ayrı, o bu söylediğimin dışındadır, ayrı bir konudur.
Evet, insanların normal zannettikleri ve “hayat” dedikleri bu dengesizliğin, bu depresyonun sonuçları nedir? İlahlık hissiyatlı bu kulda neler olur, onda belirti olarak neler gözükür? Bunlardan birkaç tanesini sıralayalım. Böyle kullar:
1) Kendilerini kibir sahibi zannederler.
2) Tatminsizdirler.
3) Şikâyetçidirler.
4) Hoşnutsuzdurlar.
5) Alıştıkları daimi bir stres sahibidirler.
6) İnsanların hayatlarını merak eder, gözetler ve dedikodusunu yaparlar.
7) Kendi arzularına göre her konuda kıyaslama yaparlar.
8) Böyle kullar göz dikme kıskancıdırlar, haset sahibidirler, fesattırlar.
9) Kendi iç dünyalarında daima çaresiz ve zavallıdırlar.
10) Acelecidirler.
11) Açgözlüdürler.
12) Cimridirler.
13) Sinirlidirler, öfkelidirler, hırçındırlar.
14) Kavgacıdırlar, geçimsizdirler.
15) Yalancıdırlar, haindirler.
16) Tecavüzcüdürler.
17) Hak yiyenlerdir.
18) Merhametsizdirler, zalimdirler.
19) İntikamcıdırlar, tuzakçıdırlar.
20) Saygısızdırlar, sevgisizdirler, nefret sahibidirler.
21) Başkalarını dinlemeyenlerdir
22) Kendini beğenmişlerdir, kimseyi beğenmeyenlerdir.
23) Münafık hale uygunlardır, bozguncudurlar, ikiyüzlü karakterleri vardır
24) Güvensizdirler.
25) Cemaat olamazlar.
26) İflah olamazlar.
27) Ancak cehennemlik olurlar.
Peki, onlar böyle de inananlar, “Amentü Billahi” diyenler nasıldır? Onlar “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasını reddederek, yalnızca bu iddiaya sırtlarını dönerek bu dengesizlikten, bu depresyondan kurtulurlar; haniyf olurlar, onunla da cennetlik olurlar inşaAllah.
İlahlık hissiyatlı kullarda taşıdıkları ilahlık hissiyatının karşılığı bir kapasite, bir güç ve gerekli vasıflar bulunmadığı için “duniHi bir ilahım” diyen böyle insanlardaki dengesizlik onları bir denge oluşturma gayretine sokar ve bu durum böyle insanlarda çeşitli hırslara yol açar.
“Müstakilen varım ve muhtarım” iddiasının oluşturduğu hisleri tatmin edebilmek ve doyurabilmek arzusuyla daha çok mal mülk, daha çok para, şan şöhret ve çeşitli mevkiler peşinde koşarlar. Bu amaçla paralı, ünlü, şöhretli, mevkili dostlara yaslanma planları yaparlar.
Bu tür insanların birçoğu olmayan bu kapasiteye destek oluştursun diye kendilerine uğur getireceğine inandığı şeyler edinirler veya bazı şeyleri uğursuz ilan ederler veya fiziksel bir put edinirler.
Bütün bunlar ilahlık hissiyatlarının karşılığı kapasiteyi güçlendirme arzusundandır. Bu derece çaresizdirler, böyle bir korkuyla yaşarlar. Böyle kullara Kur’an Şuara Sûresi 88 ve 89. ayetlerinde şöyle seslenmektedir. Tabi unutmuyoruz ki ayet o kullara sesleniyor ama o kullar bu ayetleri alıp ders edecek olmadıkları için o kullara yapılan bu seslenişten inananlar yararlanır, kendileri için öğütler ve ameller çıkarırlar.
Şuara Sûresi 88 ve 89. ayetlerde Rabbimiz buyurur: “O gün mal da fayda vermez oğullar da… Ancak Allah’a Kalb-i Selim ile yani “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasından temizlenmiş bir kalp ile gelmiş kimse müstesna.”
Sebe Sûresi 37. ayette ise “sizi yaklaştırıp indimizde yakınlık sağlayacak olan ne mallarınız ne de evladınız. Ancak iman edip salih amel işleyenler müstesna. İşte onlar için karşılığı kat kat vardır. Onlar cennet odalarında güven içerisindedirler.” buyurulmaktadır.
Dikkatinizi çeken bir durumdur, insanlık bilimsel çalışmalarında bu kapsamda hedefler edinmeye başlamıştır. Bu yolla; ilahlık hissiyatının karşılığı kapasiteyi yakalayabilmek için teknolojik gelişmelerden yararlanmak istemektedir. Bu sebeple yapay zekâ çalışmaları bu amaca doğru yönelecektir. Önümüzdeki 40-50 yıl içerisinde muhtemelen görülecektir ki ilahlık hissiyatı insanlarca anlaşılıp fark edilebilecek bir duygu, bir hissiyat haline gelecektir. Ancak insanlık bunu fark edince o hissiyattan kurtulmaya çalışmayacak; tam tersine fark ettikleri bu ilahlık hissiyatı üzerinden savaşmaya başlayacaktır. İlahlık hissiyatı üzerinden savaşırken, bu hissiyatın karşılığı kapasiteyi teknolojiyle desteklemek, doldurmak için güçler elde etmeye çalışacaklardır. Öyle bir yaşantı şekillenecek ki, o zaman hem mücadele edilen hedefler değişmiş olacak, hem de yaşantının şekli bu hedeflere göre değişmiş olacaktır. Böylelikle tam da deccalin arzuladığı ortam ve insanlar hazırlanmış olacaktır. Bizim sizlerle dinimizi paylaştığımız anlatış tarzı ve sunuş yöntemi aslında bizleri deccaliyet ve deccal tuzağına düşmekten de korunmayı amaçlamaktadır.
Şu da dikkatimizi çekiyor olmalıdır: İnsanoğlu bilimsel çalışmalarında insanları makineleştirmeye, makineleri de insanlaştırmaya gayret etmektedir. Bu kapsamda, bilimsel çalışmalarla maalesef makinalara özgürlük verilmeye, insanlara da esaret sunulmaya çalışmaktadır. Anlaşılıyor ki insan, Allah’ın yarattığını yok etmek, kendisi insan yaratmak peşindedir… Yarattığı insanın da tanrısı olmayı planlamaktadır. Elbette bu cümlelerde kullandığımız “yaratma” kelimesi o olayın planlama çerçevesi içerisinde geçmesi sebebiyledir. Aksi halde, yaratmak Allah’a mahsustur: La ilahe İllallah!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti